41. Yılında İran İslam Devrimi: Başarıları Ve Başarısızlıkları?

Ramazan DEVECİ

03-02-2020 08:40

1979´a kadar İran anayasal monarşi ile yönetiliyordu ve ülkenin başında Pehlevi Hanedanı şahı Muhammed Rıza Pehlevi bulunuyordu. Şah Rıza Pehlevi ülkeyi 1941 yılından, İslam devriminin olduğu 1979 yılına kadar yönetti. İran şahı Rıza Pehlevi batı hayranıydı, en büyük müttefikleri büyük şeytan Amerika ve işgalci İsrail idi.

İran İslam devriminin önderi İmam Humeyni bir konuşmasında İran halkının Şah’a kıyam etmesinin bir nedeni de Şah’ın İsrail’i desteklemesidir demişti. Şah döneminde İsrail petrol ihtiyacının çoğunu İran’dan karşılıyordu.

İmam Humeyni, Şah bir tağuttur ve yıkılması gerekir diyerek, İran halkını kıyama çağırdı. İmam Humeyni’nin önderliği altında İran halkı bu tağutu yıkmak için kıyam etti. Bu kıyamın sonucunda 1 Şubat 1979’da Şah İran’dan kaçarken İmam Humeyni onbeş yıllık bir sürgünün ardından İran’a geri dönüyordu. Onun geri dönüşünden 11 gün sonra 11 Şubat 1979´da Şah rejimi tarihe karışarak yerine İran İslâm Cumhuriyeti kurulacaktı.

Osmanlı imparatorluğunun yıkılışı ve iki dünya savaşından sonra dünya iki kutuplu hale gelmişti. Dünyada komünizm ve kapitalizm dışında bir alternatif yoktu. Dünya sekülerleşmiş, din toplumların hayatlarından dışlanmış, insanlar dinin artık bir daha toplum hayatına dönmeyeceğine inanmaya başlamışlardı. Rönesansla başlayan, Protestan reformu ile devam eden; bilimsel devrimler, sanayileşme, aydınlanma ve kentleşme gibi süreçler insanlığın hayatını yönlendiriyordu. Bu süreçte dine yer yoktu. Din ancak vicdanlarda, insanların bireysel yaşamlarında var olabilirdi.

İran İslam devrimi ile Din 20. yüzyılda yeniden hayata dönmüştü. Devrim, Ne doğu ne batı, İslam diyerek, doğu ve batı/ komünizm ve kapitalizm arasında sıkışan dünyaya yeni bir model sunmuştu. Onun için küresel istikbar bu devrimi yıkmak, yok etmek istiyordu. Küresel istikbarın başı büyük şeytan Amerika idi.

Bu devrim yıkılmasa da İran coğrafyasına hapsedilmeli idi. Bunu başarabilmek için büyük çabalar sarf ettiler. Büyük emekler verdiler, büyük paralar harcadılar, ciddi çalışmalar yaptılar. Devrimden hemen sonra Irak üzerinden İran´a savaş açtılar. Bu savaşta Saddam Irak’ına her türlü desteği verdiler.

İslam dünyasında mezhebi ayrılıkları körüklediler, bunun için Şii ve Sünni dünyada, Şii ve Sünni alim ve cemaatlere büyük yatırımlar yaptılar. 

İran- Irak savaşında iyi bir sınav vererek bu savaşın zararlarını bertaraf eden İslam Cumhuriyeti yöneticileri mezhebi ayrılıklar konusun da, ciddi gayretler göstermelerine rağmen, cahil Müslümanların çokluğu ve akılsız dostlarının da katkısından dolayı çokta başarılı olamadı. Bin yıllık tarihin getirdiği ihtilaf ve düşmanlıkları da bertaraf etmek elbette kolay değildi.

Atasoy Müftüoğlu’na göre İran İslam devrimi İslam dünyasında son 500 yılda gerçekleşen en önemli olaydı. Bu devrimle Müslümanlar batıya meydan okumuş dünyaya yeni bir alternatif sunmuşlardı. Bu devrimle Müslümanlar batı emperyalizmi ile hesaplaşmaya girmişler yeni, yeniden başlangıç bilincine ulaşmışlardı. Ve bu devrim, Müslümanlar için yeniden kendine gelişti.

Ali Bulaç, İran İslam Cumhuriyeti ile ilgili bir değerlendirmesinde İran bir laboratuvardır demişti. 20 yüzyılda dini yeniden toplumun hayatına getiren, Batı merkezli devlet yapıların tek alternatif olduğu dönemde, dünyaya İslam’ı yeni bir alternatif olarak sunan İran İslam Cumhuriyetini, İslam’ın devlete dönüşmesi noktasında bir laboratuvar olarak görüp başarı ve başarısızlıkları ile değerlendirmek gerekiyor.

İslam devrimi, küresel zulüm ve küfür düzenine, küresel emperyalizme, küresel istikbara, bir başkaldırı idi. İnsanlık için yeni bir umuttu. Ne doğu ne batı diyerek küresel zulüm düzenleri ile uzlaşmayı ret etmiş, Siyonist rejimin varlığını gayrı meşru ilan ederek, Kudüs ile birlikte, denizden nehire bütün Filistin’in özgürlüğünü İslam devriminin bir hedefi olarak ortaya koymuştu. Bunun için resmi Kudüs ordusu oluşturmuş, Lübnan’da Hizbullah’ın oluşumuna destek olarak işgalci rejim ile dolaylı bir savaş başlatmıştı. Filistin direniş örgütlerine İslami Cihad ve HAMAS´a direniş yolunda oldukları sürece her türlü yardımı yapmış yapmaya da devam ediyordu.

İslam devriminin diğer bir hedefi dünya Müslümanları ile hatta dünya mazlumları ile küresel istikbara karşı bütünleşmekti. Bunun için Darü´l Takrib çalışmaları başlatılmış mezhepler arası ihtilafların bir fitne unsuru olması engellenmeye çalışılmıştı. Vahdet haftaları düzenlenerek Müslümanlar arasındaki vahdete katkı sunulmaya çalışılmıştı.

İslam devriminin içerideki hedefi ise İmam Ali’nin adalet devletini gerçekleştirmekti.

İslam devriminin temel ilkeleri tevhid, adalet, özgürlük, vahdet ve direnişti.

Bugün İslam devriminin 41. Yıldönümüne gelmiş bulunuyoruz. İslam Devrimi küresel istikbar karşısındaki, büyük şeytan Amerika ve Siyonist işgalci İsrail karşısındaki dik duruşunu devam ettiriyor. Özgür Kudüs ve denizden nehire özgür Filistin mücadelesini devam ettiriyor. Bunun için ciddi bedeller ödemesine, dünyanın ekonomik ambargosuna uğramasına rağmen, İslam ülkelerinden gerekli desteği görmemesine hatta destek olmayı bırak köstek olmalarına rağmen bu ilkeli duruşunu devam ettiriyor.

Büyük şeytan Amerika İslam devrimine 40. Yılını göstermemek için ciddi bütçeler ayırdı çok çalıştı ancak hamdolsun başarılı olamadı. Devrim 41. Yılını kutluyor hamdolsun. Son dönemde büyük şeytan Amerika, İran İslam Cumhuriyetine karşı yeni bir ekonomik savaş başlatmış bulunuyor. Ancak görünen o ki bu ekonomik savaş ne kadar büyük olursa olsun İslam devrimine diz çöktüremeyecekler. Bu ambargo karşısında İslam ülkelerine ve yeryüzünün mazlum halklarına düşen İran İslam Cumhuriyetinin yanında olmaktır. Bu onurlu dik duruş İslam devriminin kırk birinci yılındaki en büyük başarısıdır.   

Büyük şeytan Amerika’nın orta doğu politikasının temelini işgalci İsrail’in güvenliği oluşturmaktadır. İran İslam Cumhuriyetinin dış politikasının temelini ise Filistin’in özgürlüğü oluşturmaktadır. Bunun için denizden nehire bütün Filistin´in özgürlüğü için, mücadele eden devlet ve örgütlerle, direniş eksenini oluşturdu. Direniş ekseninin mücadelesini temel politika olarak belirledi. İran İslam Cumhuriyetinin dış politikasını bu çerçevede değerlendirmeyenler yanlışa düşerler. İran’ın Suriye ve Yemen politikasını bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Bugün İran İslam Cumhuriyetine yapılan en büyük eleştirilerden biri devrimin rahmetli İmam Humeyni’den sonra devrimin bir ulus devlete ve mezhepçiliğe evirildiği dış politikasını da buna göre oluşturduğu yönünde. Ben İran İslam Cumhuriyetinin bir ulus devlete ve mezhepçiliğe evirildiği kanaatinde değilim. İran ne zaman küresel istikbarla uzlaşır, işte o zaman ulus devlete evirilmiş demektir. Küresel istikbarla uzlaşmanın işareti ise denizden nehire özgür Filistin, özgür Kudüs mücadelesinden vazgeçmektir. Devrimin en büyük hedeflerinden biri İslami vahdetin sağlanması idi. Bu hedef için Darü-l Takrib çalışmaları yapılmış, vahdet haftaları düzenlenmiş, rahmetli Erbakan hocanın D-8 projesine tam destek verilmişti.

İslam Cumhuriyeti Bosna cihadına hiçbir mezhebi kaygı taşımadan silah dahil her türlü desteği vermişti. O dönemde Bosna’ya silah girdire bilmek için Hırvatlara ciddi rüşvetler verilmişti. Öyle ki Rahmetli Aliya’nın İran olmasaydı Bosna olmazdı´ dediği söyleniyor. Bugün Bosna şehitliğinde şehit olan İranlı generallerin kabri var.  Peki bu yardımlar yapılırken Bosnalılar Şiileştirilmeye çalışıldı mı hayır. Bazı arkadaşlar Bosna’da tebliğ çalışması yapmadığı için İran’ı suçluyorlar. Bosna cihadına ciddi bir yardımda bulunmayan Vahabilerin, bugün Bosna´da cami çalışması yaparak insanları vahabileştirme çalışması yaptığı görülüyor.

Yine Sünni HAMAS ve İslami Cihad’a her türlü desteği veren İslam Cumhuriyetini Şiicilikle itham etmek biraz ağır gibi geliyor bana. Devrimin önderleri başta İmam Humeyni olmak üzere İran İslam Cumhuriyeti rehberi Seyyid Ali Hamaney ve devrimin önderleri mezhepçi tavır ve davranışları mahkûm ediyor, Müslümanları sürekli olarak bu konuda uyarıyorlar.

Devrim rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamaney Sünni Müslümanların kutsallarına saldıran Şiileri İngiliz Şii’si, Şii Müslümanların kutsallarına saldıran Sünnileri Amerikan Sünni’si olarak nitelendiriyor. Seyyid Ali Hamaney en son Hz. Fatıma’nın vefat yıldönümü dolaysı ile Şii alimleri Hz. Fatıma’nın vefatını anma programlarında İslami vahdete zarar vermemeleri noktasında da uyarıda bulundu.

Elbette İslam Cumhuriyetinin bazı görevlileri ve bazı Şii mollalar mezhepçi tavır ve eylemlerde bulundular, bulunmaya da devam ediyorlar, ancak bu mezhepçi tavır İslam Cumhuriyeti tarafından her zaman kınandı kınanıyor.

Türkiye’ye gezmeye gelen emekli bir devrim muhafızı, burada sonradan Şii olan bir mollayı ziyaret eder, o molla insanları Şii olmaya davet ettiğini söyleyince, devrim muhafızı derki: İslam Cumhuriyetinin sizin gibi dostları olacağına İsrail ve Amerika gibi düşmanı olsun. İçindeki bazı mezhepçi alim ve yöneticilere rağmen İslam devriminin kadroları Müslümanların vahdeti noktasında ciddi, samimi bir gayret içerisindeler. Sünni Müslümanlar olarak bu samimi gayretlere destek olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

İslam Devrimi’nin içerideki hedefi ise İmam Ali’nin adalet devletini gerçekleştirmekti.

Devrimin 41. yılında İslam Cumhuriyetinin yöneticilerinin bu hedefi ne kadar gerçekleştirip gerçekleştiremediklerinin muhasebesini yapmaları gerekiyor.

İmam Ali ‘Devletin dini adalettir’ der. Onun devlet siyasetinde güvenlik değil adalet esastır. Onun için İmam Ali, adalet söz konusu olduğunda hiçbir zaman maslahatçı olmamıştır. İmam Ali’nin düşmanları bile onun adaletini eleştirememişlerdir.

İslam Devrimi ile Müslümanlar batıya meydan okumuş dünyaya yeni bir alternatif model sunmuşlardı. Vahyi ilahi olanı, merkeze alan sömürüye, zulme, hayır diyen bu modelin en önemli özelliği düşmanlarına bile adalet vaat etmesi idi.

Bugün devrimin 41. Yılında İslam Cumhuriyeti’nin düşmanları bile adaletine şahitlik etmeli idiler. Bugün İslam Cumhuriyeti’nin dostları bile adaletini eleştiriyorsa burada bir problem var demektir.

Devrimin 41. yılında İslam Cumhuriyeti ekonomik ve hukuki adaletsizliklerle yolsuzluklarla, rüşvetle, uyuşturucu ile konuşuluyorsa bir problem var demektir.

İslam Devrimi rehberi Ayetullah Hamaney, Devrimin 40. Yılında 13 Şubat 2019’da yayınladığı devrimin ikinci aşaması bildirisinde Adalet konusundaki zafiyetleri tespit etmiş  şöyle demişti. “Bu ifadem adaletin tesisi için çaba sarf edilmediği anlamına gelmesin ama adaletin işleyişinden razı değilim.” 

İmam Humeyni, biz dünyevi refah vaad etmedik. Biz Ramazan´ın çocuklarıyız bizi açlıkla korkutamazsınız, biz Kerbela´nın çocuklarıyız bizi ölümle de korkutamazsınız demişti. Evet İslam Devrimi dünyevi refah vaat etmemişti. Ancak ekonomik ve hukuki adalet, adilce paylaşım ve özgürlük vaad etmişti.

İslam devrimi 41. Yılında adil bir ekonomik bir düzen gerçekleştire bilseydi, Ramazan´ın çocuklarını hiçbir ekonomik ambargo etkilemezdi. Ama yolsuzluk ve adaletsizlik konuşuluyorsa Ramazan´ın çocukları bu ekonomik bedeli niye biz ödüyoruz diye sorarlar ve soruyorlar.

İslam Devrimi’nin 41. Yılında güvenlik endişeleri adalet kaygısının önüne geçmiş devlet adaleti değil güvenliği esas almaya başlamışsa İmam Ali’nin adalet devleti sekteye uğramış demektir. Çünkü onun devletinde güvenlik değil adalet esastır. Her şey ertelene bilir adalet asla.

İslam Cumhuriyetinde insanlar düşüncelerini özgürce ifade edemiyor ve ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorsa bir problem var demektir. Zira Devrim’in en önemli söylemlerinden biri özgürlüktü.

Rahmetli İmam Humeyni devrim gerçekleştikten sonra devrimin 20 yıl sonra değerlendirilmesini istemişti. Çünkü 20 yıl sonra Devrim kendi neslini, örnek neslini yetiştirecekti. Ancak 41. Yılda Devrim böyle bir örnek nesil yetiştiremedi ne yazık ki. Bugün biz devrimi yapan nesli arıyorsak bir problem var demektir.

Küresel güçlerin bütün güçleri ile İslam Devrimi’ni yıkmak için saldırdıklarını içerden kimi hainlerin bunlara hizmet ettiklerini biliyoruz. İslam Devrimi’nin çok büyük zorluklarla mücadele ettiğinin de farkındayız ancak güvenlik kaygılarının özgürlük ve adalet ilkesinin önüne geçmemesi gerekiyor.

Küresel istikbara dik duruş ne kadar önemli ise, İslami vahdet söylemi ne kadar önemli ise içeride ekonomik ve hukuki adaletin sağlanması da o kadar önemlidir.

İslam Cumhuriyetini yöneticilerinin öncelikle yolsuzlukları ortadan kaldırarak ekonomik ve hukuki adaleti sağlamaları, insanları bu konuda emin kılmaları gerekiyor.

İslam Devrimi rehberi Ayetullah Hamaney söz konusu bildirisinde yolsuzluk konusuna da değiniyor ve Pehlevi rejimi ve birçok ülkeyle mukayese edildiğinde İran’daki yolsuzluk oranının çok az olduğunu dile getirerek ancak mevcut halin de kabul edilecek bir durum olmadığını” söyleyerek yolsuzluklara çözüm üretilmesini istiyor.

Elbette insanın olduğu yerlerde bazı problemler olacaktır, olmaması mümkün değil. Raşid Halifeler dediğimiz dönemde, Hz. Osman´ın yönetimindeki yanlışlarını da birçok İslam alimi eleştirdi eleştiriyor. İnsanın olduğu yerde yanlışlar olur ancak, İslam Devrimi’nden sonra yönetimden kaynaklanan yanlışları eleştirirken insaflı olmak ve yapıcı olmak gerekiyor. Bu yanlışlardan bir düşmanlık üretmemek gerekiyor. Diğer yandan bu eleştirilere tahammül göstermek, eleştirileri hemen ihanetle suçlamamak ve dış güçlerin oyunu olarak görmemek gerekiyor.

Sonuç olarak, Devrim devam eden bir süreçtir. İslam Devrimi temel ilkeleri olan tevhid, adalet, özgürlük, vahdet ve direniş çizgisinde yürümek zorundadır.

Tevhid, vahdet ve direniş ilkelerindeki başarısını adalet ve özgürlük ilkelerinde de gerçekleştirebilirse daha nice 41 yıllar kutlayacaktır inşallah. İran halkının tepkisinin nedenlerini sadece dış güçlere bağlamadan birazda bu başarısızlıklarda aramak gerekiyor belki de. Elbette dış güçlerin etkisi var ancak sende kaşınacak yara olursa kaşıyan çok olur. Kaşınacak yara bırakmamak lazım…

Selam olsun rahmetli İmam Humeyni’ye ve devrimin kutlu şehitlerine?

DİĞER YAZILARI Filistin Direnişi ve Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 ‘Kayıp Direniş’ Kitabı ve Direnişi Tanımak… 01-01-1970 03:00 14 Mayıs Seçimleri Üzerine… 01-01-1970 03:00 Oruç Tutmak İhram Giymek, Ramazan Kuran Ahlakını Kuşanmaktır... 01-01-1970 03:00 13 Recepte Kâbe’de Doğdu Onun Adı Ali… 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma'ya Mektup..... 01-01-1970 03:00 Adalet ve Merhamet Timsali Peygamberimizin Örnek Kişiliği… 01-01-1970 03:00 Muhammed Emin Yıldırım Hoca Ve Muaviye Sevgisi... 01-01-1970 03:00 Adalet Liyakat ve İktidar... 01-01-1970 03:00 İslam ve İslamcılık Üzerine… 01-01-1970 03:00 Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek ve Hatalara Karşı Af Edici Olmak... 01-01-1970 03:00 Hz. Ali: Adalet İçin Hilafet  01-01-1970 03:00 Adaleti Somutlaştırmak, Somutlaşmış Adalet İmam Ali’dir… 01-01-1970 03:00 ‘Baba’ Aşk, Ahlak, Direniş, Sevgi Ve Fedakarlık Dizisi… 01-01-1970 03:00 Ali Şeriati Üzerine… 01-01-1970 03:00 Okullar Açılmaz Yine İşyerleri Kapatılırsa Üçüncü Aşıyı Yaptırmayacağım… 01-01-1970 03:00 Saadet Partisi Cumhur İttifakında mı yoksa millet ittifakında mı yer almalı? 01-01-1970 03:00 Babalar Günü Üzerine… 01-01-1970 03:00 20 Soruya 20 Cevap… 01-01-1970 03:00 Dünyadan Ahirete, Anneme Mektup… 01-01-1970 03:00 İslam’ın Özgürlük Anlayışı ve Adem-Şeytan Kıssası… 01-01-1970 03:00 Allah'ın İstediği Gibi Müslüman Olmak... 01-01-1970 03:00 Yemen’den Yükselen Feryad, Bu Feryadı Duyun… 01-01-1970 03:00 İslamofobi Ve İslam’a Saldırılar… 01-01-1970 03:00 Yusuf’un İmtihanı Züleyha… 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali Kitabını Niye Yazdım? 01-01-1970 03:00 Müslüman Ahlak İlişkisi ve Riya, İhlas Arasına Sıkışan Amellerimiz .. 01-01-1970 03:00 Filistin’e Sadece Türkiye mi Sahip Çıkıyor? 01-01-1970 03:00 Amerika’ya Karşı Olmak, Küresel Adalet Mücadelesi Vermektir… 01-01-1970 03:00 Adalet İçin Mücadele Örneği: Hılfu’l-Fudûl… 01-01-1970 03:00 Cemaatten PY'ya, PY'dan Terör Örgütüne FETÖ, FETÖ Mücadelesinde Yapılan Adaletsizlikler 01-01-1970 03:00 Takva Adalet Sahibi Olmak, Adalet Mücadelesi Vermektir.. 01-01-1970 03:00 Nijerya İslami Hareketi ve Şeyh İbrahim Zakzaki… 01-01-1970 03:00 Şehitlerin Mesajı: Tevhid- Adalet- Vahdet- Özgürlük- Kudüs 01-01-1970 03:00 31 Mart seçimlerinin düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni Düşüncesinde ve İslam Devrimi'nin 40 Yıllık Sürecinde İslami Vahdet 01-01-1970 03:00 Günümüzün Kerbela’sı Yemen’in Serencamı ve Ümmetin Duyarsızlığı… 01-01-1970 03:00 Hz. Osman’ın Kanı Üzerinden, Hz. Ali’den İstenen Adalet mi, Yoksa Adaletsizlik mi? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ve 24 Haziran Seçimleri... 01-01-1970 03:00 ‘Türkiye- ABD İlişkilerinin Psikolojisi’ Kitabı ve Büyük Şeytan Amerika’yı Tanımak… 01-01-1970 03:00 Erzincan İzlenimleri Erzincan Candır…. 01-01-1970 03:00 Bize de Ali’nin yalnızlığı düştü… 01-01-1970 03:00 Piri Aşk’ın, Davası Devrimden Özgür Kudüs’e… 01-01-1970 03:00 Üstad Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’ları Doğru Anlamak… 01-01-1970 03:00 Kudüs İçin ne Yapmak gerekiyor, Kudüs eylemleri Müslümanların gazını mı alıyor? 01-01-1970 03:00 Yalnız Devrimciler Ali ve Ebuzer 01-01-1970 03:00 Ümmetin Dirilişi ve Direnişi Kudüs’ten Geçer… 01-01-1970 03:00 Kurban Yaklaşırken, İbrahim’in İmtihanına Hazır Mıyız? 01-01-1970 03:00 Hz. Ali Örnekliğinde: Tevhid, Adalet ve Vahdet 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Darbe Girişiminin Düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İktidarın Dayanılmaz Cazibesi ve İslamcılardaki Değişim.. 01-01-1970 03:00 İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır…. 01-01-1970 03:00 Devletin Dini adalettir, dinin devleti de özgürlüktür... 01-01-1970 03:00 Emperyalizm ve Sömürgecilik Karşısında İnsanlığa Umut Olmak… 01-01-1970 03:00 İmam Ali ve Nefsini Tanımak… 01-01-1970 03:00 Şubat Ayı Şahadet Ayıdır; Şahadet Kudüs’tür…. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak mı Zor Yoksa Anlamak mı? 01-01-1970 03:00 Aşk Yolculuğu Kerbela... 01-01-1970 03:00 Kuran’da Sevgi ve Aşk.. 01-01-1970 03:00 Ali’nin Adaleti, Muaviye’nin Maslahatçılığı… 01-01-1970 03:00 Medeniyet ve Modernizm Üzerine ….. 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife’nin Siyasi Mücadelesi... 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife… 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kardeşliği ve Vahdet 01-01-1970 03:00 Çağdaş Medrese; İslami Değerler Akademisi… 01-01-1970 03:00 İslami Mücadelede Metot 01-01-1970 03:00 Ebul Fazl Abbas; Kerbela’nın Yiğit Savaşçısı 01-01-1970 03:00 Mustafa İslamoğlu hoca ve Uydurulmuş din-İndirilmiş din söylemi… 01-01-1970 03:00 Ak saçlı bilge: Atasoy Müftüoğlu 01-01-1970 03:00 İran Gezi Notları 01-01-1970 03:00 Miraç, Namaz ve Kudüs 01-01-1970 03:00 Aşka ve Sevgiye Dair 01-01-1970 03:00 Kuran'da Müslüman 01-01-1970 03:00 Fıtratın İlahi Yanı; Kamil İnsan Olmak 01-01-1970 03:00 Hz. Zeynep; Babasının Süsü…. 01-01-1970 03:00 Kerbela ve Kuran 01-01-1970 03:00 Kurbanda İbrahim’ce Bir Duruş… 01-01-1970 03:00 Kudüs, İslahiye Ve İstanbul 01-01-1970 03:00 Kuran Rehberliğinde Huriyi Doğru Anlamak 01-01-1970 03:00 Kudüs Sevdamız Aşkımız Hayalimiz Bizim. 01-01-1970 03:00 Bireysellik Ve Bencillik 01-01-1970 03:00 Hayat Sigortamı Annemi Kaybettim 01-01-1970 03:00 Dostluk Üzerine 01-01-1970 03:00 Nisa Suresi Tevhid Adalet ve Kadın 01-01-1970 03:00 Dünya Sevgisi ya da Dünyevileşme 01-01-1970 03:00 Kadınlardan Yönetici Olur mu? 01-01-1970 03:00 Annem.... 01-01-1970 03:00 Müslümanların Suriye İmtihanı 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma Timsali Bir Anne ve Onun Çocuk Eğitimi 01-01-1970 03:00 Bebeğini Özleyen Anne 01-01-1970 03:00