DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Harun Yılmaz
Harun Yılmaz
Giriş Tarihi : 19-09-2023 21:47

Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6

Firavunun sihirbazları iplerini ve değneklerini atarlarken dediler ki; “Firavunun gücüyle elbette bizler üstün  geleceğiz.” Şuara 44

 

Birgün.net’te Timur Soykan imzasıyla 17 Eylül 2023 tarihinde, “Profesör kâbusun icraatı” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının içeriğine özet olarak değineceğim, ancak en baştan şunu söylemek lazım; yazı/haber, karşı tarafa söz hakkı tanınmadan kaleme alınmış, yargılamayı ve hükmün açıklanmasını adli makamlara bırakmak yerine kendi yapmış ve Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu Hoca’yı tek taraflı infaz etmiş.Tabi ki bunun bir sebebi var. Ayrıca her kesimden destek almak ve infazına meşruiyet kazandırmak için de FETÖ vurgusunu ihmal etmemiş yazar.

(https://www.birgun.net/makale/profesor-kabusun-icraati-469031)

Bir Müslüman söz konusu olduğunda pirenin bacağındaki tüyü Everest Dağı yapan bu tayfa, kendi suçlarına, günahlarına gelince “…ama yakışıyor bizim haspaya da yav…”bukalemunluğuna bürünüveriyor oysa.

Timur Soykan, yazısına Süleyman Hoca’nın, hanımının diş hekimi, bir kızının psikiyatr, öbür kızının da psikolog olduğunu söyleyerek başlıyor; oysa en büyük kızı pratisyen hekim, onun küçüğü diş hekimi, en küçüğü de üniversite sınavına hazırlanıyor.

Sonra, mesleğine ilişkin iddialarını sıralıyor; çocuk hastalarına ketamin enjekte ederek, “çoklu kişilik bozukluğu” (dissosiyatif) teşhisi koyduğunu ve bu enjeksiyon sayesinde, çocukları, telkinle ana babaları tarafından tacize maruz kaldıklarına inandırdığını söylüyor. Bazı çocuklara, ana babalarını zehirleyerek öldürtmeye ikna etmeye çalıştığını iddia ediyor.

Adını Ayşe olarak kodladığı (asıl adını biliyorum) 15 yaşındaki kız çocuğunu evine kapattığını, kendi evinde kalmazsa öleceğine annesini inandırdığını söylüyor. Oysa Ayşe, çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip bir kız çocuğu. Ailesi, Süleyman Hoca yüzünden bağımlı olduğunu söyledikleri Ayşe’nin ketamin yoksunluğu çektiği iddiasında bulunuyor. Hâlbukiketamin, yoksunluk etkisi oluşturacak bir madde değil (uzmanlarından edindiğim net bilgidir bu). Ayşe’nin annesi pavyonda çalışırken babasıyla tanışmış; daha önceki iki evliliğinden iki oğlu, üçüncü evliliğinden de Ayşe olmuş. Ayşe’nin ilk abisi 32 yaşında intihar etmiş. Hayattaki diğer abisi ise gay (eşcinsel) ve bağlı olduğu sapkın örgütler tarafından, aşağıda izahını yaptığım amaca yönelik Süleyman Hoca hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Süleyman Hoca’nın, çocuklara “sana ketamin yaptığımı ailene söyleme” diye telkinde bulunduğunu söylüyor yazar; ancak hoca, bu ilacı reçeteyle bazen ailelerine aldırıyor eczaneden; temini zor ve yasadışı bir madde olmamakla beraber, her elini kolunu sallayarak gelene de vermiyor tabi eczaneler.

Ayrıca ketaminin, sanki eroinmiş, kokainmiş gibi illegal elde edilen, etkisi yüksek bir uyuşturucu madde olduğu izlenimini veriyor yazar ve polisin, hocanın evinde cam tüp içinde ketamin tüpü bulduğunu söylüyor; kasabın evinde bıçak, terzinin evinde makas bulundurduğunu söylemek gibi bir şey bu aslında.

TBB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, katıldığı televizyon programında, haber hakkında şunları ifade ediyor; “Konuya temkinli yaklaşmamız gerekiyor. Özellikle bu tür alanlarda, mesleki sorumluluk sahiplerine danışması gerekiyordu Timur Soykan’ın. Eğer mesleki sorumluluk sahibi olan bizlere danışmış olsaydı, haberin bu şekilde verilmesinin sakıncalarını anlatabilirdik haber çıkmadan önce. Araştırmacı gazetecilik, sadece tek yönden bakmak değil, tüm yönlerini araştırarak, doğruyu bulmaya çalışmaktır. Bu tür bir yaklaşımla hakikat inşası, hakikat ötesi çarpıtmaya dönüşmemelidir. Uygulanan tedavi yöntemi doğrudur; meslektaşlarımız tarafından kullanımına dair çalışmalar, kılavuzlar var; dolayısıyla detaylı incelemeler yapmadan doz aşımı ihlalinden bahsedemeyiz.”

Buraya bir nokta koyalım; iddiaların tamamını okumak isteyen, yukarıdaki linki açabilir.

Buraya kadar anlattıklarımdan daha da feci bir şey söyleyeyim; kendi sosyal medya hesabımda, haber linkini paylaşarak, “Bu haber hakkında ne düşünürsünüz?” sorusunu yöneltmiştim.

Gelen cevaplar kısaca; bu doktor meslekten men edilmeli; acilen tedaviye alınmalı; âleme ibret bir ceza verilmeli; korkunç bir hadise; hastalıklı bir ruh; sadist; alçak, şerefsiz, idam şart, infaz edilmeli; namussuz herif;rezil adam; şeytanın hizmetçisi; su katılmamış o.çocuğu; şizofren; manyak; deli…”vb oldu. Benim için tekraren küçük bir anket oldufasık, günahkâr medyanın duygularımızı, eylemlerimizi nasıl yönlendirebildiğine dair bu olay.

Sadece üç kişi; üniversiteden Ramazan Hoca’m, “Önce haberin doğruluğunu teyit etmek lazım, doğruluğu kanıtlanmışsa ceza almalı.”dedi; Kanada’da yaşayan bir dostum ise,“Temkinli olmak lazım.” ve Antep Cahit Nakıpoğlu Camii imamı “Araştırmadım, doğruluğunu teyit etmeden bir şey diyemem.”cevabını verdiler.

Oysa bir Müslüman’ın, herhangi bir haber ile karşılaştığında, tüm haber kaynaklarının fısk, fücur içinde bulunduklarını hatırdan çıkarmayarak, Hucurat suresinin 6’ıncı âyetine göre tavır alması lazımdır; “Bir fasık,* size bir haber getirdiğinde, önce onun doğruluğunu araştırın; yoksa, bilmeden bir kavme çatarsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.”

(*: Haramı, yalancılığı, günah işlemeyi âdet hâline getirmiş şahıslar, oluşumlar, medya yayın organları.)

Âyet çok net değil mi?

Peki Süleyman Hoca’dan dolayı bu haberlere dair neden bir şeyler yazma ihtiyacı duydum?

10 Ocak 2022’de bir cemaat yurdunda intihar eden tıp fakültesi 2’inci sınıf öğrencisi Enes Kara hakkında yazdığı “Enes Kara’nın Videosu Viral Oldu, Ünlü Biri Artık O!” başlıklı yazısıyla tanıdım Süleyman Hoca’yı (Yazının word metni bende mevcut, ancak yayınlandığı link silinmiş).

O yazıda; “Seninle konuşabilsem;  ‘Fırın alamadım anneme diye üzülmemelisin Enes, annene bundan daha büyük bir fırın hediye edemezdin.’ derim.

Anasına küfredenlerle tek başına kavgaya girişen, güya mert delikanlı çocuklar vardır; ama sen bunlardan çok farklısın. Küfürde ifade edilenin çok daha ilerisini bizzat sen annene, onu fırın içine atıp yakarak yaptın. Toprağın bol olsun. Evlat dediğin böyle çarptı mı çarşamba çanağına çevirir mi anasını? Cevabını merak ediyorum. Doktor nöbetlerinde sıkıntı çeken asistan hekimleri düşündüğüne göre “bu yapılır mı”ya cevabın da olsa gerektir.

Baştan sona sadece kendisini, kendi dertlerini, kendi ihtiyaçlarını, kendi ümitsizliğini, para kazanamama endişelerini, ilerde köle gibi çalışma tehlikesini, kendisine bunların zor geldiğini, anlattığı videoyu şaşırmadan izlemek mümkün değil. Hayatının zevksizliğini, sabah akşam ibadet etmenin sıkıcılığını filan da ekliyor.” diyordu Süleyman Hoca.

Kendisiyle hususi ve vicahen bir tanışıklığım olmasa da bu yazıyı yazmamın tek bir sebebi var; Süleyman Hoca’nın bir Müslüman olması ve Hz. Peygamber’in, “Kim, bir meclisteyken, orada bulunmayan Müslüman kardeşinin hukuku çiğnenir de onun hukukunu müdafaa etmezse, Allah, ahirette o Müslüman’ın yüzüne ateş çarpar.” hadis-i şerifidir.

İlgili haber linkini, konunun uzmanı, tıp doktoru bir akrabama da gönderdim. “Sonuna kadar zorla okudum; hastaların ifadesi hep bunlar, saçma, amabu haberi yapan adam, kendi kızının tacizcisiolabilir; bu haberle kendi suçuna maskeleme yapıyordur belki de. Kesinlikle araştırılmalı. Bilgi eksikliği var. Ketamin bizde de çok kullanılır; çocuklarda anestezide böyle cinsel içerikli rüyalar yapması konusundahiçbir anlamı yok.” diye yanıtladı.

Ayrıca hem hocayı tanıyan hem de kıymetli bir dostum olan çocuk psikiyatrı bir akademisyenle de görüştüm konuyu. Onun açıklamalarıyla beraber, düşüncelerimi de aşağıda ifade ettim;

Ameliyatlardan önce hastayı rahatlatmak için verilen bir ilaç ketamin. Psikiyatride kullanımı ise, yıllarca antidepresan kullanan depresyon hastalarında düzelme olmaması durumunda, 3-4 hafta kullanılması hâlinde burundan sıkılan formu iyi geliyor hastaya. Travmatik semptomlar nedeniyle kendisini ifade edemeyen, kaygı bozukluğu yaşayan, depresyonda olan bir çocuk için terapi öncesinde kullanıldığında, hasta, eski olayları daha iyi hatırlıyor, kendini daha iyi ifade ediyor. ABD’de ketaminassistthepsicoterapia(psikoterapi yardımcısı) yöntemi adıyla kullanılıyor. Süleyman Hoca da bu terapiyi kullanıyor. Ayrıca ketamin, reçete edilerek, spravato sprey şeklinde, hasta tarafından eczanelerden alınabilen bir ilaç. Bu sebeple ulaşılması zor, uyuşturucu yerine kullanılabilen bir madde değil. Hatta tam tersine, uyuşturucu bağımlılığını azaltmak için bir çocuğun tedavisinde kullanılan bir ilaç. Ketamin bağımlılığı ve dolayısıyla bu sebeple koma vakaları bulunmamaktadır. Önemli bir ayrıntı, ketaminin hipnoz için kullanılmadığı, böyle bir etkisinin olmadığı. Bu son cümleyi not edin.

Hoca ketamin kullanıyor; zor vakalarda, çocuk kilitlendiğinde, çocuğu açmak için ketamin kullandığı doğru.

Bir başka vaka, babası tarafından cinsel istismara uğrayan 15 yaşındaki genç bir kız çocuğuyla ilgili. Genç kız, babasına daha fazla tahammül edemediğini, evden ayrılmak istediğini, ancak kendisine sahip çıkacak hiçbir akrabasının, yakınının olmadığını söylüyor. Hoca, evde üç kızı, bayan bakıcıları ve hanımının olduğunu, kızlarıyla birlikte üst katta bir süre misafir edebileceklerini, eşi ve kızlarıyla istişare ettikten sonra söylüyor. Ayrıca kızın annesinden de bu hususta yazılı onay alıyor. Bu da hoca ile ilgili, kız çocuklarını evine kapatıp, kişi hürriyetinden yoksun bırakıyor, ayrıca örgüte eleman kazandırıyor şeklinde yansıtılıyor.

Başka bir olay; bir anne, öz çocuklarını taciz ediyor; annenin çocuklarını taciz ettiğine dair adli tıp raporu mevcut, hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, ancak baba bunu kabul etmediği için hoca hakkında şikâyette bulunuyor. Daha sonra dosyaya aynı kadın tanık olarak konuyor. Kadın, ifadesinde, “Süleyman Bey, çocuklarıma ketamin verdi, çocuklarım benim hakkımda olumsuz konuştu.” (oysa bu ilacın hipnoz etkisinin bulunmadığını az önce söylemiştik) diye beyanda bulunmuş. Kadın, suçlu bulunup ceza aldığı bu olayda, aynı zamanda hem şikayetçi hem tanık. Üstelik, çocuğun adli tıp raporunda, annesinin kendisiyle oral ve vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdiğine dair ifadesi var.

Süleyman Hoca, ailelerle konuştuktan sonra, ciddi vakaları ayrıca savcılığa da bildiriyor. Aileler açısından bu tür durumlar; şüyuu, vukuundan beter, yani duyulması, olmasından beter olduğundan, kabullenilmiyor ya da önce kabul edilip, sonra reddediliyor yahut ailenin öfkesi, çocukla terapisi sonucunda bu tür olayları öğrenip, kendilerine izah eden, çözüm öneren hocaya yöneliyor.

Burada önemli bir detayı vurgulamayı vicdani bir görev olarak addediyorum; Süleyman Hoca’nın kendisine müracaat eden ailelerle maddi ilişkisi, vicdani ve insani bir haysiyet olarak karşımıza çıkıyor çünkü; çocuk psikiyatristi profesörlerin, hastalarından aldığı muayene ücreti normalde 5-10 bin tl arasında iken, Süleyman Hoca muayene ücreti olarak 1.000-1.500 tl talep ediyor. Hatta maddi durumu yetersiz olan ailelerden de hiç para almıyor.

Timur Soykan’ın ve tayfasının, Süleyman Hoca’yı hedef almalarının altındaki nedenaslında, olayın odağında Müslüman birinin olması. Onun FETÖ’cü olup olmamasından çok bu sebep söz konusu. Bu sebeple olaya mal bulmuş mağribi gibi atlıyorlar; gazetecilik de yapsalar, iddia zanlısı bir Müslüman’sa eğer, doğrulamaya gerek duymuyorlar. Doğru olmasının hiçbir önemi yok; 1453’ten beri “çamur at, izi kalsın”cı tayfa bunlar.Asıl trajedi ise, Timur Soykan ve avanesinin yaydığı bu habere balıklama atlayan Müslümanların, aynı adamın ve tayfasının LGBT, pedofilik sapkınlıklar konusunda tek cümle dahi kurmamasındaki garipliği, çelişkiyi görmüyor olmalarıdır. Kendi cenahlarındakilere dair haber yapmıyorlar.

Esasen konu yargıya intikal etmiş durumda; taraflar karşılıklı birbirini suçluyor.

İnşallah dosya işinin ehli bir savcıya intikal eder; konunun sadece şimdisi değil, 15 Temmuz 2016 iç savaş kalkışması öncesi de dâhil, tüm hastalar tetkik edilir.

Nihayetinde dünyada kararı adli yargı; hem dünyada hem ahirette ilahi yargı verecek.

Bize düşen, (olay gerçek bile olsa) her olaya, her konuyaHucurat suresinin 6’ıncı âyetindeki gibi bakmak.

NELER SÖYLENDİ?
@
Hulûsi OYPAN 7 ay önce
????????Yazınız için tebrik ediyorum,bu tür aydınlatıcı yazılara toplum olarak çok ihtiyacımız var...
Harun Yılmaz

Harun Yılmaz

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! Daldan Dala Bir Toplumuz! Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... Geldiğimiz Nokta! Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. Küfrün İhsanı Olmaz.. Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? Sahurun Vakti.. Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu Türkiyeliler Defolsun! Baba Ne İşe Yarar?* Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı LGBT’nin Onur Yürüyüşü İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması Hac mı, Panayır mı? İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! Pacta Sund Servanda İdam Cezası Neden Getirilemez? Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA