Haya İmandandır...

Hazım Koral

08-01-2022 20:31

Başlığımız bir hadis-i şerif.. Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) Müslümanlarda olması gereken bir takım sıfatlarından söz ederken, "hayâ" olgusunu imânla ilintilendirerek, "Hayâ imândandır" diyor. Bu demektir ki, "hayâ" olgusu Müslüman şahsiyetin imânına taallûk eden olmazsa olmaz sıfatıdır. Şu hâlde, Müslüman asla hayâsız olamaz, olmamalıdır. Ancak bugün Müslüman halkımızın sosyal yaşamına baktığımızda büyük ekseriyetinde bu sıfatın yitirilmiş olduğunu görüyoruz.

Bugün tanık olduğumuz hak-hukuk tanımayan toplumsal yozlaşmanın ve müstehcenliğin yaygınlaşmasının en büyük nedenlerinden biri de hayâ yitimi olduğunu ifade etmiş olsak hiç kuşkusuz abartı yapmış sayılmayız. Hayâ olgusu insan yaşamının her yönüyle ilintili bir durumdur. Örneğin, bugün yaşanmakta olan ticarî ahlâktaki çöküş de hayâ ile ilgilidir. Hayâsı olmayan, Allah'tan ve kuldan utanmayan, hak-hukuk nedir bilmeyen esnaf veya tüccar ihtikâr (stokçuluk) da, karaborsa da yapar ve malını fahiş fiyata satar.

Memleketimizde ki son gelişmelere bakın! Anormal bir şekilde döviz artışları başlayınca kimi tüccar zam gelecek endişe ve telaşıyla elindeki malı piyasaya sürmeyip stoklamaya başladı. Gıda maddesinden tutun ikinci el araçlara kadar stokçuluk yapıldı. Kimi marketler ise "fırsat bu fırsat" deyip ürün etiketlerine astronomik zamlar koydular. Döviz (istenilen seviyede olmasa da) büyük oranda düştü, ancak yüzsüz/hayâsız esnaf bu önceki durumdan vazife çıkararak fiyatları düşürmek ve aşağı çekmek istemiyor. Medya haftalardır bu rezil durumdan söz ediyor. Bu tür davranışlar yüzsüzlüğün/hayasızlığın daniskası değil de nedir? Haya olmayınca her türlü haltı işlemek mubah görülüyor. Üstelik bu hayasızlığa "ticarî zekâ" diyenler var. Toplumsal hayasızlık bu olsa gerek! Ancak anti parantez şöyle bir durum daha var: Esnaf sattığı ürün tükenince yeni ürünü nominal fiyattan çok yüksek bir meblâ ile alması gerektiğinde ne yapmalı? Bu durumda esnafın sermayesi erimekte ve alım gücü düşmektedir. Esnaf için bu durum büyük bir açmaz! Elbette ki, normal koşullarda olması gereken kendi mevcut sattığı ürün bittikten sonra yeni alacağı ürüne makûl kâr marjı koyup satışa sunmasıdır. Ancak genel ekonomik krizden dolayı her türlü ticarî savrulmalarla birlikte toplumsal keşmekeşlik yaşıyoruz. Kapitalizmin temel değerlerine göre oluşturulmuş ekonomi modelinden istikrar beklemek beyhudedir. Kapitalizmin başlı başına faize dayalı bir sömürü düzenidir. İslâm'ın iktisadî sistemi müesses bir nizam olarak ekonomiye yön ve şekil veriyor olsa bu açmazların hiçbiri yaşanmazdı. Para baronları ve komprador burjuva sermeyedarları bir koyup beş aldığı böylesi sömürü düzenlerinin akamete uğramasını elbette istememektedir. Bilindiği üzere eski uygulamalara baktığımızda  üç tane holding şirketi istediği hükümeti alaşağı edip istedikleri partiyi iktidara taşıyordu. Dış güçlerle elele verip en son yapılan döviz üzerindeki atraksiyonlarla Ak Parti hükümetini zora sokup erken seçim dayatmaları da bu yüzden. Cumhurbaşkanı Erdoğan faizi düşürdükçe şer odaklarının talimatıyla lMF (Uluslararası Para Fonu) dövizi yükseltti. Bu suni yükseliş ekonomi piyasasını altüst etmeye yetti. Bir zamanlar REFAHYOL Hükümeti döneminde Başbakan Erbakan'ın havuz sistemi, denk bütçe politikaları ve eşel-mobil yöntemiyle cumhuriyet tarihinin en istikrarlı ekonomi politikalarını başarıyla sürdürmesine rağmen buna malum şer odakları tahammül edemedi ve "İslâm'ın adil düzenine, İslâm'ın iktisadi sistemine geçiliyor" endişesiyle 28 Şubat darbesini yaptılar.

Bütün olup biten bu zulüm ve haksızlıklar karşısında Müslümanlar sus-pus olmuş ve gıklarını çıkarmamışlardı. Merhum Erbakan Hocamız'da mütedeyyin halkımızı sükunete/sağduyuya davet etmiş ve herhangi bir taşkınlık yapılmasını istememişti. O da biliyordu ki terör ve anarşi ile devrim olmazdı. Zaten silahlı güçler eli tetikte teyakkuz hâlindeydi. Nitekim o dönemde omuzu demirlilerin sözcülüğünü yapan gazeteler (darbeciler adına), "Gerekirse Silah Kullanırız" diye manşetler atarak "Mütarekesiz Savaş" ilânında bulunuyordu. Hatta İslâmî değerlere karşı başlattıkları bu savaşın bin yıl sürebileceğini söyleyip galiz tehditler savuruyorlardı.

O rezil dönemde sivil itaatsizlik adına medeni cesaret örneği ile adam gibi toplumsal bir tepki gösteremedik ne yazık ki.. Toplum olarak, Müslümanlar olarak bu konuda vebalimiz büyük. Hak ve adalet temeline dayalı bir müesses nizam kurmamız için Yüce Rabbimiz biz Müslümanlara vazife yüklemiş. Öncelikle ifade etmiş olalım ki biz Müslümanlar bu mesuliyetimizi yerine getirmediğimiz için iki yakamız bir araya gelmemektedir. "Benim zikrimden (benim buyruğumdan), yüz çevirenlere yeryüzünde istikrarsız bir yaşam vardır." (Tâ Hâ: 124)
Bu nedenledir ki toplumsal belâ ve istikrarsızlıklara maruz kalmaktayız. Konumuz olması hasebiyle diyebiliriz ki, biz Müslümanlar öncelikli olarak Rabbimize karşı hayâ yitimi yaşıyoruz. Gereği gibi hayâ sahibi olsaydık sorumluluklarımızı karşı müdrik olurduk. Her şeyden önce hayâ duygusu insana sorumluluğunu hatırlatır. Hayâ olmayınca sorumluluk da yoktur. Böylesi bir insan Rabbine ve kendi dışındaki insanlara karşı hodgâmdır. Bu tip insanlar kendilerini hayata ve hayatın sahibine karşı müstağni görür. Bu ise kibrin ve hayâsızlığın bir başka adıdır. Ayette belirtildiği üzere, "Kendini müstağni gören azar." (Alak:6-7)

Dünya gailesi içerisinde ve vurdumduymaz bir şekilde lakayt bir hayat yaşayanlara bakın statükonun  değişmesinden yana değiller.  Vurdumduymazlık, kibir, gurur ve kendini beğenmişlik duygularına kapılmak hayâ yitiminden dolayıdır. Yüce Rabbimiz'in en sevmediği davranışlardan biri de bu tür müstağni tutum ve davranışlardan kaynaklanan kibirli lakayt hâllerdir. Rabbimiz bu konuda insanları uyarmaktadır. (İsra:37; Lokman:18) Hayâ sahibi insanda elbette lakayt tutum ve kibir olmaz. Zira hayâ sahibi Allah'a karşı haşyet içerisindedir. Hayâsı olmayanın Allah'a ve insanlara karşı küstah olması şaşılacak bir durum değildir. Bu nedeledir ki, utanma ve hayâ duygusunu yitiren bir kişi aynı zamanda imânını da yitirmiş olarak her türlü ahlâksızlığı irtigab etme potansiyeline sahiptir. Utanma ve hayâ duygusu ise aslında ontolojiktir/fıtridir ve yüce erdemleri muhafaza eden bir sığınaktır. Zariyat Sûresi'nin 56'ncı ayetinde belirtildiği üzere insan ve cinler Allah Teâlâ'ya kulluk etmeleri için yaratılmıştır. İnsan bu kulluk misyonunu ifa ederken davranış olarak riayet etmesi gereken bir takım enfüsî (içsel) disiplin kuralları vardır. Bu aynı zamanda her insanda olan ve otokontrol mekanizması işlevini gören hayâ duygusudur. Allah'a ve ahirete iman eden her mü'min bu duyguyu her daim canlı tutması gerekmektedir. İnsanı takvaya eriştiren en önemli duygu budur. Bu nedenledir ki, bir mü'min Yüce Allah'ın rızasına erişebilmesi için bu güzel hasleti kendi kişiliğinin ayrılmaz bir parçası hâline getirmelidir. İnsan bu duygularla haddini bilir ve kendisini kontrol altında tutabilir. Hayâ kelimesi, genellikle dinî terminolojide kullanılır. Hayâ duygusu dinî anlamda Allah'a karşı haşyet duymak, Allah korkusu ile günahlardan kaçınmak, hicab ve edep anlamlarına gelmektedir. Hayâ, ahlâk olgusunun somut/mücessem hâlidir. Bir insan için "hayâlı" ifadesini kullandığımızda o insanın ahlâklı, güvenilir, dürüst ve erdemli bir kişiliğe sahip olduğunu ifade etmiş oluruz. Zira insanlardaki fazilet hissini motive eden "hayâ" duygusudur. Hayâ duygusu ile yüce ahlâkî erdemlere ulaşmak mümkündür. Bu nedenledir ki başlıkta ifade ettiğimiz gibi Sevgili Peygamberimiz, "Hayâ imândandır." diye buyurmaktadır. İnsan "hayâ" hasletini yitirmediği süre ancak yüce ahlâkî erdemlerini de muhafaza etmiş olur. Bir başka ifadeyle, ahlâkî savrulmanın ilk belirtisi "hayâ" duygusunun yitirilmesidir. Bir hadis-i şerifte belirtildiği üzere, "Hayân yoksa istediğini yap." Yani hayasını yitirmiş kişi her türlü edep dışı davranışı sergileyebilir. Şu hâlde biz Müslümanlar sürekli nefs muhasebesi yaparak imânımıza taallûk eden "hayâ" duygumuza mukayyet olmalıyız.

Hayâ duygumuz bize yön verdiği oranda ahlâklı ve erdemli bir hayat yaşayabiliriz. Bu şekilde hayat yaşayan insanlardan oluşan aile ve topluluklar ancak huzur ve insicama kavuşabilir.

Hayâ/utanma duygusu ontolojik/fıtri olduğu için evrenseldir ve insan türüne özgüdür. Bakınız Rus film yönetmeni, yazar ve aynı zamanda aktör olan meşhur

Andrei Arsenyeviç Tarkovski diyor ki: "Utanmak, insanlığı kurtaracak düzeyde güçlü bir duygudur." Bu müthiş bir ifade değil mi? Yeryüzünü kana bulayan zalim diktatörlerin ve çağdaş firavunların hayatını inceleyin, onların ilk yitirdiği duygu, utanma duygusudur. Bir insanda utanma duygusu ve Allah korkusu olmayınca, o insandan her türlü zulüm ve her türlü kötülük beklenebilir. Utanma duygusu olmayan insanın en önemli özelliği küstah olmasıdır. Başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin başındaki yöneticilere bakın istisnasız hepsinin ortak özelliği "küstah" olmalarıdır. Her saldırgan, her haddi aşan, her ekini ve nesli helâk etmeye teşebbüs eden küstahtır. Bunun istisnası yoktur.

Dünyamız Korona/Covid-19 salgın hastalığına maruz kaldığından bu yana bilim insanları hummalı bir şekilde aşı çalışmalarında bulundu ve buldukları aşıları insanlara enjekte ediyorlar. Gayri ihtiyari düşünüyoruz, "Acaba insanda hayâ ve utanma duygusunu geliştirecek bir aşı bulunması mümkün mü? Bilim insanlarımız lütfedip bu yönde bir çalışma başlatsalar! Nano teknoloji ile çipli yaşam arayışı acaba buna endeksli bir çalışma olamaz mı? Hiç olmazsa böylesi bir çip sayesinde şiddete ve gayri ahlâkî davranışlara teşne olan insanlar zapturapt altına alınamazlar mı? İllâ ki, utanma ve hayâ duygusunu yitirmiş insanlara DTT mi sıkılsın?! Sayın okuyucumuz, "Bu da nereden çıktı?" demeyin! İzah edelim. Eskiden köy yerlerinde, büyük baş hayvanlar haşere salgınına maruz kalınca anormal davranışlar sergileyip çevresine zarar verirmiş. Haşere ilacı olan DTT hayvanın üstüne sıkıdığında, haşereler ölür ve ilacın da etkisiyle hayvan sakinleşip uysallaşırmış. Bu uygulamaya istinaden köy yerlerinde darb-ı mesel hâline gelmiş bir söz vardır: Bir çocuk fazla yaramazlık yaptığında, "ya bu çocuğun uslanacağı yok, bunun üzerine biraz DTT sıkın, sakinleşsin, uysallaşın" diyorlarmış. İşin şakası bir yana utanma ve hayâ yitiminin aşısı, reçetesi ve şifası Kûr'ân-ı Kerim'de var: "Biz, Kûr'ân'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için şifâ ve rahmettir…” (İsra:82) Ahlâk, edep, hayâ ve utanma duygusuna sahip olmak isteyen Kûr'ân'a yönelmeli. Bu ilâhî şifadan nasiplenmek istemeyenler ise yine İslâm'ın disiplin kuralları ile tedip edilip zapturapt altına alınmalı. Bu nasıl olur? İslâm'ın evrensel hukuk sistemi Asr-ı Saadet'te olduğu gibi bir yönetim şekiline dönüştürülürse olur. Sevgili Peygamberimiz'in 52 maddelik Anayasa metni ile Medine'de tesis etmiş olduğu İslâm Devlet'inin egemen olduğu döneme neden "Medine-i Fazıla" veya "Asr-ı Saadet" deniyor? Bunu düşündük mü hiç? O toplumda insanların huzur ve saadete kavuşması ve insanların faziletli/erdemli bir hayat yaşaması o topluma İslâm'ın ahlâk ve hukuk kurallarının egemen olmasıyla, İslâm'ın o topluma rengini vermesiyle olmuştur. İslâm ümmeti olarak bugün bizim de "Asr-ı Saadet"e, "Medine-i Fazıla"ya ihtiyacımız var...

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... 01-01-1970 03:00 Nikâh Akdi.. 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00