Bediüzzaman (r.aleyh) Peygamber aleyhissalatü vesselamın ehl-i beyte genel ilgisinden sonra torunlarına özel ilgisine geçer.
Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ın Hazreti Hasan ve Hazret-i Hüseyin’e (r.a.) özel ilgi ve sevgisini sorgular ve sevginin kaynağını anlamaya çalışır. Bu sevgi ve ilgiyi risalet görevinin bir sonucu olarak açıklar.
“Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam, külli ve umumi vazife-i nübüvvet içinde bazı hususi, cüzi maddelere karşı azim bir şefkat göstermiştir. Zahir hale göre o azim şefkati o hususi, cüzi maddelere sarf etmesi, vazife-i nübüvvetin ehemmiyetine uygun gelmiyor. Fakat hakikatte o cüz’i madde, külli, umumi bir vazife-i nübüvvetin medarı olabilecek bir silsilenin ucu ve mümessili olduğundan, o silsile-i azimenin hesabına, onun mümessiline fevkalade ehemmiyet verilmiş.
Mesela, Rasul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam, Hazret-i Hasan ve Hüseyne karşı küçüklüklerinde gösterdikleri fevkalade şefkat ve ehemmiyet-i azime, yalnız cibilli şefkat ve hiss-i karabetten gelen bir muhabbet değil, belki vazife-i nübüvvetin bir hayt-ı nuranisinin bir ucu ve veraset-i Nebebiyyenin gayet ehemmiyetli bir cemaatinin menşei, mümessili, fihristesi cihetiyledir.
Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam, Hazret-i Hasan’ı (r.a.) kemal-i şefkatinden kucağına alarak başını öpmesiyle, Hazret-i Hasan’dan (r.a.) teselsül eden nurani nesl-i mübarekinden, Gavs-ı Azam olan Şah-ı Geylani gibi pek çok mehdi-misal verese-i nübüvvet ve hamale-i şeriat-ı Ahmediye (a.s.m.) olan zatların hesabına Hazret-i Hasanın başını öpmüş. Ve o zatların istikbalde edecekleri hizmet-i kudsiyelerini nazar-ı nübüvvetle görüp takdir ve istihsan etmiş. Ve takdir ve teşvike alamet olarak, Hazret-i Hasan’ın (r.a.) başını öpmüş.
Hem Hazret-i Hüseyin’e (r.a.) karşı gösterdikleri fevkalade ehemmiyet ve şefkat, hazret-i Hüseyin’in (r.a.) silsile-i nuraniyesinden gelen Zeynelabidin, Cafer-i sadık gibi eimme-i alişan ve hakiki verese-i Nebeviye gibi çok mehdi-misal zevat-ı nuraniyenin namına ve din-i İslam ve vazife-i risalet hesabına boynunu öpmüş, kemal-i şefkat ve ehemmiyetini göstermiştir.
… elbette Hazret-i Hasan ve Hüseyn’in (r.anhuma) arkalarında teselsül eden aktab ve eimme-i verese ve mehdileri görmüş ve onların umumu namına başlarını öpmüş. Evet, Hazret-i Hasan’ın (r.a.) başını öpmesinden, Şah-ı Geylani’nin hisse-i azimesi var.”[1]
[1] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sh. 587