DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Cevdet Işık
Cevdet Işık
Giriş Tarihi : 21-04-2024 12:11

Yanılsamaları Fark Etmek..

İnsan yanılan bir varlık. Diğer varlıklar için yanılma söz konusu değil. Çünkü sahibi oldukları bir akıl ve iradeleri yok. İnsanın ayrıcalıklı tarafı, yanıldığını fark etmesi. Yanıldığını fark eden insanın niyetini, doğruluk oluşturur. Yani insan, öncelikle doğru olduğunu düşündüğü bir eylem için yola çıkar. Yanlış ve yanılgılar,eylemin süreci tamamlanıp istenenin gerçekleşip gerçekleşmediği kontrol edildikten sonra fark edilir. İnsanın bu eylemlilik hali, yaşadığı hayatın doğasını oluşturur. Bir istisna olarak insanın eylemlilik hali, eğer doğru olana rağmen yanlıştan taraf bilinçli bir tercihle başlıyorsa, burada, artık bir yanılgıdan söz edemeyiz. Mesela İblis’in şeytanlaşma süreci böyle bir süreçtir. Bile bile Allah’a kafa tutarak meydan okumuştur. Biz buna şeytani tavır diyoruz. Şeytani tavır, niyetten neticeye adı kötülük olan bir tavırdır. Burada bir yanılsama değil, külliyen bir yanlış söz konusudur.

İnsan normal koşullar altında hem yanılarak yanlış yapar ve hem de yanlış yaparak yanılır. Aslında burada insan bütün boyutlarıyla bir yanılsama içinde olabilir. Yanılsama, algısal yanılgı zemininde yeşererek boy verir. Duyu organlarımız gerçekliğini fark etmediği ayrıntılar üzerinden algıya etki ederek yanılsamaya yol açar. Yanılsamalar daha çok ayrıntılara inildikçe fark edilir. Ayrıntıları ele almak, ilgi ve alaka üzerinden değerlendirme yapmak, insan için kolay bir durum değildir. Fakat böyle bir değerlendirme olmadan da yanılsamayı fark etmek mümkün değildir. Kur’an’ın farklı sebeplerle birçok defa dile getirdiği aklı kullanarak tefekkür etmenin temel sebebi, söz konusu yanılsamaları fark etmek olsa gerektir. Aynı şekilde muteber olmayan kimselerin verdikleri haberlerin doğruluğunun araştırıldıktan sonra kabul edilme uyarısı da bu gerekçeyle yapılmış olmalıdır.

Hayatın yaşanır olup olmaması, insanın içinde bulunduğu yanılsamaları fark etmesiyle ilgilidir. İnsan her günü farklılaşan bir dünyada yaşamaktadır. Dünyanın her günü farklılaştığı gibi insanın da her günü ve hatta her saati farklılaşır. Bugün sakin, sessiz ve sorunsuz olan bir dünya, yarın hırçın, gürültülü ve fırtınalı olabilir. İnsanın varoluş imkânı, koşulları idrak etmesi ve en doğru tavırla mobilize olmasıdır. İnsanın tarihsel macerası böylesi karşılaşmaların, yüzleşmelerin ve mücadelelerin macerasıdır. İnsan, bugün de kesintisiz olarak devam etmekte olan bir tarihsel akışın içinde bulunmaktadır. Bugün tarih yapılırken bizim nerede ve nasıl durduğumuz, yani hangi tavır ve eylemle var olduğumuz, bir yanılsamayı mı yoksa bir doğruyu mu ifade ettiği çok önemli olmaktadır.

Tarihte doğru bir yere sahip olmak için, tarihi doğru okumak gerekir. Genel olarak tarihi doğru okumak, tarihteki yanılsamaları fark etmek ve aynı yanılsamaları tekrar etmemekle ilgilidir. İnsanları ve toplumları güçlü bir şekilde ayakta tutan, yürürlükte olan canlı ve dinamik bir ortak akılla mümkündür. Ortak aklın canlılık ve dinamikliğini ise adaleti zedelemeyen ve fakat merhameti de önceleyen değerlerle mümkündür. Gerek bireysel ve gerekse de toplumsal bencillikler her zaman için, geleceği yakıp yıkacak olan zulmü de beraberinde getirmiştir. Onun için ortak aklı inşa eden değerler, bireyin duygu, düşünce ve eylemiyle birlikte, topluma da yapıcı katkıları olan değerler olmalıdır.

Bugün yanılsamaları fark etme yetisi kaybolmuş Müslümanların yaşadığı bir dünya söz konusudur. Kendilerini “Müslüman” ve yaşadıkları coğrafyayı da “İslam Dünyası” olarak adlandıran halklar, son derece büyük bir yanılsama içinde olduklarını fark etmenin bile çok uzağında bulunuyor. Sadece bir etiketten öteye geçmeyen bu içeriksiz adlandırmanın yanlışlığı kavranmadan, yerlerde sürünmekten kurtulmak, gerçek bir hayal bile olamaz. Çünkü gerçek hayaller, varmak istediği gerçeklikleri de bünyesinde taşır. Bizler seküler bir bünyeyle Müslümanca bir yaşama ikna olmuşuz. Böyle bir garabetin nasıl kanıksadığını anlamak mümkün değildir. Bu kadar parçalı ve çelişkili bir kafa yapısı, yaşanabilecek en büyük yanılsamaların da yuvası olacaktır. Bugün Müslümanlar olarak, gerçekten sahte hayallerin pençesinde can çekişen bir görünüm arz ediyoruz.

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Bakın işte bizim de ayinemiz olarak GAZZE orada durmaktadır. Aslında bütün bir “İslam Dünyası” orada durmaktadır. Değerli okuyucu lütfen yanlış anlama; İslam dünyası diye bir dünya yoktur. Önce bu yanılsamadan kurtulalım. İslam dünyası diye bir dünya olsaydı böyle olur muydu? Tecrübe edilmek üzere indirilen Kur’an’ın hangi emrini tecrübe ediyoruz? İzlenmek üzere Peygamber örnekliğinin hayatımızda herhangi bir esamisi okunuyor mu? Hayatımızda bilinç ve eylem olarak tevhidin herhangi bir etkisi var mıdır? GAZZE’de Siyonist katiller soykırım yaparken, gerçekten konforumuzda herhangi bir sarsılma bir bozulma oluyor mu? Karşılığı olmayan sloganlar atmanın ötesinde yaptığımız bir şey var mıdır? Yoksa bizler Allah’ın hesap sormayacağını mı düşünüyoruz? GAZZE ile birlikte bütün kirli çamaşırlarımız ortaya çıkmıştır. Önemli bir erdem olan doğruya doğru deme cesaretimiz bile yok oldu.

Bizler Müslüman olarak GAZZE ile birlikte yeniden bir inşa ve yapım süreci başlatabiliriz. Daha doğrusu başlatmalıyız. Bütün bir dünyanın şu veya bu derecede bir GAZZE olduğunu görmemiz, fark etmemiz gerekir. Herkesin kendisi olacağı bir samimiyet iklimini oluşturmalıyız. Birbirimize değecek ilişkiler geliştirmeliyiz. GAZZE, yanılsamaları fark ettirecek çok önemli bir imkâna dönüşebilir. Hatırlayacağınız üzere Bedir, Uhud ve Hendek Savaşları ile Hudeybiye Anlaşması böyle bir imkânı içinde taşıyordu.GAZZE, mitleşmiş birçok kanıyı yerle bir etmedi mi? Müslümanlar bütün yanılsamaları fark ederek gerçek anlamda Müslüman olduklarında, yüzyıllardır içine düştükleri aşağılık kompleksinden de kurtulacaklardır. Ben buna Müslümanca öznel özerklik diyorum. Artık bütün yanlış ve sahte aidiyetlerin oluşturduğu yanılsamaları fark ederek, yeniden kıyam etmenin zaruretiyle karşı karşıyayız. Gerçek anlamda her şeyin sahibi olan Allah’a sığınarak, yeni bir başlangıç, yeni bir bilinç, yeni bir arınma ve yeni bir ufuk için, bütün yanılsamaları fark edecek birtövbeyle yola düşmeliyiz. Kuşkusuz bu mümkündür.

NELER SÖYLENDİ?
@
Cevdet Işık

Cevdet Işık

DİĞER YAZILARI Gazze Bir İşarettir Olduğun Yer Bulunduğun Durum... Kanla Yazılan Manifesto: Gazze İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... Ben Öteki ve Ötekileştirme... Açık Vermek... İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... Deprem ve Ölüm.. Sistemsel Meşruiyet... Sistemin İçi Ve Dışı... Bir Umut Devrimi Yapmak Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... Algısal Yanılgılar Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 İnsan Bir Yolcudur.... Adalet Düşüncesinin İnşası Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç Bir Yolcu Gelir Gibi... Dumdum Kurşunu Tarih Felsefesinin Gerekliliği Konuşan Kuran Hz. Ali.... Mikro Milliyetçilikler Sezai Karakoç Tanıklığım.. Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 İtibar Üzerine... İktidar Tiryakiliği Kesintisiz Çoklu Okumalar Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... Nadide Zamanlar Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” Bir Sorunsal Olarak Gündem Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. Öznelliğin İktidarı-2 Öznelliğin İktidarı-1 Zamanın Ayarını Kaçırmak Öznel Özerklik-3 Öznel Özerklik-2 Öznel Özerklik-1 Hayat Ve Hicret Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... Kur’an Ahlakının Gerekliliği Hüzünle Giden Ramazan.. İnsanı Tanımak Müslümanların Kafes Hayatı Şuradan Şuraya Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak Adaletin Ayağa Kalkması Yaraların Kabuk Bağlaması... Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. Sanal Resepsiyon.. Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım İçerik Bakımından Adalet Çarkı Adl Üzere Bir Hayat Adaletin Kuşatıcılığı Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak Cenneti Arayan Adam Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA