Bir muhalefet lideri, bir rejim karşıtı gibi konuşan Mukteda Sadr, 2003’ten bu yana yozlaşmışlığından şikayet ettiği Irak sisteminin, neresindedir?
Mukteda Sadr taraftarlarının 27 Temmuz’da meclis binasını basması, on aydır hükümet kuramayan Irak’ı yeni ve tehlikeli bir siyasi krize sürükledi.
Irak, 2005’ten beri Mukteda Sadr’dan kaynaklanan siyasi krizlere ve güvenlik sorunlarına alışkın; ancak bu kez Irak, tarihi boyunca tanık olmadığı nitelikte ve büyüklükte bir tehlikeyle karşı karşıya.
2003’e kadar Saddam rejimini, ardından Amerikan işgalini, 2005’te şimdilerde herkesin IŞİD adıyla tanıdığı örgütün iç savaş dayatmasını ve nihayet 2014’te IŞİD işgalini tecrübe eden Irak’ı bekleyen tehlike gerçek bir iç savaş.
2003’te ‘Tevhid ve Cihad’, 2005’te ‘Irak İslam Devleti’ (IİD) ve 2013’te ‘Irak Şam İslam Devleti’ (IŞİD) ve nihayet 2014’ten sonra da ‘İslam Devleti’ (İD) adlarını kullanan örgüt, bir iç savaş çıkarmak için olağan üstü çaba göstermiş olsa da büyük bir şiddete maruz kalan Irak’ta iç savaş yaşanmadı.
Zira 30 Ocak 2005’te başlayan siyasi süreci boykot eden Sünnilerden ciddi destek gören ‘Irak İslam Devleti’nin (IİD), kutsal mekanlara ve sokaklara hedef gözetmeyen bombalı saldırıları, Şiilerden karşılık görmedi. Şiilerin aynı şekilde karşılık vermemesi ve Sünnilerin 17 Aralık 2005’te boykottan vazgeçip siyasi sürece katılması Irak İslam Devleti’ni desteksiz bıraktı ve bu yüzden de tek taraflı kalan şiddet, iç savaşa dönüşmedi.
Ancak şimdi Sadrcıların meclis basıp hükümetin kurulmasını engelleme, yani açıkça darbe yapma girişimi, sistemi çalıştırmak isteyenlerin direnişiyle karşılaşırsa Şiilerle Şiilerin çatışması şeklinde başlayacak bir çatışmanın diğer toplumsal tarafların da ittifak denklemleri çerçevesinde katılmasıyla Irak’ı gerçek anlamda bir iç savaşa sürükleyebilir.
Mukteda Sadr, taraftarlarının meclis binasını basmasından sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kendiliğinden gerçekleşen ve Yeşil Bölge’yi özgürleştiren barışçı devrim; zulüm, terörizm, yozlaşma, işgalcilik ve dışa bağımlılık ateşinde kavrulan halkın kurtuluşu için altın bir fırsattır.
Bu fırsat karanlıkları, yozlaşmayı, iktidar tekelciliğini, yabancılara bağımlılığı, pay kapmayı, taifeciliği ortadan kaldırmak için fırsattır. Evet siyasi rejimi, anayasayı, seçimleri kökten değiştirmek için fırsat doğmuştur. Eğer hilesiz ve şeffaf seçimler yapılırsa yozlaşmış olanların elleri kesilir.”[1]
Mukteda Sadr, ‘yozlaşmış’ diye nitelediği rakibi ‘Koordinasyon Çerçevesi’ adlı siyasi platformun bileşenlerinden Hadi Amiri’nin 3 Ağustos’ta yaptığı diyalog teklifini reddettikten sonra da “Onlarla diyaloğun faydası yok. Onları denedik ve vatana zarardan başka bir şey vermediler”, “İktidar mücadelesi verdiğimize dair propagandalar çıkıyor bu kesinlikle doğru değil. İktidar peşinde koşan 73 milletvekilini meclisten çekmezdi”, “Reform uğrunda şehadet için hazırım. Devrim Sadrlı olarak başladı ve onlar halkın bir parçasıdır. Hiçbir zaman kan dökülmesini istemedim ve istemeyeceğim ancak reform kan ister”[2] dedi.
Mukteda Sadr’ın rakiplerini yozlaşma, tekelcilik ve yabancılara bağımlılıkla suçlayıp, tüm sistemi değiştirecek ‘devrim’ çağrısı yapması ve öngördüğü reformlar için ‘şehit olmaya’ hazır olduğunu vurgulayarak kanla tehdit etmesi ile zirveye ulaşan kriz nasıl başladı ve neden bu noktaya geldi?
16 Temmuz 2021: Mukteda Sadr, 10 Ekim’de yapılacak genel seçimlere birkaç ay kala “Irak’ın ‘ülkeyi aşağılamaya ve diz çöktürmeye yönelik şeytanca bir bölgesel plana’ tabi tutulduğunu öne sürerek, ‘ülkeden kalanı’ korumak için seçimlere katılmayacağını”[3] açıkladı. Sadr, ‘şeytanca bir bölgesel plan’ diye neden bahsettiğini açıklamadı; ancak Irak, o dönemde 50 dereceye varan temmuz sıcaklarında ciddi elektrik kesintileri yaşıyordu ve ayrıca birkaç hastanede art arda meydana gelen yangınlar sebebiyle 87 kişi hayatını kaybetmişti. Halkın devletin hizmet yetersizliğine yönelik tepkisi çok büyüktü ve bu tepkilerin seçimlere katılım oranına yansıyacağı bekleniyordu.
27 Ağustos 2021: Mukteda Sadr, “Seçimlere büyük azim ve ısrarla katılacağız” diyerek taraftarlarını milyonluk bir gösteri yapmaya çağırdı. “Irak’a diz çöktürmeye yönelik şeytanca bölgesel plan”dan vazgeçildiğine dair bir emare yoktu; ama Sadr, “Siyasi liderler ve gruplardan ‘seçimlerde şeffaflık esasına dayalı ve yolsuzluk yapanların seçimlere katılmayacağını’ taahhüt eden mektup teslim aldığı”[4] için mükemmel bir zamanlamayla boykot kararından vazgeçmişti!
1 Ekim 2021: Sadr’ın seçim boykotu kararına destek veren başka siyasi gruplar da olmuştu. Bunlardan biri de Sadr’ın 2018’deki seçimlerde ‘Sairun’ adıyla kurduğu ittifakın bileşenlerinden Irak Komünist Partisi boykot kararına destek vermiş ve seçimlere katılmayacağını açıklamıştı.[5] Bunun üzerine Sadr 10 Ekim’de yapılacak genel seçimlere ittifakla değil tek başına katılacaktı.[6]
10 Ekim 2021: Hizmet yetersizlikleri, yolsuzluklar, boykot çağrıları sebebiyle Irak, tarihinin en düşük katılımlı seçimini yaptı. Genel seçimlere katılım yüzde 41’de kaldı.[7]
12 Kasım 2021: Kesin olmayan resmi sonuçlar açıklandı. Sadr grubu 73 sandalye kazanarak birinci oldu.[8]
30 Kasım 2021: Sadr grubu, KDP ve Sünni Tekaddum İttifakı dışındaki siyasi grupların büyük çoğunluğunun hile olduğu iddiasıyla yaptığı itirazlardan bir sonuç çıkmadı. Sadr grubu 73 sandalyeyle birinci, Muhammed Halbusi liderliğindeki Sünni Takaddum ittifakı 37 sandalyeyle ikinci, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu 33 sandalyeyle üçüncü ve Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) 31 sandalyeyle dördüncü oldu.[9]
2 Aralık 2021: İtiraza rağmen seçim sonuçlarının değişmemesi Şii gruplar arasında yeni bir siyasi denklem yarattı. Seçim sonuçlarına itiraz eden Şii gruplar ‘Koordinasyon Çerçevesi’ adlı bir siyasi platform oluşturdular ve seçimlerin galibi Mukteda Sadr’la hükümet kurma konusunda ilk toplantılarını yaptılar. Toplantı sonrası basına yansıyan haberlerde uzlaşma sağlandığı belirtilmişti;[10] ancak Mukteda Sadr ile ‘Koordinasyon Çerçevesi’ arasında kurulacak hükümetin niteliği konusunda ciddi ciddi görüş ayrılığı vardı.
Mukteda Sadr, çoğunluk hükümeti kurulmasını yani kabinenin parlamentodaki çoğunluk grubu tarafından belirlenmesinde ısrar ederken ‘Koordinasyon Çerçevesi’ ise ‘uzlaşma hükümeti’ kurulması gerektiğini yani 2005’ten beri süren gelenek sürdürülerek başta cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere tüm kabinenin uzlaşmayla belirlenmesini savundu.
12 Haziran 2022: Hükümet konusunda aylar boyunca süren görüşmelerde uzlaşma sağlanamadı. Mukteda Sadr, KDP ve Sünni grupların kurduğu ‘Siyade’ ittifakıyla koalisyon kurmasına rağmen hükümet kuracak çoğunluğu elde edemedi. Buna karşı Koordinasyon Çerçevesi de sandıkta sahip olamadığı çoğunluğa meclis çatısı altında sahip olmak için diğer gruplarla görüşmelere başladı.[11] Öngördüğü çoğunluk hükümetini kuramayacağını anlayan Mukteda Sadr, yine siyasi rakiplerini yozlaşmış ve iktidar düşkünü olmakla suçlayıp milletvekillerinden istifa etmelerini istedi.[12]
25 Temmuz 2022: Sadr grubu milletvekillerinin istifa etmesi üzerine Irak yasaları gereği seçimlerde onlardan sonra en fazla oy almış olan adaylar milletvekili oldu. Böylece Koordinasyon Çerçevesi, hükümet kurmaya daha da yaklaştı ve başbakanlığa da Muhammed Şiya Sudani’yi aday gösterdi.[13]
27 Temmuz 2022: Milletvekillerine istifa ettirerek kendi eliyle grubunu meclisten tasfiye ettiren Mukteda Sadr, Koordinasyon Çerçevesi’nin hükümeti kurabileceğini anlayınca taraftarlarına meclisi basma emri verdi.
Irak’ı izleyen herkesin bildiği üzere daha önceki yıllarda da defalarca seçimleri boykot eden, siyaseti bırakan ve defalarca da kararlarından vazgeçen Mukteda Sadr, yıllardır çeşitli vesilelerle kitlesel gösterilerle devrim çağrısı yapar.
Mukteda Sadr, geçen haftaki devriminden bir öncesini kendi seçtiği başbakana yapmış ve İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ve Halk Seferberlik Güçleri Komutanı Ebu Mehdi el-Mühendis’in Amerika’nın terörist saldırısı sonucu hayatını kaybetmesiyle sonuçlanacak olan büyük olayların başlamasına neden olmuştu.
Hatırlanacağı üzere Mukteda Sadr liderliğindeki ‘Sairun’ ittifakı, 2018 seçimlerinde birinci, Halk Seferberlik Güçleri’nin siyasi kanadı olarak nitelenen Fetih İttifakı da birkaç oy farkla ikinci olmuştu. Mukteda Sadr ile Fetih İttifakı anlaşarak Adil Abdülmehdi’nin başbakanlığında bir hükümet kurmuş; ancak aradan bir yıl geçtikten sonra Mukteda Sadr her zamanki gibi yozlaşmayı, yolsuzlukları, hizmet yetersizliklerini protesto eden gösteriler düzenlemiş ve nihayet Abdülmehdi istifa etmişti.
Halbuki Abdülmehdi’nin başbakanlıktan indirilmesi için sokaklarda devrim yapmaya gerek yoktu. Zira o zaten meclisteki en büyük grup olan Sadr grubunun güvenoyunu çekmesi veya Fetih İttifakı ile başka bir isim üzerine anlaşmasıyla başbakanlıktan indirilebilirdi. Nitekim Abdülmehdi de Mukteda Sadr’a yazdığı açık mektupta "Erken seçim çağrısının amacı hükümetin değiştirilmesi ise bunun için siz (Sadr) ve Hadi el-Amiri'nin yeni hükümetin kurulması amacıyla anlaşması gerekiyor. Böylece Başbakan olarak istifamı sunup birkaç gün veya birkaç saatte hükümeti devredeceğim"[14] diyerek izlenmesi gereken hukuki yolu anlatmıştı.
Ancak Mukteda Sadr, hukukla ve iç barışla değil ‘devrim’le ilgileniyordu. General Kasım Süleymani, Irak hükümetinin davetiyle tarafları uzlaştırmak üzere Bağdat’a geldiğinde Amerika’nın terörist saldırısına uğramıştı.
Mukteda Sadr’ın ‘devrim’ hevesinin temel argümanlarının ‘yozlaşma’, ‘hizmet yetersizliği’, ‘yabancılara bağımlılık’, ‘hırsızlık ve yolsuzluk’ olduğu biliniyor. O, rakiplerine karşı da, kendi seçtiği hükümete karşı da hep bu argümanlarla kitlesini harekete geçirir ve bir muhalefet lideri, hatta rejim karşıtı gibi hareket eder.
Peki 2003’ten bu yana Mukteda Sadr ve Sadr grubu Irak devletinin, yozlaşmışlığından şikayet ettiği sistemin neresindedir? Sadr grubunun Irak siyasetindeki, bürokrasisindeki ve kendisinin tabiriyle ortadan kaldırılmasını istediği ‘militan gücündeki’ ağırlığı nedir?
Irak basınında yayımlanan ve 2003’ten beri Sadr grubunun devletin hangi kademelerinde yer aldığını isim isim anlatan bir haber bütün bu sorulara açıklık getiriyor.
“2003’ten Beri Sadr Hareketi Makamlarının Listesi”[15] başlığını taşıyan 2018 tarihli haber, haberin yayımlandığı tarihe kadar Sadr grubuna mensup kişilerin mecliste, kabinede ve bürokraside hangi makamlarda bulunduklarını tek tek isimleriyle veriyor.
Yazının hacmini arttırmamak için isimleri ve önemli gördüklerim dışındaki makamların ayrıntılı olarak adlarını yazmayacağım sadece kategori ve miktar belirtmekle yetineceğim. İlgilenenler haberin metninden hem isimlere hem de diğer ayrıntılara ulaşabilir.
Yıllara göre Sadr grubunun Irak meclisindeki milletvekili sayıları
2005’te 2 milletvekili,
2006 – 2020 yasama döneminde 30 milletvekili,
2010 – 2014 yasama döneminde 40 milletvekili,
2014 – 2018 yasama döneminde 34 miletvekili,
Sadr grubunun hükümetlerdeki bakanları
2005 – 2006 yılları arasında İbrahim Caferi kabinesinde sahip olduğu bakanlıklar
1- Ulaştırma bakanlığı
2- Sağlık bakanlığı
3- Vilayet işlerinden sorumlu devlet bakanlığı
2006 – 2010 Nuri Maliki’nin birinci kabinesi
1- Sağlık bakanlığı
2- Ulaştırma bakanlığı
3- Tarım bakanlığı
2010 – 2014 Nuri Maliki’nin ikinci kabinesi
1- İmar ve İskan bakanlığı
2- Su işleri bakanlığı
3- Planlama bakanlığı
4- Çalışma ve Sosyal işler bakanlığı
5- Maliye bakanlığı
6- Turizm bakanlığı
7- Devlet bakanlığı (iki adet)
8- Belediyeler bakanlığı
2014 – 2018 Haydar İbadi kabinesi
1- Başbakan yardımcısı
2- İmar ve iskan bakanlığı
3- Su işleri bakanlığı
4- Sanayi bakanlığı
Dışişleri bürokrasisi
2 Büyükelçilik,
Dışişleri bakanlığı siyasi planlama dairesi başkanlığı
Dışişleri bakanlığı teşkilatlar dairesi başkanlığı
Müsteşarlıklar ve genel müdürlükler
1 bakan yardımcılığı, 5 müsteşarlık, 19 genel müdürlük,
Anayasal kurumların başkanlıkları veya üyelikleri
5 başkanlık, 4 üyelik
Ayrıca 45 adet valilik, vali yardımcılıkları, kaymakamlıklar ve üst düzey il idari birim yöneticilikleri.
Adil Abdülmehdi ve Mustafa Kazımi hükümetleri, 2018 yılı sonlarında olduğu için bakanlık sayıları yer almıyor; ancak Sadr grubunun 2018 seçimlerinde de meclisteki birinci parti olduğu göz önünde bulundurulduğunda önceki kabinelerden çok daha fazla sayıda bakana sahip olduğu söylenebilir.
Irak’ta, 2003’ten bugüne kadar Sadr grubu gibi homojen kitlesini koruyan ve her yeni dönemde meclisteki sandalye sayısını arttıran bir grup yok. İttifaklar var; ama tek başına bir grup yok. Dolayısıyla Mukteda Sadr’ın yozlaşmışlıkla, hırsızlığa ve yolsuzluğa batmış olmakla suçladığı ve devrim yapılmasını istediği Irak devletinde başka hiçbir grubun Sadr grubu kadar sürekli bir ağırlığı ve belirleyiciliği olmadı.
Mukteda Sadr, 20 yıldır bu kadar belirleyici olduğu bir devlette kendi grubundan başka herkesi yozlaşmışlıkla suçluyor. Bununla da yetinmiyor kendi grubundan başka herkesi taifeci, (mezhepçi veya ırkçı) yabancı ülkelerin piyonu olarak suçluyor.
Irak’ın yabancı ülkelerin hesaplaşma veya çatışma alanı olmaması gerektiğini söylüyor. “Ne doğu ne batı” diyerek İran’ın ve Amerika’nın Irak’taki nüfuzuna karşı olduğunu ifade ediyor. Devlette silahlı kuvvetlerden başka hiç kimsenin silah sahibi olmaması gerektiğini öne sürüyor.
Taraftarları düzenlediği her gösteride “İran defol, defol; Irak özgürdür, özgürdür” sloganı atıyor; kendisi de her fırsatta açıkça Halk Seferberlik Güçlerini hedef alarak “Silah, yalnızca devletin elinde olmalı ve bu çerçevenin dışında kullanılmamalıdır”[16] diyor.
Elbette normal bir ülkede kulağa çok güzel gelen bu bağımsızlıkçı ve militarizm karşıtı sözler Irak’ta ve hele de ‘Mehdi Ordusu’ ve ‘Barış Tugayları’ adlı silahlı gruplara sahip olan Mukteda Sadr tarafından söylenince tuhaf oluyor.
Amerika’nın, bölgedeki müttefiklerinin ve Mukteda Sadr’ın İran’ın gücü olmakla suçladığı ve lağvedilmesi gerektiğini vurguladığı Halk Seferberlik Güçleri, 2014 yılında IŞİD’in Musul, Tıkrit ve el-Enbar’ı ele geçirip Irak ordusu tamamen çöktüğü için gönüllü halk kitlelerinin katılımı ve İran’ın silah, eğitim ve komuta desteği ile kurulmuştu.
Amerika’nın eski Savunma Bakanı ve CIA Başkanı Leon Panetta’nın “30 yıl sürebilir”[17] dediği IŞİD’le savaş, Halk Seferberlik Güçleri sayesinde 3 yıl içinde zaferle sonuçlandı. Mukteda Sadr da o dönemde bir silahlı grup kurdu; ama IŞİD’le savaşmayı reddetti.
2014 seçimleri yeni yapılmış Kanun Devleti İttifakı seçimleri kazanmış ve Nuri Maliki’nin üçüncü dönem başbakan olması gündeme gelmişti. Bu yüzen de Mukteda Sadr, IŞİD’i Sünni ve IŞİD’e karşı savaşı ise ‘taifeci savaş’ olarak niteliyor ve “Irak’ın bütünlüğünü korumak için Irak’ın evlatlarını sapık politikalarla girdiğimiz bir savaşa girmeye niyetim yok”[18] diyordu.
IŞİD’i ‘Sünni’, dönemin başbakanı Nuri Maliki’yi de “sapık politika”cı diye niteleyen Mukteda Sadr gerçekten de IŞİD’le savaşa girmedi. Silahlı grubuna ‘Barış Tugayları’ adını vermesinin sebebi de buydu. Barış Tugayları, IŞİD’e karşı çok barışçı davrandı; Halk Seferberlik Güçleri’ne komuta desteği veren ve IŞİD’le savaşta hayatını kaybeden İranlı General Hamid Takavi’nin çevresini IŞİD’den temizlediği Samerra’daki Askeriyeyn türbesinin bekçiliğinden başka bir şey yapmadı.
Mukteda Sadr, 73 sandalye ile mutlak hakim olmaktan umudunu kestiği için milletvekillerini istifa ettirdi ve 27 Temmuz’daki açık darbesine zemin hazırladı. Şimdi milletvekillerini istifa ettirmesini iktidar hırsı taşımadığının ve her şeyi Irak’ı kurtarmak için yaptığının kanıtı olarak sunuyor.
Mukteda Sadr’ın taraftarları, Irak’ta cahil, lümpen ve bağnaz olarak bilinir. Bu yüzden de örneğin elektrik bakanlığına sahipken elektrik kesintilerini, sağlık bakanlığına sahipken hastane yangınlarını protesto eden Mukteda Sadr’ın her zaman sokağa dökecek binlerce kişi bulmasına şaşıran olmaz.
Fakat Amerika’nın Sesi, BBC, el-Arabiya, Skynews Arabiya, el-Cezire ve Anadolu Ajansı görevlisi olmayan bir gazetecinin Mukteda Sadr’dan Irak’ı kurtarmak için çalışan bir bağımsızlıkçı, reformcu, devrimci portresi çıkarmaya çalışması nereden bakılırsa bakılsın şaşırtıcıdır.
[1] Shafaq, 31 Temmuz 2022.مقتدى الصدر يعلن "تحرير" المنطقة الخضراء ويوجه دعوة للعراقيين: هبوا لتغيير النظام السياسي
[2] Cumhuriyet, 3 Ağustos 2022. Mukteda Sadr’dan, Irak meclisinin feshedilmesi ve erken seçim çağrısı
[3] Cumhuriyet, 16 Temmuz 2021. Mukteda el Sadr’dan seçimlere boykot kararı
[4] AA, 27 Ağustos 2021. Irak’ta Şii lider Sadr, daha önce boykot edeceğini açıkladığı 10 Ekim'deki seçimlere yeniden katılma kararı aldı
[5] Shafaq, 24 Temmuz 2021. بعد الصدر .. الحزب الشيوعي العراقي يقرر مقاطعة الانتخابات
[6] AA, 1 Ekim 2021. خريطة التحالفات السياسية في الانتخابات العراقية (إطار)
[7] AA, 11 Ekim 2021. Irak'ta seçime katılım oranı yüzde 41 oldu
[8] NTV. 12 Ekim 2021. Irak'ta kesin olmayan seçim sonuçları açıklandı
[9] AA. 30 Kasım 2021. Irak'ta nihai seçim sonuçları açıklandı
[10] YDH, 2 Aralık 2021. Iraklı Şii gruplar uzlaşmaya vardı
[11] YDH, 17 Şubat 2022. Sadr grubu yalnızlaşıyor
[12] AA. 13 Haziran 2022. Irak’ta Sadr’a bağlı milletvekilleri istifa etti
[13] Şarku’l Avsat, 25 Temmuz 2022. Irak'ta Şiilerin başbakan adayı Sudani oldu
[14] AA, 29 Ekim 2019. Irak Başbakanı Abdulmehdi'den Sadr’a erken seçimle ilgili mektup
[15] Nun 14 Haber Ajansı, 20 Mayıs 2018. قائمة مناصب التيار الصدري منذ عام 2003
[16] YDH, 12 Ekim 2021 Mukteda Sadr'dan zafer konuşmasında Amerika’ya selam
[17] Sabah gazetesi, 8 Ekim 2014. IŞİD ile savaş 30 yıl sürebilir
[18] El-Arabi el-Cedid,
YDH