İsrail Hamas'a Karşı Savaşı Kaybediyor - Ama Netanyahu ve Hükümeti Bunu Asla Kabul Etmeyecek-

ANALİZ - 02-01-2024 21:13

İsrail Hamas'a Karşı Savaşı Kaybediyor - Ama Netanyahu ve Hükümeti Bunu Asla Kabul Etmeyecek-

Resmi söylem Hamas'ın zayıfladığı yönünde olsa da gerçekte İsrail  Güçleri'nin kitlesel güç doktrini başarısızlığa uğruyor.

Yakın zamana kadar Gazze'ye ilişkin savaş anlatısı büyük ölçüde İsrail Savunma Kuvvetleri ve ülkenin savunma bakanlığı tarafından kontrol ediliyordu. İsrail'in uluslararası itibarı 20,000'den fazla Filistinlinin öldürülmesi, 50,000'den fazlasının yaralanması ve Gazze'nin büyük bir kısmının yıkılmasıyla dibe vurmuş olabilir. Ancak İsrail Savunma Kuvvetleri hala Hamas'ın ciddi şekilde zayıfladığına dair makul bir anlatı pazarlayabiliyor. Hatta kuzey Gazze'deki savaşın büyük ölçüde tamamlandığını ve çok geçmeden Güney Gazze'de de başarıya ulaşılacağını iddia ediyordu.

Uluslararası basın mensupları Kudüs'te sıkışıp kalmışken ve haberlerinin çoğu İsrail Savunma Güçleri kaynaklarına bağlıyken, Gazze'de faaliyet gösteren az sayıdaki gazetecinin kişisel güvenlik riski de dahil olmak üzere ciddi zorluklarla karşılaşması bu anlatıya yardımcı oldu.

Farklı bir tablo ortaya çıkmaya başlayınca bu durum tamamen değişti. Önce İsrail ordusunun El Şifa hastanesinin altında Hamas'a ait bir karargâh olduğu iddiasını destekleyecek kanıt bulunamadı. Ardından İsrail ordusu dünyanın en gelişmiş istihbaratına sahip olmasına rağmen İsrailli rehinelerin yerini tespit edemedi.

Çok yakın zamanda iki olay daha meydana geldi. 12 Aralık'ta Gazze'nin İsrail güçleri tarafından kontrol edildiği varsayılan bir bölgesinde Hamas paramiliter güçleri tarafından ustaca hazırlanmış üçlü bir pusu kuruldu. Bir İsrail ordusu birliği pusuya düşürüldü ve kayıplar verdi. Bu birliğe yardım için başka birlikler gönderildi ve onlar da takviye birlikler gibi pusuya düşürüldü.

On İsrail askerinin öldüğü ve diğerlerinin de ağır yaralandığı bildirildi, ancak bu askerler arasında seçkin Golani Tugayı'ndan bir albay ve üç binbaşı da vardı. Sözüm ona yok edilmiş ve binlerce askeri öldürülmüş Hamas'ın, bırakın İsrail ordusunun kontrolünde olduğu söylenen bir bölgeyi, Gazze'nin herhangi bir yerinde böyle bir operasyon düzenleyebilmesi, İsrail'in savaşta önemli bir ilerleme kaydettiği fikrine şüpheyle yaklaşılmasına yol açmalıdır.

Birkaç gün sonra üç İsrailli rehinenin kaçmayı başardıktan sonra, üstsüz ve beyaz bayrak taşıyor olmalarına rağmen İsrail askerleri tarafından öldürülmeleri de bunun bir başka göstergesi oldu. O zamandan bu yana durumu daha da kötüleştiren ve İsrail'de büyük bir öfkeye neden olan şey, rehinelerden gelen çağrıların, öldürülmelerinden beş gün önce ses donanımlı bir İsrail Savunma Bakanlığı arama köpeği tarafından tespit edilmiş olmasıydı.

İsrail ordusunun yaşadığı sorunlara dair daha geniş kapsamlı başka göstergeler de var. Resmi kayıp rakamları Gazze, İsrail ve işgal altındaki Batı Şeria'da 460'tan fazla askeri personelin öldüğünü ve yaklaşık 1.900 kişinin yaralandığını gösteriyor. Ancak diğer kaynaklar çok daha fazla sayıda yaralı olduğunu öne sürüyor.

On gün önce İsrail'in önde gelen gazetelerinden Yedioth Ahronoth, Savunma Bakanlığı'nın rehabilitasyon departmanından edindiği bilgileri yayınladı. Bölüm başkanı Limor Luria'nın çatışma başladığından bu yana 2,000'den fazla İsrail askerinin engelli olarak kayıtlara geçtiğini ve tedavi edilenlerin %58'inin el ve ayaklarından ciddi şekilde yaralandığını söylediği belirtiliyordu ki bu da resmi rakamlardan çok daha yüksek bir kayıp oranına işaret ediyordu. Bu arada Times of Israel gazetesi yaralı İsrail askerleri, İsrail Polisi ve diğer güvenlik güçlerinin sayısını 6,125 olarak bildirmiştir. Aynı gazete, 105 ölümden 20'sinin bu tür ateş ya da çatışma sırasındaki kazalar nedeniyle gerçekleştiğini bildirerek bir dizi dost ateşi zayiatının da yaşandığını yazdı.

Genel olarak bakıldığında İsrail ordusu, düzensiz savaşa karşılık verirken hala iyi prova edilmiş Dahiya doktrinini izliyor; büyük sosyal ve ekonomik hasara yol açıyor, isyancıların savaşma isteğini zayıflatıyor ve İsrail'in güvenliğine yönelik gelecekteki tehditleri caydırıyor. Ancak işler fena halde ters gidiyor. Eleştiriler, 50 yıl sürecek bir etki konusunda uyarıda bulunan İngiltere'nin eski savunma bakanı Ben Wallace da dahil olmak üzere beklenmedik çevrelerden geliyor. Biden yönetimi bile yaşananlar karşısında iyice tedirgin olmaya başladı ancak Benjamin Netanyahu ve savaş kabinesi devam etmeye kararlı görünüyor.

Bunun neden kaynaklandığını anlamakta fayda var. 7 Ekim saldırıları İsrail'in güvenlik varsayımını temelden sarstı. Bu da İsrailli Yahudilerin büyük çoğunluğunun şu ana kadar Netanyahu'nun verdiği tepkiyi desteklemeye devam ettiği anlamına geliyor. Ancak bu bile giderek yıpranıyor ve üç rehinenin İsrail askerleri tarafından öldürülmesiyle daha da kötü hale geliyor.

Tüm bunların bir etkisi de İsrail ordusu komutanlarının başarılı olmak için büyük bir baskı altında olmaları ve savaş kabinesinin izin verdiği ölçüde ileri gidecek olmalarıdır. Bu komutanların çoğu son derece zeki insanlar ve Netanyahu'nun tüm söylemlerine rağmen en azından Hamas'ın sahip olduğu fikirlerin askeri güçle yenilemeyeceğini artık biliyorlar. Ayrıca görüşmeler durmuşken, rehinelerin ailelerinden gelen baskıların yakında yeni bir insani ateşkesle sonuçlanabileceğini de biliyorlar. Bu nedenle amaçları, Filistinlilere ne pahasına olursa olsun, Hamas'a ellerinden geldiğince çabuk ve mümkün olduğunca çok zarar vermek olacaktır. Bu yaklaşımın kanıtı olarak bu haftaki yoğun hava saldırılarını gösterebiliriz.

Bunu mümkün kılan ise Netanyahu'nun hükümetindeki köktendinci ve keskin Siyonistlerden oluşan aşırı azınlığa olan bağlılığıdır. Eğer 7 Ekim trajedisi olmasaydı İsrail'de bu kadar geniş bir desteğe sahip olmayacaklardı. Ancak İsrail'in uzun vadeli güvenliğine her geçen gün daha fazla zarar veriyorlar. İsrail sadece müttefikleri arasında bile dışlanmış bir devlet olma riskiyle karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda yeniden kurulan bir Hamas ya da onun kaçınılmaz halefinden gelecek radikal muhalefeti de körüklemiş olacaktır.

İsrail'in kendisini kurtarmaya ihtiyacı var ama bu her şeyden çok Joe Biden ve etrafındaki insanlara bağlı. Belki de Batı Avrupa'da hızla değişen kamuoyunun itici gücüyle, bu çatışmanın bir an önce sona erdirilmesindeki rollerinin farkına varmalıdırlar.

 

PAUL ROGERS: Bradford Üniversitesi'nde barış çalışmaları profesörü

KAYNAK: THE GUARDIAN

Tercüme Hasan Kanat-Hertaraf Haber (Dış Haberler Servisi)

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Halil Özsaraç yazdı: Kürecik’in son kullanma tarihi geliyor...

Halil Özsaraç yazdı: Kürecik’in son kullanma tarihi geliyor...

28-04-2024 - ANALİZ

Ertuğrul Özkök: 14 Nisan Günü İncirlik’e İnen İki B-1B Rockwell Uçağının Rotası Neresiydi?

Ertuğrul Özkök: 14 Nisan Günü İncirlik’e İnen İki B-1B Rockwell Uçağının Rotası Neresiydi?

26-04-2024 - ANALİZ