DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Harun Yılmaz
Harun Yılmaz
Giriş Tarihi : 06-09-2022 15:10

Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum..

Aşağıdaki yazı,

Ülkemizin rutini hâline gelen şiddetin

Binlerce mağdurlarından biri olan

Tıp doktorlarının da yaşadığı hadiselerden biridir.

Herhangi bir yorum yapmadan, meramın özüne dokunmadan,

Sadece tashih ile Dr. Orhan Koyuncu’nun yaşadığı zulmü,

Kendi sözleriyle aktarıyorum.

 

6 Temmuz 2022, Çarşamba günü muayenehanesinde psikopat bir katil tarafından katledilen Dr. Ekrem Karakaya’yı rahmetle yâd ederek…

-o-

Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesinde, Şehit Uzman Çavuş Nazmi Ayyıldız Aile Sağlığı Merkezi (ASM)’nde aile hekimi olarak görev yapmaktayım.

17 Haziran 2022, Cuma günü, 15.30 suları görevimin başında iken saldırıya uğradım.

Yaşananları birebir aktarıyorum:

Saldırıya uğrama nedenim, “görevimin başında olmak.” Evet, doğru okudunuz, nedeni bu.

Cuma günü olduğu için yoğunuz. Öğle arası yemek molasında, yemeğe gitmek yerine (tamamen kendi rızamla) psikiyatri hasta takibimi yaptım. 10 dakika çay molası verdim; sonrasında hiç mola vermeden, çay içmeden hasta bakmaya devam ediyorum.

Muhtemelen 5-6 hasta sırada bekliyor oluyor genelde. Ben de hastalar gibi bir an önce sıra bitsin istiyorum, ama yapabileceğim bir şey yok; çünkü her hasta önemli!

Bu sebeple asla, sıra bir an önce bitsin diye hiçbir hastanın muayene süresini kısamam; hak haktır.

Saat 15.15 suları ASM’deki mesai arkadaşlarımdan bir hemşire hanım, sonrasında bir doktor hanım beni arıyor ve koridorda bir erkek hastanın bana sürekli sin-kaflı küfürler ettiğini söylüyor; “Anasını avradını …... yaptıklarım, bizi iki saattir bekletiyorlar.” diyormuş. Şahıs gergin olduğu için mesai arkadaşlarım dikkat etmemi salık veriyorlar.

Ben dışarı çıktım ve delikanlıya (27 yaşında), “Bana küfür mü ettiniz?” dedim.

Önce, hayır etmedim, dedi, sonra “Ben beklemek zorunda mıyım burada?” diye sesini yükseltince, tartışmaya başladık. Üzerime doğru yürüdü, derken odama kadar girdi. Ben ona dışarı çıkmasını söyledim.

Bekleyen hastalar ve mesai arkadaşlarım onu dışarı doğru çıkmaya zorluyor, o ise bana “Hadi gel, dışarı gel, seninle dışarıda görüşelim.” diyor. ASM’nin kapısından çıkarken küfür etmeye başlıyor; ağzına ne gelirse, canı nasıl isterse...

Arkadaşlar kapıyı kapatmaya çalışırken, kapıyı da tekmeliyor.

Ardından abisini arıyor. O da 2 dakikada geliyor. Abisi 31 yaşında, ona ne anlattı bilmiyoruz, ikisi birlikte küfür etmeye başlıyorlar bu kez; “Orhan, dışarı gel, seninle görüşeceğiz. Sen öldün, seni keseceğim, bugün değilse yarın öldün.” diyorlar.

Küfür etmeye devam ediyorlar, küfür hiç susmuyor…

Hayatımda ilk defa maruz kalıyorum böyle bir duruma. Çıkmak istiyorum dışarı, arkadaşlar izin vermiyor, ASM’nin kapıları kapalı, sağlık hizmeti duruyor, sıradaki hastam epilepsi hastası ilacını yazamıyorum. Bütün ASM’de hizmet duruyor, içeride onlarca hasta var, ancak kimse göreve devam edemiyor.

Tabi, şahıs dışarı çıktığında hemen beyaz kod verdim ve 155’i aradım.

Emniyetin gelmesini bekliyoruz. Abisi 2 dakika içinde ASM’ye gelmişti; polisin gelmesini bekliyoruz. Dakikalar yıl oldu sanki, geçmiyor…

Söyledikleri her hakaret kulaklarımda, hâlâ kulaklarımda… Çıkamadım dışarı, çıkmak istedim izin vermediler arkadaşlar. Onların küfürlerini duydukça, yüreğime bıçaklar saplanıyor.

Belki kızlarım olmasa bir delilik etmeyi düşünürdüm; kızlarım geliyor gözümün önüne. O gün karne günü üstelik. Anneleri izin almadığım için bana kızıyor sabahleyin; çünkü ilk karneleri. Biri 1’inci sınıfta, diğeri anaokulu, ama yerime bakacak doktor arkadaşımın sağlık problemi var, gitmem lazım hastalar bekler.

Emniyet kısa sürede ulaşıyor ulaşmasına, ama bu 10-15 dakikalık kısa süre bana cehennem azabı.

Yıldırım İlçe Emniyet Müdürü ve komiserlerle beraber 4-5 ekip geldi ve hemen aldılar saldırganları; “Tüm Yıldırım ilçe polis teşkilatına gönülden teşekkürler.”

İfade veriyoruz, şahitler var, kamera görüntüleri var, ölüm tehdidi var; keseceğiz diyorlar, öldüreceğiz diye bağırıyorlar; bugün değilse yarın öldüreceğiz.

Nihayetinde gözaltındalar. Biz ifadelerimizi verip çıkıyoruz. ASM’den eve geliyorum, ailemle paylaşıyorum tabi herkes çok üzülüyor. Kızlarım daha küçük, masumlar, farkında değiller; karnelerini gösteriyorlar, hediye istiyorlar...

O gece hiç uyumadım; tıp fakültesini kazandığımı hayal edişlerim, stresten ağız içi aftlarım, kazandığım zamanki mutluluğum, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, temmuzda hazırlandığımız finaller mezuniyetim, kurtardığım onlarca hayat…

Mesleğimi ve insanı seviyorum, çok seviyorum, yanlış meslek değil diyorum.

Uykuya dalmışım sabaha karşı, uyanır uyanmaz, hemen mahkeme sonucunu araştırıyorum; şahıslar adli kontrol şartı ile serbestler.

Peki, ölüm tehdidi, onca küfür; aileme, anneme, eşime… Bugün değilse yarın öldürürüz dediler…

Ee peki, ASM’de güvenlik yok, polis yok. Nasıl bıraktılar onları, bu şahıslar vaz mı geçmiş öldürmekten?..

Sonradan öğreniyorum; darp, yaralama yok diye serbest kalmışlar.

Size soruyorum kanun koyucular, karar vericiler; siz hiç, keşke yaralasalardı beni dediniz mi? Keşke darp edilseydim?

Ruhumda açılan yarayı görebilecek misiniz? Basit tıbbı müdahale ile gideriliyor mu?

Bugün psikiyatriye muayene oldum; doktorum huzursuz olduğumu belirtip, mevcut duruma anksiyete bozukluğu olarak karar verdi. Bu hâlde hasta bakmamın uygun olmayacağını söyleyerek, 10 gün iş göremez raporu verdi ve anksiyolitik tedaviye başlandı.

İŞ GÖREMEZ!

Hâkim muhakkak ki, kanunu uygulamıştır. Takdir yetkisi de mevcut tabi ki, bir şey diyemem. İtiraz hakkımı kullanırım, iş göremez raporumu mahkemeye sunarım.

Şimdi, ya ölürüz ya kalırız; ama ölüm gelirse sonunda, sorumlular hukuk sistemi ve kanun koyuculardır.

Hakkımı helal etmiyorum!

Ancak bir soru sormak isterim tüm hukuk sistemi üyelerine, özellikle hâkim ve savcılarımıza; bir hâkim duruşmadayken, benzer bir olay yaşansa, dışarıda sonraki duruşmayı bekleyen kişiler “mahkemede bizi çok bekletiyorlar” diye küfürler etmeye başlasa görevi başındaki hâkime… Hâkimin ailesine, özeline…

Sonra ardından tehditler gelse, öldün sen, öldüreceğiz, keseceğiz seni dense, erkek ol hâkim, gel dışarı gel dense...

O şahısların akıbeti ne olurdu?

Serbest kalırlar mıydı?

Bu şahıslara ne olacaksa ve bana bunu yapanlara uygulanmıyorsa?!

Hakkım helal değildir.

Bizler hayatını insan sağlığını korumaya ve iyileştirmeye yemin etmiş bilim insanlarıyız.

Buralara şiddetle, tehditle, birilerinin hakkını yiyerek, önüne geçerek gelmedik.

Üstünlüğü defalarca kanıtlanmış analitik zekâmızla, alnımızın teri ders masalarına damlarken geldik.

Bizleri kaderimizle baş başa bıraktınız. Hiçbir suçumuz yokken, üstelik de kendine şifa verenlere şiddet uygulayabilecek canilerin önüne attınız. Aile sağlığı merkezlerinde güvenlik yok, polis yok ve orada devletin temsilcisi benim. O şahıslar beni tanımıyordu, ikinci karşılaşmamızdı, hiç bir sorun yoktu.

Onlar Orhan Koyuncu’ya değil, 16.02.140 no.lu aile hekimliği biriminin doktoruna, yani devletin temsilcisine, başka bir deyişle devlete küfür etti, hakaret etti, onu tehdit etti, öldürmek istedi...

Ben çok üzüldüm. Peki, siz sayın kanun koyucular, karar vericiler; devletin haysiyeti çiğnendiği için üzgün müsünüz?

Bu süreçte desteğini eksik etmeyen Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü’m,

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’m,

Aile hekimliğinin ve iyi hekimlik mücadelesinin bu ülkedeki en iyi temsilcisi @AHEF2008 Aile Hekimliği Federasyonu’m, @hekim_birligi sendikam ve bana ulaşan avukatı @ArbUmit Ümit Erdem,

Sayın @AHEF2008 temsilcisi @balbay_taner Sr. Taner Balbay, onlarca defa arayan @bursahed Bursa derneği başkanımız Dr. Zeynep Özsevimli, @Drzeynobaran,

Tabip Odası Bursa temsilcisi Dr. Tansu Arcan ve Türkiye’nin her köşesinden yüzlerce mesaj atan meslektaşlarım, çok teşekkür ederim.

Bu paylaşımımın nedeni can çekişen hekimlik onurunun hak ettiği yere getirilmesinin mücadelesidir.

Türkiye’nin her köşesinde her gün defalarca yaşanan hekime şiddetin sadece bir örneğidir benim başıma gelen bu menfur hadisenin eksiği vardır, fazlası yoktur.

En kısa zamanda kamera görüntülerini de paylaşacağım.

-o-

Dr. Orhan Koyuncu (Aile hekimi)

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Harun Yılmaz

Harun Yılmaz

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 Daldan Dala Bir Toplumuz! Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... Geldiğimiz Nokta! Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. Küfrün İhsanı Olmaz.. Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? Sahurun Vakti.. Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu Türkiyeliler Defolsun! Baba Ne İşe Yarar?* Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı LGBT’nin Onur Yürüyüşü İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması Hac mı, Panayır mı? İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! Pacta Sund Servanda İdam Cezası Neden Getirilemez? Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA