Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü...

Hazım Koral

10-05-2017 13:03

Allah Teâlâ'nın ontolojik olarak insanoğluna vermiş olduğu bütün duygular yüce bir hikmete ve ulvî bir amaca matuftur. Bunlardan biri de eşler arasındaki kıskançlık duygusudur. Elbette ki, insanî ilişkilerdeki hasetlik ve çekememezlik temeyülü gibi kıskançlık duygusunun farklı tezahürleri vardır. Ancak başlığımızdan anlaşıldığı üzere konumuz eşler arasındaki kıskançlıkla ilgili hususlar olacaktır. Bir takım Batılı bilim adamlarının düşündüğünün aksine, bizim literatürümüzün verilerine göre aile müessesesi insanlık tarihi kadar eski bir kurumdur. Batılı bilim adamları  Komünizm doktrininde olduğu gibi eski tarihlerde komün bir hayat yaşandığını iddia etmektedirler.

Her şeyden önce bu iddia insanın fıtratına, insanın ontolojik özelliklerine ters düşmektedir. Zira insan kıskançlık ve sahiplenme duygusu ile birlikte yaratılmıştır. Bunun hikmeti ise ailenin muhafazası ve ailenin bekâsı içindir. Aile yuvasının sağlam temeller üzerinde sürdürülebilmesi için bu bir zorunluluktur. Yüce Rabbimizin bahşetmiş olduğu bazı duygular var ki, bunlar birbirlerinin mütemmimi, tamamlayıcılarıdırlar veya dengeleyici özelliklerine sahiptirler. Bunlardan biri de ülfet ve sevgidir. Kişide sevgi ve ülfet duygularından soyutlanmış bir kıskançlık hâleti varsa iş ifrata ve sadizme, yani eziyete kadar varır. Oysa her konuda olduğu gibi bu hususta da dinimiz bize itidâl üzere olmamızı öğütlemektedir. Eşler kıskançlık duygusunu birbirlerine karşı asla bir baskı unsuruna dönüştürmemelidir.

"Size, kendileriyle huzur bulmanız için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet koyması da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için örnekler vardır." (Rûm:21) Sevgi ve merhamet birlikteliğin kopmaz bağı olduğuna göre, bu birlikteliği zedeleyecek ve sonlandıracak olan tüm etkenlere karşı önleyici tedbir olarak veya koruyucu bariyer olarak "kıskançlık ve sahiplenme duygusu" devreye girmektedir. Bu olması gereken gayet doğal ve yerinde bir durumdur. Olmaması gereken ise kıskançlığın eziyete dönüştürülmesidir. Veya tam tersi bir durum olarak, Batı toplumlarında olduğu gibi kıskanma duygusunun yitirilmesidir.

Zamanla aile yuvasının yıkılmasına kadar süren kayıtsız ve rüküş davranışlar aslında  kıskançsızlığın beraberinde getirdiği olumsuz sonuçlardır. Kıskanç olmayan kişi koruma, muhafaza etme ve sahiplenme duygusunu yitirmiş demektir. Bir başka ifadeyle kıskançlık olgusunu biz sadece negatif unsurlarıyla ele alamayız. Kıskançlık yerine göre mutlaka olması gereken bir haslettir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) bir hadis-i şeriflerinde: "Eşini kıskanmayan deyyûstur" diye buyurmaktadır. İmâm Ali (a.s) ise, "Kıskanmayan erkekten hayır gelmez" diye buyurmaktadır. Bu nedenledir ki, toplumumuz içerisinde eşini kıskanmayana ayrıca amiyane tabirle "kavvât" denilmektedir. Aile yuvasının birliği ve dirliği için sahiplenme duygusunun ön plânda olması ayette belirtildiği üzere Yüce Allah'ın kullarına bahşettiği sevgi ve merhamet duygusunun bir tezahürüdür.

Burada asıl olan sahiplenme duygusunun nobranlığa ve despotizme dönüşmemesidir. İslâm'a göre erkek, "Er Ricalü kavvamune alen nisa"dır. (Nisâ:34) Evet, erkekler kavvamdırlar, yani koruyan ve gözetendirler. Ama şefkat ve merhametle.. Yine bu ayet-i kerimeye göre maişet ve mali ihtiyaçlar da erkeğin uhdesindedir. Evin reisi erkek, eşinin İslâmî edep ve adab çerçevesindeki makûl, mümkün ve meşru olmayan işlerde çalışmasına gönlü razı olamaz, aksi takdirde şerî vebali de yüklenmiş olur. Elbette ki, başta sağlık, eğitim ve medya sektörü olmak üzere kadının çalışabileceği ve hizmet verebileceği alanlar vardır. Yeter ki edep, mahremiyet ve adab-ı muaşeret kuralları ihlâl edilmemiş olsun. İslâm her şeyden önce ahlâk ve edep dinidir. Bu ilke ise her iki cins için geçerlidir.

Sözüm ona evin reisi, eşine ve kızına karşı son derece hassasiyet göstererek kıskançlık ve sahiplenme duygusunu tutucu bir üslupla devreye sokmakta ama aynı hassasiyeti bizzat kendisine bir otokontrol mekanizması olarak reva görmemekte veya oğlunu da bu işlerden muaf tutmaktadır. Bizim insanlarımızın pek çoğu, kıskançlık duygusunu sadece kadınlara hasredilmesi gereken bir olgu olarak görmektedir. Oysa kıskanmak; sakınmak ve sakındırmak demektir. Sahiplenmek demektir. Bu olgu aile içi bütün bireyler için geçerlidir. Ailevî değerler elbirlik muhafaza altında tutulmalıdır. Elbette ki, bu konuda en büyük mesuliyet evin reisine aittir. Ancak bu yetki asla bir baskı unsuruna dönüştürülmemelidir. Dayanışma ve anlayış bu kuralların olmazsa olmazıdır. Bunun ön koşulu ise sevgi ve merhamettir.

Sevgi ve merhamet duygularının belirleyici olmadığı kıskançlık tripleri sahibini olumsuz mecralara sürükler. Oysa kıskançlığın asıl belirleyici yönü koruma ve sahiplenme duygusudur. Bir koca ki, eşinin veya kızının rüküş ve müstehcen kıyafetler giymesine bir şey demiyor ve rızaiyet gösteriyorsa, bu kişi eleştirel içerikli hadis-i şeriflerin muhatabı oluyor demektir. Merhum Necip Fazıl bu durumu şöyle tasfir ediyor: "Burnunu göstermekten haya ederdi süt ninem, kızımın giydiği kefen bezine mahrem." Kıskançlık duygusunun yitiminden dolayıdır ki, bugün toplumumuzda kıyafet konusunda büyük bir savrulma meydana gelmiş bulunmaktadır. Belkide tarih boyu ilk defa böylesi bir ahlâk erozyonu yaşanmaktadır. Yüce dinimiz özellikle cinsel teşhir konusunda kadınları uyarmakta ve tesettürü emretmektedir.

Hasseten şunu belirtmiş olalım ki, toplumlardaki ahlâkî yozlaşma kılık kıyafetle başlamış bulunmaktadır. Batı toplumları buna en somut örnektir. Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'dan önce bugün mevcut olan cinsel teşhir ve müstehcenlik yoktu. Dünyanın bütün folklor kıyafetlerine bakın hiçbiri cinsel teşhir kalıbında değildir. Medya vasıtasıyla moda ve görselliğin ön plâna çıkarılması ve cazip hâle getirilmesi cinsel teşhiri de beraberinde getirmiş bulunmaktadır. Buna paralel olarak Batı'da dindarlığın itibar kaybetmesi, ardından bir süreç olarak bizdeki Batı taklitçiliği kıskançlık duygusunun yitimi ve ahlâki erozyon katlanarak artmış durumda. Aile reisi olan evin erkeği eşine ve kızına tesettür konusunda ve diğer adap ve erkânda sahip çıkmıyorsa, onların rüküş ve teşhirat içerikli kıyafetlerinden rahatsız olmuyorsa dışarıdan biri olarak biz ne diyebiliriz ki. Adamın biri parkta gördüğü şortlu kadına tekme atıyor. Çözüm bu mudur? O şahsın böylesi bir tutumu tek kelime ile kepazeliktir.

Eskiden üniversitelerde, liselerde ve kamu kuruluşlarında başörtüsü yasağı vardı. Gençlerimiz bu yasağın kaldırılması için başta hapis olmak üzere birçok bedeller ödediler. Bayan öğrencilerimiz ise okul önlerinde itilip kakıldılar, tartaklandılar ve şiddete maruz kaldılar. Ayrıca eğitim hakları ellerinden alındığı için niceleri mağdur oldular. Bütün bu çekilen sıkıntı ve acılar başörtüsünden, tesettürden taviz vermeme adına idi. Şu an ise okullarda ve kamu kurumlarında başörtüsü serbest, artık baskı filan yok ve bedel ödemek gerekmiyor. Ancak neye istinaden oldu bilmiyoruz, son bir iki yıl içerisinde tesettür konusunda büyük bir savrulma yaşandığı kanaatindeyiz. Zira görülen köy kılavuz istemez. Sokak ve çarşı bu savrulmayı tüm pespayeliği ile ibraz etmektedir. Müslüman bir toplumda bu manzaralar hiç de şık olmamaktadır. Mütedeyyin bir Müslüman olarak bu gidişattan rahatsız olmamak mümkün değil.

Rahatsızlığı dile getirmek kolay, peki çözüm nedir? Çözümün köklü ve sürdürülebilir olması gerektiği kanaatindeyiz. Çok eskiden "adab-ı muaşeret" adı altında ders müfredatı varmış. Bu olay aslında direkt kılık kıyafet kapsamında değil, "nezaket" kuralları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Zira insanlara şu öğretilmeli: Nasıl ki yerlere çöp atmak ve tükürmek nezaket ve adab-ı muaşerete aykırıysa kılık kıyafetle ilgili rüküş haller de kamusal edebe mugayir teşhiratlardır. Ve mutlaka çeki düzen verilmelidir. Aslında medenî olmak, sosyal olmak, sosyete olmak bunu gerektirir. Bakınız, bugüne kadar "sosyete" kelimesi bizim toplumumuzda yanlış anlaşılmaktadır. "Sosyete" sözcüğü Fransızca bir kelimedir, topluluk ve toplumsallık anlamlarına gelmektedir. Müreffeh ve medeni topluma da sosyete denilmektedir. Gelişmişlik düzeyi yüksek olan toplum. Böylesi bir toplumun en önemli özelliği insicam içerisinde olmasıdır. Çünkü bu toplum nezaket kurallarına riayet etmektedir.

İnsanların gayet medenî ilişkiler içerisinde olduğu ve birbirlerini rahatsız etmediği toplum, gelişmişlik düzeyi yüksek olan bir toplumdur. Böylesi bir toplumda kadına asla meta olarak bakılamaz. Kadının kendine özgü saygınlığı vardır. Bu nedenle diyeceğimiz o ki, Müslüman bir toplumda kadına ihtimam ve hassasiyet gösterilmelidir. Onun saygınlığı rüküş hâllerde değil, aksine vakar ve haysiyetindedir. Müslüman bayan asildir, asalet sahibidir. Onu değerli bir makama oturtan yüce dinimiz İslâm'dır. Kadının, hasseten genç kızların bir meta gibi alınıp satıldığı, sokaklarda müstehcen gezdirildiği, Kâbe'nin çıplak tavaf ettirildiği bir dönemde İslâm geliyor ona asalet elbisesi giydiriyor, ona onur libası giydiriyor. Bu kıyafet onun rüküş hâllerden uzak, asil kişiliğini de yansıtmış oluyor. İslâm'ın kıyafet düzenlemesi kadına verilen değerden dolayıdır. Tesettür, kadını kem gözlerden korumak içindir. Evet İslâm erkeğe "bakma" diyor ama, kadına da kötü bakışlara ve akabinde gelebilecek tacizlere ve eziyetlere  maruz kalmaman için "ört kendini" diyor.

Kadın asla bir orta malı değildir, aile yuvası onun kalesidir. Batı toplumları kadını aileden koparmıştır. Bizim aidiyet değerlerimizin olmazsa olmazı ailedir. Ailenin muhafazası mutedil bir kıskançlığı ve sahiplenme duygusunu zorunlu kılmaktadır. Daha önce söz konusu ettiğimiz gibi elbette kadının çalışabileceği, evine ekonomik katkılarda bulunabileceği alanlar vardır. Bu konuda seçici ve hassas olmak da bir zorunluluktur. Her ortam kadın için uygun olmayabilir. Bir de sahiplenme duygusuyla kadına ev hapsi yaşatanlar vardır. Bu konuda ifrata kaçmak kadına hayatı zindan etmektir. Bugün hâlâ kadını dört duvar arasına hapsedip "dinimiz bunu emrediyor" diyenler var. Eşini her türlü sosyal etkinlikten mahrum bırakıp; anne - baba - akraba ziyaretlerini bile aşırı derecede sınırlayan erkekler eşlerine zumetmektedirler. Bunlar sözüm ona dinî hassasiyet ve kıskançlık adına yapılmaktadır. Neymiş efendim evin reisi isterse eşine, anne - babasını ziyaret etmesine bile müsade etmiyebilir miş! Oysa bu gibi tutumlar kıskançlığın ifrat hâlidir ve dinimizde asla yeri yoktur.

Müslüman bir erkek her şeyden önce kıskançlığını da, duygularını da dengeli ve kontrollü kullanmak zorundadır. İslâm, müntesiplerine ifrat ve tefritten, yani aşırılıktan uzak bir hayatı tavsiye etmektedir. İslâm, Müslümanlara mutedil bir hayat önermektedir. Çünkü İslâm, Müslümanlara izzetli ve onurlu bir hayat bahşetmektedir. Asalet Müslümanın ayrılmaz karakteridir. "İzzet ve şeref Allah'ın, Resûlünün ve müminlerindir." (Münâfikûn:8)

 

 

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Haya İmandandır... 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... 01-01-1970 03:00 Nikâh Akdi.. 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00