MAKALE
Giriş Tarihi : 09-09-2023 07:15   Güncelleme : 16-09-2023 06:25

Emin Güneş Yazdı: İktidar Uğruna Heder Edilen Kanlar..

Emin Güneş Yazdı: İktidar Uğruna Heder Edilen Kanlar..

İnsanlık tarihi iktidar kavgasından ibarettir denilse abartı olmaz. İktidar ve saltanat için dökülen kanları önlemek için binlerce peygamber gelmiş ancak bu vahşeti durduramamışlardır.

Dünyanın yakın tarihte şahit olduğu iki dünya savaşında milyonlarca insanın kanı dökülmüştü ve tarafların hemen hemen hepsi aynı dine mensup idiler. O yüzden her iki dünya savaşının gerçek ve katıksız bir dünyaya hükmetme savaşı olduğu tartışmasızdır.

Benzer iktidar savaşları Müslümanlar arasında da vuku bulmuştur. Öyle ki bazen iki kardeş iktidar kavgasında birbirine galip gelmek için gayrimüslimlerle ittifaklardan çekinmemişlerdir. 

Görünüşte farklı din, mezhep ve kavimler arası savaşların da temeli iktidar ve saltanat kavgasıdır.

Asıl üzerinde durmak istediğim konu kamuoyunun bu kavgaları yorumlamaları üzerine olacaktır. Fıtratı bozulmamış aklıselim sahibi hemen herkes savaşlara ve kan dökülmesine karşıdır. Özellikle kardeşkanının dökülmesi nispeten daha çok can yakıcıdır. Bu yüzden insanlar birbirlerini bu savaşlardan sakındırırlar. İktidar kavgalarında taraf olmaktan uzak durmak tavsiye edilir.

İslam’da haksız yere bir kimseyi öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olduğu, Kur’an’la sabittir. Peki, görevimiz sadece bu kavgadan uzak durmaktan mı ibarettir?! Kanımızın kardeşlerimizin eline, kardeşlerimizin elinin kanımıza bulaşmasından sakınmak önemli ama yeterli midir?! Sizin kavganız Müslümanların zayıf düşmesine güç ve itibar kaybına, düşmanlarımızın güçlenmesine sebep oluyor tespitinde bulunmak bir işe yarıyor mu?

Oysa Rabbimiz: “Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat/9-10) buyurmuştur. Biz bu emre itaat ediyor muyuz?

Bu ilahi fermana göre ilk yapmamız gereken şey saldırganı, mütecavizi, zalimi tespit etmek değil midir? Ama maalesef bu tespiti yapmaktan kaçınıyoruz. Çünkü bu tespiti yaptığımızda zorunlu olarak tespit ettiğimiz zalimin karşısında, mazlumun yanında yer alacağız. O yüzden hiç tespit işine girmeden “bu bir fitnedir, bulaşmayalım; Allah cc hakka yardım etsin! İki taraf da haklı veya haksız” gibi hem bu ayeti kerimeye muhalif hem da akla mantığa aykırı retoriklere müracaat ediyoruz.

Hele bir de saldırgan ırkımızdan, ulusumuzdan veya mezhebimizden ise hakikatin üstünü örtmek için olağanüstü bir çabaya giriyoruz. Âlimlerimiz, şeyhlerimiz, siyasetçilerimiz, yazarçizerlerimiz sırf saldırgan belli olmasın diye olayın başlama nedenleri değil, sonuçları üzerine yoğunlaşıyorlar. Olayların vahameti, maddi ve manevi kayıplar, düşmanın bundan elde ettiği kazanımlar, abartılırken ısrarla savaşı başlatan gözden kaçırılıyor.

 İşte hakkın şahitleri olması gereken bizler bu yolla adaletten uzaklaşmış oluyoruz. Bizden olan zalimlere karşı hakkı haykırma cesaretini gösteremiyoruz. Adaletten uzaklaşmak kişiyi zulme yaklaştırır. Oysa rabbimiz bize “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur.”(Hud 113) buyurmuştur.

İktidarları uğruna kanlarımızı heder etmekten çekinmeyenler servetlerimizi heder etmekten mi çekinecekler?! Bu nedenle ateş çemberinden kurtulamıyoruz. Dünyamız adeta cehenneme dönüyor.  

İslamiAnaliz

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com