DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Harun Yılmaz
Harun Yılmaz
Giriş Tarihi : 30-04-2023 07:04

Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet

Bir hikâye okumuştum; bir ülkenin kralı savaş için sefere çıkmak ister. Ancak askerlerime ve bu orduyu topladığım tebaama güvenerek savaşa girebilir miyim, diye düşünmektedir.

Bunu test etmek için ertesi sabah bir tellal salar şehrin sokaklarına; “Bu şehirde yaşayan her yetişkin erkek ve kadın, gece yarısından itibaren, gün doğumundan önceki karanlığa kadar sarayın önündeki havuza birer kova süt dökecek.” diye emir verir.

Sabaha kadar, sonuç ne olacak diye meraktan uyuyamaz.

Sabah gün ağarır ağarmaz havuza koşar ki, ne görsün? Havuz suyla dolu, bir damla süt yok.
Hemen şehrin halkını meydana toplar ve bunun nasıl olduğunu sorar.

Meğer herkes, “Bir havuz dolusu sütün içinde, benim döktüğüm bir helke suyun farkına bile varılmaz.” diye düşünmüş ve herkes kovasında su getirip dökmüştür.

Kral kararını verir; halk ve asker ıslah edilmeden savaşa çıkılmaz!

-o-

Bu mizansen hikâyeye benzer, yaşanmış bir hikâye vardır tarihimizde:

Padişah Kanuni Sultan Süleyman, Haçlı üzerine, ordusuyla sefere çıkmış. Ordu, sefer güzergâhında üzüm bağlarından geçmek zorunda kalmış.

Bir bağdan geçerken, askerin biri dayanamayıp, bağdan bir salkım üzüm koparıp yemiş, ancak üzüm tiyeğinin dalına, kopardığı üzüm salkımı için, içinde para olan bir kese bağlayarak bırakmış.

Ordu yürüyüşüne devam ederken, bir köylü koşarak gelmiş ve padişahla görüşmek istediğini söylemiş. Kanuni’nin huzuruna götürmüşler köylüyü.

Köylü, padişaha teşekkür etmiş;
- Askerleriniz bağdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. İçini açtığımda para vardı. Kopardığı salkımın yerine ziyadesiyle parasını bırakmış askeriniz. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez.

Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretmiş.
Hıristiyan köylü, bu askere mükâfat verileceğini zannederken, padişah, askere izinsiz iş yaptığı için ve parasını vermiş olsa bile sahibinden izin almadan kopardığı üzüm salkımı yüzünden kızmış ve bu askerin derhal ordudan atılması emrini vermiş.

Sonra tüm askere seslenmiş;
- Kursağında, haram lokma bulunan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu. İşte o zaman boynunu vurdururdum.

-o-

Bu iki hikâyeden sonra, bizim yitik meziyetlerimizden birine, İngiltere yapımı bir televizyon programında rastladım.
Dmax belgesel kanalında “Hurda Avcıları” isimli İngiliz yapımı bir program var; denk geldiğimde bakarım.

Bu programda iki antikacı, ülkeyi dolaşıp, mahallî ve küçük antikacıları veya eski eşya satıcılarını ziyaret ediyorlar ve pazarlık ederek uygun fiyata aldıkları eşyaları, onarımdan geçirip, daha yüksek fiyatlara satıyorlar.
Programın konsepti bu kısaca.

İzlediğim bir bölümde, bu iki uzman antikacı küçük bir şehirde, orta yaşta bir kadının eski eşyalar sattığı, gayet düzenli, küçük dükkânına girdiler.

Beğendikleri eşyalara takdir edilen fiyatları hatırlamıyorum, yaklaşık söyleyeceğim;

Altın yaldızlı, dört kollu metal bir avize beğendiler. Satıcıdan buna ne kadar istediğini sordular. Kadın 50 pound dedi. Ancak TV yapımcısı, iç seslendirme olarak bu avizenin fiyatının en az 200 pound olduğunu söyledi.

Krom çerçeveli eski bir duvar saatine ise 80 pound istedi satıcı. Oysa talipler, bunun fiyatının da en az 300 pound olduğunu biliyorlardı.

Alıcılar bir şeyi fark ettiler; satıcı kadın bu işi seviyordu, ancak sattığı objelerin fiyatları hakkında hiçbir bilgisi yoktu.
En son, mason localarında kullanılan, rahleye benzer küçük bir ahşap kürsünün fiyatını sordular. Fiyatının en az 400-450 pound olduğunu bildikleri bu objeye, satıcı kadın 100 pound eder herhalde, çok mu söyledim yoksa, sizin teklifiniz nedir, diye sorunca, Hurda Avcıları bir duraksadı, kısa bir düşündü ve “Bu kürsü için pazarlık yapmayacağım, hatta fazla söyleyeceğim, sana teklifim 120 pound.” diye söyledi.

Ölenlere rahmet, kalanlara sabır dilediğimiz büyük bir deprem, sel ve fırtına felaketleri yaşadı 10 şehrimiz; bunlardan Adıyaman, Maraş, Hatay, Nurdağı ve Gölbaşı yerle bir oldu. Sabır dilediğimiz o sağlar gerek kurtuldukları şehirlerde, gerekse sığındıkları başka şehirlerde açgözlü Müslümanların merhametsiz, anlayışsız, ahlaksız ağlarına düştüler; depremden önce 2 bin, 3 bin istedikleri rantiyelik kiralık evlerine 10, 15, 20, hatta 30 bin lira kiralar istemeye başladı ev sahipleri. Bunu yaparken de meşruiyetlerini, Allah’ın, “birbirinize karşı şefkatli ve merhametli olun” emrine karşı çıkarcasına, kapitalist/neo-karunist ahlak olan serbest piyasa arz/talep yasasından aldılar. Deprem bölgelerinde yaşayıp, yıkılmayan evlerin sahipleri bile dün evi barkı olup, bugün başını sokacağı çadır arayan hemşerilerine hiç mi hiç acımıyorlar. Elbette evini, gönlünü, varını yoğunu paylaşan güzel insanlarımız var, ancak kâhir ekseriyetimiz cehenneme odun, ateşe zümera denilecek davranışlar sergiliyorlar.

Oysa ne diyordu Rabbimiz olan Allah; “Ne zaman ki, onlara verdiğimiz öğütleri unuttular; o vakit (zenginlik, refah, bolluk anlamında) bütün kapıları açtık onlara; verdiğimiz bu nimetlere sevinip şımardıklarında ise, birdenbire azabımızla ansızın yakaladık onları. Böylece bütün umutlarını yitirdiler.”

Oysa devlet, isteseydi bu zulme engel olurdu. Bunu çok basit iki yolu vardı halbuki;
Geçiminden ve ihtiyacından öte onlarca, yüzlerce evi olan rantiyecilerin evlerinin kiralama hakkına el koyup, onlara, asgari ücretin üçte birini geçmeyecek şekilde, aylık 2-3 bin tl civarında devlet olarak kira ödeyecek ve bu evleri kiracılara aynı rakamlardan yine devlet olarak kendi kiralayıp, tahsil edecek.

Devlet, TOKİ aracılığıyla inşa ettiği evleri satmayacak, Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediyeler veya yeni ihdas edilecek bir konut bakanlığı üzerinden, yine asgari ücretin 1/3’ü oranında fiyatlarla kiraya verecek. Bakın bakalım, hangi ev sahibi zalimane rakamlar istediği evlerine kiracı bulabilecekler.

Bunu ben düşünüyorsam, rical-i devlette, bendekinden daha ziyade akıl yok mudur? Tabi ki vardır. Avrupa’da benzeri birçok örnek varken, peki niye yapmıyorlar?

Bunun cevabı çok meçhul olmasa gerek.

Hurda Avcıları programına bakınca, acaba ticaretlerinde bizim zengin, parabaz Beyaz Müslümanlar ve konusu menfaat olan bir konuda Zenci Müslümanlar olan biz fakirler, bu Hıristiyan Katolik antikacılar gibi yitik meziyetimize rücu ederler miydi?

Galiba bunun da cevabını hepimiz biliyoruz.

-o-
 

NELER SÖYLENDİ?
@
Harun Yılmaz

Harun Yılmaz

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 Daldan Dala Bir Toplumuz! Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... Geldiğimiz Nokta! Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. Küfrün İhsanı Olmaz.. Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? Sahurun Vakti.. Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu Türkiyeliler Defolsun! Baba Ne İşe Yarar?* Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı LGBT’nin Onur Yürüyüşü İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması Hac mı, Panayır mı? İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! Pacta Sund Servanda İdam Cezası Neden Getirilemez? Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA