https://www.ekrangazetesi.com/files/uploads/user/21872.jpg
Ahmet Yıldırım

Gerçeklik, Hakikat Ve Doğruluk Üzerine…

22-02-2017 11:30

Modernizmin ilkeli ve iddiaları olan toplumları, yapıları, grupları iradesizleştirilmesi, törpülenmesi, fetişselleştirilmesi toplumları ve bireyleri savunmasız bırakmaktadır. Savunmasız kalan toplum gruplarının ilk kaybettiği hususlar güven, emniyet, doğruluk ve gerçeklik vb değerler olmaktadır. Bu kavramlar çözülme sürecine giren toplumlarda bireyin ayakta kalmak ve kendi menfaatleri doğrultusunda kullandıkları argümanlara döner. Toplum akıl tutulmaları, güven bunalımları, yürek burkuntuları, merhamet krizleri, şükür ve kanaat iflasları, irade felçliği ve en önemlisi toplum kitleselleşme emareleri gösterir. Sürü psikolojisi arzı endam eyler. Böylesi bir ortamda hakikat usulca gündemimizden el çeker olacaktır. 

Bu minvalle son zamanlarda gerçeklik, doğruluk ve hakikat kavramları en çok deforme olan kavramlardandır. Zira herkesin kendine göre bir gerçekliği, doğrusu icat edildi. Popüler kültürün toplumlarımızı çözmesinin neticesinde bireyselleşen insanımız gemisini kurtarma derdine düştü. Bu telaş insanımız üzerinde bir baskı unsuruna dönüştükçe mevcut kriz derinleşti. Doğruluk ve gerçeklik kavramları önemini yitirip yerini pragmatist eğilimlere bıraktı. Öyle bir noktaya geldik ki toplumsal olarak gerçeklik ve doğruluğun peşinde ziyade kendi heva ve heveslerimizin peşinden gitmek daha cazip olabiliyor.  Yaşamımızı bu kavramlardan beri tutarak onları kendi kaderlerine terk etmekteyiz.

Gerçeklik ve doğruluk kavramlarının yavaştan hayatımızdan el çekmeleri yaşantımıza zıt duyguları ikame etmektedir. Toplumsal ilişkilerimiz gerçeklik ve doğruluk çizgisi üzerinden uzaklaşıp daha rasyonel, daha akılcı ve daha menfaatperest noktasına geliverdi. Geldiğimiz noktada bu kavramlar zayıfladığı/olmadığı gibi, olmalarını gerektirecek bir gerekçeleri de ortadan kalkmaktadır.! Zira gerçeklik ve doğruluk kişiden kişiye değişen bir görüntüye dönüştü. Halbuki bu kavramlar geniş toplumsal kesimlerin üzerinde ittifak ettiği ulvi kavramlardı.

Gerçeklik ve doğruluğun en önemli beslenme kaynağı ve temel dayanağı vahiydir. Vahiyden beslenmeyen, vahyin dayanak oluşturmadığı kavramların işlevselliği zayıfladığı gibi bu kavramların sahiplerinin de değişmesi elzem olur. Haliyle günümüzde söz konusu kavramlar işgal edilmiş, istilaya uğramış, yörüngelerinden oynatılmıştır. Modernizmin şımarık çocuğu popüler kültürün işgal/istilasına uğrayan bu kavramlar vahiyden yetim kalmaktadır. Dahası toplum, birlik, millet ve ümmet söylemleri çözülüp insanın kendini yeterli görmesinden mütevellit bireyselleşme krallığını ilan ededurdu. Gerçeklik ve doğruluğun bireyselleştirilmesi bu kavramları ayağa düşürücü, küçültücü, pasifleştirici ve işlevsizleştirici bir görüntüye dönüştürmektedir. Doğal olarak pasif olanın, düşenin, zayıflayanın toplumsal ve bireysel yaşamda karşılığı, değer ve itibar kaybıdır. Kendisi zayıf veya düşenin ayakta bulunana fayda sağlama ihtimali de kaybolmaktadır.

Günümüzde anlamsızlık tarafından katledilen değerler içinde gerçeklik ve doğruluğun önemi daha bir kendini göstermiştir. Herkesin kendi doğruları ve gerçeklerini piyasaya sürdüğü bu dönemde doğru nedir? Gerçek nedir? Dahası Hakikat nedir? sorularını da güçlü bir seda ile ifade etmeliyiz.

Popüler kültürün en önemli bileşenlerinden olan medyanın manipülasyonları aracılığıyla inceden verilen ayarlar ile hakikati ifade etmek, ortaya koymak vb zorlu bir sürece girmiştir. Her bireye göre yeniden tanımlanan kavramlar içerisinde hakikate ulaşma gayret ve çabası üst seviyelere çıkmıştır. Hakikat herkeslerin kendi menfaatlerine göre ifade ettiği gerçeklikler! ve doğruluklar! önünde kurban edilmektedir. Yine bu noktada bireysel maslahatlardan ziyade Hakkın, hakikatin maslahatı vechi ile hareket etmek zorlaşmıştır. Bununla birlikte ziyadeleşen çözülme, direnen unsurları hırpalamakta, aşındırmakta ve aşırı/kontrolsüz güç uygulamaktadır. Baskı unsuruna dönüşen bireysel bu tavır hakikat peşinde olanların büyük bedeller ödediği sürece işaret eder.  Bu dönem beraberinde ikiyüzlü, pragmatist yaklaşımları da kendi iç dinamiğinde büyütür.

Medya yanlışı, hatayı ve bireyselciliği modifiye etmektedir. Modifikasyon bireysellik krizini derinleştirici bir araç şeklini alıyor. Uç noktada herkesler kendi doğruları çerçevesiyle hareket ederken hakikatin, gerçekliğin ve doğrunun çok da bir önemi de kalmamış oluyor. Örneğin açlık, yoksulluk, acı, zulüm, hak kayıpları, özgürlük, vahdet vb bütün bunlar günümüz Müslümanların bir gerçekliği. Müslümanlar bu gerçeklikle yüzleşmek ve çözüm üretmek yerine yüksek rakamlı evler ve otomobillere yöneliyorlar. Ya da medya üzerinden özellikle muhafazakar televizyon kanallarından sürekli kadın programları yapılarak farklı toplum manipüle ediliyor. Her simülasyon (emme, içine hapsetme) bir hakikati emiyor, içine hapsediyor. İşte bu tavır gerçekliği öldürürken, hakikatin üstünü örtüyor, simüle (emiyor) ediyor.  Veya gerçeklik, hakikat;  statü, kariyer ve konfor arası rahatlama seanslarına dönüşüyor.  Her vakit namaz kılması gerektiği halde aşırı motive olarak beş vakit namazı konsantre (yoğunlaştırma) bir vakte sığdıran ergen gençlerimiz gibi veyahut sadece namazların farzlarını kılma kolaycılığı gibi davranıyoruz.

Her gün hakikatin, hipergerçekliğin dayatması olmayan gerçekliğin, medyanın modifikasyonuna uğramayan doğruların önünden geçiyoruz ve en ufak bir sarsıntı yaşamıyoruz. Sarsıntı yaşamamıza sebep şudur ki; batıl, hakikat üzerinde hegemonyasını her an artırmakta, hakikatin yaşam alanlarını sınırlandırmakta, gerçekliliğin her gün vahşice ağzını, burnunu hipergerçeklik kırmakta, kırılan, çürüyen doğrular modife atölyelerinde modifikasyona tabi tutulmaktadırlar. Bütün bunlar olurken bizler bunlarla yüzleşme cesareti gösteremiyoruz.

Bize hakikati hatırlatacak, gerçekliği yüzümüze söyleyecek, doğruları ortaya koyacak insanlarımıza, dostlarımıza ihtiyacımız var. Etrafımızda hakikati ve gerçekliği söyleyecek dostumuz kalmamışsa, konjektürel davranan münafık tiplemeler etrafımızı sarar. Onlarda semizlendikleri oranda yanımızda yer alırlar.

 

Rahmet ve bereketle.

Neler Söylendi?