Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu

IŞİD (DAEŞ) benzeri terör örgütleri Batı aklının ürünüdürler. İslami kisveler kullanırlar, ancak İslam’dan değildirler. Hatırlayın; ilk eylemleri, Batılı gazetecilere turuncu hapishane kıyafeti giydirerek, onların kafasını kesmek şeklindeydi.

Neden peki?

Bunun sebebi, Avrupa’da yaygın olan kitap okuma alışkanlığı ve 2000’li yıllardan başlayarak ivmelenen şekilde, lise ve üniversite öğrencilerinin teolojik bir arayış içerisinde olmaları, okuduklarını araştırmaya başlamaları olmuştur.

Fransa’da bu yıllarda hemen hemen her üç gencin birinin elinde;

La dernière religion de l'islam (Son Din İslam)

Le dernier prophète Muhammad (Son Peygamber Muhammed)

Le dernier livre du Coran (Son Kitap Kur’an) şeklinde kitaplar görmek mümkündü.

Bunun önünün alınması gerekiyordu.

İşte kafa kesen, gırtlak boğazlayan, kafesin içinde suya batırıp boğan, benzin döküp yakan bir terör örgütü olarak IŞİD böyle doğdu; Batı aklı, gençliğine dedi ki, özendiğiniz İslam işte budur.

Terör örgütlerinin kuruluş amacı, laik, seküler çizgiden İslam’a kayan Batı gençliğini “ebedi kurtuluştan” uzak tutmaktı. Çünkü bunu yapacaklarına söz vermişlerdi; Araf 14-15; Hicr 36-37.

Başardılar da…

Peki, nasıl başarılı oldular?

Cevabını Fransa’da bir iftar yemeğinde bulacaksınız!

Sene 2003.

Fransız İçişleri Bakanı Nicholas Sarkozy’nin de davetli olduğu bir iftar programı.

Programın ev sahibi CFCM (Conseil Français Du Culte Musulmane / Communauté Francophone De Confions Musulmane), yani Fransız Müslüman İbadet Konseyi.

İftar davetinden birkaç ay geriye gidelim;

İftar davetinden çok önce, her Müslüman grubun, ayrı ayrı taleplerinin kendisine iletilmesinden sıkılan zamanın Fransız İçişleri Bakanı Sarkozy, zamanı daha efektif kullanma ve taleplerin tek merkezden yürütülmesi amacıyla, onlara tek merkezden yürütülecek bir organizasyon kurmalarını tavsiye eder. İşte böylece kısa adı CFCM olan konsey doğar.

Fransa’da yaşayan 800 bin Türk’e karşılık, 6 milyonluk Müslüman çoğunluğun neredeyse tamamını oluşturan Cezayirli Müslümanlar, konseyin başkanlığını Türklere bırakmak istemez ve Cezayirli Müslüman olan Ebubekir Dalil’i başkanlığa seçerler.

Konsey, 2003 yılının Ramazan ayında bir iftar programı düzenler ve bu yapının nihayetinde fikir babası olan Sarkozy’yi de iftara davet eder.

Hoş geldiniz faslından sonra, Sarkozy’nin tam karşısında oturan Dalil, Fransız bakana hitaben, “6 milyon oya sahibim, siz de cumhurbaşkanı olmak istiyorsunuz, bizi dikkate alın” tarzında üstenci dile sahip bir girizgah yapar.

Sabırla dinleyen Sarkozy, Dalil’in sözünü bitirmesini müteakiben gömleğinin cebinden 5-6 adet imsakiye çıkarır, iskambil kağıtları gibi masanın üzerine açar ve Dalil’in önüne doğru sürer; “Mösyö Dalil! Ben Müslüman olsaydım, iftarımı bu imsakiyelerin hangisine göre yapacaktım ve Allah, hangisine göre açtığım orucumu kabul edecekti? Bana söyler misin?”

Dalil’in esmer teni daha da kararmıştır.

Bu hikayeyi kendisinden duyduğum ve böylece sizlerin de öğrenmesine vesile olan, Paris’te mukim sevgili abim Adnan Baştürk’e cennet nasip etsin Allah.

Nerede o, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılan” (Ali İmran 103); “Allah’ın boyasıyla boyanan” (Bakara 138); “Birbiriyle ancak kardeşler olan” (Hucurat 10) Müslümanlar, nerede bugün tefrikanın esiri olanlar?..