Esma- ül Hüsna Ve Kullanımı

Abdurrahman Kılıç

21-05-2016 20:55

Esma-ül Hüsna’nın insanlara verilip verilmeyeceği ile ilgili ülkemizde öteden beri bazı ihtilaflar bulunmaktaydı. Kadir, Aziz, Rauf v.b. isimlerin Esma-ül Hüsna’dan olduğu ve insanlara verilmesinin yanlış olduğu söylendi ancak ülkemizde bu isimlere azımsanmayacak sayıda karşılaşılması ortada bir tuhaflığa işaret ediyordu. Toplum bile bile yanlış mı yapıyordu?

Son zamanlara bu tartışmaya bazı cemaat liderleri de katıldı. Bir Cemaatin bazı şirketlerinin kayyımlara devredilmesi üzerine, Allah’ın (c.c) el-Kayyum isminin kayyımlara verilmesi eleştirildi.

Bir başka cemaat lideri Said Nursi’ye (r.aleyh.)  Bediüzzaman lakabının verilmesini, bedi’ isminin, Allah’ın el-Bedi’ ismi olduğunu ve kullara verilemeyeceğinden hareketle, Bediüzzaman eleştirilerini bu iddia ile çeşitlendirdi. Allah’ın, el-Mevla isminin Celaleddin-i Rumi (r.aleyh) için kullanılıp Mevlana lakabının verilmesinden hareketle Mevlana eleştirildi.

Evvelen; Vahyin Esma ül-Hüsna olarak belirlediği isimler, Araplar tarafından vahyin nüzulünden önce de kullanılmaktaydı. Bu kelimeleri vahiy bizzat kendisi üretmedi. Bu kelimelere yeni anlamlar yükledi. Ama bu kelimelerin vahiy öncesi anlamları varlıklarını devam ettirdi. Esma-ül- Hüsna’nın vahyin yüklediği anlamı ile kullanımı farklı, vahiy öncesi anlamı ile kullanımı farklıdır. Müfessirler, vahyin Esma-ül Hüsna ve diğer kelimelere yüklediği anlamı, vahiy öncesi kullanımını inceleyerek belirginleştirmeye çalışıyor bu nedenle.

İkinci olarak; “  …. İsm-i Azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden gelmiş.”[1] Esma ül-Hüsnanın her birinin evrende değişik boyutlarda tecellileri bulunmakta. Her ismin azamlık mertebesinde tecellisi sadece Allah içindir. Ancak bu isimler diğer varlıklarda farklı derecelerde tecelli eder. Varlıklardaki sınırlı tecelliler –haşa- Allah olarak değerlendirilemez.

Bu öncüllerden hareketle Esma-ül Hüsna’nın kullanımını inceleyebiliriz.

Esma-ül Hüsna elif lam (ال) takısı ile kullanıldığına mutlak manada Allah’ın ismi olur. Başka bir şekilde düşünmek mümkün olmaz. Mesela العزيز ,المولى   gibi. Bu şekilde bu isimlerin insanlara verilmesi elbette uygun değildir.

Ancak bu isimler elif lam (ال)takısı ile muzaf ileyh olduğunda muzafına göre anlam kazanır. Yusuf Suresi  العزيز 30  امرأت -azizin karısı -tamlamasında olduğu gibi Esma-ül Hüsna olarak anlaşılması asla mümkün olmaz.

Bediüzzaman lakabı bedi ve zaman isimlerinden oluşan bir tamlamadır. Yukarda ki kullanıma uygundur. Bedi’ harika, güzel, olağanüstü kelime anlamındadır. Bediüzzaman zamanın harikası v.b. anlamlara gelir. Bu anlamı ile Esma-ül Hüsna olarak düşünülmesi uygun değildir.

Bu kuralın tam karşıtı olduğunda da durum aynıdır.  Bu isimler elif lam (ال) takısız olup bir isme muzaf olduklarında muzaf ileyhlerine göre anlam kazanır.  رب البيت  -ev sahibi -tamlamasında رب  esma-ül Hüsna olarak değerlendirilemez. Nahl Suresi 76 ayetinde وهو كل على مولاه  - sahibine yük olduğu halde - cümleciğinde مولى isminin de Esma–ül Hüsna’dan olması düşünülemez.

Mevlana’ya Mevla isminin verilmesi tam da konunun bu yönü ile ilgilidir. Mevla sahip, dost, veli kelime anlamına sahiptir. Mevlana da sahibimiz, dostumuz, velimiz anlamındadır. Bu anlamı insanlara verilmesinde bir sakınca olmadığı gibi aksine Esma-ül Hüsna olarak kullanılması sakıncalıdır. 

Yine bu isimler elif lam (ال)takısı olmaz, bir başka isme de muzaf veya muzaf ileyh olmazlarsa hangi isme yüklem olduklarına bakılır. Allah’a veya Allah ile ilgili bir zamire yüklem olduklarında Esma-ül Hüsna; diğer varlıklara veya diğer varlıklarla ilgili bir zamire yüklem olduklarında normal isim olarak değerlendirilir. Yusuf Suresi 55 ayette اني حفيظ عليم  - ben bilgili ve muhafaza ediciyim- cümleciğinde حفيظ عليم Yusuf’un yüklemi olduğundan Esma-ül Hüsna olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Duhan Suresi 41. Ayette  يوم لا       يغني مولى عن مولى – o gün hiçbir dost, dostuna yardım edemez- cümleciğinde مولى kelimesi de Esma –ül Hüsna olarak değerlendirilemez.

Doğrusu Kur’an-ı Kerim’de bu denli yaygın kullanımı olan bu meselenin bu kadar gündem oluşturması hayret verici. Fırtınayı bir damla suda koparmak gibi bir şey.



[1] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İst.1966, C I. sf.51

 

 

DİĞER YAZILARI Bir Tutam Vahdet Bir Tutam Cesaret 01-01-1970 03:00 Şahid Olarak Kudüs Yeter… 01-01-1970 03:00 Katar’a Saldıran Arap Basınının ABD Uşaklığı Ve Çağrıştırdıkları, 01-01-1970 03:00 Vakıa Suresi 78. Ayetini Doğru Anlamak.... 01-01-1970 03:00 İnsan Suresi 29 ve 30 Ayetler…. 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman’dan hareketle Kudretin Eşyaya Taalluku.. 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman Ontolojisi Allah’ın (c.c.) Zatı 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman Ontolojisi Allah 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman Ontolojisi Varlık 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman’ın Bilgi Kategorisi 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman’ın bilgi anlayışında; İnsanın Bilgi Araçları 01-01-1970 03:00 Bediüzzamanın (R.Aleyh) Bilgi Anlayışı. 01-01-1970 03:00 Risaleler Niçin Ve Nasıl Okunmalı 01-01-1970 03:00 Belagat Ve İ’rab Çerçevesinde Besmelenin Anlamı 01-01-1970 03:00 Risalelerde Hz. Ali, Hz. Hasan Ve Hz. Hüseyin ( R.A.) Dönemleri 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman'ın Al-İ Aba Hadisi Ve Tathir Ayeti Yorumu 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman Ve Ehl-İ Beyt İmamları -2- 01-01-1970 03:00 Kur’an- ı Kerim Nasıl Okunmalı 01-01-1970 03:00 Risalelerde Hz. Ali’nin (r.a.) Halifelik Dönemi 01-01-1970 03:00 Bediüzzaman (R.Aleyh) Gözüyle Şiiliğin Kaynağı 01-01-1970 03:00 İhtilaflara Bakışaçısı 01-01-1970 03:00