Öznelliğin İktidarı-2

Cevdet Işık

17-12-2020 08:52

Bir olgu olarak iktidar, şu ya da bu şekilde hayatı oluşturan bütün ilişkilerle bağlantılıdır. İktidarı sadece devletin işleyişiyle sınırlandırmak eksik bir değerlendirme olur. İktidar olgusu hem karar alma süreçlerini hem de alınan kararları uygulama süreçlerini kapsar. Bu içeriksel durum hem bireysel ve hem de toplumsal yaşam için geçerli olan bir durumdur.  

Karar alma ve alınan kararları uygulama bakımından, bütün insanlar farklı iktidar ilişkileri içinde olurlar. Her insanın bulunduğu yer ve zaman ile sahip olduğu imkân bakımından, yapıp ettiklerini öznelliğin iktidarı bağlamında görmek ve değerlendirmek mümkündür. Onun içindir ki ana hatlarıyla iktidar olmak hem bireysel planda ve hem de toplumsal planda bir süreklilik arz etmektedir. Takdir edilen bütün ilişkiler, neticede bir iktidarın varlığıyla alakalı ilişkilerdir.

Allah’ın insana vermiş olduğu akıl, irade ve tercih etme imkânı aynı zamanda öznelliğin de imkânı olmaktadır. Söz konusu ettiğimiz öznelliğin iktidarı bu imkânlarla vücut bulmaktadır. Öznelliğin iktidarını oluşturmak, sahip olunan akıl, irade ve tercih etme imkânı bakımdan sorumluluğu da ifa etmek anlamına gelir. Yani kişisel olarak her insan kendi algı ve yetenekleri çerçevesinde bir iktidar sahibi olmak mecburiyeti ile karşı karşıya bulunmaktadır. Allah indirdiği vahyinde, insanları hem oluşturdukları bireysel iktidarları için ve hem de iktidarlarının gereği olan fiiller için hesaba çekeceğini haber veriyor.

Burada iktidardan söz ettiğimize göre, kullanacağımız dil de haliyle siyasal bir dil olacaktır. Onun için iktidar derken şöyle bir adım geri atıp düşünenler olacaktır. İnsanların, iktidar söz konusu olduğunda bir adım geri atarak düşünmelerini anormal bir durum olarak düşünmeyelim. Çünkü dünyadaki bütün iktidar mücadeleleri son derece korkunç olaylara sahne olmuştur. İktidar söz konusu olduğunda baba çocuğunu, çocuk babasını ve kardeş kardeşi acımadan ortadan kaldırabilmiştir. Bu yazıda sözünü ettiğimiz iktidarın paydasını öznellik oluşturmaktadır: Bir tek insanın sadece bir tek insanı –ki o da kendisidir- muhatap aldığı iktidar yani.

İnsan kişisel olarak varlık sahnesinde bir değer ifade ederse, o zaman bir varlığa dönüşerek varoluşunu gerçekleştirmiş olur. İnsanın bir değer ifade etmesi demek, bir bakıma taklit ve tekrarlardan uzaklaşması demektir. İnsanın anlama, anlamlandırma gayretleriyle birlikte oluşturduğu hayat tarzının öznelliği bir farklılığın, bir renkliliğin ifadesi olabildiği oranda, bir zenginliğin de ifadesi olabilir. Burada oluşan veya oluşturulan hayat tarzlarının birbirlerinden etkilenmeleri, daha iyi ve güzele doğru tekâmül etmesi, sahip olduğu özneliğin oluşturduğu özgünlükle mümkün olabilir. Burada öznel olma ile özgün olmanın birbirini gerektirdiğini görmek önemlidir.

İnsanın varlık sahnesinde varoluşunu gerçekleştirme olanağını, sahip olduğu değer’ler oluşturmaktadır. ‘Değer’ sahibi olmak demek, bazı sınırları ve dolayısıyla sınırlamaları kabul etmesi demektir. Bu da insanı hukuki ilişkiler içinde olmaya sevk edecektir. Bu durumda insanın istek ve arzuları sınırlanacak, istediği de istemediği de belli bir duyarlığın ifadesi olacaktır. Öznelliğin iktidarı, netice itibariyle bir duyarlılığın ifadesi olmaktadır. Ancak bir duyarlılık sahibi olanlar, kendi öznel iktidarlarını oluşturabilirler. Bir duyarlılığı oluşturamayanların başkalarının duyarlılıklarının bir nesnesi olmaktan kendilerini kurtarması mümkün olmayacaktır. Bu ise sıfat olarak ‘güdülme’ sıfatını gerektiren bir sıfatla yaşamayı beraberinde getirecektir.

En kaba hatlarıyla tarihin, güdenler ve güdülenlerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Bunun neden böyle olduğunu düşündüğümüz zaman, karşımıza öznellik anlamında var olan imkânlarını heba etmiş kimseler çıkmaktadır. Yani kişisel manada şahsiyet olarak adlandırabileceğimiz öznelliğin iktidarından mahrum kimselerdir bu güdülenler. Güdülmeye elverişli olmanın neticesi olarak insanlar, sadece kalabalık, kitlesel ve yığınsal bir pozisyona gelebilmektedir. Kitlesel, yığınsal kalabalıkların sevk ve idaresi sadece bir işaret fişeği olan komutlarla yeterli olabilmektedir.

Müslümanlar bağlamında meseleye baktığımız zaman, özü itibarıyla her Müslüman öncelikle bir özne konumundadır. Müslümanın muhatap olduğu eylemsellik, öncelikle bilinç süzgecinden geçirilerek oluşturulan bir eylemselliktir. Müslümanca bir bilinçlilik, yapıp ettiklerinin sorumluluğunu alarak yapmayı gerektirir. Her Müslüman bilir ki, maddi-manevi yapıp ettiği bütün şeylerin bir anlamı ve bir bedeli vardır. Onun için Müslüman olmak her şeyden önce kendi kapasitesini bilerek yaşamayı gerektirir. Müslümanca yaşamda yorumsal dayatmalar haramdır. Onun için Müslüman ne güden ve ne de güdülen bir konumda olmaz. Her Müslüman kendi öznelliğinin iktidarını, kendi kapasitesine paralel olarak oluşturma sorumluluğuna sahiptir. Bu sorumluluğun bir gereği olarak her Müslüman, kendi kararını alan, kendi eylemini oluşturan ve hakikate duyarlılığı merkeze alan bir hayatı sürdüren kimse olmaktadır. Bu ölçü bağlamında her daim bir öz eleştiri içinde olmak ise en önemli meziyet olmaktadır.

DİĞER YAZILARI Gazze Bir İşarettir 01-01-1970 03:00 Yanılsamaları Fark Etmek.. 01-01-1970 03:00 Olduğun Yer Bulunduğun Durum... 01-01-1970 03:00 Kanla Yazılan Manifesto: Gazze 01-01-1970 03:00 İnsani Bir Sorun ve Sorumluluk Olarak Filistin... 01-01-1970 03:00 Ben Öteki ve Ötekileştirme... 01-01-1970 03:00 Açık Vermek... 01-01-1970 03:00 İleri Toplumsal Tahayyül Ve Kuran.... 01-01-1970 03:00 Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar... 01-01-1970 03:00 Deprem ve Ölüm.. 01-01-1970 03:00 Sistemsel Meşruiyet... 01-01-1970 03:00 Sistemin İçi Ve Dışı... 01-01-1970 03:00 Bir Umut Devrimi Yapmak 01-01-1970 03:00 Mezopotamya’da Hüzün: Engelleri Aşıp Da Geldim... 01-01-1970 03:00 Algısal Yanılgılar 01-01-1970 03:00 Yakınlaşmanın Doğası Üzerine-1 01-01-1970 03:00 İnsan Bir Yolcudur.... 01-01-1970 03:00 Adalet Düşüncesinin İnşası 01-01-1970 03:00 Gerçekliğe Düşen Cemre: Oruç 01-01-1970 03:00 Bir Yolcu Gelir Gibi... 01-01-1970 03:00 Dumdum Kurşunu 01-01-1970 03:00 Tarih Felsefesinin Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali.... 01-01-1970 03:00 Mikro Milliyetçilikler 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç Tanıklığım.. 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-2- 01-01-1970 03:00 Milliyetçi Tasavvurları Aşmak-1 01-01-1970 03:00 İtibar Üzerine... 01-01-1970 03:00 İktidar Tiryakiliği 01-01-1970 03:00 Kesintisiz Çoklu Okumalar 01-01-1970 03:00 Hayatsız Gündem Gündemsiz Hayat.. 01-01-1970 03:00 Kudüs Gerçekliğini Doğru Okumak... 01-01-1970 03:00 Nadide Zamanlar 01-01-1970 03:00 Yaşamsal Bir Unsur Olarak “Müphemlik” 01-01-1970 03:00 Bir Sorunsal Olarak Gündem 01-01-1970 03:00 Sorumluluğun Zirvesinde Bir Mü’min: Mehmet Akif.. 01-01-1970 03:00 Öznelliğin İktidarı-1 01-01-1970 03:00 Zamanın Ayarını Kaçırmak 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-3 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-2 01-01-1970 03:00 Öznel Özerklik-1 01-01-1970 03:00 Hayat Ve Hicret 01-01-1970 03:00 Yanıltıcı Varoluşsal Katılık... 01-01-1970 03:00 Kur’an Ahlakının Gerekliliği 01-01-1970 03:00 Hüzünle Giden Ramazan.. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kafes Hayatı 01-01-1970 03:00 Şuradan Şuraya 01-01-1970 03:00 Post Truth Dünyada Müslüman Kalmak 01-01-1970 03:00 Adaletin Ayağa Kalkması 01-01-1970 03:00 Yaraların Kabuk Bağlaması... 01-01-1970 03:00 Bir Nitelik Olarak Adaleti Ayakta Tutmak.. 01-01-1970 03:00 Sanal Resepsiyon.. 01-01-1970 03:00 Can Alıcı Ve Can Yakıcı Kısım 01-01-1970 03:00 İçerik Bakımından Adalet Çarkı 01-01-1970 03:00 Adl Üzere Bir Hayat 01-01-1970 03:00 Adaletin Kuşatıcılığı 01-01-1970 03:00 Aklın Hakikatinden Uzaklaşmak 01-01-1970 03:00 Cenneti Arayan Adam 01-01-1970 03:00 Felsefik Bir Nazarla Seçim Olgusu 01-01-1970 03:00 Kilitli Labirent: Üstünlük Çıkmazı 01-01-1970 03:00