İlk defa Çin'in Wuhan eyaletinde görülen ve kısa sürede bütün dünyaya yayılan koronavirüsün yeni tip hastalığı olan "kovid-19" insanlık için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Dünyamızı sarsan ve insanlar üzerinde korku, endişe ve paniğe neden olan bu salgın hastalık hakkında çok farklı yorumlar yapılmaktadır. Tıp insanı semptom (belirti, olgu ve vakıa) üzerinden yaklaşımlar sergileyip önleyici tedbir çabası içerisine girerken din adamları (haham, papaz ve hocalar) bu salgın hastalığı "Allah'ın bir uyarısı veya Allah'ın cezası" olarak görmektedirler. (Haksız da değiller. Dünya adaletsizlik ve günah bataklığına gark olmuş vaziyette.) Hükümetler ise doğal olarak algoritma - çözüm için sosyal tedbir arayışındalar. Hastaneler ve sağlık ekipmanları bunun için seferber edilmekte.. Önleyici tedbir olarak bazı ülkelerde sokağa çıkma yasağı uygulanmakta.. Türkiye'de ise şimdilik 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı var.
Medya ise gelişmelerle ilgili an ve an bilgi aktarımında bulunmaktadır. Bir kesim insanlar bu hastalığın hijyenik olmayan bir takım gıda maddelerinden kaynaklandığını öne sürerken bazıları da bu hastalığın labaratuvar ortamında hazırlanıp biyolojik silaha dönüştürüldüğünü iddia etmektedir.
Nitekim geçmişte buna ilişkin kurgu bilim romanları yazılıp sinema filmleri de çekilmişti. Gerçi bu olay sadece kurgu zaviyesinden değerlendirilmemeli. Zira insanlık düşmanlarının ekini ve nesli helâk etmeye yönelik eskiden beri plân ve projeleri var. Yüce Rabbimiz o kötü tıynetlilerden haber vermektedir. "O işbaşına geçtiği zaman (veya fırsat eline geçtiğinde) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helâk etmek için çaba harcar. Allah ise bozguncuları sevmez." (Bakara:205)
Siyonistlerin güdümünde olan ABD'nin Evangelist yöneticileri uzun yıllardan beri labaratuvar çalışmalarıyla bir takım bulaşıcı virüslerden "biyolojik silah" üretmenin çabası içerisinde olduğu bilinmektedir.
Amerika’nın, 1942 yılında Başkan Franklin Delano Roosewelt döneminde sivil bir kuruluş olan "The War Reserve Service" adı altında biyolojik silahları üretme ve geliştirme çalışmalarına Tedrick Maryland kentinde start verdiği ve o günden bugüne biyolojik silah üretme çabalarını sürdürdüğü bilinmektedir.
Amerika’nın virüs üretme kapasitesine sahip laboratuvarların sayısının 200 dolayında olduğu bilinmektedir. Rus biyolog İgor Nikolin, Amerika’nın Çin’e komşu ülkelerde 25 adet biyolojik laboratuvarının olduğunu söylüyor. Kazakistan, Kırgizistan, Vietnam, Tayvand, Güney Kore, Filipinler, Malezya, Afganistan ve Pakistan bunlardan bazıları.
Rusya savunma bakanlığına bağlı özel bir ekibin biyolojik silah üretimleriyle ilgili yaptığı bir araştırma ve çalışma sonunda yayınlanan raporda Amerika’nın virüs üretme ve hastalık yayma amacıyla Gürcistan’da biyolojik bir laboratuvar kurduğuna yer verilmişti. Rus savunma bakanlığı, bu girişimin tüm konvansiyonel anlaşmaların ihlali, Moskova ve Pekin’in tehdit edilmesi anlamına geldiğini düşünüyor.
Amerika, bu laboratuvarlardaki çalışmaların yol açabileceği faciaları kendi ülkesinden uzak tutmak için bu laboratuvarları diğer kıtalara taşımıştı. Ancak koronavirüsün kontrolden çıktığı görülmektedir. Hedef ülkelerin Çin ve İran ile sınırlı kalınması istenmişti fakat virüs kontrolden çıkıp kendilerini de vurmaya başladı. Aslında burada ABD yönericilerinin Siyonistler'in oyununa geldiği anlaşılmaktadır. Siyonistler kendileri dışındaki insanları "insan" olarak değil, "goyim", yani "kendilerine hizmet için yaratılmış varlıklar" olarak gördükleri için ölecek olan ABD'li de olsa umursamazlar.
ABD üniversitelerinde Siyonistler'in projelerine hizmet eden birçok profesör ve öğretim görevlisi akademisyenler var. Bunlardan biri de Texsas Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Prof. Dr. Eric R. Pianka. Bakınız bu konuda Texsas Bilimler Akademisi’nde yaptığı konuşmada neleri dile getiriyor:
“Dünya kaynakları insanlara yetmiyor. Çok hızlı çoğalıyoruz. Su kaynakları kirleniyor. Küresel ısınma durdurulamıyor. Kaynaklar tükenince insanlık da yok olacak. Bunların hepsi yüksek insan sayısı yüzünden. Büyük ölçüde nüfusun küçülmesi gerekiyor. Ama, savaş ve açlık dünya nüfusunu büyük oranda azaltmaz. AIDS iyi bir yöntem gibi görünüyor. Ancak, çok yavaş insanları öldüreceği için etkili değil. En iyi yöntem Ebola.
Ebola çok hızlı ve kolay yayılan bir hastalık. Öldürme oranı da çok yüksek. Dünyanın çeşitli yerlerinde Ebola salgını yaratırsak, insanların yüzde 90’ı ölür. Bu sayede geriye kalan yüzde 10’luk kesim refah içersinde yaşar."
Aslında bu tür ifadeleri öteden beri kullanan David Rockefeller'den başkası değil.. Onların hedefi 8 milyara dayanan dünya nüfusunu 500 milyona düşürmek. Dünya genelindeki nüfusları 50 milyon dolayında, geriye kalan 450 milyon insan kitlesi onlara hizmet için yeterli görülmekte.. Böylece dünyanın zenginliklerini ve enerji kaynaklarını istedikleri gibi kendi tekellerine geçirmiş olacaklar. Aslında bugünkü koşullarda dünya sermayesinin % 90'nı Siyonistler'in elinde bulunmaktadır. Ve bununla yetinmemektedirlerler. "Kendilerine vadi dolusu altın verilse, başka vadi var mı diye aranırlar." Hadis-i şerifi adeta onlar için söylenmiş.
Dünya zenginliklerini ele geçirmek için hiçbir sınır, hiçbir insani kaygı taşımamaktadırlar. Tamamen şiddete teşne bir tutum içerisindeler. Bunun asıl nedeni ise ellerindeki muharref Tevrat'ta geçen buyrukları ilahi bir emir olarak görüyor olmalarıdır.
Birkaç örnek verecek olursak:
"Sen benim savaş çomağım, savaş silahımsın. Seninle
ulusları parçalayacak, krallıkları yok edeceğim. Seninle atlarla binicilerini, savaş arabalarıyla sürücülerini kırıp ezeceğim. Erkeklerle kadınları, gençlerle yaşlıları, delikanlılarla genç kızları, çobanla sürüsünü, çiftçiyle öküzlerini, valilerle yardımcılarını darmadağın edeceğim." (Yeremya 51:20-23)
"Şimdi git, Amalekliler`e saldır. Onlara ait her şeyi tamamen yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Erkek, kadın, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür." (I. Samuel 15:3)
"Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve Lübnan`dan, ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır. Önünüze kimse duramayacak; Allah'ınız Rab, size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu, ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır." (Tesniye 11:24-25)
Böylesi bir inanca sahip olan ve labaratuvar imkânlarını da ellerinde bulunduran bir topluluktan her türlü insanlık dışı şeytani yöntemle "dünya halklarının biyolojik kitle imha silahının hedefine maruz kalması" şaşılacak bir durum değildir. Şaşılacak durum ise yeryüzünde kötülüklerin önlenmesi ve bertaraf edilmesine ilişkin sorumluluk sahibi olan biz Müslümanların gereği gibi gardımızı almamış olmamızdır.