https://www.ekrangazetesi.com/files/uploads/user/7908fdeb815a9456c2613f3bc84de1e4-15d339d4730af53b1a79.png
Zülküf Eser

Filistin Davası Üzerine...

07-12-2023 16:58

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olunuz.” (Tevbe, 119)

Bu ayeti tekrar tekrar okuyalım. Arapçasıyla birlikte ezberleyelim. Zammı sure olarak okuyalım. Eş-dost meclislerinde yüksek sesle dile getirelim.

Sadık kimdir?

Sadık, mümindir.

Sokaklarda kimi çevirirsen çevir herkes Müslüman’dır.

Lafa geldi mi kimse mangalda kül bırakmaz.

Her türlü melanete açık, her türlü şerre motor ama ben Müslüman’ım der durur.

Doğrudur, hiçbir itirazımız yok.

Kelime-i Şehadet getiren, Allah’a, Peygambere, Kuran’a inanan herkes Müslüman’dır.

Filistin’de, Müslümanlar öldürülürken kâfir İsrail’in malıdır diye boykot edip o malı almayan kişi de Müslüman’dır; İsrail malları ucuzlayınca kuyruğa girip alan kişi de Müslüman’dır.

İşte burada dikkatlerden kaçmayan çok önemli bir fark ortaya çıkmaktadır.

İsrail mallarını alanla, almayan arasındaki fark!

İsrail mallarını alan Müslüman’dır, almayan ise mümindir.

Mümin ve Müslüman burada kendini açık eder, öyle değil mi?

MÜMİN, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olunuz.” (Tevbe, 119) ayetinde işaret edilen sadık kişidir yani mümin sadık kişidir.

Mümin olmalıyız. Muttaki olmalıyız. Allah’ın razı olduğu kul olmalıyız.

Allah, bizden razı olursa o zaman mümin oluruz, müminlerden oluruz.

Mümin, herkesin güven duyduğu kişidir.

Mümin, ayette işaret edilen “sadık” kişidir.

İşte yeryüzü bu sadık insana hasrettir, muhtaçtır.

Nerdesin ey mümin kardeşim!

Çık gel!

Yeryüzü bayram etsin, mazlumlar sevinsin, zalimler, kâfirler, caniler, katiller, azgınlar kaçacak delik arasın!

Ama çık gel, her nerdeysen, neredeysen çık gel!

Burada araya girerek özellikle bir şey söylemek istiyorum:

EY DİYANET!

EY CEMAATLER!

ET TARİKATLAR!

ET STK’LAR!

EY İSLAM ADINA ORTAYA ÇIKMIŞ KURUMLAR VE KURULUŞLAR!

NEDEN SADIK İNSAN, MÜMİN İNSAN, KAMİL İNSAN YETİŞTİRMİYORSUNUZ?

SİZ NİÇİN VARSINIZ?

VARLIK SEBEBİNİZ NEDİR?

FABRİKALAR MI KURMAKTIR, PARA-PUL PEŞİNDE Mİ KOŞMAKTIR YOKSA MUS’ÂBLAR, HABBABLAR, SELMANLAR MI YETİŞTİRMEKTİR?

YETİŞTİRDİĞİNİZ SADIK MÜMİNLER NERDE, NEREDE?

NE ZAMANA KADAR DEVAM EDECEK BU KİN, BU NEFRET, BU AYRILIK DAVALARINIZ?

ARTIK BİR ARAYA GELİN, ARTIK BİRLEŞİN, BİRLİK OLUN, TEK YUMRUK OLUN, SADIKLAR OLUNUZ, KAVLİNİZE SADAKATLE SARILIN!

Evet, İşte asıl önemli olan ve dikkat kesileceğimiz nokta burasıdır.

Ve dediğim gibi burası en çok muhtaç olduğumuz noktadır.

Çok şey söylenebilir elbette ki ama sözün özü budur. Müslüman, ucuzlayan İsrail mallarını almak için kuyruğa girer, o malı alır, evine götürür, çoluk çocuğuna yedirir fakat Mümin, İSRAİL KÂFİRİNİN MALLARINI almaz çünkü mümin kavline sadıktır ve Allah onu Kuran’da “sadık” kişi diye anlatmıştır. Müslüman ile Mümin arasındaki fark budur.

Müslümanların sayısı çok, müminlerin sayısı azdır. Müminler çok olsaydı, İsrail, Filistinli kardeşlerimizi öldüremezdi, bu kadar pervasız, bu kadar alçak, bu kadar cani, bu kadar vahşi olamazdı.

Yeryüzü Müslümanlarla doludur. Asya’dan, Avrupa’ya kadar milyonlarca Müslüman’dan söz edilir. Ama zalim İsrail’in kendisinden korktuğu müminler azınlıktadır.

Özetle ne demek istediğimin daha iyi anlaşılması için Mümin ile Müslüman ayrımını zihinlerde vuzuha kavuşturacak bir misal ile sözlerimi bağlayayım.

Buraya alacağım misal kahir ekseriyetle sufilere isnat edilir ama okuduğum bir kaynakta İlyas Aleyhisselama nispetini görünce daha eski olması cihetiyle biz de İlyas peygamber üzerinden aktarmak istedik. Değişik varyantlarına takılıp kalacağımıza mesaj kısmına odaklanalım.

Bir gün bir adam İlyas Peygamber'e Cennet ile Cehennemi sorar. İlyas Peygamber adamı kolundan tutup labirentli yollardan bir dehlize götürür. Bir kapıdan içeri girerler. Dehşetli bir manzara ile karşılaşırlar.

Ortada demir çengelli zincirlerle tavana asılmış bir kazan, kazanın etrafında ellerinde boyları kadar uzun kaşıklarla, bu kazandan çorba içmeye çalışan insanlarla karşılaşırlar.

Kaşıkları bir türlü ağızlarına götüremedikleri için oralarını, buralarını yakıyorlar, kaşıkların saplarıyla birbirlerine vuruyorlarmış. İlyas Peygamber yanındaki adama eğilerek:

"İşte Cehennem burasıdır" dedikten sonra yollarına devam ederler. Epey yol gittikten sonra bir başka odaya girerler. Odanın kapısını araladıklarında benzeri bir manzara ile karşılaşırlar.

Demir çengelli zincirlerle tavana asılmış bir çorba kazanı ve ellerinde boyları kadar uzun kaşıklarla çorba içmeye çalışan insanlar!

Fakat bu insanların hiç kavga etmediklerini görürüler. Diğer odadakilerin tam tersi bir hâl ile herkes elinde uzun kaşıkla karşısındakini besliyor. Böylelikle hem çorbalarını içiyorlar, hem kavga etmiyorlar, hem de mutlu mesut bir halde sohbet ediyorlar. İlyas Peygamber yanındaki adamın kulağına eğilerek:

"İŞTE BURASI DA CENNET," der.

İhsan Süreyya Sırma’nın “Haçlı Seferleri ve Selahaddin Eyyubi” ile alakalı kaleme aldığı risalesini okumanızı öneririm. Kâfir dünyasını Haçlı Seferlerini yapmaya iten en büyük amil-etken-sebep Müslümanların kendi aralarındaki kavgalarıdır yani çorba içme kavgalarıdır. Müslümanlar çorba içme kavgası verirken kâfir Haçlılar onların başlarına çöker. Filistinli kardeşlerimizin yaşadıkları da şu anda bundan ibaret değil midir?

Evet çözüm nedir biliyor musunuz? Çözüm sadık Mümin olmaktan geçer. Sadık mümin olursak Filistin kurtulur.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olunuz.” (Tevbe, 119)

 

Neler Söylendi?