DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Muhammed Acar
Muhammed Acar
Giriş Tarihi : 26-06-2020 22:04

Tutsak Zihinler

Müslüman topluluklar olarak enteresan davranış biçimlerimiz var. Neyi, ne zaman ve ne kadar yapmamız gerektiğini kestiremiyor, çoğu zaman ifrat ve tefrit arasındaki dengeyi kaçırıyoruz. Sözünü ettiğim bu tutarsız davranışların çoğu, bilgisizce ve acele verilen kararlardan kaynaklanıyor. Tam bir bilgi sahibi olmadan ortaya koyduğumuz fikrin yanlış veya eksik olduğunu anlayınca da geri adım atmayı kendimize yediremiyor, yanlışta bile bile ısrar ediyoruz.

Sadece bununla kalsak, münferit bir yanlış olarak değerlendirilebilir belki. Ama biz orada da kalmıyor, savunduğumuz hatanın doğruluğunu ispat edebilmek için bin dereden su getiriyoruz. Nihayetinde kendi yalanımıza kendimizi de inandırıyoruz.

Tüm bunlar yaşadığımız dijital çağın getirdiği handikaplar ve eleştiri kültürünü kaybetmemizle de yakından ilişkili.

Malum, gittikçe daha fazla dijitalleşen bir çağda yaşıyoruz. Lakin günlük yaşamımızdaki en ufak işleri bile planlarken, dijital dünyaya dair davranışlarımızı planlamaktan geri duruyoruz. Gerçek hayatta plansız programsız yaşayan birinin nasıl oradan oraya savrulması doğal ise, dijital dünya için planı olmayanların da rüzgarın estiği yöne doğru eğilmeleri muhtemeldir. Bu rotasız yolculuk, bize “iyi bir yere geliyorum, yükseliyorum” hissi verse de, aslında bizi giderek daha fazla edilgenleştiriyor.

Dijital dünya bize bir konfor alanı sunuyor. Suya sabuna dokunmadan görüş belirtebiliyor, hatta bazı durumlarda kimliğimizi bile gizleyebiliyoruz. Bu alandaki konformizm, kültür hayatına da etki edebiliyor. Kültürel bir konformizm yaşayan toplumlar, bağımsız ve entelektüel düşünme yetisini kaybedebiliyor. Bu kaybediş, bir bilinç tutulmasını da beraberinde getiriyor.

Düşünsel ve varoluşsal alanda kendini gerçekleştiremeyen toplumlar, konjonktür olarak dayatılan ne varsa alıyor ve sorgulamadan uyguluyor. Ülkemizde yaklaşık 20-30 yıldır yaşanan İslami bilinç kaybını da burada zikretmek gerekir. Dini hassasiyetlerin yerini “Milli” denilerek servis edilen hassasiyetler aldı. Bu da, İslami anlayışın giderek akideden koparak günlük siyasete alet edilmesine yol açtı.

Bugün şunu üzülerek ifade etmemiz gerekir ki, Türkiye’de “muhafazakar, dindar, mütedeyyin” olarak tanımlanan kitlenin din anlayışı, yine iş başına gelen ve “muhafazakar, dindar, mütedeyyin” olarak tanımlanan iktidarın yönlendirmesiyle şekilleniyor.

“İslam’ın hükümlerinin işlemediği bir yönetim biçimi nasıl oluyor da İslami hayata yön verebiliyor?” sorusunu ise nedense kimse sormuyor?

Faizli kredileri çok büyük bir hayır yapıyormuşçasına öven bir anlayışın İslamiliğinden kimse dem vurmuyor.

Felç olmuş, kiralanmış, ipotek altına alınmış bir zihinle, İslami hayatı inşa etmenin, yeni açılımlar getirmenin hayal olacağını artık anlamak gerekiyor.

Bitirmeden önce her söz konusu ettiğimiz halin istisnalarının olduğunu da eklemeyi ihmal etmeyelim.

Allah sonumuzu hayr etsin...

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA