ANALİZ
Giriş Tarihi : 11-09-2023 21:15

Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Suriye Karşıtlığı ve Ahlak

Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Suriye Karşıtlığı ve Ahlak

“Her türlüsüyle milliyetçilik, bir topluluğun kendi kendine tapınmasıdır. “

(Ernest Gellner)

Suriyelileri bir yere girmelerini yasaklamak, onlara ev kiralamak gibi ayrımcı bir tutum yaygınlaşmaya başladı. Suriyelilerin girmesinin engellendiği ilçelerin olması ihtimali bile bu ülkenin tarihi konumuna, geleneğine, kültürel kodlarına, inancına ve ahlakına aykırıdır. Bu kadar insanlık onuruna aykırı bir tutum olamaz. Etnik ayırımcılık ve yabancı düşmanlığının insanı getirebileceği en kötü nokta burasıdır.

Tarihsel süreç dikkate alındığında karşılaşacağımız ilk gerçek, bu ülkenin tarihinin göçlerin tarihi olduğudur. Her göç imkân ve sorunlara gebedir. Kuşkusuz Suriyelilerin konumu çok sayıda soruna kaynaklık ediyor. Göç konusunun yetkililer tarafından iyi yönetilmediği açıktır. Göçün iyi yönetilmediği konusunda eleştiriler yapılabilir. Ancak çözüm olarak Suriyelileri bir ilçeye sokmamak kararı olamaz. Bu kararın düşünülmesi kadar insan haklarına, ahlaka, dine aykırı bir şey olabilir mi?

Bu ülkenin en önemli zenginliği göçlerdir. En trajik yön ise daha önce kendileri de göçmen olarak bu ülkenin topraklarına gelen insanların mülteci karşıtlığıdır. Öte yandan mülteci karşıtlığının özellikle Suriyeliler üzerinden yürütülmesi, bilinçaltında Arap ve İslam karşıtlığına varan bir ilkel milliyetçilikten besleniyor. Bu tepki Türkiye modernleşmesinin laik ve milliyetçi iddiası ile örtüşüyor.

            Kim nasıl davranırsa davransın, bizim davranışımız onlardan farklı olmalıdır. Biz Müslümanız, Müslüman kimliği ile eşitlenecek veya üzerine çıkaracak her türlü kimlik arayışını sorunlu buluruz. Bize düşen nedeni ne olursa olsun ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmektir. Çünkü inancımız, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek, bu konuda duyarlı olmak ve çözüm üretmek konusunda bizleri sorumlu tutmaktadır.

Onların barış içinde yaşayacakları bir ortam oluşturmak tüm insanların görevidir. Bugün Suriyelilere karşı çıkanların önemli bir bölümü dün Kürtlere dağlı deyip Kürtleri küçümseyen, Kürtçe konuşmayı yasaklayan zihniyetin uzantısıdır.

            Öte yandan dünyanın ve Türkiye’nin bir mülteci sorunu vardır. Bu sorunun asıl müsebbipleri, yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda bırakılıp ölüm pahasına yolculuğa çıkan ve ölümü göze alan insanlar değil, geri kalan dünyayı sömürüp, kaynaklarını talan eden ve zenginliklerini kendi ülkelerine taşıyan, üzerine refah devleti kuranlardır. Yani sorunun kökeni emperyalizmin vahşi politikalarıdır.

Mültecilerin sorunlarını çözmeye çalışmak ve onlara insanca yaşayacakları bir ortam hazırlamak yerine kovup sefaletin içinde bırakmayı tercih eden zihin İslam’ı bir zihin olamaz. Yaşamak için bir parça ekmeğe muhtaç olan insanları sınırın ötesine bırakarak kendimizi sorumluluktan kurtaramayız. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz.

            Mülteciler konusunda en sorunlu ideoloji milliyetçiliktir. Milliyetçilerin yüzüne yansıyan yabancı düşmanlığı ve sevgisizlik sonucu biriken ve yabancılara yönelen öfke, üzerinde yaşadığımız toprakların en önemli sorunudur. Alevi’yi, Kürdü, dindarı, cemaatleri yok ederek kurtuluşa ereceklerini zanneden bir hastalıklı zihnin uzantısıdır Suriye karşıtlığı.

            Mülteciler konusunda yapılacak olan, muhtaç insanları ölüme mahkûm edecek bir uygulama değil, onların insan olarak yaşayacakları bir ortam hazırlamaya çalışmaktır. Bu vesile ile özellikle mültecilerin sorularını çözmek için her türlü yardımı yapan İslam’ı sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını takdir etmek gerekiyor.

            CHP belediye başkanı Lütfi Savaş’ın Hatay’da doğan çocukların çoğunluğunun Suriyeli olması üzerinden halkı uyaran yaklaşımı insani, ahlaki, vicdani ve İslam’ı değildir. Daha önce benzer yaklaşımı Bolu Belediye Başkanında da görmüştük. Kaldı ki, bu sorunlu bakış sadece CHP’li belediyelerle sınırlı değildir. Milliyetçiliğin değişik ideolojik anlayışlarını temsil eden İYİ Parti, MHP ve özellikle Ümit Özdağ ve partisinin mülteci konusuna yaklaşımı ürkütücüdür. Özellikle doğuştan masum olan çocuklar üzerinden yürütülen bir mülteci karşıtlığı kabul edilemez. Çocuğun etnik kimliği suçlu olarak, tehdit olarak görülmesini sağlayamaz.

Öte yandan hiçbir terör örgütü mensup oldukları etnisiteyi kötülemeyi gerektirmez. PKK, El-KAİDE, İŞİD ve FETÖ militanlarının etnik kökenlerini araştırarak yapılacak bir Türk, Kürt, Arap karşıtlığı genellemesi de yanlıştır.

Öyle görülüyor ki ideolojileri değişse de etnik faşizm bu ülkede çok yaygın bir ideolojik yaklaşımdır. Aydınların görevi göç sorununu hukuk ve adalet çerçevesinde çözüm çabalarına katkıda bulunmaktır.

Farklı Bakış

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com