Tarihin gerilerine gittiğimiz zaman İslam medeniyetinin revaçta olduğu dönemlerde buna Osmanlı’da dahil olmak üzere hep batıdan doğuya göç edilmiş olduğunu görebiliriz. Doğuda var olan ilmi birikim, eserler araştırılmış, ilmi kaynaklarından yararlanılmış hatta kimilerine göre Amerika’nın şuan ki yönetim modeli Osmanlının yönetim anlayışı araştırılarak yapılmıştır. Tarihte sadece Türkiye coğrafyası hakkında seyyahların araştırmalarına söylemlerine baksak, İslam toplumunun örnek ve model olarak zikredildiğini açıkça görürüz.
1500 yıllarda Endülüs’te Yahudiler Müslümanları katlederken Osmanlı Yahudilere kapısını açmıştı. Bir dönem Polonyalılara kapılarını açmış ve Polenezköy onlara hediye edilmiştir.
2. Dünya savaşında Ruslar Almanlar bu ülkeye sığımmış burayı geçiş noktası olarak değil mesken edinmişlerdir. Sadece gayrimüslimler değil özellikle Balkanlardan, Kafkaslardan gelenler burayı mesken edinmişlerdir.
Ne acıdır ki şu geldiğimiz durum tam tersine bir seyir içerisinde. Müslüman toplum topraklarını terk edip batıya göç ediyorsa bunun nedenini iyi düşünmeliyiz. Bunun sebeplerinden biri İslami değerlerin uygulanmamasındandır. Sadece savaş olan yerlerden değil birçok bölgeden kaçış söz konusu.
Durum mazlum ezilmiş halkların göç etmesi meselesinden daha kapsamlı değerlendirilmeli. Alimler, zengin Müslüman iş adamları Amerika’nın ve Avrupa’nın değişik yerlerini mesken edinmiş durumdalar. Son birkaç gündür Suriye meselesinden dolayı göç olayı trajik bir şekilde gözler önüne serilmiştir.
Suriye savaşının başlangıç dönemlerinde Türkiye’nin Suriye sınırının birkaç yerinde çadırlar kurmuş ve oradaki insanları vaatlerle buraya davet etmişti. Kapıların sonuna kadar açık olduğunu beyan etmişti. Bu süre içerisinde dört milyon Suriyeli, Türkistan Afganistan ve Afrika’dan akın akın insanlar ülkemize gayri resmi yollardan giriş yapıyorlar ve Meriç nehrinden, Ege sahillerinden Avrupa’ya geçmeye çalışıyorlar. Yakın zamanda Van’da donarak hayatlarını kaybeden Afganların Aylan bebek ve nicelerinin görüntüleri zihnimizde dipdiri duruyor. Yeni politik sebeplerden dolayı öncesinde çıkışlarını yasak edip kısmen izin verdiği sığınmacıların Avrupa’ya göç etme yolunda ki engel kısmen kalkmış oldu.
Bu mültecilerin çoğu Suriyeli değil farklı ülkelerden insanlar. Bizler silkelenmeli tarihin derinliklerine fabrika ayarlarına Müslüman toplum olarak dönmeliyiz. Yine doğudan batıya göç değil bizi ilham alan batının bize göç etmesini yeniden sağlamalıyız. Bu da güçlü Müslüman toplumla olur. Ekonomisiyle değerleriyle yükselişte olan bir ülke olduğumuz zaman o günleri yeniden yaşayacağız.
Mülteci göçmen olmak gerçekten çok zor. Allah hiçbir topluma yaşatmasın. Maddi ve manevi her şeyi göze alarak bu insanlar yollara dökülüyor. Aşağılanmalarına üzerlerine gaz bombaları atılmasına rağmen eşleri ve çocuklarıyla hala sınırdan ayrılmayan binlerce insan varsa baştan aşağı kadar kendimizi sorgulamalıyız. Ülkelerini sömüren karıştıran batı “gelme seninle ekmeğimi paylaşamam ” diyor. Sömürge politikası ile refah seviyesi üst seviyede olan Avrupa göçmenler olmadan huzurlu yaşamak istiyor. Soğuk denizlerden kıyıya vuran çocuk bedenleri görmezden geliniyor. Batı sömürdüğü halkların sayesinde yükseliyor.
Halklar ferasetsiz şekilde onları zelil ve mazlum bırakanlara koşmaya çalışıyor. Bize düşende bunun nedenleri üzerinde düşünüp bu soruna çözüm üretmek… Huzur İslam’da diyoruz ancak Müslümanlar huzuru İslam yurtlarında değil de batıda arıyorsa ciddi bir sorun var demektir…
Vesselam…