İslam’ın esası tevhit ve adalettir. Ben Müslümanların insanlığa vereceği en büyük mesajın adalet olduğuna inanıyorum.
Rahmetli bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi: “Düşmanlarımıza bir tek borcumuz var o da ADALET” İslam düşmanlarına bile adalet götüren haksızlık yapmayan, her türlü haksızlığa karşı olan, bir dinin bir nizamın adıdır. Yani İslam düşmanı bile olsanız adaletten başka bir şeyle karşılaşmaz suç işlemedikçe cezalandırılmazsınız. Cezanızda suçunuz ölçüsünde olur.
"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (Nahl, 90).
"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun….." (Mâide, 8).
"Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…..." (Nisâ, 135)
Bu ayetler Müslüman’a kesin olarak adaleti emrederken, adaletin ölçüsünü de, emaneti ehline vermek, sevdiğine torpil yapmamak, düşmanına haksızlık yapmamak olarak ortaya koyar. Bu evrensel ilkeler hayata geçirilebilirse ancak o zaman adalet gerçek anlamda sağlanmış olur.
Ancak zordur adil olmak. Çünkü insanoğlu güç ve iktidara, dünya menfaatlerine, makama paraya sahip olmak ister. Bu konuda çokta hırslıdır, sahip olmak istediği paranın gücün sınırı da yoktur hep daha fazlasını ister.
İlahi vahiy, insanoğlunun bu hırslarını terbiye etmekte insanoğluna mutlak gücün Allah’a ait olduğunu, gerçek mülk sahibinin Allah olduğunu hatırlatmakta ve insana adaleti ve iyiliği emretmektedir.
Allah’ın iyilik emrini yerine getirmekte zorluk çekmeyen insanoğlu söz konusu adalet olunca ne yazık ki tarih boyunca çokta başarılı olamamış, adaleti ihmal etmiş, adaletsizlik kendine yapılmadıkça adaletsizlikten rahatsız olmadığı gibi güç ve iktidar sahibi olduğunda adaletsizlik yapmaktan çekinmemiştir.
Onun için Victor Hugo “İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır" demiştir. Gerçektende Müslüman olsun yada olmasın tarih, iyilik meleği olan çok insana şahit olmuştur. Parasını ekmeğini paylaşan kimsesizlerin elinden tutan iyi insanlar hiçte az değiller hamdolsun. İnsanoğlunun bu iyilikleri de olmasa dünya iyice yaşanmaz olur. Ancak söz konusu adalet olunca, insanoğlunun iyilik konusunda gösterdiği hassasiyeti, adalet konusunda göstermediğini görüyoruz. Hatta tarafgirlikle yaklaşarak yapılan kimi adaletsizliklere amalarla kılıf aradığını görüyoruz.
Kişisel anlamda adalet söylemini dile getirenler haksızlık kendilerine yapılınca konuşuyorlarsa bu adalet mücadelesi değildir. Bu bencillik mücadelesidir. İster bu cemaat adına olsun ister bu kişisel olsun fark etmez. Adalet mücadelesinde asıl erdem her zaman ve zeminde kime yapılırsa yapılsın, kim yaparsa yapsın adaletsizliğe karşı durmak, hatta düşmanına bile yapılan adaletsizliğe karşı bir duruş ortaya koymaktır. Ancak böyle bir tavırla onurlu bir adalet mücadelesi verilmiş olur.
“Devletin dini adalettir” der İmam Ali. İslami devlet anlayışının en belirgin özelliği adalettir. Adaletin ölçüsü de bellidir. Hukuk kuralları içerisinde herkese eşit davranmak, taraftarlığı, akrabalığı değil liyakati esas almaktır. Yakınlarını torpil yapmamak, düşmanına bile haksızlık yapmamaktır. İlahi yasalara uygun, evrensel hukuk kuralları içerisinde suçun şahsiliği ve somutluğu ilkesine riayet etmektir.
Güvenlik kaygısı ile hukuk kurallarını çiğnemenin, babasından dolayı evladını cezalandırmanın, somutlaştırılmamış muğlak suçlarla insanları cezalandırmanın adalet ilkesinden sapmak olacağını anlamak için çok zeki olmaya gerek yok.
Hz. Ömer, hilafeti döneminde Bedir ashabına, uhut ashabına, sahabeye, ve sahabe sonrası Müslümanlarına derecelerine göre maaş bağlarken, Hz. Ali Bedir ashabı ve sahabeler ödülünü Allah’tan alsınlar diyerek herkese eşit maaş uygulaması getiriyor. Bu uygulamaları adaletin farklı uygulamaları olarak görmek mümkün.
Hz. Osman’ın beytül maldan kendi akrabalarına ihsanda bulunmasını ve valilikleri liyakatlerine bakmadan Emevi oğullarına dağıtmasını adalet adına izah etmek ise mümkün değil.
Muaviye’nin beytül malı kendi saltanatını sağlamlaştırmak ve büyütmek için kullanması ve yeşil sarayda Bizans sultanları gibi yaşaması, hile ve düzenbazlıklarla İslami hilafeti emevi saltanatına dönüştürmesini ise, adaletin değil, ancak zulmün, haksızlığın ve İslam’dan uzaklaşmanın somut bir göstergesidir.
Adaleti konuşurken genellikle şu soru ile karşılaşıyorum. Neye göre kime göre adalet. İlahi vahye göre, insanlığın ortak vicdanına göre adalet diyorum.
Sevgili dostlar Kitabı Kerim bize adaleti emrediyor, emaneti ehline vermemizi söylüyorsa bize düşen bu ilahi emri nasıl daha doğru bir şekilde yerine getirebileceğimiz yönünde kafa yormaktır. Demagojilerle kimi haksızlıklara kılıf bulmak değil.
İslami anlamda bir yönetimin adil olabilmesi için şu dört temel Kuran’i ilkeye uyması gerekir.
Emaneti ehline verecek göreve getirmelerde liyakati esas alacaksınız. Beytül Malı adil ve eşit dağıtacaksınız. Haksız kazanca yol açmayacak, yolsuzluğa göz yummayacaksınız. Cezalandırmalarda suçun somutluğu ve şahsiliği ilkesine, cezaların hukukiliği ilkesine riayet edeceksiniz. Yakınlarınıza, taraftarlarınıza torpil, düşmanlarınıza haksızlık yapmayacaksınız.Tüm bu ilkeleri şeffaf bir şekilde uygulayan bir yönetimin adaletine sadece dostları değil muhalifleri/ düşmanları bile şahitlik edecektir.
Bununda en açık örneği İslam tarihinde halifeler dönemidir. Bugün İmam Ali ve Hz. Ömer’in yönetimlerini düşmanları bile adaleti ile anıyorken, Hz. Osman’ın yönetiminde ise makamı ve beytülmalı akrabalarına peşkeş çektiğini sevenleri bile söylemek ve eleştirmek durumunda kalıyorsa adalet somutlaşmış demektir.
Hıristiyan Georce Sem'ân Cordak “İnsani Adaletin Sesi İmam Ali” adında kitap yazmışsa, Şii düşünür şehit Ali Şeriati kitaplarında, Hz. Ömer’in adil uygulamalarından örnekler sunmuşsa adalet somutlaşmış demektir.
Hz. Osman’ı Müslümanlar için örnek bir şahsiyet olarak anlatan bir konferans dinledim. Konferansı sunan hoca Hz. Osman’ın cömertliği ve hayasından örnekler sundu bolca ancak, bir saatten fazla süren sunumda 12 yıllık yönetiminden tekbir adil yönetim örneği anlatmadı.
Siz adil bir yönetim ortaya koyabilirseniz insanlığın vicdanı ve tarih sizin adaletinize şahitlik edecektir. Neye göre kime göre adalet sözleri ve laf kalabalıkları ise, sadece tarafgirler ve karşıtlar nezdinde bir tartışma ve amalarla adaletsizliklere, kılıf bulma çabası olarak kalacaktır.
Amalarla adaletsizliklere kılıf aradığınız zaman İslam adına İslami yönetim olarak Muaviye’nin Emevi, Harun Reşit’in Abbasi yönetimlerini görürsünüz. Bu zulüm dolu yönetimler ne kadar İslami sayılır onu konunun uzmanlarına bırakalım ancak Muaviye’nin Emevi, Harun Reşit’in Abbasi yönetimlerinin Kuran’ın emrettiği adalet yönetimleri olmadığı ortada.
Sözün özü adaleti somutlaştırdığınız zaman Hz. Muhammed’in Hz. Ali’nin ve Hz. Ömer’in yönetimini görürsünüz. Yani somutlaşmış adalet Hz. Muhammed’dir, somutlaşmış adalet Hz. Ali’dir. Somutlaşmış adalet Bosna savaşında düşmanlarına bile haksızlık yapılmasına izin vermeyen Aliya’dır……