DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Hasan Hüseyin Avcı
Hasan Hüseyin Avcı
Giriş Tarihi : 20-06-2021 10:06

Ben Ve Biz

Tarih boyunca insanlar ve tüm canlılar gerek zorunlu nedenler gerekse kendi tercihleri dolayısıyla birlikte ve toplu olarak yaşaya gelmişlerdir. Günümüzde bunca maddi ve teknik ilerlemeye rağmen bu durum muhafaza edilmektedir. Birlikte yaşama zorunluluğun nedenlerini; fiziki, psikososyal ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçları olarak özetlememiz mümkündür. Bu yazıda üzerinde duracağımız konu ile çok yakın ilişkisi olmadığından bu zorunlu nedenleri irdelemeye lüzum görmedik.

Birlikte yaşayan toplumlar/”biz”ler,  birey/ “ben”lerden   oluşmaktadır. Toplumları oluşturan bireylerin her birinin farklı kişisel özellikleri vardır. Onları bir arada tutan neden (başka nedenlerde sayılabilse de ) ihtiyaçlar ve ortak çıkarlardır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                

Toplumların bir araya gelebilmeleri  kolay olsa da düzen ve ahenk  içinde hayatiyetini sürdürebilmesi o kadar kolay ve mümkün değildir. Bireylerin ölümü gibi toplumların ve medeniyetlerin hayatları da  son bulabilmektedir.  Nasıl ki bireyler hayatlarını sürdürmek için bazı kriter ve kurallara uyma ihtiyacı duyarlarsa toplum ve medeniyetler de varlığını uzun bir şekilde sürdürebilmeleri için  bazı toplumsal kriter ve kurallara ihtiyaç duyarlar.

Geleneksel  toplumlarda asıl olan toplumun kendisiydi. Bireyler geri planda tutulurdu. Toplumun menfaati için bireyin hakları yok  sayılabilinirdi. Hatta bir kabile veya köydeki bir kişinin suçu, günahı yüzünden kabile veya köyün  toptan cezalandırıldığı olurdu. Eski totaliter sistemlerde toplumun teşkilatlanmış şekli olan devletin,  bürokratları aracılığı ile  kendi  “âli menfaatlari”  için bireylere baskı ve işkenceler yapması  normal görülürdü.  Bu baskılar bireyleri  silik, ezik, kendine  güvensiz ve sinsi kişiler haline getirdi.                                                                                                                                                   

Zamanla durum değişti ; demokrasinin ilerlemesiyle bireylerin hakları çoğaldı. Bireysel  hakların çoğalmasıyla bireysellik ön plana çıkmaya başladı. Psikologların  süper egonun  şişirilmesi, ilahiyatçıların enaniyet  dedikleri  “kendini aşırı önemseme durumu” ortaya  çıktı. Kendilerine aşırı ve gereksiz bir şekilde güven duymaya başladılar. Ayrıca bireyselliğin aşırı güçlenmesi bireyleri bencil, kibirli, kendinden başkasını düşünmeyen, kıskanç,  aşırı  rekabetçi, kendini müstağni  (hiçbir şeye ve hiç kimseye duymadığını düşünen)  gören saygısız ve sorumsuz  kişiler  haline getirdi. Başkalarına hatta devletin polisine, öğretmenine ve doktoruna  fütursuzca  saldırabiliyor; başkalarının hayatını hiçe sayarak trafikte, toplumun yaşadığı diğer yerlerde kuralları hiçe sayıyor ve de kendisini durdurabilecek bir güç tanımıyordu. Hatta kadın cinayetlerini ve kendisinin sahip olduğu araca/dükkana  kar topu atan kişinin öldürülmesini de  bireyseliğin aşırı güçlenmesine bağlayabiliriz. Tabii ki bu olayların tek sebebi  aşırı bireysellik  değil ama kendini, sahip  olmayı ve sahip olduğu şeyleri fazla önemseme önemli nedenlerdendir . Kadına  sahip olmak için engel  tanımazlık ve kendinin sahip olduğu mallara şaka ve hafiften bile olsa dokunamazlık  duygusu yatıyor.

Her şeyde oluğu gibi bireysellik ve toplumsallık konusunda da ifrat ve tefritten kaçınarak orta yolun  takip edilmesi  esastır. Ne toplum için bireyi  feda  edeceğiz ne de birey için toplumu  gözardı  edeceğiz . Unutmayalım ki  toplumları ben /bireyler oluşturduğundan  bireylerin hak ve menfaatlarını yok sayamayız.  Toplumlarda benim gibi benlerden oluşur. Diğer bireylerde benim gibi  annesinin bir tanesi, benim kadar değerli  bir “CAN”dır. Ben diğer benleri sevip, sayıp ,koruyup  destek olacağız ki toplum da bize değer versin.

O zaman  “BEN VE BİZİN”  ayrilmaz/ayrılamaz bir ikili olduğunu fark ederiz.

                                                                                                                  

NELER SÖYLENDİ?
@
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA