Ali’nin Adaleti, Muaviye’nin Maslahatçılığı…

Ramazan DEVECİ

04-08-2016 10:09

Merhum Ali Şeriati, Hz. Ali ile Muaviye’nin mücadelesini dine karşı dinin mücadelesi olarak nitelendirir. Ve der ki; Peygamberimiz küfürle, şirkle savaştı ve galip geldi. Hz. Ali ise tevhid gömleği giymiş şirkle, mızrak uçlarına takılan Kur’an yaprakları ile yani hilebazlıkla savaştığı için görünürde kaybetti.

Üstad Bediüzzaman’a göre Hz. Ali ile Hz. Aişe’nin mücadelesi farklı içtihattan kaynaklanan bir mücadele idi. Hz. Ali ile Muaviye’nin mücadelesi ise, İslami hilafet ile saltanatın mücadelesi idi.

İmam Ali, Hz. Aişe mücadelesini nakisin ile yani biatlerini bozanlar ile mücadele, Muaviye ile mücadelesini, kasitin ile mücadele olarak nitelendirir. Hz. Ali kasitini adalete karşı duranlar zalimler olarak nitelendirmişti. Kasitin başarıya ulaşabilmek için her türlü hileye başvuruyordu. Kasitine göre başarıya götürecek her şey mübahtı ve maslahata uygundu.

Hz. Ali ile Muaviye’nin mücadelesi nedense bende adalet ile maslahatın mücadelesi düşüncesini oluşturuyor.

İslam’ın esası tevhid ve adalettir. Allah resulü insanları önce kendisinden başka ilah olmayan, eşi ve benzeri olmayan Allah’a iman etmeye ve o Allah’a ibadet etmeye çağırdı. Sonra hayatlarında adaleti hakim kılmaya, düşmanlarına bile haksızlık yapmamaya çağırdı.

Allah resulünden sonra Müslümanlar tevhidi anlayışlarını korusalar da adalet konusunda doğru bir sınav veremediler. İslam tarihi maslahat adına işlenen adaletsizliklere ve yine maslahat adına bu adaletsizliklerin meşrulaştırılmasına şahit oldu.

Oysa Hz. Ali maslahatı değil adaleti esas almıştı. O “bin kez zulme uğrasanız da bir kez zulüm yapmayın”diyordu.  O hilafetini korumak için kimseye haksız yere makam, mevki, para dağıtmıyor adaletten saparsa İslam’dan sapmış olacağını söylüyordu.

Şam’da adil bir yönetim ortaya koymayan Muaviye’yi, maslahat için görevde tutmasını söyleyenlere, Muaviye gibi adil bir yönetim ortaya koymayan birini, maslahat adına görevde tutmanın adalete uygun düşmeyeceğini söylüyordu.

Muaviye türlü hilebazlıklarla Şam bölgesinde hakimiyet alanını genişlettiğinde İmam Ali’ye “Muaviye siyaseti iyi biliyor, sen ise siyaseti bilmiyorsun” dediler. İmam “Allah’tan korkmasaydım insanlar benim nasıl siyaset bildiğimi görürlerdi” dedi. Çünkü siyaset dedikleri şey, her türlü hilebazlıkla saltanata sahip olmaktı.

Muaviye İslami hilafeti saltanata dönüştürürken maslahat adına her türlü hileye başvurmuştu. İmam Hasan, Muaviye’nin vaat ettiği para, altın ve makama aldanan Müslümanlar tarafından yalnızlığa itilmişti. İmam Hasan Müslümanların birliği için Habil olmayı tercih etmiş ve hilafeti saltanata dönüştürmemesi şartı ile hilafeti Muaviye’ye devretmişti. Muaviye yaptığı anlaşma maddelerine uymayarak oğlu Yezid’i kendisinden sonra sultan ilan etmişti.

Evet, görünürde Muaviye kazanmıştı. Muaviye’nin türlü hilebazlıklarla kurduğu aile saltanatı fazla uzun sürmese de Muaviye’nin maslahatçı mantığı kendisinden sonra İslam dünyasında hep belirleyici oldu.

İslam tarihi boyunca Müslümanlar Hz. Ali’nin haklı olduğunu söyleseler de gönülleri Ali’den yana olsa da, çocuklarına Muaviye değil Ali ismini verseler de Ali’yi değil Muaviye’yi kendilerine örnek olarak seçtiler. Ali gibi değil Muaviye gibi davranmayı tercih ettiler.

Çünkü Ali gibi olmak zordu. Ali gibi olmak düşmanına zulmetmemeyi, dostuna, akrabana, yakınına, torpil geçmemeyi gerektiriyordu. Beytül malı adil paylaştırmayı, yetkiyi emaneti ehline vermeyi gerektiriyordu. Maslahat adına adaletten taviz vermemeyi gerektiriyordu. İyiliğe karşı iyiliği bırak, kötülüğe karşı bile iyilik yapmayı gerektiriyordu. Ümmetin birliği vahdeti için kendi hakkından vazgeçmeyi, kardeşine karşı Habil gibi olmayı gerektiriyordu.

Onun için tarih boyunca Müslümanlar Ali’nin adalet anlayışını değil, Muaviye’nin maslahat anlayışını tercih ettiler. Maslahat adına adaletsizliklerine İslami kılıf bulduklarını zannettiler.

Saltanatlarını korumak adına çocuklarını, kardeşlerini katlettiler. Kur’an masum bir insanı öldürmek bütün bir insanlığı öldürmektir derken, beşikteki bebeklerin öldürülmesine devletin bekası için maslahat adına fetvalar verdiler ve bu fetvaları uyguladılar.

Maslahat adına, insanların mallarına el konuldu, düşüncelerinden dolayı insanlar işten atıldı ekmeğinden edildi ama haksızlıklara adalet adına karşı çıkılmadı. Çünkü devletin ya da yöneticilerin maslahatı her zaman adaletin üzerinde görüldü.

Dünyadan el etek çekmesi gereken tarikatlarımız, devlet makamlarında kadrolaşırken, adam kayırmacılığına karşı çıkmadıkları gibi kendi adamlarını haksız yere makamlara yerleştirmeyi tarikatın ve üyelerinin maslahatına uygun gördüler.

Cemaatlerimiz, insanlara tevhidi, adaleti, ibadeti, ahlakı anlatan, anlatması gereken cemaatlerimiz, yine cemaatin maslahatı adına bir başkasının hakkını yemekten, makamını ele geçirmek için türlü hilelere başvurmaktan, kendi adamlarını kadrolaştırmak için adaletsizlikler yapmaktan geri kalmadılar. Tüm bu adaletsizliklere cemaatin maslahatı adına İslami kılıflar buldular.

Dünyevi değil uhrevi amaçlar uğruna faaliyet yürüten ya da yürütmesi gereken tarikatlarımız, cemaatlerimiz adaleti değil de maslahatı esas almışken, kalitenin değil sayıları çoğaltmanın peşine düşmüşken siyasilerin adaleti değil maslahatı esas almasına şaşmamak gerekiyor. Ama bir Müslüman, İslami kimliği ile siyaset yapıyorsa, ya da İslam adına siyasi bir oluşum içerisinde ise, adil olmak, adaleti esas almak zorundadır.

Siyasilerimiz de, Ali’nin adaleti esas alan siyasetini değil, Muaviye’nin başarıyı ve maslahatı esas alan siyasetini tercih ettikleri için bugün Müslümanlar, siyasette adaletle değil, adam kayırmacılıkla, torpille, haksız ihalelerle anılıyorlar.

İşin kötüsü Müslüman kitleler tüm bu haksızlıkları adaletsizlikleri alkışlıyorlar. Tıpkı Muaviye’nin Şamlıları gibi.  

Bir gün Kufe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: 

- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Kufe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse ikna edememiş, tartışma büyümüş.

Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Kufe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan Şamlıyı dinledikten sonra, kararını açıklamış:

- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Şamlınındır!
Kufeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:

- Ey Kufeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kufe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"

Şimdi sormak istiyorum;

Liderleri, işgalci İsrail ile anlaşma yok deyince alkışlayan, işgalci İsrail’de hiçbir değişiklik olmadığı halde, işgalci İsrail ile anlaşıyoruz denilince de alkışlayanlar, kısmen de olsa Muaviye’nin Şamlılarına benzemiş olmazlar mı?

Cemaat önderleri, yıllarca müspet hareket dediğinde itaat eden, hiçbir İslami gösteriye katılmayan cemaat üyeleri, bir banka için sokaklara çıkıyorsa, bizim müspet hareketimize ne oldu demiyorsa bu cemaat üyeleri kısmen de olsa Muaviye’nin Şamlılarına benzemiş olmazlar mı?

Tarikatlarımızın genel olarak mantığında zaten itaat olduğu için, onlar hiç sorgulamadan tarikat büyüklerinin her yaptıklarını alkışladıkları için, onların Muaviye’nin Şamlıları gibi olması zaten normal.

Yoktu aslında birbirimizden farkımız. Cemaatçilerimiz siyasetteki Müslümanların bu adaletsizliklere maslahat adına nasıl destek olduklarına hayret ederken, siyasi liderlerini sorgulamayı akıllarına getirmeyenler, yıllarca cemaat ve tarikatlardaki Müslümanları sorgulamadan şeyhlerine ve hocalarına itaat ediyorlar diye eleştirmişlerdi.

Hep başkalarının yanlışını, adaletsizliğini görüyorduk ama kendimizin ve kendi cemaatimizin, kendi partimizin adaletsizliğini göremiyorduk. Çünkü adaletsizliğimizi izah edecek bir maslahatımız her zaman vardı. Siyasi önderimizin, cemaat liderimizin, hoca efendimizin, tarikat şeyhimizin yaptıklarında mutlaka bir hikmet vardır diyor, hiç sorgulamıyorduk. Kendimizi sorgulamak aklımıza gelmiyordu ama bizim dışımızdakiler sorgulamayınca hayret ediyorduk.

Sizin cemaatinizin, sizin tarikatınızın, sizin partinizin maslahat adına başkalarına yaptığı adaletsizlikleri eleştirmiyorsanız, ya da eleştiremiyorsanız, o zaman devletin, partinin, cemaatin, tarikatın maslahatı adına size yapılan adaletsizlikleri de eleştirmeyeceksiniz.

Ne yazık ki, Ali’nin adaleti, Muaviye’nin maslahatı karşısında, dünyevi anlamda yenildi. İşte bu dünyevi galibiyetten midir yoksa insanların işine geldiğinden midir o günden sonra İslam dünyasında İslam adına Ali’nin adalet anlayışı değil, Muaviye’nin maslahat anlayışı daha çok belirleyici oldu.

Müslümanların gönüllerinde Ali sevgisi olsa da hayatlarında, düşüncelerinde Muaviye’nin maslahat anlayışı hakim oldu. Onun için adaletsizliklere kendimize yapıldığında karşı çıktık, başkalarına yapıldığında ise, ‘ama’larla başlayan bir izahımız oldu.

İslam dünyasının bugün içinde yaşadığı sorunları belki birazda burada aramak gerekiyor.

Müslümanlar olarak, Hz. Ali’nin Maide-8 ve Nisa- 135’te ifade edilen adalet anlayışını hayatımıza hakim kılmadıkça, düşmanlarımıza bile yapılan adaletsizliklere, ‘ama’larla başlamadan karşı çıkmadıkça, Muaviye’nin maslahatçı anlayışını terk etmedikçe içinde yaşadığımız bu sorunlardan kurtulamayacağımız gibi, rabbimizin rızasına ulaşmamızda zor olacaktır…

Vesselam…

 

DİĞER YAZILARI Filistin Direnişi ve Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 ‘Kayıp Direniş’ Kitabı ve Direnişi Tanımak… 01-01-1970 03:00 14 Mayıs Seçimleri Üzerine… 01-01-1970 03:00 Oruç Tutmak İhram Giymek, Ramazan Kuran Ahlakını Kuşanmaktır... 01-01-1970 03:00 13 Recepte Kâbe’de Doğdu Onun Adı Ali… 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma'ya Mektup..... 01-01-1970 03:00 Adalet ve Merhamet Timsali Peygamberimizin Örnek Kişiliği… 01-01-1970 03:00 Muhammed Emin Yıldırım Hoca Ve Muaviye Sevgisi... 01-01-1970 03:00 Adalet Liyakat ve İktidar... 01-01-1970 03:00 İslam ve İslamcılık Üzerine… 01-01-1970 03:00 Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek ve Hatalara Karşı Af Edici Olmak... 01-01-1970 03:00 Hz. Ali: Adalet İçin Hilafet  01-01-1970 03:00 Adaleti Somutlaştırmak, Somutlaşmış Adalet İmam Ali’dir… 01-01-1970 03:00 ‘Baba’ Aşk, Ahlak, Direniş, Sevgi Ve Fedakarlık Dizisi… 01-01-1970 03:00 Ali Şeriati Üzerine… 01-01-1970 03:00 Okullar Açılmaz Yine İşyerleri Kapatılırsa Üçüncü Aşıyı Yaptırmayacağım… 01-01-1970 03:00 Saadet Partisi Cumhur İttifakında mı yoksa millet ittifakında mı yer almalı? 01-01-1970 03:00 Babalar Günü Üzerine… 01-01-1970 03:00 20 Soruya 20 Cevap… 01-01-1970 03:00 Dünyadan Ahirete, Anneme Mektup… 01-01-1970 03:00 İslam’ın Özgürlük Anlayışı ve Adem-Şeytan Kıssası… 01-01-1970 03:00 Allah'ın İstediği Gibi Müslüman Olmak... 01-01-1970 03:00 Yemen’den Yükselen Feryad, Bu Feryadı Duyun… 01-01-1970 03:00 İslamofobi Ve İslam’a Saldırılar… 01-01-1970 03:00 Yusuf’un İmtihanı Züleyha… 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali Kitabını Niye Yazdım? 01-01-1970 03:00 Müslüman Ahlak İlişkisi ve Riya, İhlas Arasına Sıkışan Amellerimiz .. 01-01-1970 03:00 Filistin’e Sadece Türkiye mi Sahip Çıkıyor? 01-01-1970 03:00 Amerika’ya Karşı Olmak, Küresel Adalet Mücadelesi Vermektir… 01-01-1970 03:00 Adalet İçin Mücadele Örneği: Hılfu’l-Fudûl… 01-01-1970 03:00 41. Yılında İran İslam Devrimi: Başarıları Ve Başarısızlıkları? 01-01-1970 03:00 Cemaatten PY'ya, PY'dan Terör Örgütüne FETÖ, FETÖ Mücadelesinde Yapılan Adaletsizlikler 01-01-1970 03:00 Takva Adalet Sahibi Olmak, Adalet Mücadelesi Vermektir.. 01-01-1970 03:00 Nijerya İslami Hareketi ve Şeyh İbrahim Zakzaki… 01-01-1970 03:00 Şehitlerin Mesajı: Tevhid- Adalet- Vahdet- Özgürlük- Kudüs 01-01-1970 03:00 31 Mart seçimlerinin düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni Düşüncesinde ve İslam Devrimi'nin 40 Yıllık Sürecinde İslami Vahdet 01-01-1970 03:00 Günümüzün Kerbela’sı Yemen’in Serencamı ve Ümmetin Duyarsızlığı… 01-01-1970 03:00 Hz. Osman’ın Kanı Üzerinden, Hz. Ali’den İstenen Adalet mi, Yoksa Adaletsizlik mi? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ve 24 Haziran Seçimleri... 01-01-1970 03:00 ‘Türkiye- ABD İlişkilerinin Psikolojisi’ Kitabı ve Büyük Şeytan Amerika’yı Tanımak… 01-01-1970 03:00 Erzincan İzlenimleri Erzincan Candır…. 01-01-1970 03:00 Bize de Ali’nin yalnızlığı düştü… 01-01-1970 03:00 Piri Aşk’ın, Davası Devrimden Özgür Kudüs’e… 01-01-1970 03:00 Üstad Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’ları Doğru Anlamak… 01-01-1970 03:00 Kudüs İçin ne Yapmak gerekiyor, Kudüs eylemleri Müslümanların gazını mı alıyor? 01-01-1970 03:00 Yalnız Devrimciler Ali ve Ebuzer 01-01-1970 03:00 Ümmetin Dirilişi ve Direnişi Kudüs’ten Geçer… 01-01-1970 03:00 Kurban Yaklaşırken, İbrahim’in İmtihanına Hazır Mıyız? 01-01-1970 03:00 Hz. Ali Örnekliğinde: Tevhid, Adalet ve Vahdet 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Darbe Girişiminin Düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İktidarın Dayanılmaz Cazibesi ve İslamcılardaki Değişim.. 01-01-1970 03:00 İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır…. 01-01-1970 03:00 Devletin Dini adalettir, dinin devleti de özgürlüktür... 01-01-1970 03:00 Emperyalizm ve Sömürgecilik Karşısında İnsanlığa Umut Olmak… 01-01-1970 03:00 İmam Ali ve Nefsini Tanımak… 01-01-1970 03:00 Şubat Ayı Şahadet Ayıdır; Şahadet Kudüs’tür…. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak mı Zor Yoksa Anlamak mı? 01-01-1970 03:00 Aşk Yolculuğu Kerbela... 01-01-1970 03:00 Kuran’da Sevgi ve Aşk.. 01-01-1970 03:00 Medeniyet ve Modernizm Üzerine ….. 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife’nin Siyasi Mücadelesi... 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife… 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kardeşliği ve Vahdet 01-01-1970 03:00 Çağdaş Medrese; İslami Değerler Akademisi… 01-01-1970 03:00 İslami Mücadelede Metot 01-01-1970 03:00 Ebul Fazl Abbas; Kerbela’nın Yiğit Savaşçısı 01-01-1970 03:00 Mustafa İslamoğlu hoca ve Uydurulmuş din-İndirilmiş din söylemi… 01-01-1970 03:00 Ak saçlı bilge: Atasoy Müftüoğlu 01-01-1970 03:00 İran Gezi Notları 01-01-1970 03:00 Miraç, Namaz ve Kudüs 01-01-1970 03:00 Aşka ve Sevgiye Dair 01-01-1970 03:00 Kuran'da Müslüman 01-01-1970 03:00 Fıtratın İlahi Yanı; Kamil İnsan Olmak 01-01-1970 03:00 Hz. Zeynep; Babasının Süsü…. 01-01-1970 03:00 Kerbela ve Kuran 01-01-1970 03:00 Kurbanda İbrahim’ce Bir Duruş… 01-01-1970 03:00 Kudüs, İslahiye Ve İstanbul 01-01-1970 03:00 Kuran Rehberliğinde Huriyi Doğru Anlamak 01-01-1970 03:00 Kudüs Sevdamız Aşkımız Hayalimiz Bizim. 01-01-1970 03:00 Bireysellik Ve Bencillik 01-01-1970 03:00 Hayat Sigortamı Annemi Kaybettim 01-01-1970 03:00 Dostluk Üzerine 01-01-1970 03:00 Nisa Suresi Tevhid Adalet ve Kadın 01-01-1970 03:00 Dünya Sevgisi ya da Dünyevileşme 01-01-1970 03:00 Kadınlardan Yönetici Olur mu? 01-01-1970 03:00 Annem.... 01-01-1970 03:00 Müslümanların Suriye İmtihanı 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma Timsali Bir Anne ve Onun Çocuk Eğitimi 01-01-1970 03:00 Bebeğini Özleyen Anne 01-01-1970 03:00