Sen gitmeden az evvel sarardı tüm yapraklar, iklim değişti bir yağmur kokusu sokaklarımda
Dokunsam dökülecek sanki gök üstüme,
dokunmuyorum.
Başımı kaldırıyorum göğün yüzüne değiyor yüzüm,
göz göze geliyoruz;
gözlerimde şimşekler çakıyor.
Anlıyorum, kör edici bir aydınlıktı senliliğim.
Şimdi iflah olmaz bir körlüğe açılıyor gözlerim yıldırımlar düşüyor içime,
gök gürlüyor,
sesim boğuluyor.
Hıçkırığa benzer bir şey boğazımda, yutamıyorum.
Sıcak mı soğuk mu bilmiyorum.
Üşüyor muyum yoksa alev alev mi dişlerimi kenetlediğim dudaklarım bilmiyorum.
İçimden çıkan nefesimin buharında ısınmıyor ellerim
yağmur yağıyor mu duruyor mu bilmiyorum.
Hızlı ve hoyrat bir rüzgâr geçiyor içimden, ağaçların dökülen yaprakları sarıyor titrek bedenimi. Saçlarım savruluyor esen rüzgârın ardınca gitmek ister gibi
toplamıyorum saçlarımı salıyorum
çünkü
sen bilmiyorsun
oysa
saçımın her bir beyaz telinde senin ismin yazıyor…
Susuyorum…
Esen yeli, değişen mevsimi, dökülen yaprakları seyrediyorum, biraz sitem ediyorum.
Ağaçların kuru gövdesine dokunuyorum
dokunarak konuşuyorum…
Canlı bir tuvalin önünde hayranlıkla seyrediyorum sanatçıyı…
Caddeler ıslak, toprakta ve havada yağmur tazeliği kokusu.
Gün aydınlığının ilk saatleri, bulutlarla kaplanmış göğün yüzü.
Esen yele kapılıp dans eden sarı yapraklar çarpıyor yüzüme
anlıyorum ebe benim
bu bir ebelemece
Havayı içime çekiyorum, nefesim sonbahar kokuyor
garip bir hüzün bakışlarımın dokunduğu her bir yerde
senin bakışlarını taşıyorum gözlerimde
Ağacından savrulan yapraklara, yaprağından ayrılan kuru dallara bakıyorum.
Nasıl da naif bir veda törenidir bu, nasıl bir halden hale geçiş harmonisi…
Dallar, kuruyup soyunmadan karşılamıyor kışı. Kış sabırla bekliyor sırasını
Ağaçla, dallarla hemhal bir mevsim geçirmiş yapraklar, öylece gitmiyor aslında,
yani esen ilk yele kaptırmıyor kendini. Tam bir mevsim sürüyor gidebilmesi
Kızarmadan
sararmadan
düşmüyor dalından
bilse de akıbeti bir veda
yine de gidişi narin bir vefa…
mahcubiyetiyle kızarmadan, hüznüyle sararmadan sarıldığı dalı bırakmayan yaprakların sırrı dolarken nefesime, kirpiklerimin arasından yanaklarıma doğru akan inceden bir mevsim yağmuru yine…
mevsimlerden sonbahar
aylardan kasım
günlerden hoşça kal
Etrafımda muhteşem renk şöleniyle uçuşan yaprakların, mahsun ama yine de onurlu süzülüşlerinde ki sanatsal razılık kadar, yalın haklılığın ihtişamı...
Vedanın en edepli ayrılığın en üsluplu haklılığın en mahcup halini çekiyorum içime ve
Diyorum ki içimden
Böyle nazenin böyle haklı bir veda seremonisi değilse gidişin…. Gitme!
Haklılığın yok gitmeye..
Gitme…
Kirpiklerimin arasından yanaklarıma doğru akan inceden bir mevsim yağmuru yine…
ve yine
mevsimlerden sonbahar
aylardan kasım
günlerden hoşça kal