İsa Polat Yazdı: Nihai Savaşa Doğru Filistin...

ANALİZ - 19-12-2023 23:30

İsa Polat Yazdı: Nihai Savaşa Doğru Filistin...

Muhterem arkadaşlar, gerek rivayetlerin haber verdiği, gerek strateji uzmanlarının öngördüğü, özellikle Filistin direniş cephesindeki strateji uzmanlarının öngördüğü “büyük savaşa” doğru gidiyoruz. Bu büyük savaş aynı zamanda da “nihai/son savaş” gibi geliyor bana. Allah’ın izniyle İsrail'in, Amerika'nın, İngiltere’nin, emperyalistlerin, Müslüman coğrafyasındaki yerli iş birlikçilerin baskı, egemenlik ve sömürülerinin sonuna doğru geliyoruz. Başta rehberimiz Seyyid Ali Hamanei olmak üzere direniş cephesi sürecin farkında ve sorumluluklarının farkındadırlar. Onlar adına kaygılanacak, onlara yön verecek, onlara vaziyet edecek hiçbir sözümüz yoktur. Fakat yıllardır bütün rüzgârlara, fırtınalara rağmen rehberiyet çizgisine bağlı kalmış bizler için yeni bir süreç, yeni bir dönem başlamaktadır. Bundan kastım yeis ve umut olgusudur.

Nuh (as) Ve Sabırla İmtihan

Buranın anlaşılabilmesi için önce Nuh (as)’ın gemi inşaatına ve bir peygamber olarak kâfirlerin hepsinin helak olacağına dair insanlara duyurusuna, bu duyuruya rağmen o helakin peyderpey ertelenmesi ve her ertelenme sürecinde inananların elenme sürecine bakmamız gerekiyor. Ayeti kerimelere göre Nuh (as)’ın bin küsur yıllık nübüvvet dönemi sonunda tahtayla, keserle, testereyle, çiviyle yapmış olduğu gemiye girebilecek çok az sayıda iman eden -rivayetlere göre yetmiş- kişiden bahsediliyor. Bunu okuduğumuz zaman zannediyoruz ki Nuh (as)’a iman edenlerin hepsi bu kadarmış. İmamlarımız aleyhimüsselamdan gelen rivayetlere göre Nuh (as)’a daha çok iman eden insan vardır. Ve iman edenler peygamberleri Nuh’tan duymuşlar ki, Allah kâfirleri helak edecek. İman edenler, “Ne zaman helak edecek ey Allah’ın elçisi” diye sorduklarında, Nuh (as) bir araziye fidan diktiriyor ve diyor ki, “bu fidanlar büyüyüp ağaç olduğu zaman Allah kâfirleri helak edecek.” Fidanlar büyüyüp ağaç oluyor, “ne oldu ey Allah’ın elçisi?” “Tekrar fidan dikin, onlar büyüyüp ağaç olunca Allah kâfirleri helak edecek” diyor. Birinci süreçte, fidanların ağaca dönüşmesinden sonra helakın gerçekleşmediğini gören iman edenler arasından “hadi be oradan, sözünde durmuyorsun, sen nasıl bir peygambersin, sen de nebi misin!?” gibi sorgulamalarla bir grup iman eden eleniyor orada. Rivayetlere göre 80 küsur yıl bu manada peyderpey inananların kuvveyi maneviyeleri/imanları sarsılıyor ve peygamberlerine güvensizlik duymaya başlıyorlar. Nihayet 70 küsur inanan kalıyor ve ilahi irade tahakkuk ediyor. O peygamberlerine güvenen, peygamberlerinin asla yalan söylemeyeceğine inanan imanlı insanlar gemiye binerek kurtuluyorlar, diğerleri helak olup gidiyor.

Allah Temizi Pisten Ayıracaktır

Aynı süreci imam Hüseyin aleyhisselam’ın Medine’den sonra Mekke’ye uğrayıp Kerbela’ya doğru yola çıktığında da görüyoruz. İmam Hüseyin ile birlikte yola çıkan insan sayısının üç bin küsur olduğu söyleniyor. Yolda gerek harici gerek dâhili imtihan vesileleri ile elenerek nihayetinde bildiğiniz gibi İmamın yanında iman etmiş 70 kişi kalıyor. Bu süreçler ve sayılar ilahi sünnet gibi geliyor bana. Zira Allahuteala ayeti kerimede buyuruyor ki -aynı ayeti imam Hüseyin (as) Kerbela yolculuğunda da kullanıyor- “Allah vaat etmiştir, Allah’ın sünnetindendir ki, Allah temizi pisten ayıracaktır.” (Al-i İmran, 179) Yani ilahi bir operasyon var, mütemadiyen çalışan, işleyen, cereyan eden ilahi bir operasyon. Onun için bazı ayetler diyor ya “İnandık demekle kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz?” (Ankebut, 2) Nasıl, ne çeşit bir imanımız vardır, nereye kadar dirayetli, nereye kadar önderine, rehberine güvenir, nereden itibaren güvensizliğe düşer? Ayeti kerimeye bakın, “Onlara işte düşmanlar etrafınızı sardı, size saldıracak dedikleri zaman onlar Allah bize yeter derler.” (Al-i İmran, 173) Ne zamana kadar Allah bize yeter deriz, ne zamana kadar o düşmanın kuşatmasından tedirgin oluruz? Buraları tekrar gözden geçirmemiz, kendimizi sorgulamamız, bu süreçlerde çok dikkatli ve uyanık olmamız gerekiyor.

İlahi Kökenli Sözler

Allah ömrünü hıfz eylesin, uzun eylesin, rehberimiz Ali Hamanei kaç yıl önceydi, İsrail için 25 yıllık bir süre tayin etmişti. Şimdi öncelikle, ilahi bir dayanağı olmadan bir beşerin bu tür sözler söylemesi için her zaman iki ihtimalden bahsetmişimdir. Yine bu manada, İmam Ali (as)’ın “Ben içinizdeyken sorun bana, ben canlı Kur’an’ım, Kur’an benim” sözlerini ancak iki kişi söyleyebilir. Rehberin sözünü de bu düzenle değerlendireceğim. Ya bunu söyleyen yalancı, üçkâğıtçıdır, insanları istismar etmek istiyordur. Kendi otoritesini tahkim için, insanların kendisine meczup olmaları için bu tür yalanları söylüyordur. Ya böyle yalan söylemeyip, insanları kandıran biri değilse? Şimdi yukarıda bahsettiğimiz iki bireyi de –Rehber ve İmam Ali- incelediğimiz zaman, o bireylerin üçkâğıtçı, yalancı, istismarcı olma ihtimali yoksa geriye tek bir ihtimal kalıyor, “Bu söz ilahi kökenli bir sözdür.” İmam Ali’yi Muhalif kaynaklar çerçevesinde, Haricilerin, Vahhabilerin, Ehlisünnetin kaynaklarından inceleyelim, İmam Ali’ye eğer kaynaklar çerçevesinde suistimalci, üçkâğıtçıdır diyemeyeceksek, İmam Ali’nin “Ben içinizdeyken bana sorun, Ben canlı Kur’an’ım” sözünün ilahi kökenli bir söz olduğunu idrak edip kabul etmek zorundayız. Çünkü iki ihtimalden başkası yoktur, olması mümkün değildir. Rehber Hamanei’nin İsrail’e 25 yıl süre tanıması sözünü de bu noktadan sorgularsak, Rehberin hayatını dünya kamuoyu biliyor ve yakından takip ediyor ki, iktidar hiç umurunda değildir, böyle bir derdi yok, kendi istemeden getirildi, toplumun talebi üzerine geldi, kendisi için bir çıkar, menfaat devşirmedi, saraylar yapmadı, onlara tenezzül etmedi. Rehber olmadan evvel sofrasında ne vardıysa bugün ondan daha düşük şeyler var. İlk günden beri çizgisi ortada, Rehber olduğu günden bugüne İsrail gitmelidir dedi, hâlâ aynı şeyi söylüyor. Çizgisin de bir değişiklik yok, istikrarlı bir adam. Dolayısıyla bu örnekleri çoğaltabiliriz. Yani Rehberin de bu sözünün beşeri bir söz olma ihtimali yok. Sen nereden biliyorsun da 25 sene süre veriyorsun, sen neye dayanarak böyle bir şey söylüyorsun? Yani böyle bir insandan bu söz geliyorsa iman ehlinin orada imanını sorgulaması, takviye etmesi gerekiyor. Hatta geçenlerde bir cümle daha kullandı, dikkatinizi çekti mi? “Ben 25 sene demiştim ama bu adamlar kendi ecelleri için acele ediyorlar.”

İlahi Kaynağa Dayanmak

2006 yılında Hizbullah’ın İsrail’i bozguna uğrattığı 33 gün savaşında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın bir ifadesi oldu, “Ey İsrail, bugünden itibaren artık Müslümanlar yenilgi yüzü görmeyecekler. Bütün acılarıyla, bütün dehşetiyle yenilgiyi bundan sonra siz tadacaksınız.” Hasan Nasrallah bu sözü sen nasıl söyleyebilirsin? İleriye/yarına dönük bir söz söyleyenin ya ilahi bir kaynağa dayanması ya da yukarıda da söylediğimiz gibi yalancı veya üçkâğıtçı olması lazımdır. Hasan Nasrallah’ın yalancı olup-olmadığını tahlil etmek istersek, İsrail’li diplomatlar, bürokratlar, İsrail halkı diyorlar ki, “Hasan Nasralullah bir şey söylerse o doğrudur.” Bu medyaya yansıdı değil mi? Demek ki adam yalancı değil. Yalancı değilse, demek ki bu söz de gene ilahi bir sözdür. Bu söz Hasan Nasrallah’ın sözü değil, Hasan Nasrallah böyle bir cümle kuramaz, öyleyse bu sözün arka planı vardır, arka plan nereye dayanır? Gider gider nihayet ilahi ilme, gayba, mutlak manada muttali olan Allah’a dayanır. O dayanma süreci nereye gider? Hasan Nasrallah nereyle murabıttır? Oraları ben bilmiyorum. Ama ben aklen çözümleme yapıyorum. Diyorum ki, Hasan Nasrallah’ın bir beşer olarak böyle bir cümle kullanma gücü ve kudreti yoktur, ama gaybı mutlak manada bilen Allah’a bir şekilde rabıtası varsa bu sözü kullanmak onun hakkıdır ve Hasan Nasrullah da bu sözün eridir ve kullanır. Şimdi rehberin ve Hasan Nasrullah’ın ifadesi bize gösteriyor ki, biz sona doğru gidiyoruz.

Firavunlaşan İsrail Ve Sonları

İsra suresinde Allahuteala’nın haber verdiği İsrail oğulları ile ilgili, “Tekrar azarsanız”, ki İsrail oğullarının bugün azdığı gibi tarihte azdıkları bir gün oldu mu, bugünkü kibre kapıldıkları kadar daha önce kibre kapıldılar mı bilmiyorum. Rehberin yine ifadesini aktarmak istiyorum, “dünya çok zulüm gördü ama şu anda Filistinlilerin uğradığı zulüm gibi bir zulüm yoktur” diyor. Yakın zamanda kullandı, bu ifadesi çok önemlidir. İsrailliler acayip kibre kapıldılar. “Ben bir Siyonist’tim” diyen Amerikan başkanı Biden İsrail dönüşü yaptığı açıklamada, “Biz dünyanın en güçlü devletiyiz. Hem Ukrayna’ya destek verir sahip çıkarız, hem de İsrail’e sahip çıkabiliriz. Biz dünyanın en güçlüsüyüz.” dedi. Yani jargon çok önemli. Firavun, “ilahınız, rabbiniz değil miyim” diyordu. Şimdi bu argümanı kullanmıyorlar, çünkü kendileri de din istismarcılarıdır. İsrail Yahudiliği, Yahudileri, Tevrat’ı istismar ediyor. Amerika Hristiyanları, Mesih İsa’yı, İncil’i istismar ediyor. Bu istismara binaen Firavun kadar cesur ve fütursuz olamıyorlar. Ama Biden’ın ifadesi, Firavunun “sizin rabbiniz ben değil miyim?” ifadesi noktasına geldi. Firavun bu ifadeyi kullandığı günden itibaren süreç onun aleyhine işledi. Ve nihayet güçlü orduları ve taraftarlarıyla beraber yok olup gitti.

Allah’ın Sünnetinde Değişiklik Yoktur

Aynı süreçleri yaşıyoruz. “Allah’ın sünnetinde bir değişiklik yoktur.” (Fetih, 23/ Ahzap, 62) Kur’an-ı Kerim de mükerrer ayettir. Bu ayetten biz anlıyoruz ki insan değişmez, kâfir değişmez, mümin değişmez. Mümin mümince hareket eder mümince sonuçlar devşirir kâfir kâfirce hareket eder kâfirce sonuç devşirir. Bu zaviyeden baktığımız zaman bugünkü İsrail, Amerika, İngiltere, Fransa idaresinin Firavunun duruşundan bir farkı yoktur. Ve bunların sonu da Firavun gibi olacaktır. Firavun bir örnektir. Burada Nemrut deyin, Yezid deyin. Hepsinin akıbetini biliyoruz. Yezid’te çok kibirlenmişti. Allah lanet eylesin, kendine göre çok muzaffer olmuştu? Kerbela da kalleşçe 70 kişiye otuz bin kişiyle saldırdı, öldürdüler ve muzaffer olduklarını zannettiler. Şu anda İsrail başbakanı Netenyahu'nun Gazze'yi kalleşçe bombaladığı zaman zafer hissine kapılması gibi. Oysa bütün dünya askeri strateji uzmanları diyorlar ki, “havadan zafer kazanılmaz, hava gücüyle zafer elde edilmez. Zafer karada devşirilir.” İsrail bir türlü kara harekâtına giremiyor. Girdiği yerlerde de büyük kayıplara ve bozguna uğruyor. Tamamen girdiğinde de zaten bu onların sonu olacaktır inşallah. Buradan bizim bir endişemiz yok. Nihayet Allahuteala vaat etmiştir. “Allah mutlaka mustazafları yeryüzünün varisleri kılacaktır.” (Enbiya, 105) Bu süreç ehli küfürün ve mütekebbirlerin aleyhine, mustazafların ve muvahitlerin lehine çalışmaya başlamıştır. Buradan yana bir endişemiz yoktur. Endişemiz, dün rehber dediğimiz bireyden yarın sıyrılır, dönermiyiz? Dün Hasan Nasrallah dediğimiz bireyden bugün gönlümüz soğur mu? Biz nerede, nasıl evriliriz? Bizim kuvveyi maneviyemiz nasıl sarsılır? Buralara çok dikkat etmemiz gerekiyor


 

Savaşın Arka Cephesi Ve Kayan Ayaklar

Bu savaş sadece silahla olmuyor arkadaşlar, içinde yaşadığımız dönemde enformasyonun, medyanın, sosyal medyanın çok ciddi etkisi var ve bizi tehdit eden kısmı da burası. Silahla cephede değiliz, bize etki etmeyebilir, bizi vurmayabilir, öldürmeyebilir bugün itibariyle. İmandan sonra küfrü gerçek ölüm olarak algılıyorsak, biz yatağımızda bile böyle ölme riskiyle yüz yüzeyiz şu anda. Rehber, Hizbullah, İslami direniş cephe aleyhine bir yığın spekülatif bilgiler yayılıyor sosyal medyada. Bunlardan bir tanesi de Müslümanların ayaklarını kaydıran ırk merkezli bir bakış. Filistin meselesini dışlayıcı, suçlayıcı, bananeci bir duruş, birçok insanın ayağının kayabileceği bir zemin oluşturuluyor. Bana ne Filistinlilerden! Daha önce kendileri o toprakları sattılar, Yahudileri oraya getirdiler! Hamas rahat durmadı! gibi bir yığın argüman var ve bizim Müslüman kardeşlerimizde etkileniyor, bunlara cevap vermeye çalışıyorlar. Diyorlar ki, işte yok Filistinliler toprak satmadı da, o topraklar Filistinlilerindi, Müslüman oldukları için Filistinliler katlediliyor, Yahudiler işgalcidir, zaten Hamas mücadeleye başlamadan öncede katliamlar oluyordu diyerek savunmaya çalışıyorlar. Ben de diyorum ki arkadaşlar, varsayalım Filistinliler Yahudilere toprak sattılar, bugünkü gerçekliğin neyini değiştirir? Bu bugün ben Müslümanım diyenin sorumluluklarından hangisini kaldırır? Filistinliler ben Müslümanım diyorlar mı? diyorlar. Hadi varsayalım bugünkü Filistinlilerin içerisinden Müslüman da yok, Yahudi ve Hristiyanlar ama Siyonist değiller. Siyonistler o Filistinlileri cezalandırıyor, katlediyor ve oradan kovmak istiyorlar. İngilizlerin başını çektiği, Amerikalıların yardım ettiği uluslararası istikbar tarafından Filistinlilere ait topraklara daha önce orada olmayan Siyonist bir devletin yerleştirildiği gerçeği var.

Ümmetin Bedenindeki Kanser Tümörü: İsrail

Rahmetli İmam Humeyni’nin telaffuz ettiği gibi ümmetin bedenine/Filistin’e kanser tümörü yerleştirilmiştir. Bu kanser tümörü bedeni ırkçılıkla, dinle, mezhepçilikle, kemiriyor, öldürüyor, Müslümanları/ülkeleri birbirine düşürüyor, aralarına nifak sokarak ihtilafa düşürüyor, parçalıyor. İran-Irak’ı, Suudi Arabistan-İran’ı, Yemen-Suudi Arabistan’ı, Suriye ile Arapları birbirine düşman ediyor. Ekonomik ambargolarla, açlıkla, savaşla, işgalle, sömürüyle, yerli işbirlikçilerle, katliamlarla, ahlaki fesatlarla bu tümör geldiği günden beri vücudu kemirip yok etmeye çalışıyor. Bırakın Filistinliler Müslüman olmasınlar, Müslüman kardeşimiz de olmasınlar ama mazlumiyetleri sabit midir? İster Hristiyan olsun ister Yahudi olsunlar. Nitekim daha iki gün önce İsrail Hristiyanlara ait bir hastaneyi vurdu. Doğrudur Gazze dedir ama Hıristiyanların hastanesidir. İsrail Vaftiz hastanesinde 400 kişiyi öldürdü. Takılmayalım böyle şeylere, ortada bir mazlum var, bir zalim var. Bu mazlum nasıl oldu da mazlum duruma düştü, bunun hesap yapılmaz bugün. Filistin’i önemsizleştirmek isteyen ve bananeciler bu hesabı yapıyorlar. Sanki Hamas bu darbeyi yapmadan önce Filistinliler rahat yaşıyorlardı. Her gün öldürülmüyorlardı! Her ramazanda İsrail gelip Gazze'yi bombalamıyor muydu? Geriye dönüp bakın, elli iki gün, bir ay, bir hafta süren İsrail'in sürekli bombardımanları olmuyor muydu? İsrail'in bugüne kadar bir bahaneye mi ihtiyacı oldu? Şimdi utanmadan şunu da söylüyorlar, Hamas İsrail’e kasten bahane verdi ki İsrail tamamen yayılsın o topraklara! Hamas işbirlikçi düşman gösterilmeye çalışılıyor! Laf arasında Hamas’ın bu işi yapamayacağını, arkasında İran’ın olduğunu, İran’ın kasten bunu yaptığını, İran ve İsrail zaten danışıklı düşmanmış! dedikodularını yayıyorlar. Bu tür şeyler karşısında bırakın ne derlerse desin tavrı çok ciddi yanlıştır. Ne zaman, neyin ayağımızı kaydıracağını biz hesap edemeyiz. Bu mevzularda gerçekleri anlatmaya, motivasyona, dayanışmaya, çok ciddi bilgi alışverişine ihtiyacımız vardır. Az önce ifade ettiğim gibi Filistinlilerin İsraillilere topraklarını satmış olması İsrail'in işgalci, bölgede fitne merkezi, kanser tümörü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hiçbir şey İsrail zulmünün ve işgalciliğinin üstünü örtemiyor.

Büyük Savaşa Doğru

Öyleyse tek bir gerçeklik vardır, İsrail'in o bölgeden gitmesi gerekiyor ve bu süreç başlamıştır Allah’ın izniyle. Yeter ki bizim ayaklarımız sabit kalsın. Bir fiil savaşın içinde mücadele eden Hamas olsun, Hizbullah olsun, Yemen Ensarullah’ı olsun, Irak ve Suriye de mücadeleye destek veren gruplar olsun, İran’a, rehberimize kadar gidelim, onlar sorumluluklarının bilincindedirler. Kırk küsur yıldır bunu ispat ettikleri gibi bugünden sonra da ispat edeceklerdir. Bunda hiç endişemiz olmasın. Biz yeter ki kendi ayaklarımızın nerede kayabileceğine dikkat edelim. Allah hepimizin ayaklarını sabit kılsın. Biz büyük savaşa doğru gidiyoruz. Bunun dönüşü yoktur. Öyle hissediyorum, öyle tahmin ediyorum. Rehberin satır arası açıklamalarında bunu hissediyorum. Ama bu son, Allah’ın vaat ettiği son olacaktır. O yüzden de mutluyuz neşeliyiz. Allah ölenlerimize rahmet eylesin, mücadele eden kardeşlerimize dayanma gücü versin, yaralılarına acil şifalar ihsan eylesin. Allah birlik ve motivasyonlarını muhafaza etsin. Allah bu zaferi tez elden sonuçlandırsın. Nuh (as)’ın kıssasını kasten anlattım. Süreyi belirleyen Allah’tır. İlahi irade neyi planlamıştır bu son gün ne zaman, son darbe, son yumruk ne zaman atılacaktır orası bize gaiptir biz bilmiyoruz. Ama bizim bildiğimiz ve mükellef olduğumuz tek bir şey var, biz müminiz, Allah’a, rehberimize, İslami direniş cephesi erlerine güvenmek zorundayız. Onların aleyhine oluşturulmak istenen kamuoyunun karşısında durmak zorundayız, bundan da mükellefiz. Vesselamualeyküm verahmetullah.

* İsa Polat’ın 22.10.2023 Tarihinde yaptığı konuşmadır.


 


 

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Halil Özsaraç yazdı: Kürecik’in son kullanma tarihi geliyor...

Halil Özsaraç yazdı: Kürecik’in son kullanma tarihi geliyor...

28-04-2024 - ANALİZ

Ertuğrul Özkök: 14 Nisan Günü İncirlik’e İnen İki B-1B Rockwell Uçağının Rotası Neresiydi?

Ertuğrul Özkök: 14 Nisan Günü İncirlik’e İnen İki B-1B Rockwell Uçağının Rotası Neresiydi?

26-04-2024 - ANALİZ