Gazze Savaşı Ekolü

Recai Yurdan

03-04-2024 04:30

Yedinci ayına yaklaşmakta olan Gazze Savaşı (Aksa Tufanı)’nın kritik bir merhaleye geçtiği her kesin malumu. Savaşın başladığı zamanlarda ben de çoğu insan gibi “Ya bu savaş uzarsa ne olacak?” diye sorup endişeleniyordum. Geldiğimiz noktada direnişin uzun soluklu bir savaşa hazırlık yapmış olduğunu anlamamız bu kaygıyı bir nebze de olsa düşürdü. Fakat burada üzerinde durulması gereken nokta bu savaşın nasıl oldu da bu kadar uzamasına rağmen direnişin kırılmamış olmasıdır. Hatta dimdik ayakta durabilme gücünü korumasıdır. Elbette her şeyin güllük gülistanlık geçmediğini ve ağır ama çok ağır bedellerin ödendiğinin farkındayım. Fakat tüm kurtuluş savaşlarının büyük bedeller gerektireceğini hatıra getirerek direnişin gücünün kırılmaması bakımından bu savaşın mucizeviliğine dikkat çekmek istiyorum. Gazze savaşı bir mucizedir ve tarih boyunca -evet tarih boyunca- yaşanan diğer savaşlardan ayırt edici bir karektere sahiptir. Başlı başına üzerine tefekkür edilmesi, tezler makaleler yazılması gereken bir ekoldür. Ne demek istediğimi açacağım.

GAZZE SAVAŞI OKULU

İlerde savaş teorisyenleri ve askeri uzmanlar Gazze savaşını ya da diğer adıyla Aksa Tufanı’nı ele alırken onu  diğer savaşlardan ayrı değerlendirecek. Çünkü başta da değindiğimiz gibi bu savaş kendine has bir savaştır ve bu yönüyle bir ekol/okul oluşturdu. Tabii bunu direnişin savaşı kazanması varsayımı üzerinden söylüyorum.

 Askeri okullarda düzensiz savaşla ilgili yirminci yüzyıldan kalma üç teorisyenin nazariyeleri okutulur:

1.     Stone.

2.     T. E Lawrance

3.     David Galula

İsimlerini sıraladığımız bu teorisyenlerin kimisi, öğretilerini devrimci tarafları kimisi de sömürgeci tarafları bilgilendirmek amacıyla ortaya koymuşlardır. Nihayetinde her üç teorisyen de işgalci ya da sömürgecilere karşı bir savaşın kazanılması için şu dört şartı sürerler:

1. Geniş bir coğrafya. Özgürleşme savaşları manevra yapabilecek geniş bir alana ihtiyaç duyar.

2. Engebeli ve karmaşık bir topografyaya ihtiyaç duyar. (Örneğin: Yüksek dağlar, derin vadiler, geniş ormanlar.)

3. Özgürleşme savaşı yürüten tarafın denize kıyısı olmaması onun için bir avantajdır. Yani denizle kıyısı yoksa bu düzensiz savaş yürüten gerillaların lehinedir. Çünkü denizden kaçma imkanı yoktur.

4. Destek veren ya da destek vermese de güçlü ve heybetli bir komşu. Özgürleşme savaşı veren tarafın güçlü ve heybetli bir komşuya sahip olması her zaman direnişçi tarafın lehinedir.

Şimdi geleneksel savaşlardan çıkarılan bu teorileri gelin hep birlikte Gazze savaşına uygulayalım. Ve bunun sağlamasını Cezayir ve Vietnam özgürlük savaşları üzerinden kıyasla yapalım.

Bildiğiniz üzere Gazze birinci şartı sağlamıyor. Cezayir ve Vietnam özgürlük savaşlarını verdiklerinde geniş coğrafyaları onlara avantaj sağlarken Gazze dar bir alanda mahpus bir konumdadır. Yani birinci şart tutmadı.

Gazze yeryüzü şekilleri bakımından gayet sade ve düzlük bir konuma sahiptir. Ne Fransızlara karşı savaşan Cezayirli savaşçıların saklanabileceği yüksek dağlara ve manevra yapabilecekleri geniş çöllere sahiptir. Ne de ABD’ye karşı savaşan Vietnamlı gerillaların kaçabileceği derin vadilere sahiptir.

Üçüncü şarta baktığımızda Gazze bunu da sağlamıyor. Bilindiği üzere Gazze’nin sınırlarının yarısı denizdir. Geri kalan kara sınırlarının yüzde doksanı da Siyonist rejimledir.

Dördüncüsüne gelirsek ne yazıkki Gazze bundan da yoksundur. Çünkü komşuları olan Ürdün ve Mısır Gazze’ye destek vermek şöyle dursun Siyonizm karşısında ne bir heybetleri vardır ne de bir caydırıcılıkları. Onların bu pasif duruşları evvela kendilerine zarar vermekte, çünkü bu iki ülke pasif kalarak kendini hem coğrafyadan hem de tarihten yalıtmış oldu. Oysa Vietnamlı gerillalar Çin’e kaçabiliyorlardı. Hatta Çin’den destek de alıyorlardı. Sıkıştıklarında Çin topraklarına kaçan Vietnamlı gerillalara saldırmayı ise Çin bunu kendi toprağına bir saldırı olarak kabul edeceği için Amerika buna yeltenme cüreti göstermiyordu.

İşte sıraladığımız tüm bu kuralları paramparça eden Aksa Tufanı, askeri bir mucize mucize olmasının yanı sıra benzerlerinden farklı ve aykırı bir zemin taşıması bakımından yeni bir savaş okulu olarak adlandırılmayı hakketmektedir. Askeri akademiler ilerde “Gelin Gazze Savaşını müfredata alalım, çünkü bilinen savaş ekollerinin hiçbirine uymuyor” diyeceklerdir. Geriye ne kaldı? Gerisi bir zaman meselesi!

ZAMAN KİMİN LEHİNE VE KİMİN ALEYHİNE?

Özgürleşme savaşlarının teorisyenlerinin savunduğu temel ilke şudur: Maddı güç sömürgecilerinin lehineyken; “zamanın uzaması” direnişin ya da özgürleşme savaşı verenlerin lehinedir. Ne demek bu? Bu sömürgecileri ya da işgalcileri yıpratma savaşı demektir. Yani direniş örgütleri savaşı uzatabildiği kadar sömürgeciye o kadar zarar verir. Burada önemli olan direnişin lerlemesinden çok kendi gücünü korumasıdır. Düşmanın temel hedefi direnişin gücünü yıkmayken direniş kendi gücünü korumakla düşmanın hedeflerinin gerçekleşmesini engellemiş olur. Yani bu durumda direnişin sadece kendi gücünü koruması bile düşmana karşı bir zaferdir.

Zamanın uzamasının direniş savaşı verenlerin açısından başka yararları da var. Bu da sömürgeci kuvvetin uğursuz yüzünün insanlık vicdanına tüm çıplaklığıyla görünür hale gelmesi ve dolayısıyla büyük kitlesel öfkeleri üzerine çekmesidir.  Bu da Gazze’deki savaş dolayısıyla gerçekleşiyor. Bugün insanlık vicdanı mücrim İsrail’i mahkum etmişken İslam dünyasındaki toplumlarda fırtına öncesi sessizlik hüküm sürmektedir. Bu sessizlik, bir bilinçlenme sürecidir. Ya da bir volkanın enerjisini toplama halidir. Ve hiç şüpheniz olmasın o volkan patlayacaktır. Ne demek istiyorum. Bugün İslam dünyası bu katliamlar karşısında işgalcilerin acımasız yüzünü bir daha hatırlarken dikkat çekildikleri esas yön başlarındaki piyon rejimlerdir. Gözler asıl onlara çevrilmiş durumda ve volkan kaynamakta. Bu kaynayan volkanın dolma süresi vardır. Daha açık bir ifadeyle Mısır, Ürdün ve belki de sürpriz bir şekilde Fas’ta bu volkan patlayacaktır. Siyonist İsrail’e bağlı kukla rejimler halk tarafından alaşağı edilecektir. Ne zaman? Şu an dolmakta olan o bilinç volkanın dolma süresi geldiği zaman!

Son olarak Aksa Tufan’ı dolayısıyla bazıları kendilerini Tarih ve Coğrafyadan çıkardı, bazıları da isimlerini şerefli bir şekilde tarih ve coğrafyaya yazdırdı. Kendilerini kendi elleriyle tarih ve coğrafyadan yalıtarak pasif kalanlar ne kötü bir şey yaptılar. Kötülüğü kendilerine yaptılar. Tarihin karanlık safhalarında unutulacaklar, hatırlayanlar tarafından ise lanetle anılacaklar.

Ve Tarih ve Coğrafyaya muhteşem bir giriş yapanlar onlar büyük bir şerefle anılacaklar. Onlar Ensarullah ve Hizbullah olarak anılacaklardır. Hizbullah vardı fakat Ensarullah tarihe ve coğrafyaya ne şerefli bir şekilde giriş yapmış oldu. Yemen’in hikmetli, imanlı Yemen olduğunu bizlere bir kez daha hatırlattı.

Vesselam

 

DİĞER YAZILARI İşgal Rejiminin Dinamosu ve Boykot... 01-01-1970 03:00 Dünya Kudüs Gününü Anmak ve Anlamak... 01-01-1970 03:00 Şiarımız Adalet 01-01-1970 03:00 Enkaz Şehir Hatay’daki İzlenimlerim... 01-01-1970 03:00 Şeyh Said’in Kıyamı ve Şehadeti 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayıyla Beraber Gelin Hep Beraber Marketleri Zincire Vuralım... 01-01-1970 03:00 Batıya Göç 01-01-1970 03:00 Bu Bayram Fabrika Ayarlarına Dönelim.. 01-01-1970 03:00 Kıyam Rehberi Şeyh Said’in Şehadeti Mübarek Olsun... 01-01-1970 03:00 Kudüs Direnişine Selam Olsun..… 01-01-1970 03:00 Zaman İyilik Zamanı... 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Geldi Pandemiden Dolayı İşsiz Kalan Yüzbinleri Unutmayalım.. 01-01-1970 03:00 Taksim Meydanına Cami Çok Yakıştı... 01-01-1970 03:00 Selam Olsun Kudüs Şehidi Serdara.. 01-01-1970 03:00 Kovid- 19 Zehirli Sarmaşık Gibi Sardı Etrafımızı 01-01-1970 03:00 Peygambere Ve Kuran’a Uzanan Eller Kırılsın Diller Kopsun.. 01-01-1970 03:00 Kurban Toplarken Kurban Olan Gençlerimizi Sokaklardan Kim Toplayacak? 01-01-1970 03:00 Kudüs Gönüllüleri, Yardım Kampanyası ve Dünya Kudüs Günü 01-01-1970 03:00 Korona ile Birlikte Ramazan-ı Şerife Giriyoruz... 01-01-1970 03:00 Korana Virüs ’ün Gelmesiyle Milletimizin Hal-i Pürmelali.. 01-01-1970 03:00 Yüzyıllar Önce Batı Doğuya Göç Ederken Günümüzde ki Durum Tam Tersi.. 01-01-1970 03:00 Dedemiz Ahmet Turan Kılıç’ın Akıbeti, Şeyh Ömer Abdurrahman Gibi Olmasın 01-01-1970 03:00 Işıklı Caddelerden Arka Sokaklara 01-01-1970 03:00 Hasta Ve Hasta Yakınları Yol Gözlüyor 01-01-1970 03:00 Evrensel Kerbela Erbain Yürüyüşünde Gördüklerim Ve Hissettiklerim... 01-01-1970 03:00 Cezaevlerinde Mazlum Kardeşlerimiz Var… 01-01-1970 03:00 Kadırga İslam Cumhuriyeti ve Şehit Selami Yurdan.. 01-01-1970 03:00 52. Bayramını Cezaevinde Geçiren Dedemiz Var.. 01-01-1970 03:00 Zekat Ve Fitrelerimizi Pay Ederken Asgari Ücretli İşçi Emekçileri’de Gözetelim 01-01-1970 03:00 Haçlıların Ayasofya’yı Kiliseye Çevirme Niyetleri ve Mescid-i Aksa Üzerindeki Siyonist Emeller.. 01-01-1970 03:00 Kürdistan’da Hawar’ların (imdatların) Arşı Alaya Yükseldiği Yer: Halepçe 01-01-1970 03:00 Kutsal Ekmeğin Bizi Çarpmasına Ramak Kaldı.. 01-01-1970 03:00 Metin Yüksel Yasin Börü Ve Şehadet Ayı 01-01-1970 03:00 Cezaevinden Mektup Var-3 01-01-1970 03:00 Miladi Yılbaşı, Mekke’nin Fethi Mi? İmam Zeynel Abidin Ve Noel Baba... 01-01-1970 03:00 Asgari Ücret İşçi Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Komşunun Külüne Muhtaç İken Şimdilerde Yüzüne Hasretiz 01-01-1970 03:00 Doğudan Batıya Umut Yolculuğunun Adresi 01-01-1970 03:00 Cezaevinden Mektup Var -2- 01-01-1970 03:00 Marshall İle Başlayan ABD’nin Türkiye Aşkı 01-01-1970 03:00 Bayram Çocuklarla Güzel, 01-01-1970 03:00 Uyuşturucu Bataklığındaki Gencin Ablasından 'Biz On Yıldır Yaşamıyoruz Mektubu' 01-01-1970 03:00 Şeyh Said’i Anarken Ümmetçilikten Ulusalcılığa Geçiş Serüveni 01-01-1970 03:00 Zindanda Kırkıncı Bayram 01-01-1970 03:00 Ramazan Ayı Ve Kirkor Usta 01-01-1970 03:00 Kıraathane Kültüründen Cafe Kültürüne 01-01-1970 03:00 Rengarenk Lale Cümbüşünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Cezaevinden Mektuplar Var 01-01-1970 03:00 28 Şubatı Unutmadık Unutmayacağız 01-01-1970 03:00 Ümmetin Şehitleri Ve Mirasları Üzerine 01-01-1970 03:00 İncirlik Üssü'ne İncir Ağacı Dikilmeli 01-01-1970 03:00 Kudüs Davamız Saman Alevi 01-01-1970 03:00 Yusufiler; Onlar Zindan Güllerimiz. 01-01-1970 03:00