Kadına Şiddet Ve Evlilik Hayatını Bitiren Faktörler...

Hazım Koral

02-01-2020 22:06

İslâm’da ve hatta bütün dinlerde “aile” kutsal bir müessesedir. Aile yuvasının sağlıklı bir zeminde sürdürülebilmesi için eşlerin riayet etmesi gereken temel prensipler vardır. Bir yuvanın stabil ve güçlü olması eşlerin birbirlerinin hak ve hukukuna riayet etmesine bağlıdır. İş ve görev taksimi ontolojik yani yaradılış özelliklerine uygun olmalıdır. Genel olarak erkek evin geçim ve maişetinden sorumludur. (Nisa:34) Kadın ise evin içinden sorumlu..

Mesleklerine göre bu durum müşterek hâle de gelebilir. Örneğin evin hanımı doktor, sağlıkçı, hemşire, öğretmen vs, bir meslek dalında çalışıyor olabilir. Bu durumda ev işleri müşterek yürütülmelidir. Evin erkeği işinden geldiğinde hemen eline gazeteyi almamalı veya televizyonun karşısına geçmemeli. O esnada mutfağa geçmek gerekirse birlikte geçilmeli. Bu gibi durumlarda bir takım haksızlıklar vuku bulduğunda tartışmalar, sürtüşmeler ve geçimsizlikler olabilmektedir. Bazen iş şiddete de varmaktadır.

Biz bu satırlarda asıl olarak vurgulamak istediğimiz, evlilik hayatını tehlikeye atan ve toplumumuzda cinayetlere kadar varan ana etkenden söz etmek istiyoruz. İster bayan olsun, ister erkek aile yuvalarının sağlıklı bir zeminde sürdürebilmeleri için öncelikli olarak gönül kapılarını dışa kapalı tutmaları gerekmektedir. Bakınız, bütün meselenin odak noktası burada yatmaktadır. Eksen kayması, fay hattı kırılması, ihanetlerin başlangıç noktası burasıdır.

Evdeki sürtüşmeler, tartışmalar, anlık kırgınlıklar, soğumalar, anlık sevgi yitimi ve öfkeli hâllerden dolayı gönül kapısının namahreme açılmasına mahâl verilmemelidir. Bu konuda erkeklerin ve kadınların mazeretleri farklıdır. Erkek sosyal hayat içerisinde daha etkindir, eşi ile aralarında bir soğukluk vuku bulduğunda gönül kapısını açmışsa gözler başkasını arar. Veya böyle bir durum olmasa bile kaypak gönüllüler için başka bir yöneliş mazereti var: Eşi ona üç-dört çocuk doğurmuştur ve bu durumun sonucunda kadının fizikî yapısı deforme olmuştur. Erkek dış teşhiratların etkisinde kalarak ve içindeki sevgi ve ilgiyi bedensel hazza dönüştürerek gönül kapısını dışa açma çabası içine girebilmektedir. Ayrıca bazı erkekler vardır gayet mazbut ve mutlu bir hayatları varken mali hayatlarında büyük bir değişiklik olduğunda elindeki maddi gücün etkisiyle gönül kapısını dışa açıp arayış içine girebilmektedir. Böylelerine argo tabirde, “biti kanlandı” denir.

Bayanlara gelince, aile baskısı ile evlendirilmiştir veya mücbir sebepten dolayı kocaya gitmiştir yani mutsuz bir evlilik yapmıştır, evliliğini içine sindirememiş ve kanıksayamamıştır.. Böylesi bir evlilik yaşayanların gönül kapısı dışa açık olabilmektedir. Bir de gayet severek ve büyük bir aşkla, büyük bir iştiyakla evlenip yuva kuran bayanlar var ki, umdukları evliliği bulamamışlar, büyük hayal kırıklıkları yaşamışlardır. Bakıyorsunuz o flört veya nişanlılık dönemindeki centilmen, nazik, kibar erkeğin yerini kaba, nobran ve şiddet uygulayan hödük biri almış. Neticede yaşanan hayal kırıklıkları gönül kapılarının dışarı açılmasına sebebiyet vermiştir.

Peki gönül kapısı dışarı açılırsa ne olur? Gönül kapısının açık tutulması yeni arayışaları ve gayr-i meşru ilişkileri beraberinde getirir. Genel olarak bu durum erkek için (bayanlarda olduğu gibi) büyük riskler taşımamaktadır. Sadece iş yuva yıkılmasına sebebiyet verebilmektedir. Fakat kadın için iş sadece yuva yıkılması ve evlilik hayatının son bulması ile sınırlı kalmamakta; iş büyük felakete yani cinayete kadar varabilmektedir. Bu durum olayın bir boyutudur. Asıl olarak ister bay veya bayan olsun zinakâr kişi irtikap etmiş olduğu iffetsizlik ile en büyük ihaneti Rabbine karşı yapmış olmaktadır. Sonra kendi izzet ve şerifini ayaklar altına almış olarak ayette belirtildiği üzere en sefih, en aşağılık duruma, esfel-i safiline düşmüş olmaktadır. (Tin:5-6) Bu aynı zamanda yine ayette belirtildiği üzere nefsin ilâhlaştırılması demektir. (Furkan:43) Daha sonra ise mensup olduğu ailesine karşı bu ihaneti yapmış olmaktadır.

Ailenin iffetine, itibarına ve mahremiyetine halel getirmek bütün bir aile-akraba bireylerinin yüzünü kızartıp başlarının öne eğilmesine sebebiyet vermektir. Hatta böylesi bir durum bırakın aileyi-akrabayı bir mahalleyi bile töhmet ve mahcubiyet içerisinde bırakır.

Bir de hiç yüzleri kızarmadan pişkince şöyle bir itiraz ve çemkirmede bulunurlar: “Ayol sen mahallenin namus bekçisi misin?” Ar, haya, iffet perdesi yırtılmasın bir kere her yol mubah görülür. “Şüphesiz güzellerin en güzeli, güzel ahlâktır.”

Ahlâk demek edep, us ve ar demektir. Ahlâk demek izzet, şeref, onur ve namus demektir. Ahlâk demek iffet, haya ve mahremiyet demektir. Ahlâk insana özgü bir sıfattır. Bu sıfatın yitirilmesi insanlığın yitirilmesi demektir.
Şu hâlde bırakın bir ahlâksızlığı irtikâb etmeyi, kendisini töhmet altında bırakacak münasebet ve sosyal ilişkilere giren kimse, kendisi hakkında kötü düşünenleri kınamamalıdır.

Bazı günahlar vardır ki, onları ancak soysuz olanlar yapar. Bir kadının ve bir erkeğin en büyük serveti iffetidir.

Alemlere rahmet Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) kadın-erkek her Müslüman için “usvetun hasene” (rol model)dir. (Ahzab:21) Şu hâlde her Müslüman Allah Resulü’nü örnek almalıdır. Rabbimiz buyuruyor ki: “Ey Resulüm! Muhakkak ki sen yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem:4)

Peygamberimiz(s.a.a) buyuruyor ki: “Ben yüce ahlâkı tamamlamak üzere görevlendirildim.” Elbette ki ahlâk olgusu çok geniş kapsamlı bir kavramdır. Başta ticaret olmak üzere her türlü sosyal ilişkiyi kapsar ama ahlâk olgusunu namusla ilintilendirdiğimizde başlı başına müstakil bir ana konu ile muhatap olmaktayız.

İffet ve namus olgularına ilişkin ahlâk konusunda müstakil olarak Kur’an’da özel bir örnek Yusuf aleyhisselâmdır. Yusuf peygamber iffetsizliği irtikâb etmektense zindana girmeyi yeğlemişti. (Yusuf:33)

Bayanlar için yine müstakil örnek Meryem validemizdir.
“Rabbi O’nu, bir çiçek gibi yetiştirdi.” (Al-i İmrân:37) İffet ve namus konusunda erkekler için Yusuf aleyhisselam rol modeldir. Erkekler çirkin bir teklifle karşılaştıklarında veya bir hayasızlığı irtikâb edecek duruma düşme ihtimali ile yüz yüze geldiklerinde Yusuf aleyhisselamın örnek davranışını göz önüne getirip kendilerine ve nefsanî dürtülerine mukayyet olmalılar.

Genç bayanlar ise her hangi bir sınavla karşılaşsınlar veya karşılaşmasınlar her daim Meryem validemiz gibi iffet timsali-vakur bir tutum içerisinde olmalılar ki, nadide bir çiçek gibi kendi haysiyet ve iffetlerini korumuş olsunlar.

Bugün sadece yaşadığımız coğrafyada değil İslâm dünyasının hemen hemen her yerinde büyük bir ahlâkî erozyon ve manevî savrulma yaşanmaktadır. Batı dünyasını zaten hesaba katmıyoruz. Zira Batı özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyevî anlamda yaşamış olduğu ekonomik refah ve kapitalizmin dayatmış olduğu "hazza dayalı ben merkezci yaşam biçimi" namus ve aile mefhumunu ortadan kaldırmış bulunmaktadır.

Batı’da artık evlilik dışı partner hayatı tercih edilmektedir. Ahlâk ve etik değerler tamamen rafa kaldırılmış vaziyette. Üstelik Batılı toplumlar böylesi bir hayatı kanıksamış ve içselleştirmiş durumdalar. Namus kavramı olmayınca şiddet ve cinayetler de vuku bulmamakta.. İffetsizliği ve zinayı ihanet olarak değil fantezi olarak görüyorlar. Bu konuda birbirlerine karşı gayet anlayışlı ve hoşgörülüler. Anlayacağınız Batı’da deyyusluk yaşam biçiminin bir parçası olmuş. Rahat bir şekilde eski eşler veya eski partnerler bir araya gelip nefsanî anlamda hoşça vakit geçirip eğlenebiliyorlar. Hatta uç örnek verecek olursak Batı’da swinger (eş değiştirme) kulüpleri de var.

Kısacası Batılı ülkelerde deyyusluk had safhada. Peki bizdeki Batı öykünmecilerine ne demeli? “Hedefimiz muasır Batı medeniyetidir.” “Amacımız ve tek gayemiz çağdaş Batı medeniyetine ulaşmaktır.” 100 yıla yakın süredir Batı vari öykünmeci seküler mantıkla nakarat hâle getirilmiş bu gibi söylemlerle kısmen de olsa hedefe yaklaşıldı sanırız.. Zira öylesine bir ahlâk erozyonu yaşanmaktadır ki, diğer Müslüman ülkelere de adeta öncülük etmekteyiz. Elbette diğer Müslüman coğrafyalarda da manevî savrulma yaşanıyor fakat bu derece değil. Bu konuda Türkiye seküler bir yönetim anlayışına sahip olduğu için daha hızlı bir şekilde Batı yaşam biçimi ile entegre olma yolunda ilerliyor. “Kopenhag Kriterleri” “Avrupa Uyum Yasaları” derken şimdi de önümüze “İstanbul Sözleşmesi”ni koydular. İstanbul Sözleşmesi ile sözde kadına şiddetin önü alınmaya çalışılmakta, oysa maddeler tek tek tahlil edildiğinde “cinsel eşitlik" adı altında iş Lût kavmine özgü cinsel sapkınlıkların meşrulaştırılmasına kadar varmakta..

Şunu bilmiş olalım ki Batı’nın değer yargılarıyla bizim aidiyet değerlerimiz asla örtüşmemekte. Şu hâlde biz Müslüman bir toplum olarak kendi evrensel ilâhî değerlerimize dönmek zorundayız. İslâm’ın insanı erdemli kılan yüce ahlâk anlayışı ile Batı’nın müptezel ve gayr-i ahlâkî yaşam biçimi asla kıyas kabul etmez. Biz erkekler İslâm’ın kadına verdiği değeri bilirsek ve bu kurallara riayet edersek, bayanlar da kendi değerini bilip iffet ve vakarlarına sahip çıkarlarsa ne şiddet olur ne de cinayet. Elbette bu konuda caydırıcı yasalara da ihtiyaç var.

Fakat şu da bir gerçek ki, (bugünlerde çok gündemde olan) "evden uzaklaştırma cezası" sorunu tek başına halletmiyor. "Kadının beyanı asıldır" demek de yeterli değil ve istismara açık bir konu..

Kısacası palyatif çözüm önerileri ile hiçbir sorunu hâlledemeyiz..
Köklü bir eğitim formasyonuna ihtiyacımız var. Kabul edelim ki, genel anlamda şiddete teşne bir toplumuz. Şu hâlde toplum olarak değişmeliyiz. Aile içi ve sosyal hayatta sevgiyi, merhameti, hoşgörüyü, kibarlığı vel hasılı nezaket kurallarını kişiliğimizin bir parçası hâline getirmeliyiz. Ancak bu şekilde kadına şiddetin önü alınır ve aile hayatı insicama kavuşur. Unutmayalım, kızgın bakmanın ve ses tonunu yükseltmenin haram olduğu bir dinin müntesipleriyiz.

"Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez." (Raf:11)

 

DİĞER YAZILARI Nedir Bu İran Düşmanlığınız? 01-01-1970 03:00 Yenileceksiniz Ve Cehenneme Sürüleceksiniz 01-01-1970 03:00 İslam Birliği Ve Şirk... 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi Ve Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çetenin İşgal Ve Tahakküm Alanı... 01-01-1970 03:00 BM Değil Ümmet Olarak Biz Suçluyuz... 01-01-1970 03:00 Hamas'ın Esirlere Yaptığı Muamele Peygamber Ahlakıdır... 01-01-1970 03:00 Canavar Siyonizm ve Canavar Batı Rejimleri 01-01-1970 03:00 Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır 01-01-1970 03:00 Mescid-i Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 İmanımızı Gözden Geçirmek... 01-01-1970 03:00 Devlet Yapılanması Kapsamında ve Hayatın Her Alanında İslam Bir Paket Programdır... 01-01-1970 03:00 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı ve Bilmemiz Gerekenler... 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Ve Hatırlattıkları... 01-01-1970 03:00 Kurbanın Hikmet Ve Felsefesi 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni'yi Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 Seçim Tartışmaları ve Bizim Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Seçimin Düşündürdükleri... 01-01-1970 03:00 Siyasi Sorumluluğumuz... 01-01-1970 03:00 Siyonist Çete Yine Şaşırtmadı... 01-01-1970 03:00 Oruç'un Fayda Ve Hikmetleri... 01-01-1970 03:00 Sigaranın Zararları 01-01-1970 03:00 Depremde Ölenlerin Katili Kim... 01-01-1970 03:00 Depremin Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 ABD'nin Bitmeyen Entrikaları 01-01-1970 03:00 Hak Batıl Savaşında Kukla Charlie Hebdo ve Pİyon Rasmus Paludan... 01-01-1970 03:00 Charlie Hebro Çağdaş Kab Bin Eşref 01-01-1970 03:00 Çocuk Gelin Mevzusu... 01-01-1970 03:00 Terör Ve Kısas 01-01-1970 03:00 Atatürk'ün Son Meclis Konuşması İle İlgili Tartışmalar 01-01-1970 03:00 Aliya İzzetbegoviç'i Rahmetle Anmak... 01-01-1970 03:00 İran'da Yaşanan Olaylar ve Türkiye Kıyaslaması... 01-01-1970 03:00 T.C'nin Siyonist Çete İle İlişkileri 01-01-1970 03:00 Misyonumuz Evrensel Nitelikte Müesses Bir Nizam Kurmak Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz... 01-01-1970 03:00 Suriye ve Diğer Arap Ülkelerinin Filistin'e Bakışı... 01-01-1970 03:00 Takva Mücadeledir 01-01-1970 03:00 28 Şubat Darbesinin Hatırlattıkları.... 01-01-1970 03:00 Biz Neyin Derdindeyiz Suud Ve Avanesi Ne Yapıyor? 01-01-1970 03:00 Haya İmandandır... 01-01-1970 03:00 Merhamet İnsanın En Temel Hasleti Olmalı... 01-01-1970 03:00 Allah'a Koşunuz 01-01-1970 03:00 Azerbaycan ABD Ve Siyonist İsrail Kıskacında... 01-01-1970 03:00 Tarih Tekerrür Ediyor ve Taliban'lı Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Bosna Savaşı ve Srebrenica Katliamı... 01-01-1970 03:00 Ey Allah'ın Kulları Kardeş Olunuz... 01-01-1970 03:00 Ateşkes Filistin'i Unutturmamalı... 01-01-1970 03:00 Sicili Bozuk Ve Küstah ABD 01-01-1970 03:00 Erbakan'ı Tanımak 01-01-1970 03:00 Tarım Ve Ekolojik Sorunlarımız 01-01-1970 03:00 Sürdürülebilir Aile Yuvasının Ön Şartı İyi Geçimdir.. 01-01-1970 03:00 Batıl Ehlinin İslâm'a Ve Peygamberimiz'e Olan Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 İftira Dezenformasyon Ve Tezvirat Olguları Üzerinden İran Düşmanlığı.. 01-01-1970 03:00 Kısasta Hayat Vardır 01-01-1970 03:00 Kerbelâ Kıyamını Anlamak... 01-01-1970 03:00 Istanbul Sözleşmesi Mi, İslam Sözleşmesi Mi.... 01-01-1970 03:00 Bir Hukuk Skandalı Ve 22 Yıllık Hasret... 01-01-1970 03:00 Aile Mahremiyeti Üzerine 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Günü Ve Asıl Mesele 01-01-1970 03:00 Oruç Ve Nefs Tezkiyesi.. 01-01-1970 03:00 Koronavirüs (Kovid-19) Hakkında... 01-01-1970 03:00 Mayın Eşeği Olmamak 01-01-1970 03:00 İslâm Devriminin 41'nci Yılı Muhasebesi 01-01-1970 03:00 İran'ın Suriye'de Ne İşi Var? 01-01-1970 03:00 Nikâh Akdi.. 01-01-1970 03:00 Evlilikte Liyakat Ve Sadakat.. 01-01-1970 03:00 Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Maneviyat... 01-01-1970 03:00 Takva İslam’ı En İyi Şekilde Yaşamaktır 01-01-1970 03:00 Gürültü Kirliliği 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Oruç 01-01-1970 03:00 Tesettürün Cılkının Çıkarılması Ve Müstehcenliğin Yaygınlaşması Üzerine... 01-01-1970 03:00 Şer Ekseni 01-01-1970 03:00 İslâm Devrimi’nin 40. Yılı 01-01-1970 03:00 Nikâhta Keramet Vardır 01-01-1970 03:00 Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü 01-01-1970 03:00 Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... 01-01-1970 03:00 Unutulan Vecibe Emr-İ Maruf -Nehyi Münker Ve Nasihat.. 01-01-1970 03:00 Akraba Ve Komşuluk İlişkileri 01-01-1970 03:00 Art Niyet - Suizan Veya Önyargı 01-01-1970 03:00 Emin, Güvenilir Ve Nezaket Sahibi Olmak 01-01-1970 03:00 Gelin Ve Damat Mevzusu 01-01-1970 03:00 Yarınlar Bizim 01-01-1970 03:00 Siyonistlerin Kuklası Küstah Trump 01-01-1970 03:00 Evlilik Oyunu (!) 01-01-1970 03:00 Geçimsizlik Ve Boşanma Hadiseleri 01-01-1970 03:00 Anlamlı Ve Bir O Kadarda Stratejik Ziyaret... 01-01-1970 03:00 Evlilik Huzurun Teminatıdır… 01-01-1970 03:00 Evlilik İçin Mümeyyiz Olmak… 01-01-1970 03:00 Medeniyetimiz Ve Ufak Ayrıntılar 01-01-1970 03:00 Eşler Arasındaki Kıskançlık Ve Duygu Kontrolü... 01-01-1970 03:00 Sevgi Ve Aşk Üzerine Kısa Bir Analiz.... 01-01-1970 03:00 Farkındalık... 01-01-1970 03:00 Mesuliyet Hissi Ve Merhamet Duygusu.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Ve Misyonunu Tanımak. 01-01-1970 03:00 Terör Ve Şiddetin Meşruiyeti Yoktur. 01-01-1970 03:00 Fethullah Gülen’in İnanç Ve Psikolojisi... 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’da Âşura Öncesi 01-01-1970 03:00 Azmettirici ABD Tetikçi FETÖ Destekçi NATO 01-01-1970 03:00 İşgalci Siyonist İsrail İle Anlaşmaya Hayır.. 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimine Bir Başka Açıdan Bakış... 01-01-1970 03:00 Kanlı Darbe Girişimi Hangi Amaca Matuf.. 01-01-1970 03:00 Sıbgatullah; Allah'ın Boyası.. 01-01-1970 03:00 Ramazan Ve Oruç 01-01-1970 03:00 İkra 01-01-1970 03:00 Önce Ahlâk Ve Manevîyat 01-01-1970 03:00 Edep 01-01-1970 03:00 Erbain Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Kerbelâ’yi Anmak Bidat Mi? 01-01-1970 03:00 Kûr’ân Ve İmâm Hüseyin 01-01-1970 03:00 Üst Kimlik Manifestomuz.. 01-01-1970 03:00 Teberrâ Ve Tevellâ 01-01-1970 03:00 Uhuvvet Ve Tasavvuf 01-01-1970 03:00 Ümmet Birlikteliğinin Önündeki Engeller 01-01-1970 03:00 Diyalog Ve Uhuvvet'in Ön Şartları… 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı (2) 01-01-1970 03:00 Tekfircilik Hastalığı -1- 01-01-1970 03:00 Tevhid Selâm Terör Örgütü Mü? 01-01-1970 03:00