Şuradan Şuraya

Cevdet Işık

09-02-2020 09:25

“Şuradan şuraya” diye söze başlayınca, bir mesafe belirtmiş oluyorum. Hem başlangıç noktasını hem de bitiş noktasını görerek bunu söylediğimi muhatabım anlar. Çünkü “şuradan” derken başlangıç noktasını, “şuraya” derken de bitiş noktasını göstermiş, işaret etmiş oluyorum.

Bir çırpıda ağzımdan çıkan bu sözlerle, sözünü ettiğim mesafenin de çok kısa bir mesafe olduğu anlaşılmış oluyor. Gerçi bu “mesafe” denen şey de kişiden kişiye farklı şekillerde algılanabilir. Kimileri için bu mesafe sonu olmayan bir mesafe gibidir. Kimileri için de kayda değmeyecek kadar kısa bir mesafe gibidir. Yani buradan da anlıyoruz ki, bütün insanlar fiziksel olarak benzer olsalar da hiç birisi bir diğerinin aynısı değildir. Öyle ise benzer olmanın ölçüsü de iki şekilde anlaşılmaya müsaittir. Bir tanesi dış görünüş itibariyle var olan benzerlik, diğeri de iç görüntü itibariyle var olan benzerlik.

Şimdi de karşımıza iç görüntü diye bir ifade çıktı kendiliğinden. Hayır, kendiliğinden değil, biz burada ayaklarımızla değil ama fikirlerimizle, algılarımızla bir yürüyüş yapmaktayız. Bir kapıdan başka bir kapıya geçtiğimizi fark edebiliyor muyuz? Ne kapısı, ne fikirleri, ne yolculuğu diye bir itirazda bulunursanız, inanın sizi suçlamam. Çünkü siz de benim gibi olmak zorunda değilsiniz.

Bakın burada bir hakkın teslimini yapıyorum. Nedir o? Diyorum ki, siz benim gibi olmak zorunda değilsiniz. Bu bir hak teslimidir. İyi de bu hakkı herkes teslim eder diye itiraz edecek olursanız, kusura bakmayın, size katılmadığımı açık ve net olarak söylerim. Amacım bu paragrafsız yazıyla kafanızı karıştırmak değil. Hoş gerçi kafalar ne kadar çok karışırsa o kadar iyi olur ya! Hemen burada, bu sözü söylerken, belki benim gibi, siz de Ali Şeriati’yi hatırladınız.

Hayatı konuşma ile geçen Ali Şeriati, yaptığı konuşmalardan birinde, kendisini dinlemeye gelenlere, “ ben buraya sizi rahatsız etmeye geldim” demiş. Tam böyle olmasa da bu mealde bir söz söylemiş. Yani demek ki, bazı sözler, bazı konuşmalar ve bazı tespitler insanın rahatını götürürken, bazıları da insanın rahatını sağlıyormuş. Bence üzerinde durmaya değer bir durumdur bu. İster istemez insanın sorası veya düşünesi geliyor. Acaba ne söylenirse insan rahat ediyor ve ne söylenirse insan rahat etmiyor, rahatı kaçıyor, rahatsız ediyor? Değil mi?

Tabii ki burada da iki şık karşımızda durmaktadır: Acaba söylenen sözler hak olunca mı yoksa hak olmayınca mı insanın rahatı kaçıyor? Öyle ya bizi uyutmak için ninni söylenmeyecek herhalde. Söylenecek olan sözün bize değmesi lazım. Nasıl olacak bu? Söylenecek sözün insana değmesi için, hakikati temsi etmesi veya hakikatle barışık olması gerekir. Peki, bu durumda söz bize değer mi? Hiç şüpheniz olmasın diyorum. Söylenecek sözün hakikati iki yönlü bir etki yapacak ve dolayısıyla insanı rahatsız edecek. Eğer sözün muhatabı olan insan hak üzere ise, yani söylenen söze uygun bir istikamet üzere ise, bu hak üzere olma durumunu muhafaza etme endişesine kapılacak. Böylece içten içe var olan memnuniyet, beraberinde bir rahatsızlığı da getirecektir. Yani ben hak üzereyim, artık biraz da haktan uzaklaşmalıyım diye bir şey yoktur.

Hak üzere olmak devamlılık gerektiren bir yürüyüştür. Eğer muhatap olan kimse hak üzere değilse, o zaman daha da çok rahatsız olacaktır. Adeta her söz bir iğne olup kendisine batacaktır. Burada bir şeyi daha hatırlatmam iyi olur sanırım. O da şudur: Söz sahibinin, yani sözü söyleyen kimsenin, söyleyeceği sözlerin de hak üzere olması gerekir. İşte o zaman tam manasıyla hak teslim edilmiş olur. Yargı cümlesi: Hak namus gibidir. Her müminin hakkı teslim etmesi namus borcudur.

Vesselam.

 

DİĞER YAZILARI Yanılsamaları Fark Etmek.. 01-01-1970 03:00 Olduğun Yer Bulunduğun Durum... 01-01-1970 03:00 Kanla Yazılan Manifesto: Gazze 01-01-1970 03:00 İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... 01-01-1970 03:00 Ben Öteki ve Ötekileştirme... 01-01-1970 03:00 Açık Vermek... 01-01-1970 03:00 İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... 01-01-1970 03:00 Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... 01-01-1970 03:00 Deprem ve Ölüm.. 01-01-1970 03:00 Sistemsel Meşruiyet... 01-01-1970 03:00 Sistemin İçi Ve Dışı... 01-01-1970 03:00 Bir Umut Devrimi Yapmak 01-01-1970 03:00 Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... 01-01-1970 03:00 Algısal Yanılgılar 01-01-1970 03:00 Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 01-01-1970 03:00 İnsan Bir Yolcudur.... 01-01-1970 03:00 Adalet Düşüncesinin İnşası 01-01-1970 03:00 Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç 01-01-1970 03:00 Bir Yolcu Gelir Gibi... 01-01-1970 03:00 Dumdum Kurşunu 01-01-1970 03:00 Tarih Felsefesinin Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali.... 01-01-1970 03:00 Mikro Milliyetçilikler 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç Tanıklığım.. 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 01-01-1970 03:00 İtibar Üzerine... 01-01-1970 03:00 İktidar Tiryakiliği 01-01-1970 03:00 Kesintisiz Çoklu Okumalar 01-01-1970 03:00 Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. 01-01-1970 03:00 Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... 01-01-1970 03:00 Nadide Zamanlar 01-01-1970 03:00 Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” 01-01-1970 03:00 Bir Sorunsal Olarak Gündem 01-01-1970 03:00 Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-2 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-1 01-01-1970 03:00 Zamanın Ayarını Kaçırmak 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-3 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-2 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-1 01-01-1970 03:00 Hayat Ve Hicret 01-01-1970 03:00 Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... 01-01-1970 03:00 Kur’an Ahlakının Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Hüzünle Giden Ramazan.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kafes Hayatı 01-01-1970 03:00 Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak 01-01-1970 03:00 Adaletin Ayağa Kalkması 01-01-1970 03:00 Yaraların Kabuk Bağlaması... 01-01-1970 03:00 Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. 01-01-1970 03:00 Sanal Resepsiyon.. 01-01-1970 03:00 Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım 01-01-1970 03:00 İçerik Bakımından Adalet Çarkı 01-01-1970 03:00 Adl Üzere Bir Hayat 01-01-1970 03:00 Adaletin Kuşatıcılığı 01-01-1970 03:00 Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak 01-01-1970 03:00 Cenneti Arayan Adam 01-01-1970 03:00 Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu 01-01-1970 03:00 Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı 01-01-1970 03:00