Doğru ve Gerçekliğe Dair...

Ahmet Yıldırım

19-02-2022 22:16

Günümüz insanlarının kendilerine dair doğruları vardır. Yaşamını şekillendirmesinde en çok başvurduğu ve değer verdiği doğrulardır. Doğrulara göre davrandığında hatadan ve günahtan arınacağına inanır. Doğrunun, kötülük ile kendisi arasında bir set görevi göreceğine inanır. İnsan doğru davranış sergileyince kendisinin emin ve emniyette olacağına inanır. Toplum yine aynı sebeple çocuklarından doğru davranış kalıpları sergilemelerini ister ve bu yönde tavır takınarak kültürel aktarımını gerçekleştirir. Ancak doğru meselesi göreceli olduğundan bu durum bir yanılsamadır. Toplumun ekseriyeti bu yönde tavır takınmasına rağmen sosyal yaşantıda bunun izleri pek görülmeyecektir. 

Doğru epistemolojik olarak olumlu çıktılara sahip iken sosyolojik olarak aynı sonuçları ortaya çıkaramamaktadır. Toplumun her ferdinin kendine dair doğruları olması çıkan olumsuz neticenin en önemli nedeni olarak görülebilir. Çünkü sosyolojik olarak doğru nedir sorusu yeni bir soruya ihtiyaç duymaktadır. Kime göre ve neye göre? Kendisi cevaba muhtaç olduğundan doğru; eksiktir, tam değildir. Bu eksikliği tamamlamak için bazen gerçek bazen de hak kavramına yaslanması gerekir. Hem doğrunun hem de gerçekliğin kendini kabullendirmesi hak ve hakikatle olan ilişkisine bağlıdır. Bu en azından epistemolojik olarak böyledir. 

Yerine göre gerçek, yerine göre hak olarak doğruya yaslanılması; doğruda kavramsal bir kargaşaya neden olmuştur. Yaşanılan durumun doğru mu, gerçek mi, yoksa hakikat mi olup olması bu kargaşayı derinleştirmiştir. Bu üç kavramın sosyolojik olarak birbirine yakınlaşması toplumu hakikat ekseninde buluşturacağına toplumdaki savrulmayı arttırmıştır. Mesajı sağlıklı okumayan toplum bu kavramları birbirinin muadili olarak değerlendirip kullanmaya başlayacaktır. Toplum böylece ilk savrulmayı yaşamış olacaktır. Bu noktada en çok suiistimale uğrayan Hak ve Hakikat, diğer iki kavramdan ve toplumundan uzaklaşmaya başlar. Tarih boyunca insan/toplum yaptıklarını meşrulaştırmak için kendini Hakk’a yaslama ihtiyacı hissetmiştir. Hakk’ın bu tavırdan razı olup olmadığı şöyle dursun bu vb tavırlardan dolayı uzaklaşma artar ve Hakikat usulca kendini kamufle eder. Zira mevcut durumun ne olduğuna aldırmadan her halükarda kendini Haklı telaki eden bir toplumun bu eylemi hakikati incitmeye yetiverecektir. 

Hakikat; Hak’ın yansımasıdır. Hak; geçmişte, günümüzde ve gelecekte dahi değişmeyen, mutlaktır olandır. Zaman ve mekânın hak ve hakikat üzerinde değiştirici veya deforme edici bir gücü yoktur. Hakikat gücünü direkt El-Hak’tan almaktadır. Toplumun davranışlarını Hakk’a göre düzenlemesiyle hakikatin toplumdan el çekmesi arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Günümüz insanının iktisadi kaygıları hakikatle olan ilişkisini zedelemiş, süreci kopma noktasına getirmiştir. Gelinen noktada toplumun ekseriyeti eylemlerini hak ve hakikate göre işlememektedir. Yenidünya düzeninde davranışlarımızın ölçütü bundan böyle doğru veya gerçeklerimize göre şekillenecektir. Her üç kavramı önemsemekle birlikte ilk kıyılan ve köşesine çekilen hakikat olmuştur.  

Modern dünyadan hakikatin el çekmesi epey oldu. Bu süreçte toplum hakikatin eksikliğini hissetmedi bile. Zira toplum onun yerine doğru veya gerçek kavramlarıyla yolunu tamamlama gayretindedir. Bu yolu tamamlama gayretinde hem doğru ve hem de gerçek modern insanın vicdanına vurgu yapmadığından insan (toplum) herhangi bir rahatsızlığa ve sıkıntıya düşmeden yola devam edebilme becerisi göstermektedir.   Her durumda kendini merkeze alarak konumlandıran birey/insan/toplum meşrulaştırdıktan sonra istediğini yapabilme imkânı elde etmiştir.

Yenidünya düzeninde hakikate (bir ev bir araba kaygısı her şeye yetti) yer bırakılmadı. Vicdana vurgu yapması nedeniyle hakikat insanı rahatsız edici bir özelliğe de sahiptir. Artık vicdanı harekete getirecek bir dürtü olmadığından toplum davranış veya yaşamında özgür bir yol takip edebilecektir. Hem de acı çekmeden ve rahatsızlık duymadan. 

Hakikat köşesine çekildiğine göre helal- haram doğru ve gerçeğe göre belirlenir olacaktır. Doğruların ve gerçekliğin belirlediği helal ve haramlar... Ekonomik kaygıların belirlediği doğru ve gerçekler... Yani kişiden kişiye değişen doğru ve gerçekler... Modern insan bu durumdan rahatsız mıdır? Modern insanın ciddi kayıpları olduğu bir gerçek, fakat rahatsız olduğunu düşünmüyorum.  Hatta bu realizmden keyif dahi almaktadır. Toplum beklide ilk defa vicdan kaygısı yaşamadan kendine yol bulmanın keyfini çıkarıyor. İktisadi kaygılar (Sekülerizm, konformizm vb) vicdan kaygısından ağır gelmiştir. Kim bilir belki de hakikat ağır gelmiştir ve artık kenara bırakılması gereken bir unsur olarak görülmüştür. Ancak hakikatin canlı olması nedeniyle toplum hakikati terk edeceğine hakikat toplumu erkenden terk etmiştir. 

Hakikate güç yetiremeyen modernizm gerçek ve doğruyu darmadağın etti. Vicdansız bir dünya inşa edildi. Böl-parçala- yut taktiğinin sadece coğrafi bölgelere uygulandığını düşünmek saflık olmaz mı? Hakikatin toplumdan el çekmesi sadece sosyolojik manada değil kavramsal manada da derin yaralar açtı. Hakikatten yoksun kalan doğru ve gerçeklik hazmedilmesi kolay lokmalara dönüştü. Hakikatin dâhil olmadığı doğru ve gerçeklik batıl olmaya ve batıl üretmeye mahkûm oldu.

Hakka dayanmayan doğru ve gerçeklik milyarlarca parçaya bölündü. Milyarlarca insanın kendine ait doğrusu ve gerçekliği ortaya çıktı. Doğrunun ve gerçekliğin milyarlarca müntesibi oldu, lakin milyarlar bir hakikat etmedi. Bir flama gibi göklere çıkarılmasına rağmen her iki kavram ciddiyetini kaybetti. Günümüz insanının her birinin bir doğrusu ve bir gerçekliği var, ancak biricik hakikat onlardan (bizden) yüz çevirdi (istisnalar hariç). 

Adalet, merhamet, dayanışma, iyilik ve zarafet doğruluk ve gerçeklik sosuna bandırılarak yeni yetme bebelere hakikat diye sunuluyor. Hakikatle tanışmamış olan bebelerin gözlerini açıp onunla tanışmaları büyük badireler, bedeller ve uzun yıllardan sonra gerçekleşecektir. Hakikati, modern dünyanın yeniden şekillendirdiği (kendine göre tabi ki) doğru ve gerçekliğin kıyısında arayacaklar. Kabuğunu soyabilen, bedel ödemeyi göze alabilen, yalnızlık girdabından sağ çıkanlar hakikate erebilirler.

Toplumun yaşadığı tüm rahatsızlıkların temeli entegre olduğu vicdansız yenidünya düzeninden kaynaklanmaktadır. Hakikati kaybetmiş bir toplum, hakikatin ne olduğunu bilmeyen bir nesil ve gerçekliğin girdabında boğulan bir dünya… “Hak geldi batıl zail oldu, batıl zail olmaya mahkûmdur” ayetinin tecellisini görmek başka mevsimlere kaldı (En azından benim kuşak için). Çünkü Hak adına yola çıkanların hakikate katlanamadıklarına şahit olduk. İçinde oldukları durumu sanki hakikat bilmiyormuşçasına bir adım daha ileri gidip doğrularını ve gerçekliklerini meşrulaştırıp Hakikate dayatmaya kalktıklarını gördük. Bütün bunlara rağmen önce kendime sonra herkese iki hece, dört harfli iki kelime diliyorum; Umut, iman.
 

DİĞER YAZILARI Ramazan Hoca’nın Ardından... 01-01-1970 03:00 Küresel İntifada Mı? 01-01-1970 03:00 Son Kaçış Rampası... 01-01-1970 03:00 Toplumsalın Dönüşümü... 01-01-1970 03:00 Yer Sarsıldıkça Sarsıldığı Zaman! 01-01-1970 03:00 Dönüşerek Olgunlaşmak ! 01-01-1970 03:00 Yalnızlaşmayı Fırsata Çevirmek 01-01-1970 03:00 Z Kuşağı Kimin Çocukları? 01-01-1970 03:00 Arabesk İçimizde Bir Yaradır... 01-01-1970 03:00 Sosyalleşme Girdabında Yalnızlık 01-01-1970 03:00 Var Mısın? 01-01-1970 03:00 Kadın Programları Neden Kaldırılmaz?.. 01-01-1970 03:00 Bir Mücadele İnsanı 01-01-1970 03:00 Corona Morona?* 01-01-1970 03:00 Ademoğlu Ve Haram Lokma * 01-01-1970 03:00 Yönetim, Öteki Ve Madunlaşmak... 01-01-1970 03:00 Güç, Egemenlik Ve Ehlibeyt 01-01-1970 03:00 Panoptikon Mahpusları 01-01-1970 03:00 Muhafazkarlık Artıyor, Hakikat Uzaklaşıyor. 01-01-1970 03:00 Biz Kopya Değiliz. 01-01-1970 03:00 Gerçeğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Zamanın Telaş Kurbanları.. 01-01-1970 03:00 Histerik Kişilikler Ve Kerbela 01-01-1970 03:00 Olmadan Ölünmüyor. 01-01-1970 03:00 Bu Seçimlerde Kime Oy Vermeli? 01-01-1970 03:00 Gençlere Neden Kızıyoruz? 01-01-1970 03:00 Kudüs; Antakya’dır, Kilis’tir, Antep’tir Urfa’dır. 01-01-1970 03:00 Bir Şey Olabildik Mi? 01-01-1970 03:00 Ümmetten Ulusa... 01-01-1970 03:00 Düşünce Ekmek… 01-01-1970 03:00 Referanduma Dair... 01-01-1970 03:00 Korku Üzerine.... 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? Bizde Ne Ölüyor? 01-01-1970 03:00 Aziz Dostum Ramazan! Göz Aydınlığımız Sen Hoş Geldin... 01-01-1970 03:00 Modernizm İllüzyonunda Halüsinasyon Görmeden Uyanmak... 01-01-1970 03:00 Dünden Bu Güne Neslin Değişimi. 01-01-1970 03:00 Gerçeklik, Hakikat Ve Doğruluk Üzerine… 01-01-1970 03:00 Geçmişi Anlamak Üzerine; Siyonizm Kralları.. 01-01-1970 03:00 Ölen, Öldüren Kim? Ölen Ne? 01-01-1970 03:00 Merhamet Ölmesin... 01-01-1970 03:00 Gençlerimize Hüseyni Misyonu Tanıtmak. 01-01-1970 03:00 Biz, Siz Arasında Arafta Kalmak. 01-01-1970 03:00 Darbe Sonrası Değerlendirme… 01-01-1970 03:00 Bürokratın Şakirtlik Hevesi.*** 01-01-1970 03:00 Aslına Rücu Et Ey İnsan. 01-01-1970 03:00 Gettolaşıyor muyuz? 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? 01-01-1970 03:00