Bir Sorunsal Olarak Gündem

Cevdet Işık

05-02-2021 17:04

Her varlığın olduğu gibi her insanın da bir değeri vardır kuşkusuz. Değerden ve dolayısıyla amaçtan muaf hiçbir yaratık yoktur. İnsanın değeri ile insanın sahip olduğu gündem arasında bir paralellik vardır.

Bu yargı cümlesiyle ne demek istediğimizin anlaşılması için hafiften ve küçük küçük kazılarda bulunmaya çalışalım. Önce insanın değeri üzerinde duralım.

Değerin söz konusu edilmesiyle beraber yapılan işin, bir kesme, biçme, tartma olacağını söyleyebiliriz. İnsanla ilgili kesme, biçme ve tartma nasıl olabilir?

İki şekilde olabilir: Bir, maddi olarak; iki, manevi olarak.

Maddi olarak yapılan değerlendirmede insanın sahip olduğu fiziksel yapı ile elde bulunan mala, mülke ve makama yani statüye bakılır. Bu değerlendirme şeklini niceliksel değerlendirme olarak da adlandırabiliriz.

Manevi olarak yapılan değerlendirmede ise yaşam tarzını oluşturan dinamikler dikkate alınır. Burada insanın sahip olduğu ontolojik/varoluşsal tasavvurun ilkelerine bakılır. Yani insan hangi ilkeleri kabul etmişse, o ilkelerle değerlendirilir.  Bu değerlendirme şeklini niteliksel değerlendirme olarak da adlandırabiliriz.

İnsanın sahip olduğu maddi yapı üzerinden değerlendirilmesiyle, bir kumaşın metre ile ölçülmesi veya bir karpuzun terazide tartılması arasında mahiyet itibariyle bir farklılık yoktur.

Böylesi niceliksel bir değerlendirme insanı şeyleştireceği için insana hakaret anlamına gelecektir. İnsanın şeyleşmesi, insanı şeylerden bir şey yapmaz, şeylerden daha aşağı, tanımlanması zor olan –hatta mümkün olmayan- bir şey yapar.

İnsanın değeri ancak değerler üzerinden yapılırsa hak yerini bulur.

Değerleri oluşturmak için kuşatıcı bir güç ve bilgiye sahip olmak gerekir. Kuşatıcı derken, hem görüneni ve hem de görünmeyeni –fizik ve metafizik- içine alan bir kuşatmadan söz ediyoruz.

Bu koşulsuz zorunluluk, ister istemez bizi, mutlak güç ve kudret sahibi olan Allah ile muhatap olmaya götürecektir. Zira bütün varlığı Allah yaratmıştır. Onun için Allah, bütün varlığı her açıdan mutlak manada kuşatmıştır. Bu böyle olduğu için,  değerleri belirleme hakkı da sonsuz bilgi ve hikmet sahibi olan Allah’a aittir. Bu hakkın teslimi olmadan insanın değerini yerli yerince tayin ve tespit etmek mümkün olmaz. Nitekim bu bağlam dışında bugüne kadar yapılanlar sadece birbirini nakzeden bir laf dalaşından başka bir şey olmamıştır.

Allah’ın indirdiği vahyin gerekçesini, insanın sahih değerlerle tanışması ve hayatını bu sahih değerler doğrultusunda tanzim etmesi oluşturur. Onun için insanın değeri derken, insanın bu değerlere göre bulunduğu konumun dikkate alınması gerektiğini de belirtmiş oluyoruz.

Vahyin dikkate alınması -vahye göre pozisyon alınması- demek, kültürel yaşamın oluşumunda vahyin sınırlarının belirleyici olması demektir. Başka bir ifade ile bu, gündemin oluşum sürecinde Allah’ın hoşnutluğunun ölçüt haline gelmesi anlamına gelmektedir.

Müslüman olmanın işlevsel yapısında, vahiy odaklı bir hayatı dikkate almak, pozisyonunu bu şekilde oluşturmak ve böylece oluşan gündemlerde bir özne olarak yer almak vardır.

Hassasiyetleri oluşturan birer ilke olarak değerler, gündemlerin de en başat unsurları durumundadır. Hiçbir gündem değerden bağımsız olarak oluşmaz. Değerin niteliği ne ise gündemin de değeri o nitelik olacaktır.

Gündem neden bir sorunsal olarak karşımıza çıkar?

Bu soru önemli olup, meselenin de özüne işaret etmektedir. Meselenin özü şudur: İnsanın varlıkla ilgili, yaratmayla ilgili, hayatla ilgili bir tasavvur sahibi olması ve bu tasavvura uygun bir yaşam tarzını oluşturmasıdır.

İnsan, ne olduğunu ve ne yapacağını biliyorsa, başkalarının gündeminde bir nesne olmayacaktır. Başkasının gündeminin başkasını bağlaması için, insanın kendi öznelliğinin bilincinde olması gerekir. Tıpkı kendini bilmenin gerçek marifet olarak kabul edilmesi gibi.

Sorun, bizim diyebileceğimiz bir gündemimizin olup olmaması sorunudur. Yani Müslüman olarak bir gündem sahibi miyiz değil miyiz? Ya da sahip olduğumuz gündemi biz mi yoksa başkaları belirlemektedir?

Bugün ‘Biz Müslümanlar’ diyebileceğimiz, gündem(ler)i oluşturacak bir varoluştan söz edemiyoruz. Müslümanların fail olmadığı yabancı, yalancı ve aldatıcı gündemlerde nesne konumunda bulunmanın utancını bile fark edecek bir bilinçsel uyanıklığın çok uzaklarında bulunuyoruz.

Tarihte olmuş, bitmiş ve miadını doldurmuş gündemleri ısıtıp ısıtıp sürekli gündem yaparak birbirimizi doğramaktan bir türlü vazgeçmiyoruz. Bu şu demek değildir: Tarihteki yaşanmışlıklar hususunda bir okumamız ve kanaatimiz olmasın. Asla! Elbette okuyacağız, değerlendireceğiz, dersler çıkaracağız. Ama bugünün gündeminin kriz meselelerini, tarihte yaşanmış, olmuş, bitmiş ve hesabı ahirete kalmış meselelerden seçme gafletinde bulunmamalıyız.

Önemli bir sorunsal olarak nasıl ve kim tarafından oluşturulmuş bir gündemi yaşamakta olduğumuzu ciddi ciddi ele almak zorundayız. Bırakalım müslümanca bir ilişkiyi, insanca bir ilişkinin bile çok uzaklarında olmak nasıl bir savrulmadır? Hararetle eleştirdiğimiz hususların birer militanı olma paradoksunu öncelikle görmemiz gerekir. Eğer içine düştüğümüz tatlı körlüğün farkına varırsak, gün yüzü görebiliriz. İşte o zaman belki kendi gündemimizin de öznelerine dönüşürüz.

DİĞER YAZILARI Gazze Bir İşarettir 01-01-1970 03:00 Yanılsamaları Fark Etmek.. 01-01-1970 03:00 Olduğun Yer Bulunduğun Durum... 01-01-1970 03:00 Kanla Yazılan Manifesto: Gazze 01-01-1970 03:00 İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... 01-01-1970 03:00 Ben Öteki ve Ötekileştirme... 01-01-1970 03:00 Açık Vermek... 01-01-1970 03:00 İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... 01-01-1970 03:00 Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... 01-01-1970 03:00 Deprem ve Ölüm.. 01-01-1970 03:00 Sistemsel Meşruiyet... 01-01-1970 03:00 Sistemin İçi Ve Dışı... 01-01-1970 03:00 Bir Umut Devrimi Yapmak 01-01-1970 03:00 Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... 01-01-1970 03:00 Algısal Yanılgılar 01-01-1970 03:00 Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 01-01-1970 03:00 İnsan Bir Yolcudur.... 01-01-1970 03:00 Adalet Düşüncesinin İnşası 01-01-1970 03:00 Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç 01-01-1970 03:00 Bir Yolcu Gelir Gibi... 01-01-1970 03:00 Dumdum Kurşunu 01-01-1970 03:00 Tarih Felsefesinin Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali.... 01-01-1970 03:00 Mikro Milliyetçilikler 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç Tanıklığım.. 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 01-01-1970 03:00 İtibar Üzerine... 01-01-1970 03:00 İktidar Tiryakiliği 01-01-1970 03:00 Kesintisiz Çoklu Okumalar 01-01-1970 03:00 Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. 01-01-1970 03:00 Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... 01-01-1970 03:00 Nadide Zamanlar 01-01-1970 03:00 Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” 01-01-1970 03:00 Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-2 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-1 01-01-1970 03:00 Zamanın Ayarını Kaçırmak 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-3 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-2 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-1 01-01-1970 03:00 Hayat Ve Hicret 01-01-1970 03:00 Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... 01-01-1970 03:00 Kur’an Ahlakının Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Hüzünle Giden Ramazan.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kafes Hayatı 01-01-1970 03:00 Şuradan Şuraya 01-01-1970 03:00 Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak 01-01-1970 03:00 Adaletin Ayağa Kalkması 01-01-1970 03:00 Yaraların Kabuk Bağlaması... 01-01-1970 03:00 Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. 01-01-1970 03:00 Sanal Resepsiyon.. 01-01-1970 03:00 Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım 01-01-1970 03:00 İçerik Bakımından Adalet Çarkı 01-01-1970 03:00 Adl Üzere Bir Hayat 01-01-1970 03:00 Adaletin Kuşatıcılığı 01-01-1970 03:00 Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak 01-01-1970 03:00 Cenneti Arayan Adam 01-01-1970 03:00 Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu 01-01-1970 03:00 Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı 01-01-1970 03:00