Nikâh Akdi..

Hazım Koral

28-11-2019 21:17

Evliliğe giden yolu tamamlayan unsur nikâh sözleşmesidir. Komün - ilkel toplumlar hariç bütün dinlerde ve medeniyetlerde nikâh akdi vardır. Seküler yönetimlerde bu zorunlu değildir. Dinler ise etik değer olarak nikâh akdini zorunlu kılar. Zira bütün dinlerde aile kutsal bir müessesedir. Kurulan yuvanın kutsiyeti ve bağlayıcılığındaki duygusal etkin güç hikâh ile kaimdir. Aidiyet duygusunun pekişmesi elbette ki sevgi iledir fakat nikâh güçlü bir bağdır.

Nikâh olgusuna elbette mekanik bakamayız fakat nikâh iki taraf arasında, şahitlerin huzurunda ve Allah Teâlâ nezdinde bir yönüyle ticarî ortaklıktaki gibi tarafların birbiriyle müşterek bir yola koyulmalarıdır. Bu ortaklıktaki yürünecek yolun niyet ve emeli pazara kadar değil mezara kadardır. Ticarî ortaklıkta nasıl ki sözleşme kurallarına riayet asıl ise evlilikte de tarafların birbirlerine taahhütleri vardır ve bunlara riayet etmek ahlâken ve hukuken zorunludur. Bunlar tam detayları ile şeffaf bir şekilde baştan konuşulmalıdır. Eş olacak kişiler arasında kalmak koşuluyla herkes neyi var neyi yok geçmişiyle, günceli ve geleceği ile mahrem sayılabilecek eksi ve artılar masaya yatırılmalı. Bazısı maziyi önemser, bazısı önemsemez. Fakat mazi günceli geleceğe taşıyan köprü mesabesindedir. İyi ve sağlam bir yuva kurmak isteyen her aday, her namzet güncelde olduğu gibi mazidede temiz bir geçmiş arar. Taraflar birbirlerine açık ve şeffaf olmalı. İleride üçüncü şahıslardan duyulacak gizlenmiş vakıalar ve olgular taraflarda güven sarsıcı niteliğe bürünür. Bu da hiç hoş sonuçlar doğurmaz. Hatta fiziksel ve sağlığa tekabül eden hususlar ibraz edilmeli ki karşı taraf kabullenecekse bu hâl ile kabullenmeli. (Fıkhî olarak bu konular literatürümüzde mevcuttur.)

Her şeyden önce gizlemek harama ve kul hakkına girer. Bu gibi durumlar aynı zamanda sirkat gibidir, yani maddî - manevî evlilik vesilesiyle elde edilen zahiri haklar aslında sirkat ile elde edilmiş olmaktadır. Zira kişinin evlilik ile hak sahibi olduğu her türlü imkânlar yalanla elde edilmişse bunlar zehir-zıkkım olarak onun günah defterine işlemektedir. Kişi “hatamla, eksiğimle, kusurumla sev beni” diyorsa bu bir erdemdir ve olması gereken de budur. Kabul eden de öyle kabul etmelidir ve kabullenilmiş olgular gelecekte asla yergi ve tahkir malzemesi yapılmamalıdır. Hatta o gibi konuların üzerine sünger çekilmeli ve asla gündeme getirilmemelidir. Kabullenilmiş olumsuzlukları malzeme yapmak kişilik bozukluğundan ve pespayelikten başka bir şey değildir...

Bugün var mıdır bilmiyoruz ama geçmişte Anadolu’nun bazı beldelerinde kız aday hamama götürülüp fiziki yapısı teftiş edilirmiş. (Pes doğrusu!) Demek ki gelin adayı hakkında en ince teferruata kadar bilgi edinilmeye çalışılırmış. Erkek ise, haylazlıktan tutun her türlü zıpırlığa varasıya dek negatif meziyetleri pek görülmez. İyi bir gelin adayı bulup, “Ya bizim oğlan biraz haylaz ve ufak tefek kötü huyları da var ama şu iyi hanım - hanımcık kızımız ile onu everirsek, o kız onu adam eder” diye beklenti içerisine girebilmektedirler. Genellikle bu tür evliliklerde damat adayının maddî imkânları göz önünde bulundurularak nice kızcağızların hayatları karartılmaktadır. Kız istememesine rağmen ikna odaları oluşturularak bir şekilde kabule zorlanmaktadır. Bu tür anne-babalar büyük bir veballe çocuklarının dünyalarını karartıp, adeta onları ateşe atmaktadırlar.

Evlilikliğin temeli karşılıklı rızaiyet, karşılıklı sevgi ve ülfete dayanır. Zorla güzellik olmaz. Bu tür evlilikler hayatı zindan eder. Gün gelir tahammül sınırları aşılır ve bu zindandan kurtulmak için gönül kapıları aralanır, dışa açılır. Bu ise çok daha büyük musibetleri beraberinde getirir. Şiddet olaylarının veya kadın cinayetlerinin temelinde yanlış evlilikler yatmaktadır.

Elbette iyi bir yuva kurmanın ve birlikteliğin devamını sağlayacak en önemli unsur sevgi ve güvendir. Aile yuvası aidiyet duygularının sağlamlığı ile yürür. Evlilik iş ortaklığının ötesinde 7/24 hayatın paylaşılması demektir.

Bakınız Lübnanlı ünlü düşünür Halil Cibran evliliği nasıl tanımlıyor: “Evlilik, sonsuz iki ruhun birleşmesidir. Ayrılığı ortadan kaldırırcasına, büyük bir aşkla birleşmektir evlilik. Sonsuz doğanın topraklarını beslemek için gökyüzünden inen yağmur gibidir evlilik.” (Çıkılamayan Yolculukların Dönüşü: S.78)

Evlilik birbirinin mütemimi olan iki eksik parçanın bir araya gelmesi ve hayatın içinde insicamla senkronize olmasıdır.

Meseleyi bir başka boyutu ile ele aldığımızda bugünkü evliliklerin çoğu adeta mekanik iş ortaklığına indirgenmiş. En ufak bir anlaşmazlıkta yolları ayırmaya teşebbüs edilmektedir. Böylesi durumlar sevgi yitiminden kaynaklanan tahammülsüzlüklerdir. “Onlar ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra ahitlerini bozarlar ve Allah’ın emrettiği İlişkileri keserler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara:27)

Yıkılan yuvalar toplumsal yozlaşmayı ve sosyal fesadı beraberide getirir. Boşanma hadiselerinden sonra ortalıkta kalan ve sıcak bir yuvaya hasret çocukların akibetini bir düşünün?

Ayrıca boşanma olayında sadece çocuklar değil, bizzat boşananların kendilerini de toplum nezdinde itibardan düşürmektedir. Elbette İslâm’da Hıristiyanlık’taki gibi “Katolik nikâhı” yoktur. Boşanmak son çaredir. Fakat boşanmak mubah olsa da İslâm toplumunda hoş görülmemektedir. Kadın olsun erkek olsun boşanan insana iyi gözle bakılmaz. Boşananlar marazlı görülür. Asıl olan zorlu sınavlara rağmen evliliğin sürdürülebilir olmasıdır. (Gerçi günümüzde o kadar çok boşanma hadisesi var ki, bu durumu da toplum yavaş yavaş kanıksamaktadır.)

Eşlerin birbirlerine karşı dikkat etmeleri gereken en önemli hususlardan biri de töhmet ve suizana sebebiyet verecek davranışlardan büyük bir hassasiyetle uzak durmalarıdır.

Bir özlü sözde şöyle geçmektedir: “Kendisini töhmet altında bırakacak işlere girişen kimse, kendisi hakkında kötü düşünenleri kınamasın.”

Bazen eşlerin tutum ve davranışlarında suizan nitelikli öyle hâller olur ki, eşi buna anlam vermekte zorlanır. İç çeker, yutkunur ve suizannını belli etmemeye çalışır. Hüsnüzan için bahaneler üretir. Kendi kendini teselli etme çabasına girer. Kırgınlığını belli etmemeye çalışır, fakat bunu unutamaz; içinde, ruh dünyasında ukde oluşur. Bu ukde sahibine sıklıkla anlık izdüşümlerle negatif hatırlatmalarda bulunur. Şu hâlde siz siz olun güven zedeleyici, suizana sevk edici tutum ve davranışlara asla mahâl vermeyin. Zira bazı davranışlar vardır ki, hayat ortağınızın sadece yaşamını etkilemekle kalmaz, hayatını allak bullak eder, ruhen örselenir fakat siz ise bunun farkında bile olmazsınız. Örneğin, eşiniz size makul, mümkün ve meşru bir teklifte bulunuyor. Ve bu teklif sizi zorlayacak, sizin tahammülünüzü, sizin gücünüzü aşacak nitelikte değil. Buna rağmen siz nobranca veya dominantça bir tutum sergileyerek “hayır” diyerek reddiyede bulunuyorsunuz! Böylesi durumlarda “hayır” demek marifet değildir. Bu tür tavırlar çok anlamsız, çok üzücü ve hayal kırıklığı yaşatıcı niteliktedir. Bazen siz eşinizi suizana ittiğinizin gayet farkındasınızdır. Çünkü verdiğiniz cevaplar eşinizin suizanda bulunma ihtimalini düşünerek o kapsamdaki olasılıkları absorbe etme içerikte yanıtlar vermektesiniz. Kısaca ifade edecek olursak, İslâm’da temel bir prensip olarak suizanda bulunmak haramdır fakat aynı zamanda insanları suizana sevk etmek de günahtır.

Suizanlara sebebiyet verecek davranışlara sadece eşler arası değil, aile, akraba, komşuluk ve sosyal ilişkilerinde de dikkat edilmesi gereken bir husustur. Özellikle konumuz olması hasebiyle evlilik hayatında en çok dikkat edilmesi gereken konuların başında suizana sevk edici tutum ve davranışlardan hassasiyetle uzak durmaktır. Bir ailenin hayat yolculuğunda istikrarlı bir şekilde yoluna devam edebilmesi güven sarsıcı, töhmet altına düşürücü tutum ve davranışlardan uzak durmaktan geçer.

 Ayrıca buna ek olarak diyebiliriz ki, sevgi ve güvenin sarsılmasında en büyük etken edep ve mahremiyet sınırlarını aşan rüküş ilişki biçimleridir. Günümüz postmodern toplumlarında dikkate alınmayan ilişki biçimlerinin başında mahremiyet alanını aşan lakayt ve ölçüsüz samimi davranış kalıplarıdır. Ne yazık ki, dindar diye bilinen sınıfta da bu tür rüküş hâller görülebilmektedir. Özellikle kadınların iş hayatında etkin bir şekilde rol almaları bir takım olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Elbette kadın başta sağlık ve eğitim olmak üzere sosyal hayatta kendilerine taalluk eden vazifeleri vardır. Fakat bugün kadınların iş hayatında öyle bir merhaleye gelinmiş ki, asistan ve  sekreterlik adı altında tek kişilik ofislerde namahrem erkekle aynı ortam rahat bir şekilde paylaşılmaktadır. Yine dış İlişkiler gereği namahrem mesai arkadaşı ile seyahat edilebilmekte ve iş görüşmelerine gidilmektedir. Bütün bunlar Müslüman aile yapısına uymayan durumlardır. Sonuç olarak ifade edecek olursak, nikâh demek aile demektir, aile demek mahremiyet demektir. Mahremiyet sınırları aşılacak olursa ne nikâh kalır ne aile. O halde ailenin muhafazası ve kutsiyeti asıldır. Bu olmazsa hiçbir şey olmaz ve her şey allak bullak olur. Bugün toplumumuzda vuku bulan aile içi şiddet, boşanma hadiseleri ve kadın cinayetlerinin yoğunluğu nasıl bir erozyona uğradığımızı ortaya koymaktadır. Aile Ve Çalışma Bakanlığı, STK’lar, aydınlarımız, akademisyenlerimiz, irşad ve eğitim müesseseleri bu işe ciddiyet ve ivedilikle eğilmelidirler. Aileler çözülüyor, yuvalar yıkılıyor. Kadın sığınma evleri (mor çatılar), yetimhaneler palyatif - pansuman çözümden başka bir şey değil. “İstanbul Sözleşmesi” ise hiç çözüm değil, tam aksine aile kurumumuza yönelik bir tehdittir..

Merhum Erbakan Hocamız’ın 40 küsur yıllık siyasî hayatı boyunca kullandığı üç slogandan ilki “Önce ahlâk ve maneviyat” idi, bunu anlayalım lütfen.

 

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Haya İmandandır... 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00