Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı...

Harun Yılmaz

26-01-2023 19:33


Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’ın çocukluğunu yazdığı Gâvur Mahallesi romanında adı geçen ve zamanında Ermenilerin, Keldanilerin ve Müslümanların bir arada yaşadığı, kabadayılarıyla ünlü, Hançepek (Xançepek) diye bir mahallesi vardır Diyarbakır’ın. Doğu ve Güneydoğu’da köy, mezra, mağara, yol, cadde, çukur, duvar, ne varsa onların kadim isimlerini beğenmeyen Devlet Baba’mız, buranın adının fonetiğini sevmemiş olacak ki, Hançepek’in de adı olmuş, Hasırlı.

İşte bu mahallede, bilinmez bir tarihte iki Hançepekli arkadaş hacca niyetlenirler, fukaralık zamanı çıkarlar sefere, yokuşlarda nefesi tıkanan Diyarbakır-Mekke otobüsüyle varırlar Harem’i Şerif’e. Allah mübarek etsin.
Arafat vakfesinden sonra Müzdelife’ye gelirler; burada, Mina’da şeytanı taşlamak için fındık büyüklüğünde taşlar toplamaları lazımdır.

İki arkadaştan biri (adı Hüseyin olsun), taş toplarken, öbürü (bunun adı da Abdullah olsun) eğilip de taş toplamaz mukaddes topraklardan.

Hüseyin sorar; “Oğlim Apo, niye taş toplamisan?”

Abdullah cevap verir; “Ma şeytan bahan ne yapmiş? Oni taşlamiyacağam.” 

Mina’da herkes şeytanı taşlarken, bizim Apo şeytanı taşlamaz.

Gece uyurken bir rüya görür ki Apo, şeytan ona teşekkür ediy, diyi ki, “Kardaş, ben sahan teşekkür ediyem.”
Apo sorar, “Bahan niye teşekkür edisan?”

Şeytan der ki, “Sen beni taşlamadın, ben de sahan bir hediye verecağam.”

Tutar Apo’nun kolundan, onu bir yere götürür, toprağı eşeleyip, bir küp çil çil altın çıkarır, “Ahan kardaş, bunlar benim sahan hediyamdır.”

Gariban, fukara Apo’nun yüzüne kocaman bir gülücük yerleşir, sevinir, içinden der ki, “İyi ki, Hüso’ya uyup da taşlamadım şeytani.”

Şeytan onu uyarır; “La kardaş, sen şimdi hacısan, amma bu altınları yanına alırsan, diğer hacılar sende gomaz, elinden alırlar.”

Apo der, “Heye şeytan kardaş, dorgu diyisan; hele ne yapah?”

Şeytan diyi ki, “Bu küpü al, hama beni takip et.”

Şeytan önde, Apo arkada, varırlar çadırlardan uzakça bir yere; “La Apo kardaş, ahan burayı kaz, küpü içine koy, üstünü torpaanan kapat.”

Apo, küpü toprağa gömer.

Ancak şeytan yine sivri sakalının ucunu kıvırır sanki bir şey düşünüyormuş gibi; “La Apo kardaş, bunu buraya gömdük de senin hac bitince ahan bu koca çölde nasıl bulacahsan gömdügün yeri?”

Apo der, “Heye, dorgu diyisan, ne yapah?”

Şeytan, yerdeki büyükçe bir taşı gösterir, “Ahan bunu al, gömdügün yerin üstüne koy, hama bulursan.”

Apo gider, taşı alır gelir, küpü gömdüğü yerin üstüne koyar.

Ancak şeytan yine sivri sakalını tutar, der, “La Apo kardaş, her yannı taş dolu buranın, gömdüğün yer neresi, nerden bulacahsan, nerden bilecahsan bu taş, o taştır?”

Apo, yine şeytanın zekâsına hayran olur, “Ne yapah?” diye sorar.

Şeytan der ki, “Apo kardaş, indir şalvarını, xezinenin yerini keybetmemağ için üstüne büyük abdestini yap, haccın bitince, sebehinde buraya gel. Hangi taşın üstünde pohun varsa, o taşın altındaki xezineyi al götür, ömrüyün sonuna cek zengin yaşa.”

Apo, bir ıkınır, iki ıkınır, zorlanır, derken büyük abdestini yapar taşın üstüne; ancak bir uyanır ki, gecenin kör vakti bembeyaz ihram batmış; belinden aşağı inci gibi ihram, olmuş kahverengi.

O yıllarda mahrumiyet gırtlağa kadar; çöl yerinde su yok, sabun yok…

Apo kalkar, diğer hacılar görüp de kendini ayıplamasın diye bin zahmet, bin mihnet, kan ter içinde ihramını temizler.

Sabah olur, tüm hacılar uyanırlar, Mina’ya şeytan taşlamaya çıkarlar yine.

Ertesi gün herkes fındık büyüklüğünde taşlar atarken, bizim Apo, öfkeyle, hışımla koca koca taşlar atar şeytana.

Arkadaşı Hüso sorar; “Ula oğlım, dün taş atmidın, bu gün ne oldi taşlisan oni?”

Yüzü öfkeden kıpkırmızı Apo, oflayıp ıhlarken cevap verir;

“O kebehetini bili.”
-o-

Kulakları hayırla çınlasın, kıymet-i agâh Sani Güzelgöz Abi’den aldığım bu orijinal Diyarbekir fıkrası, güldürürken de önemli bir şey anlatır aslında.

Hüso, geleneğe uysa da ferasetli bir Müslüman’dır, en azından şeytanın yerini yurdunu bilir, emr-i ilahi gereği ona karşı bir husumeti vardır; Apo ise, ne düşmanın farkındadır, ne de düşmanın varlığı onun umurundadır. Tıpkı günümüzün servet, ihale, makam peşinde koşan, çocuklarını şeytana düşman yapmak, ona düşmanlığı beslemek gibi en ufak bir gündemi olmayan ana babalarımız, medya maymunlarına hayranlıkla bakıp, topçu, popçu olmayı, eğlenmeyi yegâne gaye belleyen çocuklarımız gibidir Apo’nun konjonktür Müslüman’lığı.

Apo gibi konjonktür Müslümanları hâl ve eylem dili ile şöyle dua ederler; “Allah’ım, Sen, İslam’a ve Müslümanlara zafer ver, ancak bunu, n’olur bizi bu işe karıştırmadan yap!”

Oysa şeytana düşmanlık yapmak, bizim ihtiyarımıza bırakılmış şahsi bir tercih konusu değildir; İLAHİ BİR EMİRDİR.
Bugünkü düşman, dünün tüm düşmanlarından daha sofistike, daha kurnaz, daha güçlü, daha organizedir; aileyi, erkeği/babayı, kadını, çocuğu ifsad eden; toplumu, içtimai ahlakı dinamitleyen Kaos-GL, LGBT (eşcinsellik ve ötesi sapıklıklar), feminist yapılar; su, gökyüzü, toprak, tahıl, meyve, sebze, balık, arı, hayvancılık ifsadı; hayvanseverlik maskesi altında faaliyet yürüten ALF (Animal Liberation Front-Hayvan Kurtuluş Cephesi), ELF (Earth Liberation Front-Yeryüzü Kurtuluş Cephesi) gibi terör örgütleri ve bunların güdümünde sinsice yürütülen köpek popülasyonundaki planlı artış; DSÖ marifetiyle sağlık alanında medikalist protokoller, aşı adı altında BSS (biyolojik sıvı silahlar) zorlamaları; FEMA gibi gelecekte çocuklarımızın içine tıkılıp hammadde, işgücü olarak kullanılması planlanan küreselci kamplar, nüfus planlaması maskesi altında küresel çapta insan soykırımı; savaşlar, kaoslar, ekonomik krizler, kıtlık senaryoları ve hiçbirini boş bırakmadıkları tüm yaşam ve nefes alanlarımızda, medya, sinema, sermaye, devlet, ordu ve ünlülerden oluşan tüm güçleriyle son derece organize, küreselci bir yapı var karşımızda. Öyle ki, FETÖ, Haşhaşiler, IŞİD, Boko-Haram vb bize benzer benzemezlerden bile daha tehlikeli, her yere, her alana, hatta evlerimize, çocuklarımızın dimağlarına bile sızabilmiş küreselci bir çetedir bu.

“Ne yapabiliriz ki bu güce karşı?” bedbaht sorusuna Allah’ın cebri ve kati emri; konjonktür Müslümanları olmayın ve “ONLARA DÜŞMANLIK YAPIN!” demektedir.

Bu konu bir hayat-memat meselesi değildir, ondan daha önemlidir; bu konu bir imtihan-ahiret meselesidir; can kafesini terk ettiğinde bitmeyecek, davası nihayetsiz bahtiyarlıkla ya da ah-ı figanlarla devam edecek bir meseledir.

Oysa Müslüman, bir nazar etti mi, Allah’ın düşmanlarını simalarından, sözlerinden, işlerinden tanır ve onun feraseti gâvurun yüreğine korku verir; o zaman ortada insana ve İslam’a düşmanlık çabasında olan ne Bil Gavats’lar kalır, ne İngiliz Kraliyeti, ne Rothshild, ne Rockefeller, ne ABD emperyalizmi, ne Çin mezalimi…

Bunun için, “Ben bir Müslüman’ım!” diyen her şahsiyetin basiret kılıcını kuşanıp ve feraset libasını giymesi, çoluk çocuğunu da böylece yetiştirmesi gerekmektedir.

Aksi hâlde, küreselci çeteye ve işbirlikçilerine karşı;

Allah’ın, “Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de ona düşmanlık yapın.” (Fatır 6) diyen emrini,
“Şaki, Allah için hiçbir iyilik ve taatte bulunmayan (ilahi emirlere uymayan); Allah için hiçbir kötülükten de vazgeçmeyendir.” hadisini ve

İsmet Özel’in “Küfrün (gavurun) ihsanı olmaz.” sözünü anlamayan, gereği için elini oynatmayan, dilini kıpırdatmayan, kalbiyle buğz edemeyen bir Müslüman için “o ferasetli bir Müslüman’dır.” denilemez.

 

DİĞER YAZILARI Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... 01-01-1970 03:00 Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti 01-01-1970 03:00 Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... 01-01-1970 03:00 Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! 01-01-1970 03:00 Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 01-01-1970 03:00 Daldan Dala Bir Toplumuz! 01-01-1970 03:00 Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. 01-01-1970 03:00 Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! 01-01-1970 03:00 DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 01-01-1970 03:00 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... 01-01-1970 03:00 Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet 01-01-1970 03:00 Geldiğimiz Nokta! 01-01-1970 03:00 Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak 01-01-1970 03:00 LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak 01-01-1970 03:00 Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 01-01-1970 03:00 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. 01-01-1970 03:00 DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- 01-01-1970 03:00 Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- 01-01-1970 03:00 Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... 01-01-1970 03:00 Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. 01-01-1970 03:00 Küfrün İhsanı Olmaz.. 01-01-1970 03:00 Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? 01-01-1970 03:00 Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? 01-01-1970 03:00 Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? 01-01-1970 03:00 Sahurun Vakti.. 01-01-1970 03:00 Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı 01-01-1970 03:00 Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* 01-01-1970 03:00 Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır 01-01-1970 03:00 Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... 01-01-1970 03:00 Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu 01-01-1970 03:00 Türkiyeliler Defolsun! 01-01-1970 03:00 Baba Ne İşe Yarar?* 01-01-1970 03:00 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? 01-01-1970 03:00 Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! 01-01-1970 03:00 Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı 01-01-1970 03:00 LGBT’nin Onur Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? 01-01-1970 03:00 Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması 01-01-1970 03:00 Hac mı, Panayır mı? 01-01-1970 03:00 İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! 01-01-1970 03:00 Pacta Sund Servanda 01-01-1970 03:00 İdam Cezası Neden Getirilemez? 01-01-1970 03:00 Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz? 01-01-1970 03:00