Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1

Cevdet Işık

01-07-2022 17:22

Durup dururken ‘her şey çok ilginç’ diyen birine tepkiniz ne olur? Hemen bir cevap vermeden önce düşünmenin daha iyi olacağını tavsiye ederim. Düşünmeden, duygudaşlık yapmadan, bu ifadenin hangi münasebetle söylendiğini bilmeden olumlu bir cevap zordur. Çünkü siz bu cümleyi sarf edenin zihninde değilsiniz. Belki kafa ayarı bozulmuş diyerek acıma duygunuz depreşir ve merhamet edersiniz. Her şey olabilir. Bilinmeyen bir şeyi bilmek adına sayısız tahminde bulunabilirsiniz. İşin doğası böyledir. Cümleyi sarf eden neyi kastettiğini söylemedikçe siz neyi kastettiğini bilemezsiniz. Bu, gaybı ilgilendiren bir konudur. Allah’tan başka gaybı bilecek kimse olamaz. Kim ki bildiğini söylerse, o, katışıksız bir palavracıdır. Güven kaynağı palavracı olan kimseler üzerinden fikir sahibi olmamak gerekir. Çünkü insan bu durumda varoluş amacından uzaklaşır.  İnsanın en büyük handikapı sahip olduğu amaçtan uzaklaşmasıdır.

Bir yerdeyiz ve o yerden bakıyoruz. Hiç kimse bulunduğu yerin dışında olan başka bir yerden bakma maharetine sahip değildir. Yakınlık ve uzaklık ile ilgili yargılarımızın, bulunduğumuz yerle ilgili olduğunu unutmamak gerek. Eğer böyle bir şüphe içimizde varsa, bilmeliyiz ki büyük bir inkâr bataklığına saplanmışız. Böylece hem kendimizi ve hem de bulunduğumuz yeri inkâr etmiş oluruz. Bulunduğumuz yerin bilincinde olarak diyoruz ki, uzaklar çok yakın ve yakınlar çok uzak olabilir. Şimdi biz bu paradoksal ifadeye nasıl bir anlam vereceğiz? Dediğim gibi burada bizim hem kendimize ve hem de bulunduğumuz yere yüklediğimiz anlam büyük önem arz etmektedir. Misal olarak biz kendimize, yani varlığımıza nasıl bir anlam biçiyoruz? Aynı şekilde bulunduğumuz yerle ilişkimiz bakımından nasıl bir anlayışa sahibiz? Bu ve buna benzer sorular karşısında sahip olduğumuz duruşun önemini fark etmek gerekir. Zira tutacağımız istikamet bu duruşa bağlıdır.  

Eğer insan kendisini sadece görünen maddi yapıdan ibaret sayarsa o zaman uzaklık ve yakınlık, metre gibi niceliksel alet ve birimlerle ölçülebilir. Niceliksel alet ve birimlerle net sonuçlar elde edebiliriz. Fakat insan kendisini sadece maddi tarafıyla değil de düşünsel ve ruhsal tarafını da dikkate alarak tanımlarsa o zaman uzaklık ve yakınlığın ölçüm ve ifadesi de değişecektir. İşin en önemli tarafını bizim varlık ve varoluş tasavvurumuz oluşturmaktadır. Bana göre insanların kimlik ve kişilik, duygu ve düşünce olarak yakın olmaları, fiziki yakınlıktan daha önemli bir yakınlıktır. Onun için ortak değerleri olan insanlar, coğrafik olarak uzak olsalar da yakın sayılır. Bunun tersine coğrafik olarak birbirine çok yakın ve fakat kimlik ve kişilik, duygu ve düşünce olarak çok farklı olan insanlar da çok uzak sayılır. Öyle ise insanlar tasavvur olarak ne kadar ortak iseler o kadar yakın ve tasavvur olarak ne kadar farklı iseler o kadar uzak olurlar.

Yakınlaşma olgusal bir durumdur. Neticede bir mesafe vardır ve bu mesafede bir değişiklik olmuştur. Bu değişikliğin olumlu veya olumsuz olduğunu söyleme imkânımız yoktur. Yakınlaşma gerekçe ve gerekliliğine göre olumlu olabildiği gibi olumsuz da olabilir. Peki, o zaman nereden, nasıl ve kimden başlamalı insan? Şunu hakikat adına ifade edebiliriz: Sorunsuz ve sağlıklı bir yakınlaşma, sorunsuz ve sağlıklı kişiliklerle olur. Yakınlaşmaya konu olan taraflarda herhangi bir müphemiyet olmamalıdır. Bunun için de insanın ilk yapması gereken insanın kendisinden başlamasıdır. Yani önce insanın kendi kendisiyle olan mesafe sorununu halletmesi gerekir. Bu duruma göre insan, ‘kendisinden uzakta olabilir’ yargısı ortaya çıkıyor. Ben de tam olarak bunu demek istiyorum zaten: İnsan kendisinden uzakta olabilir ve bu uzaklığı kapatarak kendisine gelebilir. Yakınlaşmanın ilk muhatabı insanın kendisi olduğu için, insan öncelikle kendisinden başlayarak bir mesafe ayarlaması yapmalıdır.

Bu sıkıcı ve önemli konu üzerinde durmaya devam edeceğim. Sabırlı okumalarla birlikte yorumlarınızın ufuk açacağından eminim.

DİĞER YAZILARI Gazze Bir İşarettir 01-01-1970 03:00 Yanılsamaları Fark Etmek.. 01-01-1970 03:00 Olduğun Yer Bulunduğun Durum... 01-01-1970 03:00 Kanla Yazılan Manifesto: Gazze 01-01-1970 03:00 İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... 01-01-1970 03:00 Ben Öteki ve Ötekileştirme... 01-01-1970 03:00 Açık Vermek... 01-01-1970 03:00 İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... 01-01-1970 03:00 Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... 01-01-1970 03:00 Deprem ve Ölüm.. 01-01-1970 03:00 Sistemsel Meşruiyet... 01-01-1970 03:00 Sistemin İçi Ve Dışı... 01-01-1970 03:00 Bir Umut Devrimi Yapmak 01-01-1970 03:00 Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... 01-01-1970 03:00 Algısal Yanılgılar 01-01-1970 03:00 İnsan Bir Yolcudur.... 01-01-1970 03:00 Adalet Düşüncesinin İnşası 01-01-1970 03:00 Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç 01-01-1970 03:00 Bir Yolcu Gelir Gibi... 01-01-1970 03:00 Dumdum Kurşunu 01-01-1970 03:00 Tarih Felsefesinin Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali.... 01-01-1970 03:00 Mikro Milliyetçilikler 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç Tanıklığım.. 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 01-01-1970 03:00 İtibar Üzerine... 01-01-1970 03:00 İktidar Tiryakiliği 01-01-1970 03:00 Kesintisiz Çoklu Okumalar 01-01-1970 03:00 Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. 01-01-1970 03:00 Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... 01-01-1970 03:00 Nadide Zamanlar 01-01-1970 03:00 Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” 01-01-1970 03:00 Bir Sorunsal Olarak Gündem 01-01-1970 03:00 Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-2 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-1 01-01-1970 03:00 Zamanın Ayarını Kaçırmak 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-3 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-2 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-1 01-01-1970 03:00 Hayat Ve Hicret 01-01-1970 03:00 Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... 01-01-1970 03:00 Kur’an Ahlakının Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Hüzünle Giden Ramazan.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kafes Hayatı 01-01-1970 03:00 Şuradan Şuraya 01-01-1970 03:00 Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak 01-01-1970 03:00 Adaletin Ayağa Kalkması 01-01-1970 03:00 Yaraların Kabuk Bağlaması... 01-01-1970 03:00 Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. 01-01-1970 03:00 Sanal Resepsiyon.. 01-01-1970 03:00 Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım 01-01-1970 03:00 İçerik Bakımından Adalet Çarkı 01-01-1970 03:00 Adl Üzere Bir Hayat 01-01-1970 03:00 Adaletin Kuşatıcılığı 01-01-1970 03:00 Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak 01-01-1970 03:00 Cenneti Arayan Adam 01-01-1970 03:00 Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu 01-01-1970 03:00 Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı 01-01-1970 03:00