Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur*

Harun Yılmaz

30-01-2020 13:14

3 Aralık 2019, Salı günü, tüm ülkede infial uyandıran, kanımızı donduran bir insan cinayeti işlendi; 22 yaşında gencecik bir kızımız, Ceren Özdemir, öldürmeyi bir zevk, bir av, bir yaşam tarzı şekline getiren Özgür Arduç adında bir psikopat katil tarafından katledildi.

Adi, korkak bir adam oysa Özgür Arduç; çünkü kurbanlarını küçük yaştakiler arasından, nispeten kısa boylu, ufak tefek, zayıf görünümlerine göre seçen, bu yönüyle korkak, basit, zayıf bir karakter.

Bu cinayet, zihnimizde, kalbimizde hâlâ kapanmayan, hâlâ acıyan, kanayan bir yarayı hatırlattı bize; Özgecan Aslan.

Daha 19 yaşını yaşayan bu masum kızımız da, Suphi Altundöken adında bir cani tarafından katledilmişti 11 Şubat 2015 yılında.

Şüphesiz çevremiz çok güvensiz; kimse sabah çıktığı evine, bir cani, bir sapık kendine isabet etmeden sağ salim dönebileceğinin garantisine sahip değil maalesef.

Özgür Arduç, üzerinde hususen durulması gereken bir katil.

Bundan sonra yazacaklarım, asla bu caniyi aklama, hak verme, anlama, anlayış gösterme niyeti taşımıyor. Hatta acı içinde lime lime edilerek öldürüldüğünü duysam üzülmem.

Ancak, cinayetin somut, müşahhas öznesi her ne kadar Özgür Arduç olsa da, sosyolojik ve hukuki düzen açısından, toplum olarak bu katilin işlediği tüm cinayetlerin ortağıyız.

Çünkü her birimiz, yapmadığımız tüm iyiliklerden sorumluyuz.

Bu durum, milletimizin birtakım mühim hasletlerini yitirmesiyle yakından ilgilidir.

Bir insanın caniliğinin ve masumiyetinin, içinde büyüdüğü toplumun kendisine karşı davranışlarıyla yakından ilgisi bulunmaktadır.

Pozitif bir örnek;

1926’da, Denizli, Acıpayam’ın Yumrutaş Köyü’nde, yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Hüseyin Yılmaz, dört yaşında annesini, on bir yaşında babasını kaybeder.

Hüseyin, köyde amcasının yanında kalmaya ve çobanlık yapmaya başlar.

Onun okuma azmini fark eden köydeki öğretmen, Hüseyin’i Denizli’ye götürür. Köyden ayrılırken Ümmühan Hala’sı, Hüseyin’in beline bir kuşak bağlar, içine ekmek ve azığını koyar, eline de pazarda satıp okul harçlığı yapsın diye küçük bir oğlak tutuşturur.

Hüseyin, o gün kasabanın pazarında bu oğlağı satar, orada öğretmeniyle birlikte Acıpayam’dan Denizli’ye giden bir kamyona biner.

Kamyonun şoförü, fabrikası için Acıpayam’dan un alımına giden Denizlili varlıklı iş adamı Ali Rıza Kaşıkçı’dır.

Öğretmen, “Hüseyin çok zeki bir çocuk, okutması için bir hayırseverin yanına vereceğim.” deyince, Ali Rıza Kaşıkçı, Hüseyin’i evlat edinir. Akamete uğrayan okul hayatı böylece yeniden başlayan Hüseyin, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Elektrik Bölümü’nü kazanır, fakülteyi birincilikle bitirir. Hüseyin’in böylece ABD’ye, NASA’ya uzanan parlak kariyer hayatı başlamış olur.

Bu kısa hikâyede tarihlere dikkat edin; 1920’li, 30’lı yıllar. İnsanın insana karşı hassas merhamet damarının kopmadığı zamanlar.

Şimdi gelelim Özgür Arduç’a:

Öksüz ve yetim Özgür, 1987’de, daha üç yaşındayken dedesi tarafından yetimhaneye verilir.

Bir anne kucağı, bir baba sıcaklığı, köyü tarafından bir sahiplenme görmeden büyür yetimhanede. Haftada bir banyo yaptırılırken, suyun sıcaklığını, soğukluğunu kontrol edecek, tenine zarar vermesin diye ılıştıracak bir anası yoktur Özgür’ün.

Altını ıslatmışsa, hortumla, kızılcık sopasıyla terbiye edilir.

Yaramazlık yapmışsa, annesinden kaçıp, babasına sığınacak bir şımarıklık lüksü hiç olmamıştır.

“Ben çocukluğumdan beri yetimhanelerde büyüdüğümden, sahipsiz olduğumdan, maddi imkânlarım bulunmadığından, durumu iyi, güzel giyinen, annesi babası yanında olan kişileri kıskanıyorum.” diye anlatır Özgür kendi ruh hâlini.

Bir Afrika atasözünde söylendiği gibi; “Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda sevginin sıcaklığını hissetmek için köyünü yakar.”

Yetimhanede cinsel tacize uğrayıp uğramadığını, polise verdiği ifadesinde belirtmediği için bilmiyoruz.

18 yaşına geldiği 2002 yılına kadar değişik şehirlerdeki yetimhanelerde büyür. 18’inde Erzurum Yetiştirme Yurdu'ndan ayrılır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2004’te hazırladığı ruhsal muayene raporunda, “Çocukluğundan beri otoriteyle problemleri bulunuyor, mizacı kızgın, sosyabilitesi güven telkin etmiyor, saldırgan, suça meyilli” ifadeleri kullanılan Özgür, geçimini sürekli hırsızlık yaparak sağlar. 2005 yılında sürekli Bally (uçucu uyuşturucu madde) kullanır.

21 yaşındayken, daha 12 yaşında bir erkek çocuğunu, sırf konuşma şekli hoşuna gitmediği için bıçaklayarak öldürür.

Bu cinayetten yakalanıp hapse giren, sevdiği kedilerin başını taşla ezip, bazılarının kalbini çıkaran, TSK’nın “sosyabilitesi bozuk, suça meyilli” raporuyla askerliğe uygun bulmadığı bu psikopat cani, 2018’de “açık cezaevine” geçmeye hak kazanır ve buradan firar eder.

Yeniden yakalanır ve kanunların emrettiği şekilde bir daha “açık cezaevine” konulur.

Vahşice ve korkakça işleyeceği o menfur cinayetten üç gün önce yine firar eder.

Kaçtıktan sonra dışarıda elini kolunu sallayarak gezeduran bu cinayet makinesi, market, hırdavatçı, esnaf lokantası, dolmuş vs ne varsa, tek ve tenhada gördüğü, karşısına çıkan zayıf, güçsüz olarak değerlendirebileceği kadın, erkek, çocuk olsun, kim çıkarsa takip edip sota yerde bıçaklayıp öldürerek parasını alıp kaçmayı planlar.

“Bayan ve genç erkekleri öldürmeyi planlıyordum. Bunları seçmemdeki amacım, zayıf olmaları ve daha kolay öldürebileceğimi düşündüğüm içindir.” diyen bu caninin sokaklarda gezerken psikolojisi aynen şöyledir; “Kime zarar veririm, kimi öldürebilirim?”

Ceren’i katletmeden hemen evvel bir caminin çay ocağına girer. Bu sırada çay ocağına altı yaşlarında bir çocuk ile annesi gelir. Annesi çocuğu bırakarak ayrılınca, bu çocuğu öldürmeyi düşünür. Ancak yaşamasını istediğini düşünerek bundan vazgeçer.

Herhalde ömrü boyunca gösterdiği tek merhamet kırıntısı budur Özgür’ün; işte dedesi, köylüleri, yetimhane görevlileri, toplumun fertleri olarak bu kırıntıya yatırım yapmalıydık.

Başaramadık…

Hüseyin Yılmaz’a sahip çıkmak gibi nice güzel hasletleri, kestane ve çay eşliğinde özlemle hatırlayıp, hikâye gibi anlatmak için mazimize gömdük.

Allah, toplum olarak bu gömüyü mazimizden çıkarıp, yeniden hayatımızın nimetleri arasına katmamızı nasip etsin bizlere.

Allah, göster(e)mediğimiz merhametler, yap(a)madığımız iyilikler yüzünden bizleri bağışlasın ve bir gazab-ı ilahiye değil, Yunus 98’de, “Onlar iman edince, dünya hayatında onlardan azabını giderdik ve bir süre daha geçindirdik.”  dediği Yunus Aleyhisselam’ın kavminin nimetlerine eriştirsin.

(*) Voltaire

 

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... 01-01-1970 03:00 Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti 01-01-1970 03:00 Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... 01-01-1970 03:00 Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! 01-01-1970 03:00 Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 01-01-1970 03:00 Daldan Dala Bir Toplumuz! 01-01-1970 03:00 Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. 01-01-1970 03:00 Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! 01-01-1970 03:00 DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 01-01-1970 03:00 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... 01-01-1970 03:00 Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet 01-01-1970 03:00 Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... 01-01-1970 03:00 Geldiğimiz Nokta! 01-01-1970 03:00 Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak 01-01-1970 03:00 LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak 01-01-1970 03:00 Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 01-01-1970 03:00 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. 01-01-1970 03:00 DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- 01-01-1970 03:00 Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- 01-01-1970 03:00 Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... 01-01-1970 03:00 Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. 01-01-1970 03:00 Küfrün İhsanı Olmaz.. 01-01-1970 03:00 Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? 01-01-1970 03:00 Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? 01-01-1970 03:00 Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Sahurun Vakti.. 01-01-1970 03:00 Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı 01-01-1970 03:00 Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır 01-01-1970 03:00 Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... 01-01-1970 03:00 Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu 01-01-1970 03:00 Türkiyeliler Defolsun! 01-01-1970 03:00 Baba Ne İşe Yarar?* 01-01-1970 03:00 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? 01-01-1970 03:00 Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! 01-01-1970 03:00 Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı 01-01-1970 03:00 LGBT’nin Onur Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? 01-01-1970 03:00 Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması 01-01-1970 03:00 Hac mı, Panayır mı? 01-01-1970 03:00 İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! 01-01-1970 03:00 Pacta Sund Servanda 01-01-1970 03:00 İdam Cezası Neden Getirilemez? 01-01-1970 03:00 Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz? 01-01-1970 03:00