İçerik Bakımından Adalet Çarkı

Cevdet Işık

01-10-2019 08:35

Her insanın sahip olduğu, gerek doğuştan getirdiği verili yapısı ve gerekse de sonradan kazandığı özellikleri bakımından, kendisini ifade edebilme koşullarına sahip olması için, adaletin cari olduğu bir ortama ihtiyaç vardır.

İnsanın kendisini ifade etmesi derken, kendisi hakkında sadece sözlü veya yazılı olarak yapılan bir tanıtım imkânı akla gelmemelidir. İfade etmeyi, sözlü ve yazılı anlatım imkânı ile birlikte, sosyal hayat içinde yeteneklerini ortaya koyma imkânı olarak da anlamak gerekir.

İnsanın kendisini ifade etmesi demek, bütün potansiyellerini kullanabilmesi demektir.

İnsanın potansiyel olarak, her açıdan kendisini ifade etmesi demek; insan, eşya, statü ve diğer varlıklar karşısında sahip olduğu şahsiyetle varoluşunu gerçekleştirmesi demektir. İnsan herhangi bir özelliği (dini, etnik, coğrafi, kültürel…) sebebiyle baskı altına alınıyorsa, bu durumda şahsiyetine ve özgürlüğüne bir saldırı yapılıyor demektir.

Yapılan her türlü saldırı karşısında insanın kendisini savunması, yapılan saldırıyı bertaraf etmesi en tabii hakkıdır. Bu manada –dışarıdan gelen saldırılara karşı- yapılan her türlü faaliyet ve imkân arayışı bir hak kapsamında olup meşrudur.

İnsanlar arasında meydana gelen münasebetlerin en dikkat çeken tarafı, münasebetlerin adalete uygun olup olmama durumudur. Bu husustaki rahatsızlıklar, sadece muhatabı etkilemekle kalmaz, bütün bir toplumsal bünyeyi de etkisi altına alır.

Yaşam içinde, insanın vicdanını sarsan ve harekete geçiren birçok trajik ve dramatik olay olagelmektedir. Fakat hiçbir trajik ve dramatik olay veya felaket, insana yapılan zulüm kadar vicdanı sarsarak harekete geçirmez.

Zulüm, sadece zulme maruz kalanı değil, bütün bir toplumsal yapıyı sarsarak etkisi altına alır. Çünkü zulümle birlikte, var olan dengeler alt üst olmaktadır. Liyakat, hakkaniyet ve eşit muamele ortadan kalkmaktadır. Böylece yapılmakta olanla, işlenmekte olanla ne oluşmaktadır? Felakete bir çağrı oluşmaktadır.

Toplumsal manada felaketlerin yaşanmaması için, adaletin oluşturduğu güvenli ortamlara ihtiyaç vardır. Adaletin var olduğu ortamlarda huzur ve istikrar da var olacaktır. Bunun için de toplumu oluşturan güvenli insanlara gereksinim vardır. Eğer bir toplumda insanlar güven vermiyorsa, o toplumda huzur, istikrar ve adaleti temin etmek de imkânsız hale gelecektir.

Adalet dairesinin sekiz halkası vardır. Bunlar, dünya, devlet, hukuk, hükümdar, ordu, hazine, halk ve adalettir. Bu sekiz halkadan her biri, bir diğerini gerektiren sıkı bağlardan oluştuğu için, adalet çarkı olarak adlandırılmıştır. Adalet çarkı şu şekildedir:[1]  

“Dünya, duvarı devlet olan bahçedir.

Devlet, hukukla yönetilen egemenliktir.

Hukuk, hükümdar eliyle icra edilen yasadır.

Hükümdar, orduyla ayakta kalan yöneticidir.

Ordu, hazineyle oluşan teşkilattır.

Hazine, halkın vergileriyle oluşan güçtür.

Halk, adaletle korunabilen kullardır.

Adalet, dünyayı ayakta tutan direktir.”

Bir duvarı oluşturan yapı taşları gibi birbirine kenetlenmiş olan yukarıdaki halkalardan birinin olmaması, adaletin olumsuz etkilenmesi veya zaafa uğraması demektir.

Fıtratı bozulmamış bir dünyanın sahip olduğu sistematik yapı, her açıdan güzel bir bahçe metaforuyla anlam bütünlüğü oluşturur. Ancak bunun muhafazası, fesadı önleyecek yaptırımların geçerli olduğu bir hukuka sahip olan devletle mümkündür. Hukuksal yapıyı zaafa uğratmayacak bir yürütme (hükümdar) olmadan devlet ayakta duramaz. Yürütme ancak güçlü bir ordu varsa ayakta durabilecek ve işleri sürdürebilecektir. Ordunun ayakta durması ise hazine yani paranın varlığına bağlıdır. Hazineyi oluşturan kaynak ise halktan alınan vergilerdir. Halkın var olabilmesi, adaletin var olabilmesi şartına bağlıdır. Adalet ise ilk cümlede dile getirilen dünyayı ayakta tutan direktir.

Adalet çarkı olarak adlandırılan adalet dairesinin içeriğini adaletin kendisi oluşturmaktadır. Adalet, bütün bir varlık âlemini oluşturan canlı cansız, iradeli iradesiz her varlığa sahip olduğu değeri vermektir. Yani her varlık, sahip olduğu konum itibariyle, ne aşağılanmalı ve ne de yüceltilmelidir. Örneğin bu bağlamda insanın diğer varlıklara karşı tutumu, emanet bilinci çerçevesinde olduğu zaman, adalete de herhangi bir halel gelmeyecektir. Ama diğer varlıkları hükmü altına alması gereken nesnelerden ibaret görürse, o zaman da adaletin temeline dinamit konmuş olur.

Adalet çarkından alınması gereken en önemli mesaj; akıl ve iradesini kullanan insan, hiçbir varlığı sahip olduğu konumun dışına itmemelidir. Bu durum hayatın bütün ayrıntıları için de geçerli bir durumdur. Bu hususta sahip olunan güç, büyük bir önem arz etmektedir. Devletin sahip olduğu güç, diğer güç odaklarının sahip olduğu güçten, daha üst düzeyde olduğu için, Hz. Ali’ye atfedilen şu söz söylenmiştir: “Devletin dini adalettir.” Hz.Ömer’e atfedilen sözde ise “adalet mülkün temelidir” denmiştir. Rabbimiz Teala ise “bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın” diyerek, izlenmesi gereken yolu belirlemiştir.

[1] Söz konusu adalet çarkı, Ömer Çaha’nın Yetkin Düşünce dergisinin ikinci sayısındaki yazısından aldım.

DİĞER YAZILARI Gazze Bir İşarettir 01-01-1970 03:00 Yanılsamaları Fark Etmek.. 01-01-1970 03:00 Olduğun Yer Bulunduğun Durum... 01-01-1970 03:00 Kanla Yazılan Manifesto: Gazze 01-01-1970 03:00 İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... 01-01-1970 03:00 Ben Öteki ve Ötekileştirme... 01-01-1970 03:00 Açık Vermek... 01-01-1970 03:00 İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... 01-01-1970 03:00 Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... 01-01-1970 03:00 Deprem ve Ölüm.. 01-01-1970 03:00 Sistemsel Meşruiyet... 01-01-1970 03:00 Sistemin İçi Ve Dışı... 01-01-1970 03:00 Bir Umut Devrimi Yapmak 01-01-1970 03:00 Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... 01-01-1970 03:00 Algısal Yanılgılar 01-01-1970 03:00 Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 01-01-1970 03:00 İnsan Bir Yolcudur.... 01-01-1970 03:00 Adalet Düşüncesinin İnşası 01-01-1970 03:00 Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç 01-01-1970 03:00 Bir Yolcu Gelir Gibi... 01-01-1970 03:00 Dumdum Kurşunu 01-01-1970 03:00 Tarih Felsefesinin Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali.... 01-01-1970 03:00 Mikro Milliyetçilikler 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç Tanıklığım.. 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 01-01-1970 03:00 İtibar Üzerine... 01-01-1970 03:00 İktidar Tiryakiliği 01-01-1970 03:00 Kesintisiz Çoklu Okumalar 01-01-1970 03:00 Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. 01-01-1970 03:00 Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... 01-01-1970 03:00 Nadide Zamanlar 01-01-1970 03:00 Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” 01-01-1970 03:00 Bir Sorunsal Olarak Gündem 01-01-1970 03:00 Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-2 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-1 01-01-1970 03:00 Zamanın Ayarını Kaçırmak 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-3 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-2 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-1 01-01-1970 03:00 Hayat Ve Hicret 01-01-1970 03:00 Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... 01-01-1970 03:00 Kur’an Ahlakının Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Hüzünle Giden Ramazan.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kafes Hayatı 01-01-1970 03:00 Şuradan Şuraya 01-01-1970 03:00 Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak 01-01-1970 03:00 Adaletin Ayağa Kalkması 01-01-1970 03:00 Yaraların Kabuk Bağlaması... 01-01-1970 03:00 Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. 01-01-1970 03:00 Sanal Resepsiyon.. 01-01-1970 03:00 Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım 01-01-1970 03:00 Adl Üzere Bir Hayat 01-01-1970 03:00 Adaletin Kuşatıcılığı 01-01-1970 03:00 Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak 01-01-1970 03:00 Cenneti Arayan Adam 01-01-1970 03:00 Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu 01-01-1970 03:00 Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı 01-01-1970 03:00