Bize de Ali’nin yalnızlığı düştü…

Ramazan DEVECİ

16-03-2018 09:59

 “Özünde özgürlük olan ve düşmanlarına bile adaletli olmayı emreden bir dine inanmıştım….”

“Müslümanları tanımadan önce Kuran'ı tanıdım. Eğer önce Müslümanları tanımış olsaydım asla Müslüman olamazdım...!”

Bu sözün Yusuf İslam’a ait olduğu söyleniyor, gerçekten söylemiş midir bilmiyorum.  Ama son dönemde İslamcı olduğu iddiasındaki kişilerin kimi tavırlarını gördükçe aynı psikolojiyi birçok insan yaşadığını söylüyor. 

Kuran alemlerin rabbinin şeytana insanları saptırma özgürlüğü verdiğini ilan ederken kimi Müslümanların kendileri gibi düşünmeyenlere İslam adına konuşma hakkı bile vermediklerini, hatta nerede ise söyletmeyin vurun tavrı içerisine girdiklerini görünce insan bu Müslümanlar Adem kıssasını hiç mi okumuyorlar diye düşünmeden edemiyor.

Rabbimiz, Nisa 135 ve Maide 8’de birilerine olan kininiz ve sevginiz sizi adaletten şaşırtmasın diyor. Camilerimizde her hafta Cuma hutbesinde okunan Nahl suresinin 90. ayeti ile Müslümanlar adil olmaları gerektiğini hatırlatılıyor.  

Tüm bunlara rağmen İslamcı olduğu iddiasındaki insanların adaleti sadece kendilerine haksızlık yapılınca hatırlamaları, özgürlüğü sadece kendi düşünceleri söz konusu olunca hatırlamaları karşısında insan Kuran’ı hiç mi okumuyorsunuz? Diye sormak istiyor.

Baskıcı laiklik anlayışının dine ve dindarlığa baskıya dönüştüğü dönemlerde özgürlük türküleri söyleyen İslamcıların, dindar bilenen, hatta İslamcılık iddiası olmadığı halde İslamcı olarak nitelenen iktidarların, kendileri gibi düşünmeyenlere uyguladığı baskıları yetersiz görüp daha fazla baskı istediklerine hayretle şahit oluyoruz.

Baskı ve zulüm denilince sürekli tek parti döneminde ve 28 Şubat döneminde dindar insanlara yapılan zulmü anlatan ama, bugün yapılan haksızlıklar karşısında tek bir kelime etmeyen, bugün yapılan haksızlıkları görmezden gelen, 28 Şubat zulümleri için unutursak yine yaşarız söylemini dilinden düşürmeyen bir İslamcı anlayışla karşı karşıyayız.

Oysa bizim adil bir Türkiye, adil bir Dünya idealimiz vardı. Biz düşmanlarına bile adalet vaad eden adil bir düzenin mücadelesini veriyorduk.  Bilge kralın “asıl düşmanlarımıza benzediğimiz zaman mücadeleyi kaybetmiş oluruz” sözünü dilimizden düşürmüyorduk.

Çünkü biz “Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim.” diyen bir peygambere inanmıştık. Biz adaleti de ondan öğrenmiştik.

O Peygamber mescidinin inşaatında çalışan, şehrini savunurken herkes gibi hendek kazan biri idi. O öldüğünde geride kalan biricik kızına dünya malı olarak sadece Fadek hurmalığını bırakmıştı. Ondan sonra gelen idareciler Peygamberler dünya malı miras bırakmaz diyerek Fedek arazisini bile kızına vermemişlerdi. Evet İslam adalet devletinin ilk başkanının kendi kızına miras bırakacağı dünyalık hiçbir varlığı yoktu. Biz onun dinine inanmış dinide ondan öğrenmiştik.

Biz Hz Ebubekir’in “Sizin ey iyiniz olmadığım halde size idareci seçildim. Şayet Allah’a ve Resulüne itaat edersem bana itaat edin değilse bana itaat etmeyin” sözünden idarecilerin nasıl davranılması gerektiğini öğrenmiştik. İdarecileri kutsamayan, onların yanlışlarında hikmet aramayan uyarıcı bir tavrı ilke edinmiştik.

Biz “Dağlara buğday serpin İslam diyarında kuşlar aç demesinler” diyen Hz. Ömer’in tavrından hayvanlar alemine de adalet borcumuz olduğunu öğrenmiş yaşanabilir bir dünyada hayvanlara da haksızlık yapılmasının karşısında bir duruşu inancımızın bir gereği bilmiştik.

Tarihimizde yaşanan kimi kırılmaları vahiy ölçeğinde ayıklayarak özgürlük ve adaletten yana tavır almanın gayretinde olmuştuk.

Hz. Osman’ın yönetiminde yakınların gözetilip, hak etmeyen, işin ehli olmayan akrabalara makam mevki verilmesini uygun görmemiştik.

Hele Hz. Ömer’in oğlu Ubeydullah bin Ömer’in babasının katilini cezalandırırken kızı ve eşini de öldürmesini görmezden gelerek kısas uygulamamasını hiçbir zaman doğru kabul etmedik. Çünkü İkinci halifenin oğlu olduğu için ceza (kısas) uygulanmaması İslam’ın adaletine gölge düşürmüştü.

George Jordac’ın ifadesi ile İnsanlığın adalet sesi Hz. Ali üçüncü halife döneminde zedelenen adaleti yeniden ayağa kaldırmış, ‘devletin dini adalettir dinin devleti de özgürlüktür’ diyerek, adaleti hiçbir zaman maslahata kurban etmemişti. O adaletin İslam’ın esası olduğunu haykırmıştı.

Hz. Ali hiçbir zaman iktidarını korumanın derdine düşmedi. O daha önce kendi hakkı olduğuna inandığı hilafeti kaybettiğinde de, o hilafeti nasıl ele geçiririm derdinde olmamıştı. O güvenlik merkezli bir siyasetin değil adalet merkezli bir siyasetin uygulayıcısı ve savunucusu oldu.

Dünyevi iktidara sahip olmaktansa adaletin sesi olmayı tercih etti. Tarih boyunca kendi iktidarlarını korumayı dini korumakla özdeş görenler Ali’yi hiç anlamadılar. Onun içinde iktidarlarını korumak için adaleti maslahata kurban ettiler. Adalet merkezli değil güvenlik merkezlik siyaseti tercih ettiler. İşte bu anlayış dünyevi iktidarlarını dini korumak için kutsarken yapılan adaletsizliklere din adına meşruyet kazandırdılar.

Ali’ye göre devletin bir kutsiyeti yoktu. İktidar sadece mazlumların hakkını zalimlerden almak hangi şartta olursa olsun adaleti uygulamak için gerekli idi. O Şam’da Muaviye’nin hakimiyetinde, Yahudi zımmi  kadının ayağındaki halhalın zorla alındığını duyduğunda, “Bunu duyan bir Müslüman kahrından ölse yeridir” diyecekti.

O kendisini tekfir eden haricilere güce silaha başvurmadığınız sürece size ceza yok demişti. Onları düşüncelerinin yanlışlığını dile getirmiş ama onları düşüncelerinden dolayı cezalandırmamıştı. Müslümanların halifesini tekfir eden haricilerin beytulmaldan aldıkları maaşlarını bile kesmemişti.

George Jordac Hıristiyan bir ilim adamı ve araştırmacı olarak Hz. Ali için ‘insanlığın adalet sesi’ diyecekti.

Hz. Ali, Peygamber şehrinin giriş kapısı idi benim için. Ali bana İslam’ın esasının tevhid ve adalet olduğunu Müslüman olmanın esasının ise vahdet olduğunu öğretti. Ali bana adalet maslahata kurban edilirse, kaybedenin İslam olduğunu öğretti.

Tarih boyunca Muaviye ve takipçileri adaleti maslahata kurban ederek dünyevi anlamda kazanmış iktidarlarını korumuşlardı. Muaviye ve takipçileri görünürde devleti kutsayarak esasta kendi saltanatlarını kutsuyorlardı. İslam’ın varlığını kendi saltanatlarına bağlayarak, güvenlik merkezli bir anlayışla bütün adaletsizliklerini meşrulaştırıyorlardı. Ne yazık ki İslam tarihinde senelerce bu anlayış hakim oldu.  

Ama tarih gösterdi ki bu anlayışla İslam kazanmamıştı. Çünkü Müslümanların kazanması İslam’ın kazanması anlamına gelmiyordu. Müslümanlar Ali’yi taktir etseler de Muaviye gibi davranmayı tercih ediyorlardı. Muaviye’nin yanında yer almayı tercih ediyorlardı.

İslamcı olduğu iddiasındaki Müslümanlar kendi geleceklerini Muaviye gibi davranmakta, yada Muaviyelere destek olmakta görebilirler. Bu anlayışla dünyevi iktidarlarını koruya da bilirler. Ama bu anlayışla insanlığa umut olmakta Allah’ın rızasına ulaşmakta mümkün olmayacaktır. İnsanlığın ve Müslümanların geleceği Ali’nin adaleti maslahata kurban etmeyen anlayışındadır.

Yaşanabilir bir Türkiye ve yaşanabilir bir dünya ancak gerçek anlamda adaletin hakim olması ile kurulabilir. Güvenliği esas alan ve adaleti maslahata kurban eden bir anlayışla gerçek anlamda adaleti hakim kılmak mümkün değildir. Böyle bir anlayışla insanlığın adalet umudu olmakta mümkün değildir.  

Hz. Ali bu adalet mücadelesinde yalnız kalmıştı. O yalnız kalacağını bildiği içinde Hz. Osman’ın şahadetinden sonra kendisine biat etmeye gelenlere “Siz benim adaletime tahammül gösteremezsiniz gidin benden başka birine biat edin bende ona danışmanlık yapayım yardımcı olayım” demişti. Israrla Hz. Ali’ye biat etmek istediler ve biatte ettiler ama sonra biatlarına sadakat göstermeyerek adalet mücadelesinde Ali’yi yalnız bıraktılar. Kimileride yalnız bırakmakla kalmadı, Ali’nin adalet sistemine karşı mücadele ettiler.

Ali yalnız adamdı, kalabalıklar içerisinde onca seveni arasında yalnız.

Bize de Ali’nin yalnızlığı düştü…

Yalnız kalsa da adaleti maslahata kurban etmeyenlere selam olsun… 

 

DİĞER YAZILARI Filistin Direnişi ve Aksa Tufanı... 01-01-1970 03:00 ‘Kayıp Direniş’ Kitabı ve Direnişi Tanımak… 01-01-1970 03:00 14 Mayıs Seçimleri Üzerine… 01-01-1970 03:00 Oruç Tutmak İhram Giymek, Ramazan Kuran Ahlakını Kuşanmaktır... 01-01-1970 03:00 13 Recepte Kâbe’de Doğdu Onun Adı Ali… 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma'ya Mektup..... 01-01-1970 03:00 Adalet ve Merhamet Timsali Peygamberimizin Örnek Kişiliği… 01-01-1970 03:00 Muhammed Emin Yıldırım Hoca Ve Muaviye Sevgisi... 01-01-1970 03:00 Adalet Liyakat ve İktidar... 01-01-1970 03:00 İslam ve İslamcılık Üzerine… 01-01-1970 03:00 Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek ve Hatalara Karşı Af Edici Olmak... 01-01-1970 03:00 Hz. Ali: Adalet İçin Hilafet  01-01-1970 03:00 Adaleti Somutlaştırmak, Somutlaşmış Adalet İmam Ali’dir… 01-01-1970 03:00 ‘Baba’ Aşk, Ahlak, Direniş, Sevgi Ve Fedakarlık Dizisi… 01-01-1970 03:00 Ali Şeriati Üzerine… 01-01-1970 03:00 Okullar Açılmaz Yine İşyerleri Kapatılırsa Üçüncü Aşıyı Yaptırmayacağım… 01-01-1970 03:00 Saadet Partisi Cumhur İttifakında mı yoksa millet ittifakında mı yer almalı? 01-01-1970 03:00 Babalar Günü Üzerine… 01-01-1970 03:00 20 Soruya 20 Cevap… 01-01-1970 03:00 Dünyadan Ahirete, Anneme Mektup… 01-01-1970 03:00 İslam’ın Özgürlük Anlayışı ve Adem-Şeytan Kıssası… 01-01-1970 03:00 Allah'ın İstediği Gibi Müslüman Olmak... 01-01-1970 03:00 Yemen’den Yükselen Feryad, Bu Feryadı Duyun… 01-01-1970 03:00 İslamofobi Ve İslam’a Saldırılar… 01-01-1970 03:00 Yusuf’un İmtihanı Züleyha… 01-01-1970 03:00 Konuşan Kuran Hz. Ali Kitabını Niye Yazdım? 01-01-1970 03:00 Müslüman Ahlak İlişkisi ve Riya, İhlas Arasına Sıkışan Amellerimiz .. 01-01-1970 03:00 Filistin’e Sadece Türkiye mi Sahip Çıkıyor? 01-01-1970 03:00 Amerika’ya Karşı Olmak, Küresel Adalet Mücadelesi Vermektir… 01-01-1970 03:00 Adalet İçin Mücadele Örneği: Hılfu’l-Fudûl… 01-01-1970 03:00 41. Yılında İran İslam Devrimi: Başarıları Ve Başarısızlıkları? 01-01-1970 03:00 Cemaatten PY'ya, PY'dan Terör Örgütüne FETÖ, FETÖ Mücadelesinde Yapılan Adaletsizlikler 01-01-1970 03:00 Takva Adalet Sahibi Olmak, Adalet Mücadelesi Vermektir.. 01-01-1970 03:00 Nijerya İslami Hareketi ve Şeyh İbrahim Zakzaki… 01-01-1970 03:00 Şehitlerin Mesajı: Tevhid- Adalet- Vahdet- Özgürlük- Kudüs 01-01-1970 03:00 31 Mart seçimlerinin düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İmam Humeyni Düşüncesinde ve İslam Devrimi'nin 40 Yıllık Sürecinde İslami Vahdet 01-01-1970 03:00 Günümüzün Kerbela’sı Yemen’in Serencamı ve Ümmetin Duyarsızlığı… 01-01-1970 03:00 Hz. Osman’ın Kanı Üzerinden, Hz. Ali’den İstenen Adalet mi, Yoksa Adaletsizlik mi? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ve 24 Haziran Seçimleri... 01-01-1970 03:00 ‘Türkiye- ABD İlişkilerinin Psikolojisi’ Kitabı ve Büyük Şeytan Amerika’yı Tanımak… 01-01-1970 03:00 Erzincan İzlenimleri Erzincan Candır…. 01-01-1970 03:00 Piri Aşk’ın, Davası Devrimden Özgür Kudüs’e… 01-01-1970 03:00 Üstad Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’ları Doğru Anlamak… 01-01-1970 03:00 Kudüs İçin ne Yapmak gerekiyor, Kudüs eylemleri Müslümanların gazını mı alıyor? 01-01-1970 03:00 Yalnız Devrimciler Ali ve Ebuzer 01-01-1970 03:00 Ümmetin Dirilişi ve Direnişi Kudüs’ten Geçer… 01-01-1970 03:00 Kurban Yaklaşırken, İbrahim’in İmtihanına Hazır Mıyız? 01-01-1970 03:00 Hz. Ali Örnekliğinde: Tevhid, Adalet ve Vahdet 01-01-1970 03:00 15 Temmuz Darbe Girişiminin Düşündürdükleri… 01-01-1970 03:00 İktidarın Dayanılmaz Cazibesi ve İslamcılardaki Değişim.. 01-01-1970 03:00 İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır…. 01-01-1970 03:00 Devletin Dini adalettir, dinin devleti de özgürlüktür... 01-01-1970 03:00 Emperyalizm ve Sömürgecilik Karşısında İnsanlığa Umut Olmak… 01-01-1970 03:00 İmam Ali ve Nefsini Tanımak… 01-01-1970 03:00 Şubat Ayı Şahadet Ayıdır; Şahadet Kudüs’tür…. 01-01-1970 03:00 İnsanı Tanımak mı Zor Yoksa Anlamak mı? 01-01-1970 03:00 Aşk Yolculuğu Kerbela... 01-01-1970 03:00 Kuran’da Sevgi ve Aşk.. 01-01-1970 03:00 Ali’nin Adaleti, Muaviye’nin Maslahatçılığı… 01-01-1970 03:00 Medeniyet ve Modernizm Üzerine ….. 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife’nin Siyasi Mücadelesi... 01-01-1970 03:00 İmamı Azam Ebu Hanife… 01-01-1970 03:00 Müslümanların Kardeşliği ve Vahdet 01-01-1970 03:00 Çağdaş Medrese; İslami Değerler Akademisi… 01-01-1970 03:00 İslami Mücadelede Metot 01-01-1970 03:00 Ebul Fazl Abbas; Kerbela’nın Yiğit Savaşçısı 01-01-1970 03:00 Mustafa İslamoğlu hoca ve Uydurulmuş din-İndirilmiş din söylemi… 01-01-1970 03:00 Ak saçlı bilge: Atasoy Müftüoğlu 01-01-1970 03:00 İran Gezi Notları 01-01-1970 03:00 Miraç, Namaz ve Kudüs 01-01-1970 03:00 Aşka ve Sevgiye Dair 01-01-1970 03:00 Kuran'da Müslüman 01-01-1970 03:00 Fıtratın İlahi Yanı; Kamil İnsan Olmak 01-01-1970 03:00 Hz. Zeynep; Babasının Süsü…. 01-01-1970 03:00 Kerbela ve Kuran 01-01-1970 03:00 Kurbanda İbrahim’ce Bir Duruş… 01-01-1970 03:00 Kudüs, İslahiye Ve İstanbul 01-01-1970 03:00 Kuran Rehberliğinde Huriyi Doğru Anlamak 01-01-1970 03:00 Kudüs Sevdamız Aşkımız Hayalimiz Bizim. 01-01-1970 03:00 Bireysellik Ve Bencillik 01-01-1970 03:00 Hayat Sigortamı Annemi Kaybettim 01-01-1970 03:00 Dostluk Üzerine 01-01-1970 03:00 Nisa Suresi Tevhid Adalet ve Kadın 01-01-1970 03:00 Dünya Sevgisi ya da Dünyevileşme 01-01-1970 03:00 Kadınlardan Yönetici Olur mu? 01-01-1970 03:00 Annem.... 01-01-1970 03:00 Müslümanların Suriye İmtihanı 01-01-1970 03:00 Hz. Fatıma Timsali Bir Anne ve Onun Çocuk Eğitimi 01-01-1970 03:00 Bebeğini Özleyen Anne 01-01-1970 03:00