Merhum İmâm Humeynî'nin öğrencilik yıllarından beri Filistin meselesine ilgi duyduğunu biliyoruz. Bir din âlimi olarak veya sıradan bir Müslüman olarak Kudüs ve Filistin sorununa ilgi duyulması gayet doğal bir durumdur. Zira biz Müslümanların nezdinde Mescid-i Aksa'nın, Kudüs'ün ve Filistin topraklarının kutsiyeti vardır. Mescid-i Aksa Sevgili Peygamberimiz'in miraca çıktığı yerdir ve bizim ilk kıblemizdir. İsra Sûresi'nin ilk ayetinde Filistin topraklarının kutsiyeti tebcil edilmektedir. Bu nedenle sadece Mescid-i Aksa ve Kudüs kenti değil bütün Filistin toprakları biz Müslümanlar için namus-u ekberdir. Bu yüzden Filistin topraklarına ilgi ve alâka duymak, Filistin'in işgalini dert edinmek ve Filistin topraklarının ümmete tekrar kazandırılması için mücadele vermek her Müslümana dinî bir vecibedir.
Merhum İmâm Humeynî de İslâm Devrimi zafere ulaştıktan sonra Filistin ile ilgili daha önceleri dile getirdiklerini tekrar söylemiş ve Filistin topraklarının mütecaviz Siyonistler'den kurtarılması için somut bir adım atarak Kudüs Ordusu'nu tesis etmiştir. Evet, her Ramazan ayının son Cuma gününü "Kudüs Günü" ilân ederek dünya Müslümanları'nın dikatini Filistin'e yönlendirmeye çalışmış ve vermiş olduğu beyanatlarla Müslümanlara sorumluluklarını hatırlatmıştı. İmâm sadece Müslümanlara bir takım hatırlatmada bulunmakla yetinmemiş, Müslüman halkların başındaki yöneticilere de ikaz mahiyetinde bir takım uyarılarda bulunmuştu.
Çünkü Filistin meselesi sadece Müslüman cemaat ve STK'ların gündeme getirip etkinliklerde bulunması değil, Müslüman ülkelerin başındaki yöneticilerin Filistin meselesine ciddiyetle eğilmesi ve ön hazırlık olarak Merhum Erbakan Hocamız'ın İslâm Savunma Paktı veya diğer ismi ile İslâm NATO'su projesini hayata geçirmelidirler. Şunu çok açık bir şekilde ifade etmiş olalım ki, böyle bir derdi, böyle bir tasası, böyle bir hedefi olmayan yöneticiler hem Filistin halkına, hem İslâm ümmetine ve hem Allah Teâlâ'nın dinine ihanet içerisindeler.
Biz Müslümanlar için asıl mesele budur. Dünya Kudüs Günü etkinliğinde bulunan STK'larımız bu talebi gündeme getirmelidirler. Bakınız, Filistin meselesi sadece İran'ın sorunu değildir. Evet, İran İslâm Cumhuriyeti mesulleri Filistin meselesi için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Kudüs Ordusu nice bedeller ödeyerek işgalci İsrail'e karşı farklı cephelerde savaş vermektedir. Sadece Lübnan topraklarında değil, bu savaş Irak'ta, Suriye'de ve hatta Gazze'de sürdürülmektedir. Hatırlayalım, işgalcilere karşı direnen, mücadele veren Filistinli gençlerin elinde sadece sapan ve taş vardı. Şimdi ise işgalcilere füzelerle karşılık verilmektedir. Bu füzeleri hangi İslâm ülkesi oraya ulaştırdı acaba? Evet, bu füzeleri oraya ulaştıran İran'dan başkası değildir. Bunu Siyonistler de biliyor, bütün dünya da biliyor. (Ama bu ümmet içerisinde bilmeyenler veya kafalarını kuma sokanlar da var.) Üstelik İran bunu bir devlet politikası olarak yapıyor. Bunu yaparken de kınayıcıların kınamasından, tehdit savuranların tehdidinden korkmuyor. Filistin davası için verilen her mücadele bizim için takdire şayandır. İster her Ramazan ayının son Cuma'sı tertiplenen "Dünya Kudüs Günü" etkinlikleri, ister diğer zaman dilimlerinde yapılan toplantılar, yürüyüşler ve eylemler elbette bizim için büyük bir anlam ifade ediyor. Ancak asıl yapılması gereken iş, yukarıda da belirttiğimiz gibi İslâm ülkeleri evrensel birlikteliğini tesis etmek için öncelikle ve ivedilikle D-8'i hayata geçirmelidir.
Zira D-8 kapsamındaki projelerin birinde İslâm Savunma Paktı'nı kurmak vardır. Olması gereken budur. Bu bizim için imânî bir meseledir. Kur'ân-ı Kerim'in birçok ayetinde Rabbimiz bize birlik olmayı emretmektedir. Aksi takdirde birlik olmadığımız süre ümmet olarak zelil bir durumda olacağımızı da Rabbimiz (uyarı ve ikaz mahiyetinde) bize haber vermektedir: "Toptan Allah'ın ipine sarılın, tefrikya düşmeyin, dağılıp ayrılmayın. (Al-i İmrân:103) "Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, birlik olun. Aksi takdirde çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider." (Enfâl:46)
Bu nedenle diyoruz ki, ümmet İslâm Birliği'ni tesis etmediği süre zelil durumdan kurtulamayacak ve Filistin özgürlüğüne kavuşamayacaktır. Önce birlik tesis edilmeli. Birlikten kuvvet doğar. Büyük şeytan Amerika'nın işgalci Siyonistlere hamilik yapıyor olması Müslümanları tedirgin etmemeli. Eğer biz iki milyara varan nüfus potansiyelimizle birlik olursak Amerika hiçbir halt edemez. Merhum İmâm Humeynî bu sözü en zayıf oldukları dönemde söylemişti. Çünkü o şu ayeti çok iyi tefekkür etmişti: "Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar kendilerine: 'Düşmanlarınız size karşı ordu hazırladı, o halde onlardan korkun.' dedi de bu söz onların imanını artırdı ve 'Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir”, dediler." (Al-i İmrân:173)
İslâm ümmeti gereği gibi Allah'a tevekkül ederse, İslâm ve insanlık düşmanları gerçekten hiçbir halt edemez. Üstelik bir de bizim elimizle hezimete uğrarlar. Rabbimiz muştuluyor: "Kim Allah´ı, O´nun Resulünü ve imân edenleri veli edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olan Allah'ın hizbidir." (Mâide:56)