Dünya hayatı esasen, ahiret hayatının karşılığı olarak kullanılır. Çünkü insan için asıl olan ahiret hayatıdır. Ahiret hayatı baki dünya hayatı geçicidir. Hayatüd-dünya, yakın hayat anlamına gelir. Bu kelime Kuran’da daha çok ahiretten veya ölümden önceki hayatın sıfatı olarak geçmektedir. Dünya hayatı ahiret hayatının önsözüdür. Geçici hayatta yapılması gereken, asıl hayata hazırlanmaktır.
Dünya hayatını asıl hayat haline getirmenin doğal sonucu dünyevileşmektir. Dünyevileşme; siyasi ve felsefi temelleri olmakla birlikte, sunduğu yaşam tarzı ile Allah’ın dikkate alınmadığı ve yaşam felsefesinde Ahiret hayatını değil dünya hayatını esas alan seküler yaşam anlayışıdır. Seküler anlayış ahreti düşünmeden, dünyadan daha çok haz, daha çok mutluluk düşüncesi ile hareket eder.
Günümüzde asıl tehlike dünyevileşmenin İslami bir kılıfa bürünmesidir. Öncelikle dünya ve dünyalıklara sahip olma duygusuyla haram helal hassasiyetimizi kaybediyoruz. Dünya hayatının güzelliklerine sahip olma adına, dünya hayatı bir amaç haline geliyor ve dünyada güç kazanmak için vazgeçmediğimiz hiçbir kutsalımız, yapmadığımız hiçbir zulüm kalmıyor.
Bütün bunları dünya hayatına gereğinden fazla değer vermemizden dahası dünya hayatını bir amaç haline getirmemizden kaynaklanıyor.
İmam Ali “Sizin dünyanızın benim yanımda bir keçi aksırığı kadar değeri yok” der. İmam Ali hayatı ile dünyaya bir keçinin aksırığı kadar değer vermediğini gösterir. O hilafetin kendi hakkı olduğuna inandığı halde İslam toplumunda fitne çıkmasın diye hilafet mücadelesi içerisine girmedi. Kendisinden önceki halifelerden hiçbir dünyevi talepte bulunmadı. Yardımına ihtiyaç duyduklarında onların yanında oldu. Diğer zamanlarda rabbine ibadet edip derdini kuyulara anlattı.
İmam Ali hilafeti döneminde fakir ve ama olan kardeşi Akil b. Ebu talip kendisinden 200 altın istediğinde Akil’in bu isteğini ret ediyor zerre miktarı adaletten şaşmıyordu.
O dünyaya dalan bizlere "Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler ahiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok." Diyordu.
Günümüzde dünya sevgisi Müslümanlara o kadar hakim olmuş ki, dini inanç, ibadet ve İslami mücadelemizi bile dünyevileştirmişiz.
Dünyada makam ve mevki sahibi olma adına kullanmadığımız, feda etmediğimiz, hiçbir değerimiz yok. Dün dünyevi iktidar adına, bir bölgenin valiliğine sahip olma adına nice kanlar döken insanoğlu, bugünde dünyada güç ve iktidar kazanma adına fitne ve fesat çıkarmaktan geri kalmıyor, toplumları iç savaşın içerisine sürüklemekten geri durmuyor.
Tüm bunları yaparken insanoğlu dünyanın geçici olduğunu da söylüyor. Evet, ne yazık ki dünyanın geçici olduğunu dilimizle söylüyoruz ama davranışlarımızla dünyada baki kalacakmış gibi davranıyoruz.
Rabbimiz kerim olan kitabında dünya hayatının bir oyun ve eğlence ve aldatıcı bir zevkten başka bir şey olmadığını söyler.
“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” Hadid-20
“Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez.” Muhammed-36
Evet dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ve geçicidir. Her Müslüman’ın kendi iç dünyasında dünyaya ne kadar değer verdiğini sorgulaması gerekir. İmam Ali gibi dünya gözünüzde değersizleşirse elinizden alınan hilafet olsa dönüp bakmazsınız. Ama dünya sevgisi içinizi kaplamışsa bir valilik için İmam Hüseyin’in katili olmayı göze alabilirsiniz. Hükümetten istediğiniz makamları alamazsanız bir ülkeyi karıştırmaktan sakınmazsınız. Hatta bu yaptığınıza bazen dini kılıfta bulursunuz.
Bir gün Peygamberimize bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resülü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım taktirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin" dedi. Allah resulü (as) "Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin, insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin" buyurdular. Bir insan dünyaya rağbet etmezse zaten insanların elindekine de göz dikmez. Böylece hem Allah’ın hem de insanların sevgisini kazanır.
Yazıyı İmam Muhammed Bakır’ın şu sözü ile noktalayalım.
“Mal ve mevki sevgisinin mü’minin dinine verdiği zarar, çobansız bir sürüye, biri önden biri arkadan dalan iki kurdun verdiği zarardan daha hızlı ve yakıcıdır.”