Biz Kopya Değiliz.

Ahmet Yıldırım

05-03-2019 12:17

Kapitalist sistem insandan bir robot çıkarma derdindedir. Her gün sağa sola koşturan, sürekli bir yerlere/şeylere yetişme derdinde olan, telaş kavramı üzerinden daima bir rutinin parçası olan bir robot. Günlerce, aylarca, yıllarca aynı şeyleri yapmak, aynı devinim ve performansı icra etme gayretinin neticesinde hislerini unutan, kaybeden ve kalan yaşantısını herkesle aynılaşan, şeyleşen, bir yığın veya yığın mahallesini mesken tutan bir sakin olmak. Sakin dediğime aldanmayın. Sakin; sukünün (huzur, rahat)  beyanıdır. Karar kılıp duramayan, sürekli bir telaş ile bir yerlere yetişme kaygısında olan birinin sakin olma ihtimali düşüktür. Sakin; sükuneti, huzuru, iç dinginliğini gerçekleştirmiş varlıktır. Mesken sahibi olmalı ki sakin olabilmelidir. Mesken sahibi olmayan, herhangi bir yeri yurt edinmiş olamaz. Modern canlı yersiz, yurtsuzdur ve köksüzdür.

Cenabı Hakkın vermiş olduğu koca bir ömrü herhangi bir mahallenin sakini olmadan geçirir, tüketir. Sakin olabilmek için öncelikle hangi mahallenin sakini olacağımıza karar vermeliyiz. Kapitalizm haz ve hız mahallesinin sakini olmayı bizlere dayatırken; İslam bize adaletin, merhametin, sevginin ve hakikat semtlerinin sakini olmamızı temenni, talep eder. Modern insan (modern insan; birazdan öte, kapitalist insandır) kararsız insandır; mananın kültürel talebi (Gelenek) ile kapitalizmin modern dayatması altında sağlıklı karar veremeyen insandır. Kapitalizm modern insan için sayısız mahalle üretti. İş o raddeye geldiki modern insan hangi mahallenin sakini olacağına karar veremeden dünyadan göçüp gitmektedir. Bir türlü huzura erememe, iç dinginliğini sağlayamama hali onu sürekli devinimsel kılan, o mahalleden farklı mahalleye savrulan kalabalıklar içinde bir kimsesiz yapmıştır.

Sakinin bir geçmişi, yad edebileceği bir hatırası vardır. Kapitalizm tam da operasyonu buraya yapıyor. Yersiz yurtsuz, hatırlayabileceği bir geçmişi olmayan, köksüz, bağsız ve bağlantısız; keşmekeşliğin, telaşın kurbanı olmuş sistemin telef etmek için can attığı yığınları üretme derdindedir. Günümüz insanı öyle bir noktaya geldi ki artık hatıra biriktirmiyor. Geçmişini hatırlamak istemiyor. Zira geçmişinde acılar, yokluklar ve yoksunluklar var. Böylesi bir geçmişle (anı/hatıra) yüzleşmek istemiyor. Yüzleşmek istemiyor, çünkü canı yanıyor, keyif almıyor. Halbuki modern insan haz, hız ve konforu en maksimum şekilde yaşamak istiyor. Dahası çok uzun yaşama isteği de yok veya uzun yaşayacağına inanmıyor. Bunun için yaşamı bir zip dosyası tatında yaşamak istiyor. Hâlihazırda yakaladığı bir zirve noktası var. Sadece bu zirve noktasında geçiriverdiği süreyi birazcık uzatma derdinde. Zirvenin tadını yaşıyor. Oysa zirveye tırmanışın her kertesinin insana verebileceği bir keyif olabileceğini unutuyor. Zirveye tırmanmak uzun bir yürüyüş ve emek gerektirir. Zirve bu sabrın, sebatın, zahmetin ürünüdür. Fakat bu yaşanılanları bir acı, keder olarak değerlendirirseniz işin bu kısmını yad etmek (hatırlamak) istemezsiniz. Önemli olan olayın bu kesitinden olabildiğince uzak durmak, uzak kalmaktır. Yüzleşmek canımızı acıtan, yakan bir görünüm alır.

Zirveden inmek de böylesi bir düşünce için tehdit ve tehlikedir. Zirveden inmek itibarını ve saygınlığını kaybetmektir. Düşmüşlük, düşkünlük halidir. Dolayısıyla geriye büyük keyif aldığı sadece bir alan kalmaktadır, orası; zirvedir. İşte modern insan da bu zirvede kalma halini uzatmak istiyor. Bu durum kendinden söz ettirdiği oranda var olan bir embesil (Sakat, topal, eksik) olma halidir. Var olma kaygısı taşımayan her varlığın neticesi embesil olup sistemler tarafından telef olmaktır.

Var olmak, ölmeye hazır olmaktır. Varolan yüzleşebilen, geçmişi olan, geçmişini hatırlayan, hatıra biriktirebilen, hatıralarını aktarabilen ve hatıraları arasında ayrım yapmayandır. Acılarına, üzüntülerine, dertlerine, yokluk ve yoksunluğuna, nice kederlerine dahi hatıra olarak bakabilme erdemini gösterebilendir. (Acılar; bize hissettiğimiz mutluluğun gerçek olduğunu anımsatırlar. Acılar insan olduğumuzu hatırlatır). Var olmak sakin olmaktır. Karar vermek, yerleşik olmak, iz bırakmış olmaktır. Var olmak; tam olmaktır, noksanlarıyla kemale ulaşmak demektir. Noksanlıkların esiri olmadan var olmanın keyfini sürmektir.

Bunun içindir ki robotlar ile insanlar arasındaki en belirgin farklardan biri insanların hatıralarının olmasıdır. Hatıra insanidir. Robotların hatıraları olmaz, zira robotlar doğmazlar, imal edilirler. Robotlar kopyalar aracılığıyla imal edilirler. İnsanın kopyaları, fotokopileri olmaz. Robotlar insanların kopyaları değildir. Kopyalar insanların yapmak istemediklerini yapmak için imal edilirler. Modern dünyada insan dışında her şeyin bir seri numarası vardır. İnsanın seri numarası olmaz. (11 haneli kimlik numarası ulus devletin vatandaşını kontrol etmek için veya kontrol altında tutmak için ürettiği bir numaradır).  İnsanların isimleri olur ve insan seri numaranın çok daha ötesindedir. 

Doğmayan acı çekmez ve o/ölmez de. Doğmak o/ölmek içindir. Doğanlar o/ölür, imal edilenler sistemler tarafından itlaf edilir.  Robotlar ile insanlar arasındaki en belirgin fark işte budur. Hatıralarının olmaması, bir geçmişe sahip olmamalarındandır. Bir geçmişleri olmadığı için hatıralara ihtiyaçları yoktur.

Kapitalist sistemin kurguladığı modern dünyada var olmak, insan olmak ve kalmak eskiye nazaran çok daha zordur. Zira sistem ruhumuza baskı yaparak bizden bedenimizi, belleğimizi, geçmişimizi, ruhumuzu ve dahi hatıralarımızı almak istiyor. Ver kurtuldan,  robot ol kurtul noksasına savrulmuş bir yaşam ile muhatabbız. Robotik bir görüntüye büründüğünüzde kapitalist sistem sizi dönüştürmenin hazzıyla sizde uzaklaşıyor. Bu haliyle modern insan basit kölelerden biraz fazladır. Bazı farklılıkla ki basit kölelikte kelepçeler bileklere, bukağılar boyunlara, prangalar ayaklara takılırken; modern sistemlerde kelepçeler iradelere, bukağılar vicdanlara, prangalar duygulara vurulmuştur. Esir edilen beden değil ruhlardır. Dolayısıyla itlaf edilen beden değil ruhlardır. Kapitalizm bizden ruhlarımızı istiyor. Ruhumuzu teslim ettiğimizde telef olmaya hazır makinalar olmuşuzdur.

Doğru amaçlar için o/ölmek yapabileceğimiz en insanca şeydir. En insanca şeye bile tahammülü olmayan bir sistem ile karşı karşıyayız. İnsanın elinden o/ölebilme imkanını esirgeyen bir sistem. Zira sistem bizden insanca değil bir robot olarak o/ölmemizi (ki bir telef olma halidir) istiyor. İnsani vasıflarımızdan uzaklaşarak kimsesiz, sahipsiz, köksüz bir şekilde can vermemizi istiyor.

Var ö/olmak istiyor isek yapılacak şey tekrardan topralanıp özümüze, cevherimize doğru bir yolculuk yapmaktır. Fıtratımızı keşfedip onu koruyarak insani olgunluğa doğru bir çaba, gayret göstermektir. İnsan olmanın ve kalmanın bir yolunu bulup insan kalmata ısrarsı olmaktır. İnsanlık için sabretmek, ayak diremektir. Ayakta kalanlara selam…

Not: Bunca olmak ve ölmek kavramlarından sonra geriye bir vasiyet bırakma ihtiyacı hissettim nedense… Öncelikle Rabbim olmadan öldürmesin inşAllah. Eğer olduğumuza hükmetmiş ise taktiri baştacı inşAllah. Bu vesile ile vasiyetim olsun; cenazemi Hüseyin Tuncer kefenlesin, cenaze namazımızı ise Orhan Ateş hocam kıldırsınlar inşAllah. Aileme, eşime ve çocuklarıma duruşumdan başka bırakacak kayda değer bir şeyim yoktur. Vesselam.

DİĞER YAZILARI Ramazan Hoca’nın Ardından... 01-01-1970 03:00 Küresel İntifada Mı? 01-01-1970 03:00 Son Kaçış Rampası... 01-01-1970 03:00 Toplumsalın Dönüşümü... 01-01-1970 03:00 Yer Sarsıldıkça Sarsıldığı Zaman! 01-01-1970 03:00 Dönüşerek Olgunlaşmak ! 01-01-1970 03:00 Yalnızlaşmayı Fırsata Çevirmek 01-01-1970 03:00 Doğru ve Gerçekliğe Dair... 01-01-1970 03:00 Z Kuşağı Kimin Çocukları? 01-01-1970 03:00 Arabesk İçimizde Bir Yaradır... 01-01-1970 03:00 Sosyalleşme Girdabında Yalnızlık 01-01-1970 03:00 Var Mısın? 01-01-1970 03:00 Kadın Programları Neden Kaldırılmaz?.. 01-01-1970 03:00 Bir Mücadele İnsanı 01-01-1970 03:00 Corona Morona?* 01-01-1970 03:00 Ademoğlu Ve Haram Lokma * 01-01-1970 03:00 Yönetim, Öteki Ve Madunlaşmak... 01-01-1970 03:00 Güç, Egemenlik Ve Ehlibeyt 01-01-1970 03:00 Panoptikon Mahpusları 01-01-1970 03:00 Muhafazkarlık Artıyor, Hakikat Uzaklaşıyor. 01-01-1970 03:00 Gerçeğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Zamanın Telaş Kurbanları.. 01-01-1970 03:00 Histerik Kişilikler Ve Kerbela 01-01-1970 03:00 Olmadan Ölünmüyor. 01-01-1970 03:00 Bu Seçimlerde Kime Oy Vermeli? 01-01-1970 03:00 Gençlere Neden Kızıyoruz? 01-01-1970 03:00 Kudüs; Antakya’dır, Kilis’tir, Antep’tir Urfa’dır. 01-01-1970 03:00 Bir Şey Olabildik Mi? 01-01-1970 03:00 Ümmetten Ulusa... 01-01-1970 03:00 Düşünce Ekmek… 01-01-1970 03:00 Referanduma Dair... 01-01-1970 03:00 Korku Üzerine.... 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? Bizde Ne Ölüyor? 01-01-1970 03:00 Aziz Dostum Ramazan! Göz Aydınlığımız Sen Hoş Geldin... 01-01-1970 03:00 Modernizm İllüzyonunda Halüsinasyon Görmeden Uyanmak... 01-01-1970 03:00 Dünden Bu Güne Neslin Değişimi. 01-01-1970 03:00 Gerçeklik, Hakikat Ve Doğruluk Üzerine… 01-01-1970 03:00 Geçmişi Anlamak Üzerine; Siyonizm Kralları.. 01-01-1970 03:00 Ölen, Öldüren Kim? Ölen Ne? 01-01-1970 03:00 Merhamet Ölmesin... 01-01-1970 03:00 Gençlerimize Hüseyni Misyonu Tanıtmak. 01-01-1970 03:00 Biz, Siz Arasında Arafta Kalmak. 01-01-1970 03:00 Darbe Sonrası Değerlendirme… 01-01-1970 03:00 Bürokratın Şakirtlik Hevesi.*** 01-01-1970 03:00 Aslına Rücu Et Ey İnsan. 01-01-1970 03:00 Gettolaşıyor muyuz? 01-01-1970 03:00 Bize Ne Oluyor? 01-01-1970 03:00