DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Ayşegül Akdeniz
Ayşegül Akdeniz
Giriş Tarihi : 26-05-2023 17:55

 İş İşten Geçmeden Helâlleşme Zamanı

Günlerdir Sinan Oğan'ın kime destek vereceği konusundaki programlarla ve yorumlarla yatıp kalktık. Bu arada oyların pazarlık konusu olması da siyasî etik açısından hiç doğru olmadığı için -haklı olarak- çok eleştirildi. Kimi 'Sanki kendisine verilen oylar babasının malı' diyerek kızdı, kimi 'Seçmeni koyun yerine koyuyor' diye eleştirdi, kimi de 'at pazarı' benzetmesi yaptı. Binali Yıldırım ise 'Sinan Oğan fazla havaya girmemeli' diyerek uyardı ki, bu da haklı bir uyarıydı. 

Bence de havaya girmeye hiç gerek yok. Bir ara bana da 'Sen cumhurbaşkanı adayı olsana' diye teklifte bulunanlar oldu. Hatta bir iş adamı tanıdığım 'Sen aday ol. Adaylık için yatırılan ücreti beni veririm.' diye teklifte bulundu. 'Gerçekten mi? Ciddi misiniz?' diye sordum. 'Evet. Gayet ciddiyim.' dedi. Önce önemli konuları gündeme getirmek için bir fırsat olabilir diye düşündüm. Çünkü açık veya kapalı mektuplar ile yetkililere sesimi duyuramadım bir türlü. Belki bu vesilesiyle bir farkındalık oluşur dedim. Sonra destek sözü veren iş adamına 'Niye bu kadar para ödeyip de bana destek olmak istiyorsunuz? Siz de bu sayede cumhurbaşkanı eşi mi olmak istiyorsunuz yoksa?' diye sordum. 

'E heralde yani... ' diye cevap verdi. 'Maşallah! Siz de çok uyanıkmışsınız; ama kalsın o zaman. Ben almayayım. O kadar para da boşa gitmesin.' dedim ve hakkımdan feragat ettim. Zira işin içinde bir menfaat ve minnet oldu mu bu hoşuma gitmez. Eğer ben aday olsaydım ve 'Cumhurbaşkanı olduğumda öğrencilere kök söktüren ezbere dayalı bu eğitim sistemini değiştireceğim' deseydim milyonlarca öğrenci bana oy verirdi herhalde.  :) 

Ayrıca geçinemeyen dul veya boşanmış kadınlara, iş bulamayan hasta ya da engelli vatandaşlara yeterli miktarda yardımda bulunulacağını ve evde yapabilecekleri iş imkânı sağlanacağını da söyleseydim benim oylarım Sinan Oğan'ın oylarını geçerdi diye düşünüyorum. Ama oyları pazarlık sebebi yapmak gibi bir kurnazlık hiç aklıma gelmezdi doğrusu. 

Sinan Oğan -geç de olsa- sonunda doğru kararı verdi ve akıllıca davrandı. Zira Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararı alsa da seçmenleri onu dinlemeyebilirdi ve yapılan pazarlıklar da boşa gidebilirdi. Şimdi ise seçmenin onda biri bile Erdoğan'a oy verse kayda değer bir katkıda bulunmuş olacak. Hatta hiçbiri oy vermese de  -Erdoğan'ın seçilmesi durumunda- katkıda bulunduğu farz edilecek ve büyük ihtimalle bundan dolayı bir şekilde ödüllendirilecek. 
                
                  *          *          *
   
 Sandığa Mutlaka Gitmek Gerek

Aslında pazar günkü seçimde en önemli rolü kanaatimce geçen seçimde sandığa gitmeyen 8 milyon küsur seçmen belirleyecek. 

İletişimde olduğum kişileri bir yokladım bu konuda. Sandığa gitmeyenlerin kimi mazereti olduğu için seçime katılım sağlamamış, kimi kafası karışık olduğu için gitmek istememiş. Kafası karışık olan öğretmen tanıdığıma sordum meselâ, 'Niye kafanız karışık?' diye. Hayat pahalılığının canını çok sıktığından bahsetti. 'Haklısınız ama CHP de olsa iktidarda aynısı yaşanabilirdi.' dedim. 'Evet, yaşanabilirdi belki, ama yaşanmayabilirdi de... ' diye cevap verdi. 'Farzedelim ki bu ihtimal % 50. Ancak biliyorsunuz ki tüm dünya bir ekonomik dar boğazdan geçiyor. Sadece Türkiye değil. Şu durumda iki lideri kıyas ettiğinizde bu ülkeye faydası olan kim?' diye sorduğumda 'Tabii ki Erdoğan' diye cevap verdi. Seçime işi dolayısıyla katılım sağlayamayan bir kişiye de bir grupta paylaşılan ve bana ibretli gelen şu anektodu yolladım:
"Colorado’dan Houston’a (arabayla 17-18 saatlik mesafe) eşiyle oy kullanmaya gelen bir arkadaş, uçak bilet ücreti çok yükseldiği için ikinci tura oy kullanamayacağını söylemişti.

Dün bir baktım, konsoloslukta eşiyle oy kullandılar. Sordum 'Ucuz bilet buldun galiba? 'diye. 'Hayır' dedi. 'Filistinli bir kardeş, oy verip vermediğimi sordu, durumu söyleyince: 'Ben Erdoğan'’a oy kullanamıyorum. Senin biletini ben alıyorum, sen git kullan' dedi ve biletlerimizi alıverdi."

Ben de işyerinin evden uzak olması sebebiyle oy vermeye gidemeyen tanıdığa, 'Pazar günü oy vermeye gidin mutlaka ve Erdoğan'ı destekleyin. Gerekirse aracın benzin ücretini ben vereyim ama gidin mutlaka ve bu ülkeyi Kılıçdaroğlu'nun eline bırakmayın. ' dedim. 
               
                *          *          *
 
Küskün ve Kırgınlardan Bir Kesit... 

Seçim öncesi kaleme aldığım '1 Oy Erdoğan'a, 1 Oy Erbakan'a' başlıklı yazımı gördüğü için sesli mesaj gönderen bir tanıdığım kırgın, hatta neredeyse ağlamaklı bir ses tonuyla şunu söyleyip bana sitem ve eleştiride bulunmuş:
'Sizi çok sever ve sayarım biliyorsunuz. Ama yazının başlığını görünce çok üzüldüm. Siz nasıl olur da -genciyle yaşlısıyla, kadınıyla çocuğuyla- onca masum insanın mağdur olmasına, hapislerde eziyet görmesine, hatta kiminin hastalanmasına, kiminin de ölüp gitmesine sebep olan birine destek verirsiniz?'

Bunu söyleyen kişi 15 Temmuz'dan sonra pek çok kimsenin mağdur edildiğini müşahade ettiği için Kanada'ya yerleşen pırıl pırıl bir genç. Sırf -cemaatin içinde yetiştiğinden dolayı- bir şekilde mağdur olmamak için ülkesini terkedip gurbet ellerde yaşayan pırlanta gibi gençlerimiz var. Yaşanan mağduriyetler bir korku kültürü oluşturduğu için büyük bir beyin göçü yaşandı ne yazık ki... 

Siyasî bilgi birikimine sahip tecrübeli bir avukata bahsettim bu durumdan ve bunu yazmak lâzım dedim. Bu sefer o da, 'Seni çok severim bilirsin. Aman ha girme bu konulara! Hakkında soruşturma başlatılabilir. Hatta seninle görüştüğüm için benim bile başım ağrıyabilir. 15 Temmuz'da Erdoğan'a suikast girişimi tezgâhlandığı için bazı Ak Parti yetkililerinde cemaate karşı bir saplantı oluştu maalesef. Onun için bu konu çok hassas vs.' dedi. 

Maalesef öyle bir korku kültürü yaygınlaşmış ki toplumda, gerçeğin dile getirilmesi bile suç sayılır da, sorun yaşanır diye endişe ediyor insanlar. Kimi gerçeği dile getiren biriyle irtibatta olmak bile bana zarar verir diye korkuyor, kimi aman bana da Fetöcü damgası vurulur diye bu meseleye parmak basmaktan kaçınıyor. Ben de o avukata dedim ki, 'Ben bu konudan bahsedeceğim yazımda. Zira hem bir ilahiyatçı olarak hakkı ve hakikati dile getirmek benim vazifem, hem de bir sosyolog olarak toplumdaki kırılmaya ve ayrışmaya dikkat çekmem gerek. Zaten tarafsız ve iyi niyetli olduğum açıkça ortada. 

Sizin korku ve endişeniz varsa benimle görüşmezsiniz. İrtibatımız farkedilir de sorguya çekilirseniz, ben ona üç maymunu oyna demiştim ama vicdanı el vermedi ve kabul etmedi. Ben de ilişiğimi kestim deyip paçayı kurtarırsınız. '

Tanınmış bir ilahiyatçı hoca ile istişare ettiğimde o da şu gerçeği ifade etti: 'Bu meseleyi dile getirmekte fayda var. Zira hainlerle masum cemaat mensupları ayrılmalı. Hainlerin çoğu zaten kaçtılar. Suçu olmayanlar ise eften püften sebeplerle boş yere mağdur edilmemeli. '

              *          *          *

   Kardeş Kardeşle Kavga Ediyor

14 Mart'ta, kız kardeşleri mağdur olan bir hanım aradı ve 'Kime oy verelim hocam? Benim oğlanla kız kavga ediyor. Biri Erdoğan'a oy verme taraftarı, diğeri ise teyzelerinin -sırf cemaatin okullarında öğretmenlik yaptıklarından dolayı- ne kadar mağdur olduklarını ve eziyet çektiklerini bildiği için Kılıçdaroğlu'na oy verme taraftarı' dedi. '1 Oy Erdoğan'a, 1 Oy Erbakan'a' yazımı okut onlara dedim. Daha sonra görüştüğümüzde ise, çocuklarının sözünü dinlediğini, fakat cemaatin yurtlarında öğretmenlik yapmaktan başka bir hatası olmayan ve bu sebeple doğumdan sonra hemen yeni doğan bebeğiyle birlikte cezaevine konan, ağır bir depresyon geçirip hem dine, hem de dünyaya küsen kız kardeşinin oy vermeye gitmediğini, KHK ile işinden olan eniştesinin de Kılıçdaroğlu'na oy verdiğini anlattı. 'Kılıçdaroğlu'nun verdiği söze inanıyor mu ki? ' diye sordum. 'Aslında pek de inanmıyor ama Erdoğan'a ve Ak Parti'ye kırgın oldukları için tepki olarak Kılıçdaroğlu'na vermiş. Yoksa Kılıçdaroğlu'na kim inanır ki?' şeklinde cevap verdi. 

'Kılıçdaroğlu fena biri değil aslında. Daha dürüst. Ben ona oy vermeyi düşünüyorum.' diyenlere de rastladım. Çünkü bazı kimseler, 'Denize düşen yılana sarılır.' hesabı, içinde bulundukları ruh hali ile sağlıklı düşünemiyorlar. 

Ben hadiseye tamamen tarafsız bakan biri olarak şunu söylemek istiyorum: Sorunları yok saydığımız zaman yok olmuyor. Maalesef kırgın ve küskünlerin büyük çoğunluğunu bir şekilde cemaatin içinde bulunmuş, okul veya yurtlarında öğrenci ya da öğretmen olmuş, Bank Asya'ya para yatırmış, sohbet hocalığı yapmış vb. kişiler oluşturuyor. Bunların aileleri, yakınları ve bu mağduriyetlerden son derece rahatsız olanlar da işin içine girince sayıları milyonlara ulaşan kırgın, kızgın ve küskün bir kitle çıkıyor ortaya. Bu insanlar yine seçime katılım sağlamazlarsa ya da tepkili oldukları için yanlış bir karar verirlerse, sonuçta makam-mevkii sahibi olmak için her yola başvuran Kılıçdaroğlu başa gelirse bu ülkeye ve millete yazık olur.

Dolayısıyla kanaatimce, hukuktaki 'Beraat-i zimmet asıldır.' kaidesi gereğince mağdur olanların mağduriyetleri giderilmeli, KHK ile işten atılanlara hakları geri verilmeli ve mağdurlardan helâllik istenmeli. Bu, 'Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden sorumlusunuz.' hadisi mucibince, hem dünyevi hem de uhrevi açıdan önemli bir adım olacaktır diye düşünüyorum. 

*İlahıyatçı Yazar / Sosyolog ve Aile Danışmanı

E. Mail: aysegulakdeniz-@hotmail.com

NELER SÖYLENDİ?
@
Hanefi 6 ay önce
Helalleşmek Güzel ..

Lakin İslam'a göre Haram olan bir hak helal edilmez..

Kin intikam stres duygularından arınmak için af edilir, başka türlü olmuyorsa hesaplaşmak için konu mahşer gününe tehir edilir ..
Hanefî Necdat 6 ay önce
Ülkemiz insanı hep umut vaat eder ..

Lakin eğitim medya gıda vesair parametreler her şeyi meçhule sürükler
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA