İslami camianın tanınmış isimlerinden, Mazlum-Der eski Genel Başkan Yardımcısı Recep Karagöz, Çaycuma Star Haber’de ‘Mavi Marmara’da Vuruluşumuzun 13. Yılı’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
İşgalci İsrail güçleri tarafından Mavi Marmara’da vuruluşumuzun 13. yılı…
Türkiye, Malezya, Kuveyt, Cezayir, Almanya, Yunanistan, Kanada, İngiltere ve İrlanda gibi 34 ülkeden aktivistler, gazeteciler ve siyasetçiler ile birlikte GAZZE ÖZGÜRLÜK FİLOSU/Mavi Marmara gemisinde, yaklaşık 600 yolcuyduk.
Müslüman, Hıristiyan, Musevi, ateist... Türk, Kürt, Alman, Yunan, Boşnak İspanyol, Malezyalı, İsveçli, Kanadalı, Amerikalı, Fas-Tunus-Cezayirli, Kuveytli, Yemenli… Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç... Milletvekili, gazeteci, Yazar, STK yöneticisi… Her dinden, her etnik kökenden, her dilden, her coğrafyadan 600 erdemli, adalet savunucularının birlikte yola çıktığı Mavi Marmara..
Gazze’ye insani yardım götürmek üzere Antalya’dan, yolda katılacak gemilerle birlikte 6 gemilik bir filo olarak hareket ettik. Uluslararası karasularında eli kanlı İsrail işgal güçlerinin saldırısına uğradık.
Adalet için yola çıkan 10 yoldaşımız İşgalci siyonist rejimin saldırısı sonucu uluslararası karasularında hayatını kaybetti.
Sonradan ortaya çıktı ki; Mavi Marmara’nın rotası Gazze değil Mısır’ın El Ariş limanıymış. Anlaşma, biz Antalya limanından ayrılmadan önce dönemin hükümetleri, Türkiye ve İsrail dışişleri bakanları arasında kararlaştırılmış.
ABD’nin de bilgisi dahilde..
İsrail zindanlarından ülkeye döndüğümüzde davalar açtık. Farklı ülkelerde de davalar açıldı.
Açılan davalarda İsrail’in katil sorumluları hakkında mahkemeden kırmızı bülten çıkardık. Lakin AKP hükümetinin dışişleri bakanı tarafından, Interpol’e verilmeden sümen altı yapıldı.
Süreç, İsrail Başbakanı B. Netanyahu ile TC Başbakanı RT Erdoğan arasında yapılan görüşmeler sonunda anlaşmaya gidilmesine evrildi.
Yürütülen görüşmeler sonucunda, Türkiye tarafından ileri sürülen hiçbir şart (özür/tazminat/ambargo) yerine getirilmeden İsrail’in verdiği 20 milyon ABD Doları “lütuf/ex-gratia” karşılığı katillere açtığımız davalar TBMM tarafından düşürüldü.
Tarihe not düşmek için kayıt altına alalım; İsrail’e açtığımız davalar dahil İsrail’in uluslararası karasularında işlediği cinayetlerin tüm sorumluluğunu kaldıran ve Türkiye Cumhuriyeti devletini sorumlu kılan “usul” anlaşması, TBMM’de 209 milletvekilinin onayıyla kabul edildi, yürürlüğe girdi.
2016 yılında teminat altına alınan madde aynen şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması” ile “İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesi ile ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış veya yapılacak olan her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır.”
Anlaşma metnini taraflar Kudüs’te imzaladı. İşte tam bu noktada şu her seçim döneminde dillere pelesenk edilen sloganı hatırlamalıyız. “Erdoğan kazanırsa Kudüs kazanır”. Veya “Erdoğan düşerse Kudüs düşer”…
Neden Kudüs, neden…
İsrail’in başkenti Tel Aviv’dir. 1981 yılında İsrail tek taraflı olarak Kudüs’ü başkent ilan etmiştir. İsrail’in tek taraflı ilanını, ABD dışında hiçbir ülke onaylamadı.
TC Hükümeti Adına Dışişleri Müsteşarı tarafından anlaşmanın Kudüs’te imzalanmış olması; AKP hükümetinin Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesini hukuken de tanımış oldu.
2014 yılında Mavi Marmara’ya izni biz verdik derken de, 2016 yılında, giderken bizden izin mi aldınız derken de siyasi istismar konusu yapılarak üzerinden oy devşirildi.
İsrail Cumhurbaşkanı ve İsrail bayrağı, TC bayrağı ile yan yana atlar üzerinde taşınarak sarayda ağırlandı.
Mavi Marmara gemisi satıldı, gövdesi parçalandı, varlığı ortadan kaldırılarak misyonu tarihe gömüldü.
Lakin, üzerinden rant devşirilmeye devam ediliyor.
