DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Hazım Koral
Hazım Koral
Giriş Tarihi : 21-04-2022 18:02

Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı...

Başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere birçok Arap ülkesinin Filistin davasına ihanet ettikleri izahtan varestedir. Buradan kastımız "Yüzyılın Anlaşması" ve "Abraham Anlaşmaları" ile girilen zillet ilişkisinden ve bu kapsamda Filistin davamıza yapılan ihanetten söz etmek istemiyoruz. İhanet bunun çok daha ileri boyutlarında.. Örneğin Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn gibi birçok Arap ülkesi başta Hamas ve İslâmî Cihad olmak üzere Filistinli özgürlük savaşçısı grupları "terör örgütü" listesine almalarını ne ile izah edebiliriz? Filistinli grupların yönetim kadrosunda bulunan nice şahsiyet şu an söz konusu Arap ülkelerinin zindanlarda tutuklu bulunmaktadır. Siyonist çetenin bunları terör örgütü olarak tanımlaması gayet normal bir durum, çünkü bu gruplar işgalci İsrail'e karşı savaş vermektedir.

Peki söz konusu Arap ülkeleri bu grupların yönetim kadrosunda bulunan şahıslara veya bu gruplara üye olan insanlara neden terörist muamalesi yapıp zindanlara tıkıyor? Siyonist çetenin şu tahakküm ve yönlendirmesine bakar mısınız? Suriye haricindeki bütün Arap ülkelerini avucunun içerisine almış, kukla gibi oynuyor, kukla gibi yönlendiriyor.. Gerçi zül içerisinde itiraf etmiş olalım ki, Türkiyeli Müslümanlar olarak bu durumun yabancısı değiliz. 28 Şubat Post-modern Darbesi'nin yapılmasına neden olan olayları ve öncesini göz önüne getirdiğimizde benzeri muamalelerin bu ülkede da yaşandığına tanık olacağız.

Bildiğiniz üzere, Selam Gazetesi Haber Müdürü Sayın Nurettin Şirin Sincan Belediye'sinin düzenlemiş olduğu "Kudüs Günü" etkinliğinde mazlum Filistin halkının uğramış olduğu zulmü ve orada yaşanan katliamları dile getirdi diye terörist muamelesi görerek 17.5 yıla mahkum edilmişti. Nurettin Şirin'e çok daha ağır cezalar verebilmek için savcılık terör örgütü olarak nitelendirdiği Hamas, İslâmî Cihad ve Hizbullah'ın Türkiye'de faaliyetleri olup olmadığına ilişkin MİT ve emniyet birimlerinden rapor istiyor. Maksat Nurettin Şirin'i bu örgütlere üye yapmak. MİT ve emniyet birimlerinden bu örgütlerin Türkiye'de faaliyetleri olmadığına dair bilgi verilince, savcılık, Nurettin Şirin'i Filistinli örgütlere üye yapamayınca bu sefer "hukuk skandalı" diyebileceğimiz akla ziyan bir karar alıp, Şirin'in çeşitli salon toplantılarında yaptığı konuşmalarda Hamas ve Hizbullah'ı övücü ifadeler kullandığı için bu örgütlerin "sair efradı" olmak suçlamasıyla 17.5 yıl mahkumiyet vermişti. Üye olduğu tespit edilseydi Nurettin Şirin belki de müebbet hapis cezasına çarptırılacaktı...

"Kudüs Günü" etkinliğini düzenleyen Sincan Belediye Başkanı Sayın Bekir Yıldız'a, belediyenin Kültür Daire Başkanı Sayın Hüseyin Avni Yazıcı'ya ve bu etkinlikte tiyatro gösteriminde bulunan çocuk denecek (15-16 yaşlarındaki) gençlerin her birine 5.5 yıl mahkumiyet verildi. Öte yandan Selam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Aydın Koral ise, TSK'nin içerisine sızan işbirlikçi hainlerin Siyonist çete ile Askerî İşbirliği anlaşmaları yapıp Konya Askerî Hava Üssü'nü işgalci İsrail hava kuvvetlerine teslim etmeleri ve akabinde Tel-Aviv'den gelen uçakların burada konuşlanıp her Allah'ın günü yaptıkları (düşük irtifa/alçak uçuş) sortilerle hububat ambarı olan Konya ovasını korozyonlu/kanserojen içerikli egzoz gazlarının püskürtülmesi sonucu oluşan tehlikeye ve sortilerle elde edilen manevra kabiliyeti sonucu gidip Gazze halkının bombalanması ihanetine dikkat çekip eleştirilerde bulundu diye hakkında 18 dosya, 26 dava ve toplam 157 yıl altı ay hapsi istenmişti. Tevekkeli, Aydın Koral da terörist muamelesi görmüş olmalı ki böylesine fahiş cezalara çarptırılmıştı. 28 Şubat Darbesi ve peşisıra gelen parti kapatmalar, tutuklama furyaları, kumpas ve entrikalar Siyonist çeteye piyonluk yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içine sızmış hainler tarafından gerçekleştirildi. Bildiğiniz üzere piyon general (şimdi rütbeleri sökük) Çevik Bir, Sincan sokaklarına tankları indirmiş ve akabinde 28 Şubat Darbesi'ni yapmıştı. Konumuzla ilintili olduğu için bir anekdot olarak olayın Türkiye boyutunu aktarmış olduk... Bizim bu satırlarda asıl aktarmak istediğimiz Suriye ile diğer Arap rejimlerinin Filistin meselesine yaklaşımları olacaktır...

Başta da belirttiğimiz gibi, bu nasıl bir ihanet ki mukaddes beldemiz olan Filistin topraklarını Siyonist çetenin işgalinden kurtarmak için, bütün imkânsızlıklarına rağmen, nice bedeller ödeyerek, nice şehidler vererek acımasız katil sürüsüne karşı son derece asimetrik/orantısız bir mücadele veren/ savaşan o mücahid/cengâver yiğitler takdir ve destek görmeleri gerekirken "terör örgütü üyesi" listesine alınıp sürek avına tabi tutuluyorlar. Bu nasıl bir ihanettir? Bu nasıl bir alçaklıktır? Bu yiğit gençleri ödüllendirip taltif edeceğinize zindanlara tıkıyorsunuz. Siyonist çete ile imzalamış olduğunuz "askerî ve güvenlik işbirliği" anlaşmalarınızın gereği olarak bu alçaklığı, bu soysuzluğu yapıyorsunuz. Sizin "Yüzyılın Anlaşması" kapsamında bir başka alçaklığa imza atmanız ise, Gazze halkının Sina Yarımadası'na (açık hava hapishanesi olarak) yerleştirilmeleri ve son kalan toprak parçası Gazze'ye Siyonist çetenin meskûn edimesi.. Kısa vadeli şeytanî plân bu.. Uzun vadeli plânları ise (Arz-ı Mevud inançlarının gereği), birkaç on yıl içerisinde Gazze halkını Sina Yarımadası'ndan sürmek veya topluca imha etmek. Çünkü Arz-ı Mevud inançlarında Nil'den Fırat'a kadar bütün o coğrafyanın Müslümanlardan arındırılması hedefi güdülmektedir. Sayın okuyucumuz, biz bunları bir komplo teorisi veya bir varsayım olarak yazmıyoruz.

Bakınız, "Yüzyılın Anlaşması"na karşı çıkan Knesset'ten Siyonist bir milletveki ne diyor? "Evet, Gazze halkının Sina Yarımadası'na yerleştirilmeleri Arap ülkelerinin finansörlüğünde olacak. Yerleşim birimlerinin oluşturulması ve sonrasındaki belediye hizmetlerinin bütün giderleri bu anlaşma gereği Arap ülkelerinin finansmanıyla gerçekleşecek, fakat bizim için bu işlerle uğraşmak zaman kaybı. Madem günü geldiğinde bunlar Sina Yarımadası'ndan da çıkarılacaklar, o halde hiç zaman kaybetmeyelim, Gazze'ye bir atom bombası atalım olsun bitsin." Evet, bu teklifler, bu söyleneneler Knesset'te tartışılmaktadır. Hatta birkaç yıl önce Gazze'ye saldırdıklarının akabinde misilleme ile karşılaşıp Tel-Aviv'e kadar füze yağmaya başlayınca yine Siyonist bir milletvekili ısrarla Gazze'ye atom bombası atma önerisinde bulunmuştu. Kimileri adım adım hedeflerine gitme niyetinde, bazıları da kısa yoldan inandıkları Arz-ı Mevud'a (vadedilmiş topraklara) ulaşmanın derdinde. Suriye haricindeki Arap ülkeleri ise yaptıkları ihanet anlaşmalarıyla Siyonist çetenin emellerine alet olmaktadırlarlar. Onlar son derece ahmakça bir mantık güderek, "ver kurtul" düşüncesindeler. Oysa aptallar bilmiyorlar ki, "sarı öküz" misali bir gün sıra kendilerine gelecek.

Çünkü Siyonist çetenin Arz-ı Mevud sınırları kendi topraklarını da kapsamaktadır. Bu yüzden dünyada sınırlarını Birleşmiş Milletler'e deklare etmeyen sadece işgalci İsrail'dir. Biz bu yüzden her ismini andığımızda "işgalci" sözcüğünü kullanmaktayız. Çünkü onlar kutsal Filistin topraklarına dışarıdan gelip işgalle yerleşmişlerdir. Bu yüzden biz Müslümanlar nezdinde onların topraklarımız üzerindeki varlığı gayri meşrudur, illegaldir. Onlar Müslüman dahi olsalar oradan çıkarılmaldırlar. Çünkü Merhum Fadlullah'ın ifade ettiği gibi, "Müslüman kişinin kardeşinin evini, bahçesini gasp etmeye hakkı yoktur." Arap rejimleri akıllarını başlarına devşirmelidirler. "Ver kurtul" ahmaklığı ile Filistin'in özgürlük savaşçılarını terörist ilan edip onları sürek avına tabi tutmasınlar.

Özgürlük savaşçıları ümmetin yüz akıdır. Onlar orada ümmetin izzet ve onuru için savaşmaktadırlar. Ümmet onlara minnet borçludur. Kutsal Filistin toprakları için mücadele vermek bütün ümmetin uhdesinde ve sorumluluğundadır. Rehber İmâm Ali Hamaneî'nin ifadesiyle, "Kutsal Filistin toprakları her bir Müslümanın evinin bir parçası gibidir." Yani bizim evimizin, bizim bahçemizin bir parçası Siyonist çete tarafından işgal altındadır. Bunu böyle bilmek ve ona göre sorumluluğumuzu kuşanmak durumundayız... Bakınız Suriye rejimi bütün halkı ile bu işin bilincinde. Bu yüzden Suriye Filistinli özgürlük savaşçısı gruplara ev sahipliği yaparak ve onlara İran'dan gelen silahların sevkıyatında lojistik destek sağlayarak ve bazen de bizzat kendisi de mühimmat vererek Siyonist çeteye karşı dolaylı savaş vermektedir. Bakınız, diğer Arap ülkeleri Filistinli grupları "terör örgütü" listesine alırken Suriye aksine 10 küsur silahlı örgüte Şam'da ofis açmış ve onlara her türlü desteği veriyor. Mesleğimiz icabı, yani medya sektöründe olmamız hasebiyle Şam'a gittiğimizde "ayni ile vaki" bu örgütlerin ofislerinin varlığına tanık olduk. Bir de Suriye halkını Filistin davasına duyarlı kılmak için bütün şehir ve kasabalarda hatta köy yerlerinde aynı ebatta ve oldukça büyük iki bayrağın asılı olduğunu gördük. Biri Suriye bayrağı, diğeri Filistin.. Elbette bu manzara bizim de hoşumuza gitmişti.. Suriye rejiminin hassasiyetine ve Filistin davasını sahiplenmesine bakın, bir de diğer Arap ülkelerinin onlara terörist muamelesi yapmasına bakın! Hatırlayalım, IŞİD gibi terör grupları Suriye'yi kan gölüne çevirmeden önce bu ülke ile ortak bakanlar kurulu oluşturmuştuk. Sınırlar kaldırılmış, pasaportsuz olarak kimlikle giriş çıkışlar başlamıştı. "Kardeşim Esad" deniyordu. Ailece İstanbul Boğazı'nda sabah kahvaltıları yapılıyordu. Hatta Antalya'da birlikte deniz sefaları yapılmıştı. Bu durumdan küresel şeytanî güç ABD ve Siyonist çete öyle rahatsız oldu ki, devreye en sinsi plânlarını soktular. Ve Esad birden bire "tu kaka" oluverdi.

Elbette Siyonist çete ve büyük şeytan ABD, Müslüman iki ülkenin birleşmesinden güç doğacağını çok iyi biliyorlardı. Bir şekilde buna engel olunmalıydı. Derhal TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye'ye gönderildi. Davutoğlu Esad ile görüşmesi esnasında tek tek ABD'nin talimatlarını saymaya başlıyor. "İsrail'i tanıyacaksın, Filistinli örgütlerin ofislerini kapatacaksın, İran'ın Filistinli örgütlere yönelik silah sevkiyatını sonlandıracaksın, ülkeni uluslararası ticarete (ABD ve Avrupa'nın vantuzcu sermayedarlarına) açacaksın, vs.vs.." Bu talepler karşısında Esad, (kısmen gergin ve hiddetli bir şekilde) Davutoğlu'nun sözünü kesip, "Siz Türkiye'nin dışişleri bakanı mısınız, yoksa ABD'nin büyükelçisi misiniz?" diye sorunca ortalık buz kesmişti. İçimden, "eyvahlar olsun, Esad'ın ipi çekildi; yarınki ABD yanlısı gazeteler olmadık iftira ve tezviratlarla manşet atacaklar" dedim ve nitekim öyle oldu. O gün bugündür iftira ve tezviratlar yoğun bir şekilde devam ediyor. Beyaz baretliler zaten bu iş için konuşlanmıştı. Yok efendim, "Esad halkını varil bombaları ile katlediyor," yok efendim, "Esad halkını kimyasallarla öldürüyor," türünden iftiralar her gün manşetlere taşındı. Beyaz baretliler de bol efektli stüdyo görselleri ile bu işi pazarlayıp medyaya pompalıyordu.

Ne acıdır ki bizim halkımızın büyük bir kesimi söz konusu ABD güdümlü medyanın ve mezhep taassubuna gark olmuş çok özel Hoca Efendilerin (!) tezvirat ve iftiralarının tesirinde kalarak Suriye'yi düşman bellediler. Gazeteler, İki hafta içerisinde Şam'a girip Emevî Camii'nde Cuma namazı kılabileceğimizi yazıyordu. Halkımızı öylesine kin ve düşmanlığa sevk ettiler ki, halkımıza öylesine gaz verdiler ki nerede ise savaş için seferberlik ilân edilecekti...

Eğer Beşar Esad teklifleri kabul edip Filistinli örgütleri ülkesinden çıkarsaydı ve İran'dan gelen silah sevkıyatını sonlandırsaydı Golan Tepeleri kendisine iade edilecekti..

Sonuç olarak Arap Baharı bahanesini fırsata dönüştürüp, bu işe teşne grupları ABD aracılığıyla silahlandırıp bindirilmiş kıtalar olarak Suriye'ye soktular ve böylece koskoca bir ülkeyi iç savaşa sürüklediler. (Bildiğiniz üzere ABD'nin eski başkanı Barack Obama bizzat itirafta bulunup,  "IŞİD terör örgütünü biz kurduk" demişti. İşgalci Siyonist İsrail'i tanımamanın ve Filistinli özgürlük savaşçısı gruplara sahip çıkmanın bedeli olarak bir ülkeyi nasıl bir acımasızlık içerisinde yıkıma uğrattılar. Suriye'yi yıkıma ve kan gölüne çeviren teröristleri finans eden Suud rejimi oldu. ABD ise silahlandırdı, eğitti ve donattı. Yaralılarını tedavi etmek ise Siyonist çeteye düştü. Golan Tepeleri'ne kurdukları mobil hastanelerde IŞİD teröristleri tedavi edildi. Peki bütün bu gerçeklikler karşısında hâlâ iftira ve tezviratçıların tesirinde kalmaya devam eden aklı evveller bu konuyu acaba nasıl yorumlamaktadır?

Sonuç olarak ifade edecek olursak, Suriye uzun yıllardan beri İran İslâm Cumhuriyeti ile yapmış olduğu ikili konsorsiyum gereği Filistin davasına sahip çıkan ve katkı sunan 22 Arap ülkesi içerisinde tektir. Suriye ve diğer Arap ülkeleri olarak her iki cenahın müktesabatına veya bugünkü amiyane tabirle bagajlarına bir bakın neler var? Bir tarafta Suud öncülüğündeki ihanet şebekesi, diğer tarafta büyük şeytan ABD ve işgalci Siyonist çeteye direnen Suriye..

Ayrıca bir eklemede daha bulunacak olursak, Suriye Lübnan üzerinde garantör devlet olmasından dolayı bu ülke 1982 yılında Siyonist çete tarafından işgale uğradığında yine İran'ın katkılarıyla büyük bir dayanışma içerisinde Hizbullah örgütüne büyük katkıları olmuştu. Suriye toprakları Siyonist çete adına terör örgütleri tarafından işgale maruz kalma durumu hasıl olunca İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu'nun bir kolu olan Kudüs Gücü ve Hizbullah savaşçıları Suriye'ye müdahale etme durumunda kaldılar. Aksi takdirde 82 senesinde Lübnan'ı işgal eden Siyonist çete bu sefer (perde arkasından organizesi içerisinde olduğu) iç savaşı fırsata dönüştürüp Suriye'ye girme hazırlığı içerisindeydi. Fakat Kudüs Gücü ve Hizbullah'ın Suriye'ye girmesi Siyonistlerin plânını alt üst etmeye yetti.

"Mekeru ve mekarallah, vallahu hayrun makirin." (Onlar bir tuzak kurdular, buna mukabil Allah da bir tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır." Al-i İmrân: 54) 

NELER SÖYLENDİ?
@
Hazım Koral

Hazım Koral

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz İslam Birliği Ve Şirk... İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır Mescid-i Aksa Tufanı... İmanımızı Gözden Geçirmek... Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... Seçimin Düşündürdükleri... Siyasi Sorumluluğumuz... Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... Sigaranın Zararları Depremde Ölenlerin Katili Kim... Depremin Düşündürdükleri ABD'nin Bitmeyen Entrikaları Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref Çocuk Gelin Mevzusu... Terör Ve Kısas Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... Allah'a Koşunuz... Takva Mücadeledir 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? Haya İmandandır... Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... Allah'a Koşunuz Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... Sicili Bozuk Ve Küstah ABD Erbakan'ı Tanımak Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. Kısasta Hayat Vardır Kerbelâ Kıyamını Anlamak... Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... Aile Mahremiyeti Üzerine Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... Mayın Eşeği Olmamak İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... Nikâh Akdi.. Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri Önce Ahlâk Ve Maneviyat... Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır Gürültü Kirliliği Ramazan Ayı Ve Oruç Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... Şer Ekseni İslâm Devrimi’nin 40. Yılı Nikâhta Keramet Vardır Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. Akraba Ve Komşuluk İlişkileri Art Niyet - Suizan Veya Önyargı Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak Gelin Ve Damat Mevzusu Yarınlar Bizim Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump Evlilik Oyunu (!) Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... Evlilik Huzurun Teminatıdır… Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... Farkındalık... Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... Kerbelâ’da Âşura Öncesi Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. Ramazan Ve Oruç İkra Önce Ahlâk Ve Manevîyat Edep Erbain Yürüyüşü Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin Üst Kimlik Manifestomuz.. Teberrâ Ve Tevellâ Uhuvvet Ve Tasavvuf Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… Tekfircilik Hastalığı (2) Tekfircilik Hastalığı -1- Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA