Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin

Hazım Koral

24-11-2015 16:53

Kûr’ân-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri de kıyamete kadar vuku bulacak hadise ve olaylara ışık tutuyor oluşusdur. Kerbelâ hadisesi Kurân’ın inzali tamamlandıktan yaklaşık 50 yıl sonra vuku bulmuştu. Fakat öyle ayetler var ki, adeta bize bire bir İmâm Hüseyin’i (a.s) ve onun şehadet aşkını anlatıyor.

“Ey huzura kavuşmuş nefs! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut  olarak Rabbine dön. Seçkin kullarımın arasına katıl ve cennetime gir.” (Fecr:27-30)

Ayette geçen, “Radiyeten merdiyye” (razı olunmuş ve razı olmuş nefs) olarak İmâm Hüseyin (a.s) ve yetmiş iki yâreni olduğunu anlıyoruz.

Bu ayetler genel anlamıyla elbette ki tüm şehidlerimize şamildir. Ancak biz bu vakıaya “mutmain olmuş nefs” zaviyesinden baktığımızda muhatabımızın Yüce Allah’a adanmış bir “zıphi azim” (büyük kurban) olduğunu görüyoruz.

 Yüce Rabbimiz İsmail aleyhisselama mukabil İbrahim Halilullah’a (a.s) “zıphi azim” (büyük kurban) verdiğinden söz ediyor. İşte o şecere-i tayyibe silsilesinden gelen büyük kurban hadis rivayetlerine göre Seyyid-i Şûheda İmâm Hüseyin aleyhisselamdır.

“Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.” (Sâffât:107)

Metinlerimize baktığımızda Yüce Allah’a sunulmuş bu kurbanın kanı “sarallah” (Allah’ın kanı) olarak tasvir edilmekte. Öyle ki, İmâm Hüseyin’in kanının diyeti Allah’a aittir. Yani İmam Hüseyin’e (a.s) Sarallah denmesinin nedeni Allah’ın Onun kanının velisi ve intikam alıcısı olmasından dolayıdır. Bir başka ifadeyle İmam Hüseyin’in (a.s) kanı Sarallah’dır, zira onun yere dökülen kanı dine hayat vermiştir, esamesi silinmekte olan dini o mübarek kan canlandırmıştır.

İşte bu yüzden “İslam Nebeviyu’l Hüdus Hüseynu’l Beka” (İslâm’ı Peygamber getirdi, Hüseyin devam ettirdi) denmiştir. Hiç kuşkusuz İmâm Hüseyin’in (a.s) kıyamı “emr-i maruf ve nehy-i anil münker” gayesine matuftur. İmâm Hüseyin (a.s) bu amacını şöyle dile getiriyor:

 “Görmüyor musunuz bu habis kişi şarap içiyor, beytül malı talan ediyor ve alenen Allah’ın hükümlerini çiğniyor; toplum içerisinde emr-i maruf ve nehy-i münker uygulanmıyor, günahlar, haramlar hurafe ve bidatlar yaygınlaştırılıyor. Gayr-i adil uygulamalarla din asli çizgisinden uzaklaştırılıyor. Bu melunun o makamda bir an bile durmaya hakkı yoktur. O makamın asıl sahipleri biz Ehl-i Beyt’iz. Andolsun ki, gerçek imâm ve önder, Allah’ın kitabıyla amel eden, adalet ölçülerine göre hareket eden, hakka teslim olan ve kendisini Allah’a adayan kimsedir. Ve şunu da bilin ki; ben saltanat için değil, ceddimin  ümmetini ıslah etmek, marufu emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resûlullah’ın ve babam Ali’nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim.”

El-Mizan tefsirinde geçtiği üzere açıklayacak olursak: “Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz.” (Âl-i İmrân:110) ayeti umuma şamil olarak kamu yöneticilerine ve hatta tüm ümmete ilişkin olsa da, bu ayetin bir de özele taalluk eden yönü vardır. Bu özel ümmet, bu özel sınıf Ehl-i Beyt imâmlarını işaret etmektedir. Dolayısıyla İmâm Hüseyin de bu sınıfa dahildir. (Ümmet kelimesi bazı ayetlerde bütün Müslümanları kapsarken, bazen seçkin bir gruba yöneliktir. Hatta bazen bir tek kişi “ümmet” olarak tanımlanmaktadır. Örneğin İbrahim aleyhisselam:

“İbrahim tek başına bir ümmetti.” (Nahl:120)

Seyyid-i Şûheda İmâm Hüseyin de Kerbelâ çölünde 72 yâreniyle tek başına bir ümmetti. Zira İmâm Mekke’den Kûfe’ye doğru yola çıktığında ümmet Kâbe’yi tavaf yapıyordu. O gün 72 yiğit savaşçı tek tek şehid edilmişti. Zalim Yezit’in askerleri karşısında yalnız başına kılıç sallayan İmâm (a.s) artık o esnada tamamen “tek başına bir ümmetti.” Aslında İmâm Hüseyin (a.s) imâmeti boyunca (ümmeti yönetim hakkı gasp edilmiş olduğu için) naçar bırakılmış vaziyette tek başına bir ümmetti. Bir başka gerçeklik ise o gün Kerbelâ çölünde Kûr’ân naçar bırakılmıştı. Zira nebevî dil ile ifade edecek olursak her bir Ehl-i Beyt imâmı “Kûr’ân-ı Natık”tır. Konuşan Kûr’ân’dır, yaşayan Kûr’ân’dır.

 “O gün Peygamber der ki: ‘Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kûr'ân'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak mahçûr bıraktılar." (Furkan:30)

O gün insanlar yazılı metin olan Kûr’ân’ın hükümlerini terk ettikleri gibi İmâmet makamındaki Rehberlerini de naçar bırakıp terk ettiler. Tabi ki, doğal olarak şöyle bir soru aklımıza geliyor: Yardım etmeye güçleri yettiği hâlde Allah’ın ve Resulü’nün (s.a.a) emanetlerini yalnız ve nâçar bırakıp terk edenler vebalde değil midir? İmâm (a.s) o gün, “Hel min nasırin yensuruni” (Bize yardım edecek yok mu?) diye feryat etmemiş miydi? Ama ne yazık ki bu feryada, Yezit’in safında yer alan Kûfeliler arasında Hür’den başkası koşmamıştı.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Herkes şakilesine göre hareket eder. Şu hâlde kimin doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir.” (İsra:84)

İmâm Hüseyin aleyhiselam ve yârenleri kendi sırat-ı müstakim üzere olan şakilelerine göre hareket etmişlerdi. Diğerlerinin bir kısmı katliama seyirci kalırken, bir kısmı da bizzat katliamı gerçekleştirmişti. Ümmete verilen mesaj da bundan ibarettir. Bir tarafta “Heyhat minezzilleh” diyen bir İmâm ve onun bir avuç yâreni, diğer tarafta zillete boyun eğenler ve zilleti tercih edenler.

“İzzet ve şeref Allah’ın, Resulü’nün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bu gerçeği bilmez.” (Münafikun:8)

İşte biz bu izzet ve şerefi zillete boyun eğmeyen İmâm Hüseyin (a.s) ve 72 yâreninde görüyoruz. Seyyid-i Şûheda İmâm Hüseyin (a.s) Kerbelâ mektebinde bu ümmete eğilmemeyi, zalimlere karşı dik durmayı öğretmiştir. Bu okul Allah Teâlâ’ya adanmışlığı, fedakârlığı, yeri geldiğinde candan, eşten, evladu ıyalden ve maldan geçmeyi öğretmiştir. Kerbelâ bir yönüyle yastır-gamdır ama diğer yönüyle gayret ve mücadelenin adıdır. Kerbelâ mazlumun feryadına koşmadır.

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisâ:75)

Kûfe halkı zalim Yezit’in zulüm ve baskılarından bizar olmuştu. Özellikle Kûfe halkının İmâm Ali (a.s) döneminden beri Ehl-i Beyt muhibbi olması hasebiyle diğer bölgelerden daha çok Yezit’in zulmüne maruz kalmaktaydı. Halk Yezit’ten kurtulmanın yollarını ararken doğal olarak vahyin indiği evin o günkü temsilcisi olan İmâm Hüseyin’den (a.s) medet istemişti. Kûfe halkı, gelip kendilerine rehberlik etmesi için İmâm’a (a.s) heybeler dolusu davet mektupları yazmışlardı. Elbette ki, hak olan bir imâmdan bu davete bigâne kalması beklenemezdi. Ne pahasına olursa olsun İmâm (a.s) bu davete icabet etmeliydi ve öyle de yaptı.

Müslümanlar olarak şuna imân etmişiz ki, bizler henüz ruhlar âleminde yani bezm-i âlemde Rabbimize verilmiş sözümüz var. Nitekim Rabbimiz bize bunu hatırlatıyor:

“Ahitlerinizi yerine getirin.” (Mâide:1)

Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyuruyor:

“Emanetlerinize bile bile ihanet etmeyin.” Enfâl:27)

Bu ayet-i kerimelerin muhatabı elbette ki, bütün Müslümanlardır. Ancak o zaman diliminde bu ayetleri bire bir kuşanan kişinin İmâm Hüseyin (a.s) olduğunu görüyoruz. Kûr’ân ile özdeş olmak budur işte. Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) bir hadis-i şeriflerinde, “Kûr’ân ile insan ikiz kardeştir.” diye buyurmaktadır. Biz bunu bizzat İmâm Hüseyin’de görüyoruz. Çünkü İmâm Hüseyin motamot yaşayan Kûr’ân’dır, nasıl Kûr’ân’a ikiz kardeş olmasın ki?

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kitabı kullarımızdan seçtiklerimizi mirasçı kıldık.“ (Fatır:32)

Ehl-i Beyt imâmları Ahzab Sûresi’nin 33’ncü ayetinden mütevellit seçkin olmaları hasebiyle Kûr’ân onlara miras ve emanet bırakılmıştır.

Bir başka ifadeyle, Rabbimiz metin olarak inzal ettiği Kûr’ân’ı, yaşayan Kûr’ân’a emanet etmiştir. Ve bunların her ikisi de ümmete emanettir. Az önce zikrettiğimiz ayetlerin muhatabı aynı zamanda bütün Müslümanlardır.

 “Ahitlerinizi yerine getirin.” (Mâide:1)

 “Emanetlerinize bile bile ihanet etmeyin.” Enfâl:27)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) adeta her fırsatta Ehl-i Beyt’i hususunda ashabını uyarıp, “Benden sonra Ehl-i Beyt’ime nasıl davranacağınıza dikkat edin. Ehl-i Beyt’imi size emanet ediyorum. Onlar Kûrân ile birliktedir ve Kevser havzı başına gelesiye kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Ehl-i Beyt’imden öne geçmeyin, onlara öğretmeye kalkmayın, onlar sizin öğretmenleriniz ve rehberlerinizdir. Ve onlardan asla geri kalmayın.”

Ancak ne yazık ki, ümmet adeta bunun tam tersini yaptı. Bir zamanlar Musa aleyhiselamın kavmi, “Ey Musa biz, o zalimler orada durduğu sürece hiç bir zaman oraya giremeyiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız." demişlerdi. İşte naçar bırakmak buydu. Ve onlar da böyle yaptılar. Ve aralarında tıpkı bir zamanlar Medyen halkının, kendilerine gönderilen  Şuayb (a.s)  peygambere söylediklerini adeta dile getirenler vardı:

              “Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve içimizde seni cidden zayıf görüyoruz.“ (Hûd:91)

Korkularından dolayı İmâm’ın kıyamını küçümseyenler vardı. İmâm (a.s) bu korkak insanlara  yine Allah’ın ayetiyle sesleniyordu:“İnsanlardan değil Allah’tan korkun.” (Maide:44)

İmâm Hüseyin (a.s) bir acı gerçeği şöyle dile getiriyor: “Hayat koşulları zorlaştığında dindarların sayısı azalır.”

Oysa nereden bileceklerdi, Kerbelâ’da kanın kılıca gelip geleceğini.

Eğer o günün Müslümanları İmâm’ı ve bir avuç yârenini ne pahasına olursa olsun Kerbelâ’da naçar bırakmayıp aktaracağımız ayetin gereğini yapsalardı hiç kuşkusuz dünyanın çehresi bugün böyle olmayacaktı.

“İşte Allah, imân edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: ‘Ben bu tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum ancak Ehl-i Beyt’ime  meveddet göstermenizi istiyorum..“ (Şûrâ:23)

Ne yazık ki, bu ayetin hilafına hareket edildi ve yüz yıllarca ve hatta tarih boyu Yezit gibi zalim sultanlara itaat edildi. Oysa Rabbimizevrensel mesajında şiddetli bir uyarıda bulunmaktadır: “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun…Zalimlere meyletmeyin yoksa size de ateş dokunur.” (Hûd:112-113) “Onları, ateşe çağıran imâmlar kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.“ (Kasas:41) 

Yüce Rabbimiz az önce aktardığımız Şûrâ Sûresi’nin 23’ncü ayetinde de emrettiği gibi Müslümanlar her daim Ehl-i Beyt imâmlarına tabi olmalıydı, onları rehber ve yol gösterici olarak Kabul etmeliydi. “Ve onları, emrimizle hidayete erdiren imâmlar kıldık…(Secde:24)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) buyuruyor ki: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin hidayet meşalesidir.”

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Haya İmandandır... 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler... 01-01-1970 03:00 Nikâh Akdi.. 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00