Gençlerimize Hüseyni Misyonu Tanıtmak.

Ahmet Yıldırım

08-10-2016 09:39

Akranlık müessesinin 1990’lı yıllarda terk edilmesinden bu yana hızla yükselen bir ekran müessesesi mevcut. Çocuklarımız, gençlerimiz, yetişkinlerimiz evde, sokakta, caddelerde, okulda, işyerlerinde ekranların istilası altındadır. Televizyon ile başlayan süreç bilgisayar, bilbordlar, tabletler, cep telefonları vb araçlarla hegemonyasını genişletiyor. İstila diyorum, zira malumunuz insanlar bu araçların etkisiyle iradelerinden vazgeçiyorlar, tercihlerini, şuurlarını, bilinçlerini bu araçlara ipotek ediyorlar. Hatta o denli bir istila mevcut ki modern birey bir ekran krizi yaşıyoruz. Ekranı cebimde, kalbinin üzerinde, kemerinde, arka cebinde taşımak kaydıyla tüm bedenini ekranın hegemonyasına açmış durumda.

Gençlerimiz maalesef istatistiki veri olmaktan öteye geçemiyor. (Böyle olmayanları tenzih ederim.) Herhangi bir olayın, kavramın dolgu malzemesine dönüşüyor. Gitgide iradesizleştirme, yabancılaşma ve çözülme yaşanıyor. Her ne kadar durum küçük şehirlerde ileri safhada değil ise de büyük şehirlerimizde maalesef aşırı bir çözülme var. Devlet bunun önüne geçemediği gibi dernekler, vakıflar kabaca STK’lar da yetemez, gençlerimizin ihtiyaçlarına karşılık veremez oldular. İslami yapılardaki çözülmeler, hazırı tüketme üzerine kurulu işleyişler, önceki kuşakların mirasını yemeler maalesef bizi bir kısır döngünün içine çekmektedir.

Hızlı gelişen teknolojik gelişmeler ilk etapta gençlerimizi etkiliyor. Modern gençliğin en büyük putu haline gelen ekranlar gençlerimizi davamızdan, toplumumuzdan, değerlerimizden, ailemizden koparıyor. Teknoloji evlerimizin  içinde sessiz ve  usulca asosyal nesiller yetiştiriyor. Üstelik anne ve babalar eliyle beslenen ve büyütülen bir nesil. Nedendir bilinmez 90’ların ruh ve bilinçlendirme iklimini yakalayamıyoruz. İmkanlar, şartlar çok daha iyi bir durumda olsa bile…

Ekranlık müessesi ilk elden tamamen sloganik, köksüz, sembollerin etkisi altında şovmen üreten bir imalathaneye dönüşüyor. En iyi dediğimiz veya örnek göstereceğimiz gençlerimiz bile dış görünüşüyle o kadar ilgileniyor ki içine bir türlü sıra gelmiyor. Ortamda söz hakkı veriyorsunuz devirdiği çamların haddi hesabı olmuyor. İleri derecede ukala bir kitleye dönüşüyor. Kendini tanımlaması ya siyasi argümanlar ya da teknolojik araçlar üzerinden gerçekleştiriyor.

Önüne konulan hedefler maalesef sadece meslek, teknolojik araçlar, maddiyat veya tasarım olunca elbette gençlerimizden ne beklenebilir!? Önüne konulan rol modeller ya futbolcu, ya şarkıcı ya da sinemacıdır. Genç kızlarımızın iç dünyasını batılı erkek aktörler veya Mustafa Ceceli vb türden şarkıcılar işgal ederken; genç erkeklerimizin dünyasını nice top modeller veya futbolcuların yaşamları süslüyor. Çünkü anne babalar çocuklarının karşısına değerlerimizdeki kahramanları çıkarmak yerine ellerine harika tasarımlı ekranlar veya zengin bir yaşam süren modeller koyuyorlar.

Gencimiz siyasi tarafgirliğin içinde, ekranların hegomanyası altında veya güzel bir mesleğin hayalini kurarken kendini ve geleceğini emniyette hissediyor. Bütün bunlar bir bilinç ve şuur kazandırmaktan uzak şeylerdir.

Y ve z kuşağı olarak ifade edilen nesil maalesef değerlerimizden azade büyüyor ve gelişiyorlar. Bir davadan, ülküden uzak; olabildiğince haz ekseninde bir yaşam sürme telaşı hakim. Hâlbuki herhangi bir ortanda cennet gençlerin efendisi dediğiniz de ortaya attığınız sözcükler bir bilinç ve tarz oluşturuyor.  Gençlerin iç dünyasında bir rol model inşa ediyorsunuz. İzleyebilecekleri, takip edecekleri, kendilerini yakın tutabilecekleri bir rol modele kapı aralıyorsunuz.  Gençlerimiz modern zamanda kitleler halinde olumsuz örnekliklerin ardından gider oldular.

İzler o denli karıştı ki gencimiz izler arasındaki farkın farkında değil. Bir kısmının da işine geldiği aşikar. Farkında olmadığı ön kabulünden devam eder isek gençlerin izleyebilecekleri, peşi sıra yol aldıkları modellerin değerlerimizle bir alakaları yok.  Bu da tek dünyalı ve kaygısız bir neslin gelişini müjdeliyor.

Günümüzde Hz Hüseyin ve diğer efendilerimizin misyonlarına yapabileceğimiz en büyük katkı gençlerimizi onlarla ve misyonlarıyla tanıştırmak olacaktır. Elbette bu yapılması gerekenler ekranlık (Şov) değil tam tersine akranlık müessesini güçlendirmekle gerçekleştirilebilir. Zamanın birinde Hz Hüseyin’inde kendi yaşlarında olduğunu, tevhid inancına nasıl omuz verdiğini, en kutsal değeri olan canını bu uğurda nasıl ortaya attığını gençlerimize aktarmak zorundayız. Çocuklarımızın adını Hasan, Hüseyin koymaktan daha fazlasını yapmak zorundayız.  Onların hayallerinin ve yaşamlarının tam ortasına bir Hasan, bir Hüseyin karakteri koyabilmeliyiz.  İmam Hüseyin’in devrimci mücadelesini efsaneye dönüştürmeden aynı misyonun ferdi olduklarını hatırlatmak kaydıyla bırakılan izin sürdürülmesine katkı sağlamalıyız.

Kerbelayı anmakla birlikte anlamını nesillerimize ulaştırarak gençlerimiz arasında gündem kılmalıyız. İsimleri farklı olmakla birlikte misyonları aynı Hasanlar, Hüseyinler yetiştirmeliyiz.  Yoksa teknoloji, menfaatperestlik ve haz gençlerimizi paramparça edecek. Ey İmam dün de, bugünde, yarında sana ve gelecekte yaşayacak misyonuna selam, bin selam. 

Rahmet ve bereketle…

DİĞER YAZILARI Ramazan Hoca’nın Ardından... 01-01-1970 03:00 Küresel İntifada Mı? 01-01-1970 03:00 Son Kaçış Rampası... 01-01-1970 03:00 Toplumsalın Dönüşümü... 01-01-1970 03:00 Yer Sarsıldıkça Sarsıldığı Zaman! 01-01-1970 03:00 Dönüşerek Olgunlaşmak ! 01-01-1970 03:00 Yalnızlaşmayı Fırsata Çevirmek 01-01-1970 03:00 Doğru ve Gerçekliğe Dair... 01-01-1970 03:00 Z Kuşağı Kimin Çocukları? 01-01-1970 03:00 Arabesk İçimizde Bir Yaradır... 01-01-1970 03:00 Sosyalleşme Girdabında Yalnızlık 01-01-1970 03:00 Var Mısın? 01-01-1970 03:00 Kadın Programları Neden Kaldırılmaz?.. 01-01-1970 03:00 Bir Mücadele İnsanı 01-01-1970 03:00 Corona Morona?* 01-01-1970 03:00 Ademoğlu Ve Haram Lokma * 01-01-1970 03:00 Yönetim, Öteki Ve Madunlaşmak... 01-01-1970 03:00 Güç, Egemenlik Ve Ehlibeyt 01-01-1970 03:00 Panoptikon Mahpusları 01-01-1970 03:00 Muhafazkarlık Artıyor, Hakikat Uzaklaşıyor. 01-01-1970 03:00 Biz Kopya Değiliz. 01-01-1970 03:00 Gerçeğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Zamanın Telaş Kurbanları.. 01-01-1970 03:00 Histerik Kişilikler Ve Kerbela 01-01-1970 03:00 Olmadan Ölünmüyor. 01-01-1970 03:00 Bu Seçimlerde Kime Oy Vermeli? 01-01-1970 03:00 Gençlere Neden Kızıyoruz? 01-01-1970 03:00 Kudüs; Antakya’dır, Kilis’tir, Antep’tir Urfa’dır. 01-01-1970 03:00 Bir Şey Olabildik Mi? 01-01-1970 03:00 Ümmetten Ulusa... 01-01-1970 03:00 Düşünce Ekmek… 01-01-1970 03:00 Referanduma Dair... 01-01-1970 03:00 Korku Üzerine.... 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? Bizde Ne Ölüyor? 01-01-1970 03:00 Aziz Dostum Ramazan! Göz Aydınlığımız Sen Hoş Geldin... 01-01-1970 03:00 Modernizm İllüzyonunda Halüsinasyon Görmeden Uyanmak... 01-01-1970 03:00 Dünden Bu Güne Neslin Değişimi. 01-01-1970 03:00 Gerçeklik, Hakikat Ve Doğruluk Üzerine… 01-01-1970 03:00 Geçmişi Anlamak Üzerine; Siyonizm Kralları.. 01-01-1970 03:00 Ölen, Öldüren Kim? Ölen Ne? 01-01-1970 03:00 Merhamet Ölmesin... 01-01-1970 03:00 Biz, Siz Arasında Arafta Kalmak. 01-01-1970 03:00 Darbe Sonrası Değerlendirme… 01-01-1970 03:00 Bürokratın Şakirtlik Hevesi.*** 01-01-1970 03:00 Aslına Rücu Et Ey İnsan. 01-01-1970 03:00 Gettolaşıyor muyuz? 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? 01-01-1970 03:00