DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Cevdet Işık
Cevdet Işık
Giriş Tarihi : 01-12-2022 19:52

Sistemin İçi Ve Dışı...

 ‘Sistemin içi ve dışı’ sizin için ne ifade eder? Ne ifade ettiğini benim bilmem mümkün değil tabi. Herkes kendi kendisini daha iyi bilir. Dolayısıyla bu sorunun sizin için ne ifade ettiğini, en iyi siz bilirsiniz. Her şeye rağmen en doğru cevap için sessiz bir ortam ve detaylı bir düşünsel etkinliğe gereksinim vardır. Böylece insanın ikna olacağı bir kanaate varması daha kolay olur. Fakat insanın ikna olacağı kanaat insanın kendi kanaati olmayabilir. Çünkü insan bazen sahip olduğunu düşündüğü kanaatlerin sahibi değildir. Bilirsiniz, insan etki-tepki ekseninde yaşayan bir varlıktır. İnsanın hangi koşullarda hangi kanaate vardığı, söz konusu bu etki-tepkiyle ilgilidir. Farklı koşullar farklı kanaatlere, farklı kanaatler ise değişim olgusuna kaynaklık eder. Değişim olgusu düz ve çizgisel değil; evrimsel, döngüsel ve çevrimseldir. İnsan, gerektiğinde ayrıldığı yere dönüş yapabilir. Pişmanlıkların oluşturduğu karar değişikliği (tövbe) bu anlama gelir. Bir insanın kendini bilmesinde, koşul, zaman ve zeminin etkisi önemlidir. Asıl marifet koşullara, zamana ve zemine mahkûm olmamaktır. Onun için de bilgi ve bilinç icabeder. Bilgi ve bilinç olmadan zaman, zemin ve koşulları aşmak mümkün olmaz.  

Herkesin kendisini daha iyi bildiğini söyledim ama aslında bundan pek emin değilim. Hatta şöyle bir cümleyi kurma cesaretini nedense kendimde buluyorum: Kendisini bilen, fark eden insan çok azdır. Çünkü bildiğimizi sandığımız pek çok şeyin yakınında bile olmayabiliriz. Neyin ne ifade ettiğini bilme imkânı insana verilmesine rağmen, insan bu imkânı gerektiği gibi ya kullanmıyor ya da kullanmasını bilmiyor. Aslında “ifade etmek”le ifade edilen, anlamdan başka bir şey değildir. Demek ki bir şeyin, bizim için bir şey ifade etmesi için, o şeyin anlamını bilmemiz gerekiyor. Anladıklarımız için “anlamına varmak” tabirini kullanıyoruz. Zımnen her anlamın anlamına varmakla bir yürüyüş, yol alış, buluşma ve kavuşma gerçekleşmiş olur. Tam olarak insanın varlık sahnesini, söz konusu bu eylemsellik oluşturur. Yoksa insan en iyimser tabirle hayvandan farksız olur. Hayvandan farksız olmayı sorun olarak görmeyenler olsa da ben şahsen sorun olarak görüyorum.  

Sistemin içinden ve dışından söz ettiğimize göre, sistemin hem sınır ve hem de kapsam alanına işaret etmiş oluyoruz. Daha farklı felsefik değerlendirmelere yol açmadan, ilk cümlede sorduğum soru ile ilgili şunu ifade edeyim: Sistem derken, insanların ekseriyetle devletin işleyişini sağlayan sistemi anlamaları büyük bir olasılıktır. Bunun böyle olması doğaldır. Çünkü devleti oluşturan sistemik yapı, insanı her açıdan kuşatmıştır. Özellikle modern zamanlarda bu kuşatma, insana soluk aldırmayacak yoğunluktadır. Eğitimden adalete, siyasetten ekonomiye ve medyadan sanat ve edebiyata kadar devletle ilişkili olmayan bir alan kalmamış gibidir. Seküler kapitalist tahakkümle birlikte insana ait bütün mahrem alanlar, saldırıya maruz kalarak talan konusu olmuştur. Bugün dijital tahakküm diyebileceğimiz bir baskı ve yönlendirme sisteminin sanal çarklarından kaç kişi kendini güvende olduğunu söyleyebilir? Bu bir başarıdır; hem de çok büyük bir başarı. Bu başarının sırrını, insanın sahip olduğu çocuksu yapıyı aşamamasına bağlamak mümkündür. Çocuksu yapının en önemli özelliği, hayatın oyun ve eğlence gibi görülmesidir. Oyun ve eğlencenin olduğu yerde düşünce olmaz. Düşünce yoksa özgünlük, özgürlük ve özerklik de yok demektir. Böylece insan, insan olmaktan çıkar ve sistemik bir yapının unsuruna dönüşür. Sistemleri oluşturan büyük resimler bu şekilde kurgulanır. Bu söylediklerim adalet temelli sistemler için değil; zulüm ve sömürü temelli sistemler için geçerlidir. İnsanlık bugün gerçeklikle ilgisi olmayan sanal sistemlerin kasıp kavuran egemenliğini tecrübe ediyor. İnsan paramparça olmuş. Toplumsal yapılar, güneş görmüş kar gibi eriyor. Tanrısızlık ve değersizlik virüs gibi bulaşıyor. Amaçsızlık, anlamsızlığı besliyor. Sonuçta oluşan sistem, sömürü odaklı bir sistem oluyor.  

İnsan-sistem ilişkisinde insanın sahip olduğu rol çok önemlidir. Öncelikle sistemlerin varoluş amacının bilinmesi gerekir. Bir sistemin varoluş amacı insanın sahip olacağı rolün de belirleyicisidir. Sistemlerin varoluş amacına göre insan ya özne ya da nesne konumunda olur. Olması gereken insanın özne konumunda olmasıdır. Eğer insan-sistem ilişkisinde insan, özne konumunda ise gerektiğinde sisteme müdahale ederek lokal veya total değişiklikler de yapabilir. Yok, eğer nesne durumunda ise o zaman da sisteme müdahale edemez. İnsanın özne-nesne konumu, sistemin mi insan için veya insanın mı sistem için olduğu sorusuyla ilgilidir. Elbette bütün sistemler oluşturulurken insan için oldukları söylenir ama bu büyük bir aldatmacadan ibarettir. Sistemin insan için olması, sistem üzerinde insanın hak sahibi olmasını gerektirir. Sistem üzerinde insan hak sahibi olduğu zaman, gerektiğinde sisteme müdahale edebilir. Bu müdahale, şiddetten uzak her türlü eleştirel gösteri ve ifade olarak izah edilebilir. Sistemin adil olması, bütün rahatsızlıkları dikkate almayı, çözüm için değerlendirme yapmayı da beraberinde getirecektir.

Sistemin içi de, dışı da, adalet olmadan herhangi bir anlam ifade etmez. Eğer sistem için bir iman ilkesi belirlenecekse bu da adalet olmalıdır. Bunun dışında dokunulmazlık zırhına bürünecek her kayıt ve koşul sadece zulüm ve haksızlık üretir. Çünkü her kayıt ve koşul, neticede kendi zümresini oluşturarak, sistemik avantajların sahibi yapacaktır. Sistemik avantajların belli zümreler arasında paylaşımı, sistemin temeline yerleştirilmiş tahrip gücü yüksek patlayıcıya benzer. Yeri ve zamanı geldiğinde söz konusu patlayıcının patlaması kaçınılmazdır. Adalet temelli sistemlerde, insanlar birer özne olarak yer alır. Birer özne olarak insanların sistem içi faaliyetleri olumlu sonuçlar verecektir. Bu niteliksel sistem sahipliği düşüncesi sorunları yerinde ve zamanında çözüme kavuşturacaktır. Sistemik yapı zulüm üzerine ikame edilmişse o zaman sistem içi mücadeleler herhangi bir sonuç vermeyeceği için ister istemez sistem dışı yollarla çözüm arayışlarına gidilecektir. Bu da toplumsal çözülmeyle birlikte kaos ve kargaşa ortamını beraberinde getirecektir. Zulüm temelli sistemlerde insana özne olarak değil, nesne olarak bakılır. İnsanın nesne rolüyle sürdürdüğü bir sistem içi mücadeleden herhangi olumlu bir değişikliğin çıkması mümkün değildir. Onun için sistemlerin; hem içiyle ve hem de dışıyla anlamlı olması için, adaleti esas alması gerekir.

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Cevdet Işık

Cevdet Işık

DİĞER YAZILARI Yanılsamaları Fark Etmek.. Olduğun Yer Bulunduğun Durum... Kanla Yazılan Manifesto: Gazze İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... Ben Öteki ve Ötekileştirme... Açık Vermek... İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... Deprem ve Ölüm.. Sistemsel Meşruiyet... Bir Umut Devrimi Yapmak Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... Algısal Yanılgılar Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 İnsan Bir Yolcudur.... Adalet Düşüncesinin İnşası Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç Bir Yolcu Gelir Gibi... Dumdum Kurşunu Tarih Felsefesinin Gerekliliği Konuşan Kuran Hz. Ali.... Mikro Milliyetçilikler Sezai Karakoç Tanıklığım.. Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 İtibar Üzerine... İktidar Tiryakiliği Kesintisiz Çoklu Okumalar Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... Nadide Zamanlar Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” Bir Sorunsal Olarak Gündem Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. Öznelliğin İktidarı-2 Öznelliğin İktidarı-1 Zamanın Ayarını Kaçırmak Öznel Özerklik-3 Öznel Özerklik-2 Öznel Özerklik-1 Hayat Ve Hicret Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... Kur’an Ahlakının Gerekliliği Hüzünle Giden Ramazan.. İnsanı Tanımak Müslümanların Kafes Hayatı Şuradan Şuraya Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak Adaletin Ayağa Kalkması Yaraların Kabuk Bağlaması... Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. Sanal Resepsiyon.. Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım İçerik Bakımından Adalet Çarkı Adl Üzere Bir Hayat Adaletin Kuşatıcılığı Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak Cenneti Arayan Adam Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA