T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri

Hazım Koral

06-09-2022 15:51

Başlığımızda Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kısaltma ile vermemizin elbette bir nedeni olsa gerek. Konuya isterseniz buradan girelim. Öncelikle şunu bilmiş olalım ki, T.C'nin kuruluş aşamasında devlet yapılanmasının temel dinamikleri 1920 - 1923 yılları arasında halkımızın aidiyet değerlerine mütenasip seyir hâlindeydi. Hatırlayınız, Hacı Bayram Veli Camiinde Kûr'ân tilaveti yapılmış ve Kûr'ân okunarak Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştı. Ayrıca Kûr'ân'a/İslâm'a bağlılık yamimleri yapılmış ve Anayasa'ya "Devletin resmî dini İslâm'dır" ibaresi konulmuştu. 1924 - 1927 yıllarında ise dinî yasalardan inhiraf edilip, "Devletin resmi dini İslâm'dır" ibaresi Anayasa'dan çıkarılarak laiklik ilkesi devreye sokuldu ve böylece dinî değerleri reddeden ulus devlet yapılanmasına gidildi. Muasır medeniyetler toplulukları seviyesine ulaşabilmek için bu yol kurucu iradenin başındaki kişi tarafından tercih edildi. Batılılaşma adına ilk olarak işe kılık kıyafetlerde değişiklik yapılarak başlandı. Kadınlarımıza Batılı kadınlar gibi giyinmeleri önerildi. Ülkemizde dekolte ve müstehcenlik böyle başlatıldı. Erkeklere de Batılılar gibi giyinmeleri ve fötr şapka takmaları dayatıldı. Çeşitli şehirlerde bu dayatmalara karşı gelip nümayiş yapanlar seyyar mahkemeler vasıtasıyla idam edildi. Diyeceksiniz ki Siyonist çete ile kurulan diplomatik ilişkilerle bu olayların ne alâkası var? İzah edelim efendim! Her şeyden önce şunu bilmiş olalım ki T.C dinî rezervi olmayan laik ve ulus devlet yapılanmasına sahiptir. Bu seküler devletin ajandasında Filistin diye bir derdi yoktur ve olamaz.

Dinî değerleri yönetimden kaldırmış, kılık/kıyafet dahil olmak üzere halkın dinî değerlerine savaş açmış bir rejim, Filistinli din kardeşlerimize sahip mi çıkar sanıyorsunuz. İktidara gelen hükümetlere de dayatılan budur. "Bak arkadaş sen iktidara geldin ama şunu bil ki asla muktedir olamazsın. İslâm ve İslâm'ın kuşatıcı değerleri bizim kırmızı çizgimizdir, bunlardan asla bahsetmeyeceksin, bunlara ilişkin zinhar bir adım atmayacaksın" diyorlar. Nitekim Sincan'da mazlum Filistin halkının uğradığı zulüm dile getirildi diye tankları caddelere indirdiler. T.C'nin Filistin diye bir derdi olmadığı gibi, orada yaşanan zulmü konuşmak bile yasak, çünkü Siyonist dostları gücenir. Sincan'da Kudüs Günü etkinliğinde mazlum Filistin halkının uğradığı zulümleri dile getirdi diye Selam Gazetesi Haber Müdürü Nurettin Şirin neden 17.5 yıla mahkum edildi sanıyorsunuz? 28 Şubat Darbesi'ni yapıp REFAHYOL Hükümeti'ni neden alaşağı ettiler sanıyorsunuz. Dedik ya biz Müslümanlar için Filistin nasıl kırmızı çizgimiz ise onlar için de katil ve işgalci İsrail kırmızı çizgi...

Ceberutluğun ayyuka çıktığı o yıllarda ülkede yaşanan insanlık dışı uygulamalardan ve hukuksuzluklardan dolayı "Muz Cumhuriyeti" başlığı altında bir makale yazmıştım. Bu başlığı Türkiye halkının "cumhuriyet yönetim şekli" ile yönetilmediğini anlatmak için kullanmıştım. O gün bugündür din ve vicdan özgürlüğü kapsamında bir hayli mesafe katedilmiş ve askerî vesayet sonlandırılmış olsa da, ne yazık ki ülkemiz gerçek manada ve olması gerektiği gibi cumhuriyet yönetim şekli ile yönetilmemektedir. Her şeyden önce terminolojik olarak halkın, (aidiyet değerleri ile mütenasip bir şekilde) egemenlik ve yönetim hakkını kullanıp seçtiği milletvekilleri ile yönetilmesine "cumhuriyet" denir. "Cumhur" sözcüğü Arapça "halk" anlamına gelmektedir.

Siyonist çete ile ilintili olarak bizim bu satırlarda (tekraren) ifade etmek istediğimiz şu: Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi rejimin temel ilkelerini, rejimin yönetim şeklini, rejimin ideolojisini ve anayasasını hazırlarken halkın, yani cumhurun görüşü alınmadı. Cumhur/halk asla kaale alınmadı. Osmanlı döneminde yönetim şekli saltanat olsa da, (birçok eksiğine rağmen) yürürlükte "Şer'î Mahkemeler" vardı. Yeni rejim kurulunca kısa süre içerisinde laik yönetim şekli adına "Şer'î Mahkemeler" lağv ve ilga edildi, yani yürürlükten kaldırıldı. Bunun yerine "İtalyan Caza Hukuku", "İsviçre Aile Hukuku", "İngiltere Ticari Hukuku" ve "Almanya Eğitim Sistemi" devreye sokuldu. Aidiyet değerlerimize mugayir bu değişim yapılırken halk oylamasına gidilmedi. Zaten gidilmesi de mümkün değildi. Zira halkın kendi akidesine ters bir tercihte bulunması mümkün olmazdı. Kurucu irade bunu çok iyi biliyordu. Gazeteci Uğur Mumcu bu ucube yönetim şekli ile ilgili bir konuşmasında şöyle yorum yapıyor: "Müslüman kime denir? İtalyan hukukuna göre yargılanan, İsviçre yasalarına göre evlenen, İngiltere ticarî hukukuna göre alışverişini yapan, Almanya eğitim sistemi ile tedrisat gören ve fakat öldüğünde İslâmî usüllere göre gömülen kişiye Müslüman denir." Bundan daha iyi bir betimleme, bundan daha iyi bir tarif olamaz herhalde? Merhum Erbakan bir meclis konuşmasında şöyle bir teklifte bulunmuştu: "İktidara gelecek partinin programı devletin resmi ideolojisi doğrultusunda olma zorunluluğu kaldırılsın. Her parti kendi tüzüğünü 'anayasa nitelikli bir yönetim şekli' olarak hazırlasın ve halka sunsun. Seçilen parti kendi tüzüğü ile halkı yönetsin. Eğer cumhuriyet yönetim şeklinden söz edeceksek bu böyle olmalıdır." Elbette Merhum Erbakan'ın bu teklifi laiklik elden gider ve halkın inanç değerlerine uygun bir yönetim gelir ve İslâm müesses nizama dönüşür endişesiyle kabul görmedi. Şimdi böylesine ucube ve dayatmacı bir yönetim şekli ile halkın değerlerine uygun nasıl hizmet verilebilir? Merhum Erbakan buna rağmen gerek Ecevit ile, gerek Çiller ile yapmış olduğu koalisyonlarda kısmen de olsa müspet icraatlarda bulunmuştu. Rejimin kendine has kuralları muvacehesinde ancak bu kadar olur. Şimdi mütedeyyin kesim olarak aynı duyarlılığı ve hassasiyeti 20 senedir Ak Parti hükümetinden bekliyoruz. Erdoğan her ne kadar "Milli Görüş gömleğini çıkardım" dese de en azından okullara ve kamu binalarına başörtüsü serbestliği getirdi ve (bugünkü konjonktürel şartlarda en önemlisi) askerî vesayeti sonlandırdı. Ancak ve elbette bizim beklentimiz bunun çok daha ötesinde. Bizim aidiyet değerlerimize ilişkin çok önemli başka hassasiyetlerimiz de var. Örneğin Filistin. Filistin biz Müslümanlar için "Namus-u Ekber" konumundadır. Laik TC bir ulus devletidir. Onun böyle bir hassasiyeti yoktur ve olamaz zaten. Laik-ulus devlet refleksi eli kanlı bir çete ile diplomatik ilişki içerisinde olmak hususunda biçbir behis ve sakınca görmez. Başta Mavi Marmara olmak üzere bazı hususlarda aralarında gerginlik yaşansa da, hatta karşılıklı olarak büyükelçilikler geri çekilse de gün gelir tekrar ilişkiler düzelir. Nitekim bugünlerde maslahatgüzarlıktan büyükelçiliğe geçiş yapıyorlar. Karşılıklı ziyaretlerler zaten devam ediyor.

Bildiğiniz üzere Siyonist çetenin cumhurbaşkanı ülkemizi ziyaret ettiğinde en üst düzeyde atlı devlet töreni ve seramonilerle ağırlanmıştı. Bu durum Müslüman kamuoyumuzu ziyadesiyle rahatsız etmişti. Rahatsız olmayanlar da imanlarını kontrol etmelidir. Olay bizim zaviyemizden değerlendirilecek olursa, muarızlarımız dahil olmak üzere dünya üzerinde bulunan bütün ülkelerle mütekabiliyet esasına dayalı diplomatik ve ticarî ilişkiler kurabiliriz, ancak ilk kıblemiz ve kutsal Filistin topraklarımızın işgalcisiyle zinhar ve asla diplomatik ilişki kuramaz ve ticaret yapamayız. Bizim için kırmızı çizgi olan şu ayette bakınız Rabbimiz ne buyuruyor: "Dininiz hususunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmaya teşebbüs etmeyen gayri müslimlerle iyi ilişkiler geliştirmenizi Rabbiniz men etmemektedir." (Müntehine: 8)

Bu ayete göre zinhar işgalci İsrail ile diplomatik ve ticarî ilişki kuramayız. Çünkü Siyonist çete bizim ilk kıblemiz olan en kutsal üç beldemizden birini işgal etmiş durumda ve hâlâ kutsal Filistin topraklarımız üzerinde işgal ve katliamlarına aralıksız olarak devam ediyor. Bu yüzden imanımızın gereği olarak diyoruz ki işgalci katil çete ile asla ilişki kurulamaz.

Fakat yukarıda ifade ettiğimiz gibi T.C seküler bir ulus devlet olması hasebiyle onun bu konuda rezerv ajandası yok, ontolojik yapısından/varlık sebebinden dolayı olamaz zaten. Biz şimdi mütedeyyin gördüğümüz hükümete veryansın ediyoruz. Peki T.C Anayasası'nda, "İktidara gelecek parti devletin resmi ideolojisine göre icraatlarını yapmak zorunda" diye hükümet bir dayatmanın muhatabı değil mi?

İşte efendim Merhum Erbakan bir yıllık iktidarında Siyonist çete ile hiç görüşmedi ve diplomatik temas kurmadı. Çok doğru, ama başta 28 Şubat Darbesi olmak üzere başına ne gaileler açtılar? Buna hepimiz tanık olduk. O dönemde Siyonist çetenin piyonu olan gazeteler, "İsrail Savunma Bakanlığı Erbakan'ın başbakan olmasından rahatsızlık duymaktadır" diye manşet atıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri adına, "Asker Rahatsız" manşetlerine çok tanık olmuştuk ama Siyonist çetenin rahatsızlığını yansıtmak ne anlama geliyor? Adeta şöyle diyorlar: "Bakın ve ayağınız denk atın, biz Erbakan'ın iktidarı döneminde düşmanımız Gazze halkına bir kurşun dahi sıkamadık, bu adam Kıbrıs'a çıkarma yaptığı gibi bir gece ansızın deniz kuvvetlerini Hayfa Limanı'na çıkarabilir. Bu yüzden ne yapıp edip Türk Silahlı Kuvvetleri REFAHYOL Hükümeti'ni devirmelidir." Siyonist çete bazen üstü örtülü bir şekilde, bazen perde arkasından TSK'ne sürekli tavsiye adı altında talimat vermeye çalışmıştır. TSK ile yaptıkları askerî işbirliği anlaşmaları akamete uğramasın diye böylesi yönlendirmelere ihtiyaç duyuyorlardı... Yine aynı şekilde

Erbakan başbakan olduğunda, Siyonist çetenin Knesset'teki eşkiyaları da, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin dinci bir partiye tahammül etmeyeceği kanaatindeyiz" diyerek adeta yapılması gerekenin talimatını veriyorlardı. Bakınız hangi taşı kaldırsanız altında bu şer odaklarını görmüş olacaksınız. Bunlar aynı şeytanî güçler olarak

Erdoğan'a yönelik E-Mıhtıra teşebbüsünde bulunmadılar mı? 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında büyük şeytan ABD ve Siyonist çetenin olduğunu dünya âlem biliyor. Peki bütün bunlar neden yapılıyor? Nedeni basit, Erdoğan hükümeti zaman zaman ABD ve Siyonist çetenin taleplerine mugayir hareket ettiği için. Erdoğan bunların birçok talebine evet diyor zaten; ama bu şeytanî güçler öyle doyumsuz ki sürekli bir şeyler isteyip, bir şeyler dayatıyorlar. Bildiğiniz gibi Donald Trump dahil ve şimdiki Başkan Joe Biden, açık açık ve çirkince tahkiratlarla Erdoğan'a tehditler savurmadı mı? Türk lirasının puan değerinin düşürülmesi, dövizin yükseltilmesi ve başımıza gelen bu ekonomik kriz durup dururken öylesine mi oldu sanıyorsunuz? "Dünyada da kriz var" demiyelim. Dünyada enflasyon maksimum % 7'lerde iken bizde TÜİK'in açıklamasına göre % 79. Oysa gerçek % 400-500'lerde. Biz çok farklı bir şekilde ve çok yönlü olarak küresel şeytanî güçlerin kıskacında olduğumuzu bilmek zorundayız. Ayette belirtildiği üzere şeytan bize her yönden yaklaşıyor. "Sonra muhakkak ki, onların önlerinden, arkalarından, sağ taraflarından ve sol taraflarından geleceğim ve onların ekserisini şükrediciler bulmayacaksın." (A'raf: 17)

Ayette, "..onların ekserisini şükrediciler bulmayacaksın." sözü "onların ekseriyeti Allah'a olan şükrün gereğini yerine getirmeyip şeytanın buyruklarına teslimiyet gösterecekler" anlamına gelmektedir. Suriye haricindeki bütün Arap ülkeleri "Yüzyılın Anlaşması" ve "Abraham Sözleşmesi" adı altında yaptıkları barış anlaşmalarıyla şeytana teslimiyet göstermedi mi? Siyonist çete Birleşmiş Milletler nezdinde kurulduğu gün Müslüman ülke olarak onu ilk tanıyan Türkiye oldu. Aynı şekilde biz NATO'ya girdiğimiz gün topraklarımızı büyük şeytan ABD'e açarak üstü örtülü bir şekilde onun müstemlekesi olduk. Açıkçası biz büyük şeytan ABD'nin işgali altındayız. Dünyaya jandarmalık taslayan ABD her yönden bize nüfuz etmiş vaziyette. Ekonomimize direkt müdahale ediyor. Askerî yapımızın, silah ve mühimmatlarımızın şekline ve gücüne kadar o karışıyor. Silah envanterimize öyle müdahale ediyor ki, Rusya'dan aldığımız S-400 Hava Savunma Sistemleri başımıza dert oldu. Hâlbuki adı üzerinde "savunma sistemi" yani saldırı amaçlı kullanılan bir silah değil. Bir ülkenin savunma sanayisini geliştirmesi, güçlendirmesi kadar doğal ne olabilir? Hatırlayınız, Kıbrıs Barış Harekâtı'na karar verdiğimizde Amerika, "benim verdiğim silahlarla Kıbrıs'a çıkarma yapamazsınız" diyerek 6'ncı Filo ile tehditler savurmuştu. Öncesinde de ABD Başkanı Johnson Ankara'ya tehdit ve tahkirat içerikli iki mektup yazmıştı ve soydaşlarımız gözlerimizin önünde Rum ENOSİS çeteleri tarafından katledilirken biz sadece seyrettik. Ve ne yazık ki, o dönemde ada üzerinde garantör devlet olarak gördüğümüz İngiltere'den ve iki yüzlü Birleşmiş Milletler'den medet umduk, ama nafile. Bir sonuç alamadık. 1974 senesinde soydaşlarımıza yönelik aynı katliam başlayınca Merhum Erbakan Hocamız koalisyonun büyük ortağı Başbakan Ecevit'e adaya çıkarma yapmamız gerektiğini söylüyor. Ecevit önceki siyasîler gibi işi İngiltere ve Birleşmiş Milletler'e havale etmek istiyor. Ve bu yüzden İngiltere'ye gidip diplomatik temaslarda bulunuyor. Erbakan, Ecevit'in yurtdışında olması hasebiyle başbakanlığı vekaleten üstlenmiş olmasından dolayı dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ile görüşme yapıp adaya çıkarma ile ilgili fikrini söylüyor. Uzatmayalım ve şunu ifade etmiş olalım ki, Kıbrıs Barış Harekâtı'ın mimarı dirayet sahibi Erbakan Hocamız'dır. Erbakan bu işi Amerika'nın tehditlerine rağmen yapmıştı. Hatırlayalım, adaya çıkarma yaptık diye Amerika bize ambargo uygulamıştı. Erbakan Hocamız da misilleme olarak 25 Temmuz 1975 senesinde bütün ABD üslerine el koyup kapatmıştı. Dirayet budur işte. (Hocamızın ruhu şad mekanı cennet olsun. Allah Teâlâ gani gani rahmet eylesin.)

Yine hatırlayalım, Merhum Erbakan'ın başbakan olduğu dönemde Siyonist çete korkusundan Gazze'ye bir kurşun dahi atamamıştı. Ama eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı işgal topraklarını ziyaret ettiği esnada Siyonist çete Gazze'de katliam yapmıştı. Biz bu üzücü hadiseyi de unutmadık.

Bugün gelinen nokta itibariyle, karşılıklı olarak büyükelçilikler açılıyorsa bu işin içerisinde mutlaka Amerika'nın dayatması vardır. Şunu da sormamız lazım: İlişkiler büyükelçilik düzeyine ulaştı da katil çete kan dökmekten vaz mı geçti? Daha geçen hafta yine Gazze'yi bombaladı ve çoluk çocuk dahil 32 cana kıydı. Aynı şekilde (yukarıda ifade ettiğimiz gibi) Arap ülkeleri de "Yüzyılın Anlaşması" ve "Abraham Sözleşmesi" adı altında katil sürüsü ile barış anlaşmaları yapıyor. Allah aşkına söyler misiniz, hangi barıştan söz ediyor sunuz? Adamlar mütemadiyen ve durdurak bilmeden cinayet işlemeye devam ediyorlar. Öte yandan yüzyıllık zeytin ağaçlarını kesip, tarlaları talan ve işgal etmeye devam ediyorlar.

Bütün bu olup biten insanlık dışı vahşet ve hunharlıklara tanık olacaksınız ama hiçbir şey olmamış gibi davranıp büyükelçilik açacaksınız. Hayır, hayır, asla olması gereken bu değil. Ne olursa olsun, sekülerlikmiş, laiklikmiş, ulus devletin çıkarlarıymış, bunlar asla mazeret değil. Elbette onların bizi rahat sömürmeleri ve emtiaya ilişkin mal varlıklarımızı ucuz ucuz almaları için, ayrıca Manavgat'ın suyunu vantuzlamaları için bize ihtiyaçları var. Bizim ise asla onlara ihtiyacımız yok. Neymiş efendim, "Onların bize, bizim onlara ihtiyacımız varmış." Merhum Erbakan Hocamız'ın diliyle ifade etmiş olalım, "Hadi oradan, hadi oradan.."

Mesele şu ki, siyasilerin beyanatları bizi bağlamaz. Bizim onlarla diplomatik ilişki kurmamız ve onlarla ticaret yapmamız fıkhen haram. Küllüm haram, zinhar haram.

Şu hâlde büyükelçilik açma mevzusu ile ilgili Müslüman kamuoyu olarak elbette bu durumu tasvib etmiyoruz, aksine telin ediyoruz. Siyasîlerimize Rabbim basiret versin.. Artık bu iş devrimle mi yoksa tedricen mi olur bilemeyiz ama tek çare sil baştan rejim değişmeli. Laik ulusal gömlek bize uymadı. T.C bizim aidiyet değerlerimizle mütenasip değil. T.C, aidiyet değerlerimize uygun bir şekilde insan temel hak ve özgürlüklerini (mesuliyet içerisinde olduğumuz ümmet bünyesinde ve diğer uluslarla mütekabiliyet esasına dayalı bir şekilde) hukukun üstünlüğü prensibiyle yeniden revize edilmelidir.

Vesselâm...

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Haya İmandandır... 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... 01-01-1970 03:00 Nikâh Akdi.. 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00