DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Hazım Koral
Hazım Koral
Giriş Tarihi : 18-04-2019 09:44

Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine...

 “Haya İmândandır”

Öncelikle şu hususu belirtmiş olalım ki, insanın en temel özlük (kişilik) haklarından biri de zihinsel tacize uğramama hakkıdır. Yetişkin bir erkek için teşhir edilen kadın bedeni cinsel cazibe oluşturur. Böyle bir durumda her hangi bir kayıtlayıcı kural ve öz denetim yoksa bakma fiili devreye girer. Oysa müstehcenliğe bakma fiili İslâm’da olduğu gibi hemen hemen her dinde haram kılınmıştır. Örneğin  Matta İncil’inde, insanın karşı cinse şehvetle bakışı dahi kalben zina kapsamında değerlendirilmektedir. (Matta, 5/27-28)

Bu kural erkekler için olduğu gibi kadınlar için de geçerlidir.

“Ey Resûlüm! Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar; (el, yüz gibi) görünen kısımları müstesnâ, ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar!” (Nur:30-31)

Ayetler çok sarih bir şekilde hem namahreme bakmayı, hem cinsel teşhiri yasaklamış bulunmaktadır.

 Allah Teâlâ ontolojik olarak kadının bedenine cinsel cazibe vermiş bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle erkeğin kadının fiziki güzelliğine temayül göstermesi fıtri bir durumdur. Ancak bu gereksinimin karşılanması meşru sınırlar çerçevesinde olmasını din zorunlu kılmaktadır. Ailenin huzuru ve neslin devamı için bu uyulması gereken kuraldır...

Her şeyden önce insan bir misyona mebni olarak yeryüzünde bulunmaktadır. (Ahzab:72, Zariyat:56) Bu misyonu ifa ederken görevin ihlâl edilmemesi adına dikkat edilecek kurallar, dikkat edilmesi gereken kırmızı çizgiler vardır. Bunlardan bir tanesi de avretin, namus ve iffetin korunmasıdır. Misyonun gereği yerine getirilmesi gereken kuralların başında namaz, zekat ve oruç gibi vecibeler gelmektedir ancak bunların da ön koşulu kişinin iffetli ve adalet sahibi olmasıdır. Örneğin kılınan namaz sahibini gayri ahlâki davranışlardan ve adaletsizlikten  alıkoymuyorsa o namaz fonksiyonel olarak etkisini yitirmiş demektir. (Ankebut:45)

Buna ilişkin asıl yitirilmekte olan değerler “hayâ” duygusudur. Haya ve utanma duygusu ontolojiktir; hatta bazı hayvanlarda bile görülmektedir. Karga ve devede bu haslet daha ön plândadır. Konumuz insan olması hasebiyle somut iki örnek verelim: Bir tekstil firması üç - beş yaşlarında kız çocuklarına iç çamaşır defilesi yaptırmak istiyor, ancak çocuklar podyuma o vaziyette çıkmak istemediklerinden bir iki tanesi şiddete maruz kalınca bu olay bir skandal olarak medyaya yansımıştı. Bir başka olay; sanatçı bir bayanın itirafı: “Normalde pek dekolte giyinmem ama bir keresinde mini etekle dışarı çıkmak istedim, 6 yaşındaki kızım bacaklarıma sarılarak, ‘hayır anne böyle dışarı çıkmamalısın’ diyerek ağlamaya başkadı.” Vermiş olduğumuz bu iki örnek haya ve utanma duygusunun fıtri olduğunu ortaya koymaktadır.

Ne yazık ki, bayanlar bu hasletlerini yitirdikçe açılıp saçılmalar da beraberinde gelmektedir. Haya duygusunun yitimi tamamen nefs ve şeytanın iğvasından kaynaklanmaktadır. Özellikle şeytan insana çok farklı yöntemlerle ve sofistike (karmaşık) bir şekilde spesifik (kendine özgü yöntem) olarak da yaklaşabilmektedir. Bu yöntemlerden biri de kişiyi Allah’ın affına sığındırarak yavaş yavaş ayartmasıdır. Kadının (özellikle genç kızların) kıyafeti önceleri pek açık saçık yani dekolte değildir, kısmen tesettüre uygundur; fakat “üzüm ümüme bakarak kararır” kabilinden arkadaş, çevre ve medyanın da etkisiyle tedrici olarak her alınan yeni kıyafet tesettüre uygunluğunu yavaş yavaş yitirir. Bir gün gelir bakarsınız ki o genç bayan, başında başörtüsü olmakla birlikte, bedeni “örtülü açık” durumuna gelmiştir. Oysa tesettür başörtüsünden ibaret değil ki.. Tesettürden kasıt bedenin çıplak olarak teşhir edilmemesiyle birlikte, beden hatlarının da teşhir edilmemesidir. Böyleleri genellikle bu tür kısmî teşhirlerini “Allah Teâlâ’nın affedeceği küçük günah” olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır. Oysa Rabbimiz şöyle bir ikazda bulunuyor: “Allah’ın affına sığındırarak şeytan sizi ayartmasın.” (Lokman:33)

Bir Müslüman her şeyden önce takva libasını kuşanıp Allah korkusunu yüreğinde taşımalı ve davranışlarına, bakışlarına ve kılık-kıyafetine çeki düzen vermelidir. Allah Teâlâ’nın rızasına uygun olmayan her davranış bir sonraki tavizkâr hareketine kolaylık ve kanıksama sağlıyacak nitelikte kişinin kalbinde küçük bir leke yapar. İşlenen her günahla kalp biraz daha siyaha bürünür ve sonunda kalp tamamen kararır ve her günaha açık hâle gelir. Bu tür günahlar gizli bir interaktif özelliğe sahiptir. Kendi jenerasyonu içerisinde çok güçlü bir etkileşim ve ünsiyet sağlar. Onun için, “Üzün üzüme baka baka kararır.” metaforunu kullandık. Bu tür etkileşim kuşak çatışmasını bile beraberinde getirir. Açık saçık kıyafeti kanıksamış genç kız bakarsınız annesinin kapalı olan kıyafetini beğenmez ve hatta ondan utanır. Annesi ile alışverişe bile çıkmak istemez. Annesini okul arkadaşları ile tanıştırmak istemez.

Demek oluyor ki işin başı Allah korkusudur. Merhum Mehmet Akif Ersoy bu gerçeği şu veciz sözlerle dile getiriyor: “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Yüreklerden silinmiş farz edisin hafv-ı Yezdan’ın ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın, hayat artık behimidir, hayır ondan da aşağıdır.”

“Bilinç sahibi insanlar gereği gibi içleri titreyerek Allah’tan korkar.” (Fatır:28)

Bu durum Allah’a karşı ruhun en yüksek düzeyde sarsılmaz imân ve haşyet ile donatılmasının sonucudur. Bu aynı zamanda kişide haya duygusunun gelişip pekişmesine vesile olur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) buyuruyor ki: “Haya imandandır.”

Demek oluyor ki, toplumumuzda yaygınlaşmakta olan Batı türü yaşam biçiminin mahsülü olan açılıp saçılmalar, İslâmî kıyafetteki dezenformasyon tesettürün cılkının çıkarılması ve bozulmalar imân zaafiyetinden kaynaklanmaktadır.

Bu durum toplumda ahlâki yozlaşmaların, us ve erdem erozyonunun yaygınlaşmasını da beraberinde getirmektedir. Bir yönüyle toplumda zina suçunun çoğalması müstehcenliğin yaygınlaşmasıyla orantılı olduğu görülmektedir. Açılıp saçılmalar yani cinsel teşhir taciz olaylarına sebebiyet veren ve zinaya yaklaştıran en büyük etkenlerden biridir. Açılıp saçılma rüküş olmayı, basit ve bayağılığı beraberinde getirir; insanda ar, hayâ, iffet ve utanma duygusunun yitimine neden olur. Ar, haya ve iffet perdesi yırtılan insan otokontrol mekanizmasını da yitirmiş olur. Artık kendisini şeytanın iğvasına ve nefsanî güdülerin eline bırakır. İnsanın zinaya en yakın hâlidir bu durum. Rabbimiz Kur’an-ı Mübin’inde, “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o hayasızlıktır, çok çirkin bir iştir.” (İsra:32) derken zinaya giden tüm yolların da kapatılmasını salık vermektedir.

Sonuç olarak bir toplumda müstehcenliğin yaygınlaşması, aile yuvalarının yıkılmasını da beraberinde getiren zina ve fuhuş gibi kötülüklerin neşvü nema bulmasına yol açmaktadır. Bunun kadim çağlardan beri medeniyetlerin yıkılışlarına neden olan en büyük etken olduğu antropoloji verilerinde de  ifade edilmektedir.

Allah Teâlâ insan bedenini helâl rızka göre yarattığı gibi, bedenin örtünmesini de farz kılmış bulunmaktadır. “İnsanlar Allah’ın namusudur, Allah’ın ailesidir ve Allah, ailesine karşı herkesten kıskançtır.” (Ali Şeriati)

Biz kullar olaya bir de bu zaviyeden bakıp Allah Teâlâ’nın sınırlarına riayet etmek durumundayız. Bedenler Allah’ın emanetidir. Teşhir ve göz zinası bu sınırların aşılmasıdır. Allah’ın sınırlarına riayet etmeyenlere karşı en azından biz erkekler de gözlerimizle nefsimize mukayyet olmalıyız. Bedensel teşhirle karşı cinsi tahrik etmek büyük günahlardandır ve karşı tarafın huzurlu yaşam hakkını ihlâl etmektir.

Kısacası tesettüre ilişkin Allah’ın hudutlarına riayet edilmezse dünyevî anlamda istikrarsızlıklar yakamızı bırakmaz, ahirette de çeşitli azaplar bizi bekler. Bireysel olarak biz aile efradımızdan mesulüz. Rabbimiz buyuruyor ki: “Yakıtı insanlarla taşlar olan cehennem azabından kendinizi ve aile efradınızı koruyunuz.” (Tahrim:6) Toplumsal yozlaşmaya engel olmak aileden başlamakla birlikte; alimlerin, vaizlerin, hoca efendilerin, kanaat önderlerinin, sosyolog ve siyasilerin işidir.

Ne yazık ki toplum olarak ahlâk algımız, ahlâk anlayışımız dezenformasyona uğramaya başladı. Boşanma hadiseleri, aile içi şiddet SOS veriyor. Uygunsuz, şımarık, rüküş ve davetkâr pozlarla dolu sosyal medya paylaşımları tam bir rezalet, tam bir kepazelik. Bir Müslüman bayan kendisini bu kadar mı basitleştirir, bu kadar mı rüküş hâle getirir; bir Müslüman bayan kendisini bu kadar mı metalaştırır, kendisini bu kadar mı işporta tezgâhına döker?!

İslâm’da adab-ı muaşeret adına mahremiyet diye bir kavram var, bu olgu nasıl es geçilir. İş ortamlarında ve sosyal ilişkilerde kadın erkek arasındaki mesafeli vakur duruş bir tarafa itilmiş; gayet samimi, gayet laubali muhabbetler, karşı cinse cesaret verici işveli, yılışık tavırlar tavan yapmış durumda. “Ay efendim bu gün çok şıksınız, bu kıyafet size çok yakışmış” sözleri ile bütün bedeni üstten aşağı süzmeler ve ardından, “ aa siz bugünlerde kilo da vermişe benziyorsunuz” türünden jestler vs vs... Sonra ver gelsin kafeterya davetleri.. Ardından kaçamak ilişkiler.. Sonra yıkılan yuvalar, dağılan aileler, perişan olan çocuklar..

Çok değil 40-50 yıl öncesinde yaşamış olan ninelerimiz bugünkü kadınların açık saçık kıyafetlerini ve rüküş hâllerini görmüş olsalar, “Eyvahlar olsun, bu pespayeliklerden dolayı başımıza taş yağacak” derlerdi. Merhum Necip Fazıl’ın betimlediği gibi, “Burnunu göstermekten haya ederdi süt ninem, kızımın giydiği kefen bezine mahrem.”

Açılıp saçılmayı medeniyet olarak görenlere ise Merhum Mehmet Akif Ersoy ise şöyle bir göndermede bulunuyor: “Eğer medeniyetse açmak namusu-arı, sizden daha medeni idi Afrika yamyamları.”

Özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra müstehcenlik Avrupa ülkelerinde hızla yaygınlık kazandı. Savaşla harabeye dönmüş olan Avrupa’nın yeniden imar ve onarımı için iş gücüne ihtiyaç vardı. Ardından kapitalist yaşam biçiminin de devreye girmesiyle kadın “üretim aracı” hâline dönüştürüldü. Ancak kapitalist burjuva sermayedarları sadece üretim değil, üretilen mamüllerin, üretilen tekstil ürünlerinin tüketilmesini de istiyordu. “Moda” diye bir kavram geliştirildi. Kadın zaten ontolojik yapısı gereği süslenmeyi, giyim kuşamda sürekli değişiklik yapmayı seviyordu. İş sadece teşvik ve körüklemeye kalıyordu. Bunu da “moda” adı altında  devreye soktular. Artık vitrinler ve kuaför-kozmetik salonları kadınların öncelikli uğrak yeri oldu. Güzel olmak, çekici olmak zaten toplumda itibar görüyordu.. Kadın meta olmuş, kadın orta malı olmuş patronun umurunda değil ki; zaten onun istediği bu.. Onu kocalar ve genç kızların babaları düşünsün! Elbette yaşam biçimi değişince toplum algısı da değişiyor. Zaten 1789 Fransız devrimi ile dinî değerler rafa kaldırılıp kiliselere hapsedileli ve seküler yaşam biçimi devreye sokulalı uzun yıllar olmuştu. Artık Batılı Hıristiyan toplumu Allah’ı kılık kıyafetlerine ve yaşam biçimlerine karıştırmıyorlardı. Onların inancına göre İsa aleyhiselam günahlarına kefaret olarak çarmıha gerilmişti. İstedikleri menhiyatı yapmakta, istedikleri fuhşitatı irtigab etmete, istedikleri günahları işlemekte özgürler... Peki bizdeki Batı öykünmecilerine ne demeli?! Yüz yıla yakın bir süredir müreffeh ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma aşkıyla Batı taklitçiliği körüklene körüklene toplumumuz ve Anadolu kadını göründüğü şekliyle bu hâllere düştü. Elbette genelleme yapmıyoruz. Sözümüz rüküş olanlaradır. Ama şu var ki, bunlar da bizim insanlarımız, bizim yakınlarımız, bizim komşumuz, bizim akrabamız, bizim kızımız, bizim annemiz, bizim bacımız.. Şu hâlde maksadımız dışlamak ve ötekileştirmek olmamalıdır. En yakınlarımızdan başlayarak “emr-i maruf nehy-i münker” sorumluluğumuzu ifa etmeye çalışmalıyız. Kırmadan, incitmeden, kaba tutum ve tavır sergilemeden, nazikçe ve kibarca bir üslubumuz olmalı. Şefkat ve merhamet bizim mizacımız olmalı...

Konumuzla alakalı olması hasebiyle gazete ve TV ekranlarına yansıyan bir haberi üzülerek aktarmış olalım. Hapisten izine çıkmış bir baba, boşanmış olduğu eşinden 16 yaşındaki kızını müsadeli olarak Eskişehir’deki evlerinde alıp Kocaeli’deki evine götürüyor. Kızının giydiği dekolte kıyafetten ve sosyal medyada yapmış olduğu paylaşımlardan dolayı aralarında tartışma çıkıyor. Tartışma ve gerginlik had safhaya varınca adam mutfaktan bıçağı kaptığı gibi kızına vurmaya başlıyor ve kızcağızı bıçak darbeleriyle öldürüyor...

Belki uç bir örnek verdik fakat ne yazık ki toplumumuzda bu tür hadiseler yaşanıyor.

Toplum olarak özümüze, öz değerlerimize dönmek zorundayız. Batı yaşam biçimi bize göre değil. Biz Müslümanız, ahirete inanan insanlarız. Rabbimiz bizlere edebe ve yüce ahlâkî değerlere uygun bir hayat yaşamamızı istiyor. Onun içindir ki, bir taraftan kadın ve erkeğe “harama bakmayın” derken, diğer taraftan da vakarı, mahremiyeti ve tesettürü emrediyor.

“Kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte kurtuluşa erenler onların ta kendileridir.” (Nur:52)

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Hazım Koral

Hazım Koral

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz İslam Birliği Ve Şirk... İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır Mescid-i Aksa Tufanı... İmanımızı Gözden Geçirmek... Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... Seçimin Düşündürdükleri... Siyasi Sorumluluğumuz... Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... Sigaranın Zararları Depremde Ölenlerin Katili Kim... Depremin Düşündürdükleri ABD'nin Bitmeyen Entrikaları Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref Çocuk Gelin Mevzusu... Terör Ve Kısas Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... Allah'a Koşunuz... Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... Takva Mücadeledir 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? Haya İmandandır... Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... Allah'a Koşunuz Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... Sicili Bozuk Ve Küstah ABD Erbakan'ı Tanımak Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. Kısasta Hayat Vardır Kerbelâ Kıyamını Anlamak... Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... Aile Mahremiyeti Üzerine Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... Mayın Eşeği Olmamak İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... Nikâh Akdi.. Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri Önce Ahlâk Ve Maneviyat... Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır Gürültü Kirliliği Ramazan Ayı Ve Oruç Şer Ekseni İslâm Devrimi’nin 40. Yılı Nikâhta Keramet Vardır Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. Akraba Ve Komşuluk İlişkileri Art Niyet - Suizan Veya Önyargı Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak Gelin Ve Damat Mevzusu Yarınlar Bizim Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump Evlilik Oyunu (!) Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... Evlilik Huzurun Teminatıdır… Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... Farkındalık... Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... Kerbelâ’da Âşura Öncesi Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. Ramazan Ve Oruç İkra Önce Ahlâk Ve Manevîyat Edep Erbain Yürüyüşü Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin Üst Kimlik Manifestomuz.. Teberrâ Ve Tevellâ Uhuvvet Ve Tasavvuf Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… Tekfircilik Hastalığı (2) Tekfircilik Hastalığı -1- Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA