DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Hasan Hüseyin Avcı
Hasan Hüseyin Avcı
Giriş Tarihi : 10-04-2023 10:55

Sorumluluk ve Haklar Arasında İnsan....

Yirminci yüzyılın ikinci yarısı insan haklarının öne çıktığı bir dönemdir. Bunun en önemli nedeni, batının uzun yıllar boyunca insanların haklarının hiçe sayılması ve batılı güçlerin zenginlik ve egemenlik hırslarıyla hareket ederek insanları ezme ve sömürmeleridir. Özellikle batılılar kendileri gibi olmayanları insan olarak bile görmemelerinden dolayı, onların en temel hakkı olan yaşama hakkını bile çok görmüşlerdir. Yaşama hakkı verdikleri insanlara da ancak kendilerinin çıkarlarına hizmet ettikleri ölçüde müsaade etmişlerdir. Gerek bu tür anlayışlara karşı çıkan vicdanlı kişilerin gayretleri, gerekse bazı egemenlerin kendi düzenlerini makul ve uygulanabilir hale getirme istekleri ile bu haksızlıklarla düzenlerinin devam edemeyeceğinin farkına varan kişilerin çabaları, insan hakları kavramının öne çıkarılmasını sağlamıştır.

Çuvaldızı başkalarına batırırken biraz da iğneyi kendimize batırmak gerekirse bizim tarihimizde de insan hakları ihlalleri de bir hayli fazladır. Özellikle Emevilerin  tesis ettiği saltanat rejiminden sonra saltanat hanedanının çıkar ve hırsları için insanların en temel haklarından başlayarak diğer hakları ellerinden alınmıştır. Arap olmayanlar ezilmiş ve her türden başkaca haksızlıklara başvurmaktan kaçınmamıştır. Burada beşinci halife olarak bilinen ÖMER BİN ABDULAZİZ önceki yönetimin gayrimüslümlerin Müslüman olunca devletin, cizye ve haraç vergilerinden mahrum kalınacakları korkusuyla Müslüman olmalarına karşı çıkılmasına karşı şu meşhur sözü söylemek durumunda kalmıştır:’ Allah peygamberini vergi memuru olarak göndermemiştir’’. Bazıları Emevilerin sahabi ve tabiilerden olması dolayısıyla onların tenkit edilmesine karşı çıkabilirler.  Fakat bazı kişilerin yanlışına ve haksızlığına karşı duramazsak daha sonraki dönemlerdeki yanlışlara yanlış deme ve karşı olma hakkımız olamaz. Ancak tarihin hiçbir döneminde insan hakları ihlallerinde Müslümanlar batı ile kıyaslanması mümkün değildir. Müslüman dünyanın dışındakiler zulümde her zaman önde olmuşlardır.

Son yıllarda ülkemizde geçmiş dönemdeki baskıcı ve zorba batı yönetimlerin etkisiyle yaşanan haksızlıklar sonucu insan hakları olgusu öne çıkmıştır. Fakat batıda olduğu gibi belli mücadeleler ve aşamadan geçmeden (bazı haklar) yukarıdan aşağıya doğru gelişmiştir. Bu durumda hakların yanlış kullanımına veya istismarına neden olabilmektedir. Bunun en bariz örneğini bir öğretmen olarak öğrencilerde gözlemliyorum. Öğrenciler, öğrenci ve çocuk haklarının arkasına sığınarak dersin huzurunu ve okul düzenini bozma cüretini göstermektedir. Öğrenciyi yüksek sözle bile ikaz etmeye karşılık veliler “Öğrencinin psikolojisi bozuluyor.” diyerek şikâyet edilebilmektedir. Hastaneye gelen bir hasta veya hasta yakını sağlık görevlilerince en ufak bir isteği yerine getirilmeyince hasta haklarını bahane ederek insanların sağlığını korumak için mücadele eden sağlık personeline şiddet uygulayabilmektedir.

Haklar ve sorumluluklar bahsine gelince; sorumluluklar ikinci plana çekilerek sürekli haklardan bahsedilince insanlar sorumluluklarını unutarak, haklarını öne çıkarabilmektedir. Allah insanı öncelikle haklarını bilen ve savunan değil, sorumluluk bilincinde (halife) bir varlık olarak yaratmıştır. Allah ve peygamberler insanlara haklarından önce sorumluluklarını hatırlatırlar ve öğretirler. Bunları söylemek, insan haklarının önemsiz bir olgu olduğunu belirtmek için değil hakların sorumlulukların önüne geçirmenin yersizliğini anlatmak içindir. Herkes sorumluluklarının farkında olsa insanlar hak arama zahmetine katlanmak durumunda kalmayacaktı.Yeryüzünde haksızlıklar,zulüm ve mağduriyetlerin giderilmesi;insanlara insanca bir yaşam sunabilmek en büyük insani sorumluluğumuzdur.

Günümüzde insanların çoğu birilerinde var olduğuna inandığı haklarından bahsedip sürekli başkalarından bir şeyler beklemekle meşguller. Karı,  kocasından; koca, karısından; çocuk, ebeveynden; öğrenci, öğretmenden; komşu, komşudan; akraba, akrabadan hak ve beklentiler içinde olmaktadır. Bunun yerine eşlerin birbirlerine ve ailesine, komşu ve akrabaların birbirlerine karşı sorumluluk bilincinde olması daha sonrada hak talep etmesi gerekmez miydi?  Her insan ben ailemden başlayarak köyüme, şehrime, ülkeme ve tüm insanlığa hatta hayvan ve bitkiler de dâhil olmak üzere evrenin İYİLİĞİ adına ne katkıda bulundum veya bulunabilirim kaygısıyla hareket etse, kendisinin de yaşadığı bu dünya çok da iyi ve yaşanabilir olacaktır. Yaşanılan sorunların, kavgaların, şiddetin ve sıkıntıların sebepleri arasında en önemlisi İNSANIN kibri ve bencilliğinden dolayı kendi sorumluluğunu unutup hep haklar peşinde koşmasından kaynaklanmaktadır.

Bizim medeniyetimiz toplum hizmetlerinin devlet kurumlarından daha çok bireysel yardımlaşma ve vakıflar aracılığı ile yürütülmesi üzerine kuruludur. Şahsi çıkarlarını her şeyin üstünde tutan diğer insan ,hayvan bitki ve tabii düzenin korunması ve iyileştirilmesi için hiçbir sorumluluk ve fedakarlık gösteremeyen bir toplumda insani değerlerden bahsetmek zordur.

Bütün bu söylediklerim insanın insan haklarını hiçe sayabileceği ve de her türden haksızlığa ses çıkarmaması ve insan hakları mücadelesine gerek olmadığı anlamına gelmez. İnsanoğlunun EN SOYLU eylemlerinden biri de yeryüzünde kimden gelsin ve de kime karşı olursa olsun zulme ve haksızlığa karşı kıyam etmesidir. Unutmayalım ki haksızlığa karşı çıkmak da bir sorumluluktur. Mükellefiyetlerimizi unutmamalı ve ikinci plana itmemeliyiz.

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA