Kurban’ın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Yeryüzünde Allah’a sunulan ilk kurban Hz. Adem (as)’ın oğlu Habil’in Kurban’ıdır.
Rivayete göre Habil ve Kabil aynı kızla evlenmek istediler. Var olan kurallara göre İklimya (Aklima) ile Habil’in evlenmesi gerekiyordu. Ama Kabil bu kurala itiraz etmişti. Hz. Adem oğullarından sorunun çözümü için Allah’a kurban sunmalarını istedi. Kimin kurbanı kabul olunursa İklimya (Aklima) ile o evlenecekti. Teklif, her iki evlat tarafından da kabul edilmişti.
O dönemde kurbanın, mutlaka bir hayvanın boğazlanması şeklinde sunulması gerekmiyordu. Kurban sevdiğin bir şeyden fedakarlık yapıp onu Allah'a sunmak şeklinde idi. Ertesi gün kimin kurbanı yok olduysa, onun kurbanının kabul olduğuna inanılırdı. Kabil ziraatçi idi. Habil ise hayvancılıkla uğraşıyordu. Hâbil, en güzel koçu/koyunu getirmişti kurban olarak rabbine. Kâbil ise çürük meyveleri seçmişti, başka bir rivayete göre üç beş zayıf başak getirmişti.
Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine): "Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder". (Maide- 27)
Allah Habil’in kurbanını kabul etmiş, Kabil’in kurbanını kabul etmemişti. Kabil bu duruma razı olmayıp, kardeşi Habil’i öldürmüştü. Bir kurbanda Habil olmuştu.
Yine rivayete göre asırlar sonra oğlu İsmail'i kurban etmek üzere Mekke’de Mina’ya bugün hacıların kurban kestikleri yere getiren Hz İbrahim (as), bu büyük sınavı, kazanmış İsmail’in sevgisini kurban etmişti. Hz. İbrahim’e ödül olarak İsmail’in yerine kurban etmesi için Habil’in koçu sunulmuştu. Yani gökten inen ödül o gün Hâbil'in sunduğu koçtu.
Hz. İbrahim bir peygamber olarak büyük imtihanlardan geçti. Tevhidi haykırdığı için ateşe atıldı. Çocuksuzlukla imtihan edildi. Sonra yeni doğmuş çocuğunu ve sevgili eşi Hacer’i ıssız bir yere Mekke’ye bırakmakla imtihan edildi. Sonra evladına duyduğu aşırı sevgiden dolayı oğlunu kurban etmekle imtihan edildi.
Onun için bana kurban nedir diye soracak olsanız “kurban imtihandır” derim.
Kurban sevdiklerimizi Allah yolunda rabbimizin rızası için feda edip edemediğimizin imtihanıdır. Bir koyunu kurban olarak rabbimize sunmak iç dünyamızdaki sevdiklerimizin rabbimin yoluna sunuluşunun sembolik bir ifadesidir.
Kurban’da Hz. İbrahim oğlu İsmail’in sevgisi ile denendi. Bizde her kurbanda kendi İsmaillerimizin sevgileri ile deneniyoruz. Onun için kurbanda her Müslüman benim İsmail’im ne veya kim diye kendi kendine sormalı sonra İsmail’ini kurban edip edemediğini iç dünyasında sorgulamalıdır.
Şehid Şeriati’nin ifade ettiği gibi herkesin İsmail’i farklıdır. Kiminin makamı, kiminin eşi, kimin evladı, kiminin serveti İsmail’i olabilir. Her Müslüman’ın kendi İsmail’ini sorgulamalı ve kurban etmelidir.
Bazen insan İsmaillerini kurban etmeyi beceremez de, İsmaillerini kurban edemeden kaybettiğini görür. Makamını İsmail edinir, ama kurban edemediği makamını bir gün kaybeder. Evlatlarını İsmail edinir, İsmail edinmenin sonucu kimi yanlışlar yapar, ama İsmail edindiği evlatlarının bir gün kendinden uzaklaştığına şahit olur. Servetini, parayı İsmail edinir ama kurban edemeden kaybettiğine şahit olur. Eşini İsmail edinir bir gün eşini bir şekilde kaybeder.
İnsanın hiç kaybetmeyeceği, ve insanı hiç bırakmayacak tek sevgili esasen Allah’tır. Onun için tüm İsmailleri kurban etmek tek sevgili olarak Allah’a yönelmek gerekir.
Bunu hayatımızda gerçekleştirmek ne yazık ki çok kolay olmuyor. Bugün kaç kişi benim İsmail’im şu idi ve ben onu kurban ettim diyebilir bilmiyorum.
Ben zaman zaman iç dünyamda bunu yaşıyorum. Onun için her Kurban’da İsmaillerimin ne olduğunu sorgulamaya çalışırım. İsmaillerimi kurban etmem gerektiği düşüncesi ile kurbanımı keserken, bunu ne kadar gerçekleştire bildiğimi bilmiyorum. Evet ben İsmaillerimi kurban ettim gibi iddialı bir söz söylemeye de haya ederim.
Benim hayran olduğum ama gereğince sevgi; Allah resulünün Hz. Fatıma’ya olan sevgisidir. Allah resulü Hz. Fatıma’yı dünyadaki her şeyden ve herkesten daha çok sevmesine rağmen Hz. Fatıma’nın dünyevi rahatlığını çok önemsememiş, Fatıma’sını zühde, takvaya kısaca ahiret saadetine dönük yetiştirmiştir. Bizler ise evlatlarımızın dünyevi rahatlıklarını ne yazık ki daha çok önceliyoruz.
Onun için Rabbimiz Hz. İbrahim’in İsmail sevgisini imtihana tabi tutarken, Hz. Muhammed’in Fatıma sevgisini imtihana tabi tutmamıştır.
Sonuç olarak her kurban bir anlamda Müslümanların İbrahim gibi imtihana tabi tutulmalarıdır. Öyle ise bize düşende her kurbanda İbrahim’ce bir duruş sergilemek, İbrahim’i eylemi kuşanarak İsmaillerimizi kurban etmektir. İsmaillerini kurban edebilenlere ne mutlu.