DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Harun Yılmaz
Harun Yılmaz
Giriş Tarihi : 08-03-2024 00:32

Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti

Bir Ramazan ayına daha ulaşmamızı ihsan eden Allah’a hamd, O’nun Resulü Muhammed Aleyhisselam’ave O’ndan evvel gelmiş geçmiş tüm peygamberlere salat ve selam olsun.

Allah, eriştirdiği bu mübarek ayı, insanlığa karşı şer planlar içinde olan küresel şeytanların ve kardeşlerimize zulmeden siyonist terör örgütü İsrail’in tüm tuzak ve oyunlarına karşı Müslümanların ve insanların uyanmalarına, birleşmelerine, deccalin uşaklarına karşı mücadele ederek galip gelmelerine vesile kılsın; zalimlere karşı gerek ferdi çaba içinde olan, gerekse ittihat edebilmiş her topluluğu zafere eriştirsin.

Ancak maalesef değil zulme karşı ittihat, hicri 1445’in bu ramazan ayında da imsakiyede, takvimde bile İslam dünyası ile Türkiye arasında birtevhid olmadığını bir kere daha müşahede ediyoruz.

Tüm dünya Müslümanları, ramazan bayramını (ve kurban bayramını) rasat (hilali gözleme) usulüne göre belirlerlerken, onların aksine Türkiye’de Diyanet teşkilatı, teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanarak 100 yıl sonraki sahurları, iftarları, bayramları bile hesap edebiliyoruz, ne gerek var eski usulle rasat etmeye görüşünde. (Ancak bu arada internet arama motorunda, 2057 yılının ramazan bayramı hangi gün diye aradım; nisan ayının 5’i, 8’i, 7’si gibi muhtelif tarihler vardı.)

Oysa (sözgelimi) Afganistan’ın doğusundaki Kabil’in ve batısındaki Herad’ın teknolojik iletişim imkânlarına sahip olmayan iki farklı köyünde, rasat usulüne göre, biri hilali 8 Nisan’da, diğer 9 Nisan’da görmüşlerse, onlar için ertesi gün bayramdır. Aynı ülke topraklarında iletişim imkânlarıyla,bayramın ülkenin her yerine haber verilmesi mümkün ise, o ülkenin tümü için aynı gün bayramdır. Ancak Rusya, Çin gibi büyük coğrafyalarda, çok güçlü iletişim ağına rağmen yerel rasat usulüne uyulması iktiza eder.

Hicri şemsi takvim de kullandığımız gregoryen takvimi gibi güneşin hareketlerini esas alırken,

Hicri şemsi takvim de miladi takvim gibi Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşünü esas alır ve bir yılı 365,2 günde tamamlar. Hicri kameri takvim ise, Ay’ın Dünya etrafındaki 12 turuna göre hesaplanır ve bir yıl 354,3 günde tamamlanır. Dolayısıyla ramazan ayı, 33 yılda bir miladi/şemsi takvimdeki aynı aya denk gelir; 2024’te bayram, 10 Nisan olacak, 2057’de de nisan ayının ilk haftasına denk gelecektir… Böylece miladi takvime göre her yıl 10’ar gün beri gelerek, tuttuğumuz oruç ayı yıllar içinde dolaşır, bir nev’i zamanın içinde lisan-ı hâl ile tavaf eder, elimizdeki tesbihin tanelerini dolaşan parmağımız gibi ramazan ayı, zamanın içinde devr-i daim ederek kendi tesbihatını yapar.

Gelelim Türkiye’deki sahur konusuna;

Bazı ilim adamları Diyanet’in 1-1,5 saat fazla oruç tutturduğuna dair eleştiriler yapmaktadır. Diyanet, bu eleştirilere cevaben, insanların orucu tehlikeye girmesin diye ihtiyaten imsak vaktini erken yaptırdıklarını ifade ediyor (İftar hususu hakkında bu ihtiyat payını aklımızda tutalım). Ancak burada dikkat edilmesi gereken sıkıntılı bir husus var; erken imsak vakti nedeniyle ezan da erken okunduğu için, sahurunu yapan Müslümanlar sabah namazını da buna göre kılıp yatmaktadırlar.

Tam burada, ümmi, düz, mukallit bir köylü olarak sade bir soru soralım;

2024 yılında değil de 700, 1000, 1500’lü yıllarda yaşadığımızı ve o tarihlerde Diyanet diye bir teşkilatın var olduğunu, bir imsakiye yayınladığını farz edelim. Elimizdevakti anlayacağımız, vakti gelince alarm çalarak bizi uyandıracak bir saatimiz, alet edevatımız da yok doğal olarak.

Yahut 2024 senesindeyiz, ancak kuş uçmaz kervan geçmez, şehirden çok uzak bir yerde oruç ayına denk geldik. Gündüz güneşten, gece ise aydan veya karanlıktan başka hiçbir şey yok. Aksi gibi saatimiz, telefonumuz da bozulmuş ya da yanımızda yok.

Elimizde de Diyanet’in ilan ettiği basılı bir imsakiye var; güneş saati 07.00 yazıyor, imsak vakti de 05.30’u gösteriyor; gökyüzü zifiri karanlık veya ay ve yıldızlar var.

Evvelki gece yatıp uyuduk ve sahur için uyandık; Diyanet’e göre yemeyi içmeyi keseceğimiz saatin 05.30 olduğunu nasıl anlayacağız?

Sahur yapmak için 05.00’te uyandığımızı zannederken, ya mesela saat 23.00’te veya 02.00’de ya da 04.00’te uyanmışsak! Uyandığımız saat gece 01.00 ise, aslında 05.00’te uyanmamış olduğumuzu nasıl anlayacağız?

Daha vahim bir soru soralım; yukarıdaki şartlara göre Diyanet’in imsakiyesiyle sahur yapıp, sabah namazını kılarak yatacağımız için, ya gece saat 03.00’te vakit tamamdır deyip namazı kılacak olursak?!

Bu şartlarda hem sahur hem de namaz vaktinin girdiğini nasıl anlayabiliriz?

Oysa hiçbir kurum, hiçbir imsakiye, hiçbir saat, alarm olmasa bile oruca başlayacağımız vakit Bakara 187’de tarif ediliyor.

Birbirinden farklı dört meale bakalım;

Abdullah Parlıyan meali: “Gecenin karanlığından, tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar, yiyip içebilirsiniz. Sonra akşam oluncaya kadar, oruca devam edersiniz.”

Bahaeddin Sağlam meali: “Fecirdeki siyah ufuk, beyaz ufuktan ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra akşama kadar orucunuzu tamamlayın.”

Ali Fikri Yavuz meali: “Gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra ertesi geceye kadar orucu tam tutun.”

Diyanet İşleri meali: “Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun.”

Allah Resulü de şöyle buyurmuştur; “Ufukta genişliğine yayılan fecr, sabah namazını helal, (sahur) yemeğini haram kılar.”

Maliki âlimlerinden İmam Zurkani, İmam Malik’in El Muvatta’sına yaptığı şerhte İmam Nevevi’den şu sözleri nakletmektedir; “Müneccimlerin hesabı üzerine bina etmek olmaz. Çünkü o hesap ve tahmindir.”

Özetle, bu âyet ve izahatlara göre sahurun vaktine karar verilebilir.

Aklımızda tutalım notunu düştüğüm hususa gelince; insanların orucu zayi olmasın diye ihtiyaten çok erken bir vakitte sahuru bitiren Diyanet, iftar vaktine gelince, nedense aynı ihtiyatı gözetmiyor; gökyüzü gayet aydınlık iken müezzinler akşam ezanlarını okumaya başlıyor.

Akşam namazının vakti ve iftar için El Muvatta’daki rivayete bakalım; Humeyd bin Abdurrahman’nın aktardığına göre, Ömer binHattab ve Osman bin Affan, akşam namazlarını kılar, namazdan sonra hava kararınca da ramazan oruçlarını açarlardı. (El Muvatta, İmam Malik, Beyan Yayınları 1994, 2. cilt, s. 100)

Akşam namazının vaktine dair şu misali izah etmek kâfidir; Resulullah’a bir adam gelerek, namaz vakitlerini sordu.

Resulullah şöyle cevap verdi; “Bizimle beraber kal, öğrenirsin.”

Güneş batıda kaybolunca, Bilal-i Habeşi’ye akşam namazı için ezan okumasını emretti. Ertesi gün yine Bilal’e emrederek akşam namazını, şafağın kaybolacağı vakitte kıldırdı. İmam Malik’e göre; şafak, guruptan sonra batı ufkunda görünen kırmızılıktır, kırmızılık gidince yatsı namazı vaciptir.

Dolayısıyla iftar için Diyanet’in göstermediği ihtiyatı biz gösterelim ve ezandan bir 10 dakika sonra iftar edelim; günümüz açlık çekmekten ibaret kalmasın.

Tutacağımız oruçlarımızı Allah, dergah-ı izzetinde makbul buyursun, mahşer günü bir paçavra gibi suratımıza çarpmayacağı bir muvahhid duruşu, yaşayışı, nihayeti ihsan etsin âmîn diyenlerimize.

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Harun Yılmaz

Harun Yılmaz

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 Daldan Dala Bir Toplumuz! Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... Geldiğimiz Nokta! Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. Küfrün İhsanı Olmaz.. Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? Sahurun Vakti.. Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu Türkiyeliler Defolsun! Baba Ne İşe Yarar?* Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı LGBT’nin Onur Yürüyüşü İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması Hac mı, Panayır mı? İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! Pacta Sund Servanda İdam Cezası Neden Getirilemez? Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA